20 Mart 2023 Pazartesi

Şüphecilik

 

“Hayır, onlar şüphe içindedirler; oynayıp-oyalanıyorlar” (Duhân 9).

 

Şüphe: “Kuşku; bir şeyle, bir olguyla ilgili gerçeğin ne olduğunu tam olarak bilememekten, kestirememekten doğan kararsızlık, güvensizlik duygusu. Başkalarının iyi niyet ve amaçlarını kötüye yorarak işkillenme duygusu” anlamlarındadır.

 

İnsan, şüphe duyan varlıktır. Olumlu anlamda da olumsuz anlamda da şüphelenir durur. Olumlu anlamda şüphe, sağduyuya aykırı olan şeylere karşı olur, olmalıdır. Böylece hakkı ve hakîkati idrâk etmek için bir başlangıç olabilir. Fakat şüphe daha çok olumsuz anlamda kullanılır ki, daha çok görünmeyen, bilinmeyen, gaybî şeylere karşı olur. İnsan maddî olanın varlığından şüphelenmez. Gözüyle gördüğü, eliyle dokunduğu, kulağıyla duyduğu şeylerden şüphelenmez. Gerçi günümüzde bunlar da şüpheli hâle gelmeye başladı fakat insan için maddî varlığın varlığı hakkında şüphelenmeye gerek yoktur. Şüphe daha çok, Allah, âhiret, ölüm-ötesi, cennet-cehennem, vahiy, melekler, kitaplar ve peygamberlerin peygamberliği gibi konularda olur. Gerçekten sağlam îman sâhipleri dışında insanların çoğu bunlardan şüphelenir. İnsanların çoğunun inançları şüpheyle karışıktır. Bu da îmânı inanca indirger. Îman ile inanç aynı şey değildir. Îman kesin iken, inançta hem kesinlik yoktur hem de sağlamlık yoktur, değişebilir ve başkalaşabilir. Bu nedenle inanca indirgenmiş olan şeylere karşı bağlılık gevşek olur.

 

Allah’ın ve âhiretin varlığından şüphe etmek şüphenin en bâriz olanıdır. Varlığın, “bizi bir Yaratan var” hitâbı bakıp görebilen kimseler için çok açık olmasına rağmen, târih boyunca insanlar, kendilerini Allah’a çağıran peygamberlerden hep kesin delil ve kanıt istemişlerdir:      

 

“Resûlleri dedi ki: Allah hakkında mı şüphe (ediyorsunuz)?. O, gökleri ve yeri yaratandır; O, sizi, günahlarınızı bağışlamak için dâvet ediyor ve sizi adı konulmuş bir süreye kadar erteliyor. Dediler ki: Siz, benzerimiz olan birer beşerden başkası değilsiniz. Siz bizi, babalarımızın taptıklarından çevirip-engellemek istiyorsunuz, öyleyse bize apaçık bir delil getirin” (İbrâhim 10).

 

Çok ilginçtir ki, muhteşem bir yaratılışa ve düzene sâhip olan tüm varlığın bir yaratıcısı olduğundan şüpheleniliyorken, her-şeyin kendi-kendine olduğu bilimsel zırvalıklardan şüphe edilmiyor. Modern-bilimin uyduruk teorilerinden neredeyse hiç şüphe edilmiyorken, Kur’ân’dan şüphe edilebiliyor. Oysa Kur’ân’da şüpheli hiç-bir şey yoktur. Bu nedenle de Kur’ân’da sürekli olarak “şüphesiz” ifâdesini kullanır.

 

Haktan ve hakîkatten şüphe edilmeye başlandığında, -insan mutlakâ şüphe etmeyeceği bir şeye inanacağından dolayı- bâtıldan şüphe etmemeye başlar ve hak ve hakîkat yerine bâtıla meyletmeye ve inanmaya başlar. Hakkın ve hakîkatin ta kendisi olan Kur’ân’dan şüphe edenler, onun yerine sayısız saçmalıklara ve zırvalıklara inanmaya ve onlardan hiç şüphe duymamaya başlar. Oysa Kur’ân, mevcut dünyâda şüphe edilmeyecek olan tek şeydir. Çünkü:  

 

“Kendisinde şüphe olmayan bu Kitab’ın indirilişi âlemlerin Rabbi tarafındandır” (Secde 2).

 

“Bu, kendisinde şüphe olmayan, muttakîler için yol gösterici bir kitaptır” (Bakara 2).

 

Şüphe edilen şeyin mûcizevî olduğu kabûl edilmediği için insan Kur’ân’ın bir benzerini yapabilmelidir. Fakat yüzyıllardır Kur’ân’ın bir benzeri yapılamıştır. Zîrâ Kur’ân insanın değil Allah’ın sözüdür. Bu yüzden de Kur’ân medyan okur ve der ki:

 

“Eğer kulumuza indirdiğimiz (Kur’ân)’den şüphe içindeyseniz, o zaman, siz de bunun benzeri bir sûre getirin. Ve eğer doğru sözlüyseniz, Allah’tan başka şâhitlerinizi (kendilerine güvendiğiniz yardımcılarınızı) çağırın. Ama yapamazsanız -ki kesin olarak yapamayacaksınız- bu durumda kâfirler için hazırlanmış ve yakıtı insanlar ile taşlar olan ateşten sakının” (Bakar 23-24).

 

“Bu Kur’ân, Allah’tan başkası tarafından yalan olarak uydurulmuş değildir. Ancak bu, önündekileri doğrulayan ve kitabı ayrıntılı olarak açıklayandır. Bunda hiç şüphe yoktur, âlemlerin Rabbindendir” (Yûnus 37).

 

Allah ilk insandan bêri insana vahyetmiş ve peygamberler göndererek ideâl yaşama şeklini uygulatmıştır. Allah’ın sözü ve peygamberlerin uygulamaları (Sünnet), insanın ulaşabileceği en yüksek bilgi ve eylem şeklidir. Bunlara uygun olmayan ver aykırı olan tüm bilgi ve eylem şekilleri eksiktir, yanlıştır, sorunludur. Bu yüzdendir ki, Âdem’den bêri insanoğlunun ürettiği bilginin %95’i yanlış, %4’ü de şüpheli olmuştur. Zîrâ vahiyle ve ideâl uygulamaya aykırıdır ve uygun değildir. Çünkü insan Allah’tan ve peygamberlerden şüphe duyarken, kendi yaptıklarından hiç-bir zaman şüphe duymamakta ve sürekli olarak iyi şeyler yaptığını zannetmektedir. 

 

İnsanlar aslında belki de en çok, her-şeyi yaratan Allah’tan daha çok, ölüm-ötesi olandan yâni âhiretten şüphe etmektedir. Aslında âhiretten şüphe etmek işlerine de gelmektedir. Çünkü Dünyâ’daki işleri ve yaşantıları âhirete uygun değildir ve çoğu kişi bunun  farkındadır. Böyle olunca da çeşitli zorlama yorumlarla âhiretten şüphe edilmekte ve inkâr edilmektedir. En azından âhiret bu şüphe nedeniyle göz-ardı edilebilmektedir.

 

“Gerçek şu ki, kıyâmet-saati yaklaşarak gelmektedir, onda şüphe yoktur. Gerçekten Allah kabirlerde olanları diriltecektir” (Hac 7).

 

“İnkâr edenler ise, kıyâmet-saati onlara apansız gelinceye veyâ kesintiye uğramış (akim, verimsiz) bir günün azâbı onlara yetişinceye kadar ondan yana şüphe içinde sür-git kalacaklardır” (Hac 55).

 

Modern insan tarafından sorgusuz-suâlsiz olarak sonsuz bir îman ve güven duyuluyor olsa da, modern-bilimin verileri büyük oranda şüphelidir. Dünyâ-dışı verileri büyük oranda gerçekçi olmadığı gibi, Dünyâ-içi verileri bile şüphelidir. Çünkü sürekli döngü ve değişim hâlinde olan evrene bakarak “doğru”ya ulaşılamaz ve ancak “şüphe”ye ulaşılabilir. Doğruyu aramak isteyen, vahye bakmalıdır. Kâinâta vahiy-merkezli olarak bakmalıdır. Hakka ve hakîkate ancak böyle varılabilir. Bunun başka bir yolu yoktur. Zâten bilim-adamları da bunun farkında olduğundan dolayı modern-bilim için, “yanlışlanabilir, değişebilir, zamanla doğruya ulaşılır vs. gibi laflar etmektedirler.   

 

Dünyâ’yı sorgulamayanlar, âhireti sorgulamaya başlarlar. Haz-merkezli mevcut Dünyâ’dan şüphelenmeyenler, âhiretten ve İslâm’dan şüphelenmeye başlarlar. Dünyâ’yı dibine kadar yaşama hırsı, âhiret şüphesinden kaynaklanır. İnsanları sürekli olarak haz ve hırs ile oyalayan şeytandan, nefsten ve tâğutlardan hiç şüphelenmeyenler, Allah’tan, âhiretten, gaybdan, haktan, hakîkatten ve İslâm’dan şüpheleniyorlar. Çünkü Modernizm denilen melânet, mânevî olandan şüphe duymak üzerine kuruludur. Modern toplum da buna göre şekillendirildiği için insanların çoğu mânevî olana karşı şüphe ve inkâr içindedir. Gerek ilköğretimde gerekse de üniversitelerde öğretilen temel şey “şüphe”dir. Fakat artık her-şeyden şüpheleniliyor ve ilim, “şüphe etmek” zannediliyor. Yeni nesil ve modern insan ne kadar da şüpheci. Bir türlü iknâ olmuyor, emin olamıyor, inanamıyor, bağlanamıyor, adanamıyor. Hakka adanamadığı için de bâtıla ve sapkınlığa yöneliyor. Zîrâ böylece en azından nefsini tatmin etmiş ve şeytanını susturmuş olmanın rahatlığını yaşıyor.

 

Şüphe duymadığınız şey, dîninizdir. Bu din ya “tek hak din olan İslâm”dır, ya da bâtıl dinlerden bâtıl bir dindir. Allah böylelerinin sapkınlığını şu şekilde açığa vurur:

 

“Siz ikiniz (ey melekler), her inatçı nankörü atın cehennemin içine, hayra engel olan, saldırgan şüpheciyi, ki o, Allah’la berâber başka bir ilah edinmişti. Artık ikiniz, onu en şiddetli olan azâbın içine atın” (Kâf 24-26).

 

Peki gâlip gelecek ve kazanacak olanlar kimlerdir?:

 

“Kim Allah’ı, Resûlü’nü ve îman edenleri dost (velî) edînirse, hiç şüphe yok, gâlip gelecek olanlar, Allah’ın taraftarlarıdır” (Mâide 56).

 

“Binâsının temelini, Allah korkusu ve hoşnutluğu üzerine kuran kimse mi hayırlıdır, yoksa binâsının temelini göçecek bir yarın kenarına kurup onunla birlikte kendisi de cehennem ateşi içine yuvarlanan kimse mi?. Allah, zulmeden bir topluluğa hidâyet vermez. Onların kâlpleri parçalanmadıkça, kurdukları binâ kâlplerinde bir şüphe olarak sürüp-gidecektir. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir” (Tevbe 109-110).

 

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

 

Hârûn Görmüş

Şubat 2023

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder