20 Mart 2023 Pazartesi

Pişmanlık Üzerine

 

“Zulmetmiş olan herkes bütün yeryüzüne mâlik olsaydı, azâbı gördükleri zaman hepsi içten-içe pişmanlık duyarak kendisini kurtarmak için onu fedâ ederdi; fakat aralarında hüküm adâlet ile imzâ edilmiştir, hiç-birine zulmedilmez” (Yûnus 54).

 

Pişmanlık, “bir insanın geçmişteki davranışlarından hoşnut olmama duygusu”dur. İnsanın belirli bir eylemi yerine getirdikten sonra üzüntü, utanç, mahcûbiyet veyâ suçluluk karışımı bir duygu hissetmesi; “keşke öyle yapmasaydım” diye düşünmesidir.

 

İnsanlık târihi, çok az sayıdaki istisnâlar dışında, insanların Dünyâ’da da âhirette de pişmanlık duyacak şeyler düşünmeleri, söylemeleri ve yapmalarının târihidir. Zîrâ insan, akıl-sâhibi olmakla diğer varlıklara üstün olsa da, aklının da bir sınırı vardır. Bu sınırdan dolayı ileride olacakları tam anlamıyla idrâk edemez de yanlış düşünür, yanlış konuşur, ve yanlış davranışlarda ve işlerde bulunur. Sonra da gerek Dünyâ’da gerekse âhirette yaptıklarının pişmanlığı içinde yanar durur. İşte bu nedenle Allah, insana, aklını vahiy-merkezli olarak kullandığı takdirde onu pişmanlık duyacağı şeyler yapmaktan koruyacak ve kurtaracak vahiylerini indirmiş ve örnek davranış sâhibi olan peygamberlerini göndermiştir. Zâten derin pişmanlıklardan korunmanın başka da bir yolu yoktur. Çünkü insan ancak Allah’ın dediği ve gösterdiği yoldan giderse hem Dünyâ’da hem de âhirette pişmân olmaktan ve yanmaktan korunur ve kurtulur. Lâkin şeytana, nefse ve tâğutlara uyduğunda tüm hayâtı boyunca Dünyâ’da, ölüm sonrasında da sonsuza kadar âhirette pişmân olanlardan olacaktır. Zîrâ cehennem bir “pişmanlıklar yurdu”dur.

 

Tabi imtihan gereği her insan bâzen pişmanlıklar yaşar. Bu da yanlışı düzeltme ve günahtan tevbe etme fırsatı olur. Önemli olan, derin pişmanlıklar yaşayacak şeyler yapmaktan uzak durmaktır. Bir de âhirette, daha iyisini, daha çoğunu ve daha faydalısını yapmamanın pişmanlığını yaşayacak olanlar olacaktır ki bunlar inananların çoğunluğunu oluşturacaktır. Fakat Allah, adâlet terâzisi ve merhâmetiyle, gayret göstermiş olanları bu durumdan kurtaracak ve pişmanlığın olmayacağı ebedî nîmet ve sevinç diyârı olan cennetle sevindirecektir.

 

Kur’ân günahtan değil, günahından sonra pişmân olanlardan bahseder. Çünkü günah işlerken pişmân olan belki de hiç kimse yoktur. Pişmanlık, günahtan sonra başlar ve kişi işlediği günahın olumsuz sonuçlarıyla karşılaşmaya başladığında yaptığının yanlış, çirkin, kötü, haram ve günah olduğunu anlamaya başlar ve pişmân olur. Böylece günah işleyenler ve bundan ders almayanlar ömür-boyu pişmanlık içinde yaşarlar fakat daha da önemlisi, tevbe etmemiş ve kendini düzeltmemişse âhirette bunun acısı kat-kat fazla olur. Zîrâ son pişmanlık fayda vermez:

 

“Sonunda onu (yine de) kestiler, ancak pişmân oldular. Böylece azap onları yakaladı. Gerçekten, bunda bir âyet vardır, ama onların çoğu îman etmiş değildirler” (Şuârâ 157-158).

 

İnsanların büyük çoğunluğu pişmanlıklar içinde ölür. Huzûr içinde ölenler çok azdır. Zîrâ bu dünyâ her ne kadar güzel bir yer olsa, nîmetleri keyif ve zevk verici olsa, yaşamak tatlı da olsa, netîcede geçici bir imtihan yurdundan başkası değildir. İmtihan yurdu olduğu için, geçici olduğu için de sınırlı süreliğine yaşanacak bir yerdir. Allah Dünyâ’da helâlinden, meşrû olanından ve temiz olanlardan yememizi, içmemizi, giymemizi gezmemizi vs. yaşamamızı ister ama günahtan, haramdan, suçtan, ayıptan çirkinliklerden ve her türlü aşırlıklardan uzak durmamızı emreder. Fakat şeytan, nefs ve bunların güdümündeki tâğutlar yâni kendisinde Allah gibi güç vehmedilenler, insanları sanki sonsuza kadar yaşayacaklarmış gibi arzusu ile doldururlar ve bu nedenle de sonunda hep pişmân olacak işler yaptırırlar. Çünkü sonsuz yaşama arzusu nefsi kışkırtır da insana çeşitli yanlışlar yaptırır ve günahlar işletir. O-hâlde pişmân olmaktan kurtulmanın yolu, Dünyâ’nın, sonsuz nîmet yurdu olan cenneti kazanmanın ve sonsuz azap ve pişmanlık yurdu olan cehennemden kurtulmanın belirlendiği geçici bir imtihan yurdu olduğunu bilmek ve Allah’ın istediği ve emrettiği gibi yaşamaktır.  

 

Dünyâ’da bâzı küçük pişmanlıklar yaşamak yararlı olabilir. Çünkü pişmanlık iyi bir öğretmendir. İnsan pişmanlıktan ders aldığında pişman olduğu şeyi bir daha kolay-kolay yapmaz. 

 

Pişmanlıktan korunmanın en garantili yolu, “vasat” olmaktır. İfrat ve tefritten, iki yönde aşırlıklardan kaçınmak, kişiyi pişmân olacağı şeyler yapmaktan büyük ölçüde korur. Meselâ cimrilik ve saçıp savurmak yerine orta yollu olmak dengeli bir davranış olur:

 

“Hem elini bağlayıp boynuna asma (cimrilik etme), hem de büsbütün açıp saçma (isrâf etme) ki, pişmân olur, açıkta kalırsın” (İsrâ 29).

 

Yine, her duyduğuna hemen inanıp onu yaymak da sonunda büyük pişmanlıklar getirebilir. O-hâlde duyulan yada öğrenilen her bilgiyi ve haberi iyice araştırmak gerekir ki ancak ondan sonra bu konuda konuşmak ve haberi paylaşmak zarar vermez. Kur’ân bu konuda bizi uyarır:

 

“Ey îman edenler!; eğer bir fâsık, size bir haber getirirse, onu etraflıca araştırın. Yoksa cehâlet sonucu bir kavme kötülükte bulunursunuz da, sonra işlediklerinize pişmân olursunuz” (Hucurât 6).

 

Bâzen çok basit şeyler bile yaptıklarınızdan pişmân olmanızı ve ne kadar da yanlış hareket ettiğinizi gösterebilir. Yeryüzünde ilk cinâyeti işleyen Kâbil, yaptığının yanlışlığını ve pişmanlığını bir kargaya bakarak anlamış ve yaşamıştı:

 

“Derken, Allah ona, yeri eşiyerek kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini gösteren bir karga gönderdi. ‘Bana yazıklar olsun’ dedi. ‘Şu karga gibi kardeşimin cesedini gömmekten âciz miyim?’. Artık o, pişmân olmuştu” (Mâide 31).

 

Seküler aklın “tabiatı hâkimiyeti altına almak” sevdâsı, modern zamanlara kadar tabiatı ilahlaştırarak kendisine ceberrut edinmiş olmasının pişmanlığından dolayıdır. Batı, tabiatla hiç-bir zaman dengeli bir ilişki kuramamıştır da tabiata karşı davranışlarından dolayı hep pişmân olmuştur.

 

Yaptıklarımızdan ve yapmamız gerekip de yapmadıklarımızdan pişmân olmamak için Kur’ân’ı ve Kur’ân-merkezli olan en ideâl yaşayışıyla bize örnek olan Peygamberimiz’i kılavuz edinmeliyiz ki pişmân olmayalım. Çünkü bunun başka bir yolu yoktur:

 

“Ne zaman ki (yaptıklarından dolayı pişmanlık duyup, başları) elleri arasına düşürüldü ve kendilerinin gerçekten şaşırıp-saptıklarını görünce: ‘Eğer Rabbimiz bize merhâmet etmez ve bizi bağışlamazsa kesin olarak hüsrâna uğrayanlardan olacağız’ dediler” (A’raf 149).

 

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

 

Hârûn Görmüş

Nîsan 2022

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder