“Andolsun, sizin için,
Allah’ı ve âhiret gününü umanlar ve Allah’ı çokça zikredenler için Allah’ın
Resûlü’nde güzel bir örnek vardır” (Ahzâb
21).
“Gerçek şu ki, Kârun,
Mûsâ’nın kavmindendi, ancak onlara karşı azgınlaştı. Biz, ona öyle hazîneler
vermiştik ki, anahtarları, birlikte (taşımaya) davranan güçlü bir topluluğa
ağır geliyordu. Hani kavmi ona demişti ki: ‘Şımararak sevinme, çünkü Allah
şımararak sevince kapılanları sevmez. Allah’ın sana verdiğiyle âhiret yurdunu
ara, Dünyâ’dan da kendi payını (nasibini) unutma. Allah’ın sana ihsân ettiği
gibi, sen de ihsanda bulun ve yeryüzünde bozgunculuk arama. Çünkü Allah
bozgunculuk yapanları sevmez”. Dedi ki: ‘Bu, bende olan bir bilgi dolayısıyla
bana verilmiştir’…Sonunda onu da, konağını da yerin dibine geçirdik. Böylece
Allah’a karşı ona yardım edecek bir topluluğu olmadı. Ve o, kendi-kendine
yardım edebileceklerden de değildi. Dün, onun yerinde olmayı dileyenler,
sabahladıklarında: ‘Vay, demek ki Allah, kullarından dilediğinin rızkını
genişletip-yaymakta ve kısıp-daraltmaktadır. Eğer Allah, bize lütfetmiş
olmasaydı, bizi de şüphesiz batırırdı. Vay, demek gerçekten inkârcılar felâh
bulamaz’ demeye başladılar” (Kasas
76-82).
“Biz, İsrâiloğullarını
denizden geçirdik; Firavun ve askerleri azgınlıkla ve düşmanlıkla peşlerine
düştü. Sular onu boğacak düzeye erişince (Firavun): ‘İsrâiloğullarının
kendisine inandığı (ilahtan) başka ilah olmadığına inandım ve ben de
müslümanlardanım’ dedi” (Yûnus 90). “O
ve askerleri, yeryüzünde haksız yere büyüklendiler ve gerçekten bize
döndürülmeyeceklerini sandılar. Bunun üzerine, onu ve askerlerini tutup suya
attık. Böylelikle zulmedenlerin nasıl bir sona uğradıklarına bir bak. Biz,
onları ateşe çağıran önderler kıldık; kıyâmet günü yardım görmezler. Bu dünyâ-hayâtında
arkalarına lânet düşürdük; kıyâmet gününde de, kendilerinden nefret edilen ve
çirkinleştirilmiş olanlardır” (Kasas 39-42).
İnsanlar ya
“örnek olan” yada “ibret olan” anlamında ikiye ayrılır. İnsanların en güzel
örnekleri peygamberlerdir. Kötü örnekleri ise peygamberlerin çağrılarına sırt
çeviren servet ve siyâset sâhipleridir ki bu-bağlamda Kur’ân’da Kârûn ve
Firavun örnekleri meşhurdur.
Örnek
insanlar hayatlarının merkezine Allah’ı, âhireti, gaybı, vahyi ve peygamberleri
alırlarken; ibret olanlar ise şeytanı, nefsi, tâğutları ve tâğûtî sistemleri
alırlar. İmtihan işte bunun imtihanıdır. İnsan, Allah’ın örnek gösterdiğini mi
yoksa şeytanın ve nefsin peşinde gidenleri mi izleyeceğine göre Dünyâ’da ve
âhirette hesâbını verecektir. İnsanlık târihine bakıldığında örnek alınanların
izinde oldukları yol -imtihan gereğince- zor, meşakkatli ve çaba gerektiren
nefsin istemediği bir yoldur ve bu yolda dosdoğru gidenler hem Dünyâ’da hem de
âhirette iyiliklere kavuşarak onlar da “örnek” olurlarken; ibretliklerin izinde
oldukları yol ise tam da nefse ve hazza uygun olduğu için, üstelik sorumluluğu
da -görece- az olduğundan dolayı insanlar genelde ibretlik olanların yolunu
izlemeyi tercih edip hem dünyâlarını hem de âhiretlerini ziyân ederek kendileri
de ibretlik duruma düşmüşlerdir.
Şeytan insana her cihetten
fısıldayarak onu ayartmaya çalışır ve “örnek insan” olmak yerine “ibretlik
insan” olma yoluna sokarak dünyâsını da âhiretini de mahvetmeye çalışır. Fakat
buna rağmen vahyi ve örnek insanları tâkip edenlerin hem dünyâları hem de
âhiretleri ihyâ olur. Şeytan, dost edindiği insanları ibretlik olanların yoluna
sokar ve ateşe çağırır. Allah ise örnek olanların yolunu izleyenleri şeytana
karşı uyarır ve şöyle der:
“Gerçek şu ki, şeytan sizin düşmanınızdır, öyleyse
siz de onu düşman edînin. O, kendi grubunu, ancak çılgınca yanan ateşin
halkından olmaya çağırır” (Fâtır 6).
Hz. Muhammed’in “güzel
örneklik” denilen “en ideâl vahiy pratikliği” olan sünneti, “aşılamaz bir
örneklik”tir. Kur’ân, ibretlik insanları tanıtma ve bir “örnek insan”
yetiştirme kılavuzudur. Kur’ân’ın safha-safha
inmesinin nedeni, ibretlik insanları ve toplumları tanıtmak ve vahiy-merkezli
bir “örneklik” (sünnet) oluşturmak içindir. Buna rağmen müslümanlar
içinde, “resûlün tebliğine uyarız ama örnekliğine uymayız” diyen ahmaklar vardır
ki bunlar farklı tür ibretlik insanlardır. Dünyâ’daki mevcut sorunların ve
çirkefliklerin nedeni, Kur’ân’ın bilinmemesinden ziyâde, bilenlerin “örnek
olacak şekilde yaşamaması”ndandır.
Kur’ân yapılması gerekeni apaçık
söylüyor, fakat insan, emri yerine getireceğine, kelimenin yapısını incelemeye
girişiyor. Sonunda da emri yerine getirmeyecek bir anlama ulaşıyor. Niye?.
Çünkü Peygamber örnekliğini önemsemiyor.
Müslümanlar arasında “örnek bir mü’min toplum”un oluşmamış olmasının nedeni,
örnek insanlar yerine ibretlik insanların tâkip edilmesidir. Biz Kur’ân’ı
okuduktan sonra amel-eylem olarak “güzel örneklik”i tâkip etmediğimiz için,
Dünyâ’ya “güzel örnek” olamıyoruz.
Allah,
vahiy aracılığı ile peygamberler üzerinden; bir şahsiyet modeli, bir ahlâk
modeli, bir duruş ve direniş modeli, bir İslâmî Hareket metodu-modeli, bir
toplum modeli, bir devlet modeli ve bir medeniyet modeli ortaya koymuştur.
Kıssalar, bu örnek insanların ve örnek modellerin anlatılarıdır. Bu “örnek
model” son olarak Hz. Muhammed üzerinden ortaya konmuştur. İşte “usvetun
hasenetun” yâni “güzel örneklik” denen ve adına literatürde “Sünnet” denilen
şey, bu örnek modeldir. Bu “örnek model”, yapılan yanlışların Allah tarafından vahiyle
düzeltilmesiyle meydana gelmiş en ideâl modeldir. “Allah’ın kontrôlünde” ortaya
konmuş bir modeldir. Bu örneklik, en ideâl örneklik ve “yaşanmışlık”tır (Ahzâb
21). Güzel örneklik, Kur’ân’ın ete-kemiğe ve söze bürünmüş hâlidir. Kur’ân’ın
pratiği gösterilmiştir bu örneklikle. Bu nedenle bu modelin-örnekliğin göz-ardı
edilmesi yanlıştır. Bu “güzel örneklik”, “amel ve eylemin kaynağı” olmak
bakımından kıyâmete kadar bağlayıcıdır. Kur’ân, “bilgi ve bilincin kaynağı”
iken, Sünnet ise, “amel ve eylemin kaynağı”dır. Buna rağmen bu örnekliğin tâkip
edilmemesi, “ibretlik insanların tâkip edilmeye başlanması”yla
cezâlandırılmaktadır.
İbret alınacak olanlar da,
örnek alınacak olanlar da insandır. Allah’ın, insanlara direkt olarak Cebrâil
ile vahyi bildirmemesinin nedeni, “bir meleğin örnek alınamayacak olması”ndan
dolayıdır. İnsanlar yine bir insanı örnek almalıdırlar. Örnek aldıkları bu insan
ise ancak Allah’a göre hareket eden, vahiy-merkezli düşünen ve amel-eylemde
bulunan insanlar olmalıdır ki bunların en önde gelenleri, kıssalarda kişilikleri
ve hayatları anlatılan peygamberlerdir. Peygamberler örnek alınmadığında ise
şeytana, nefse, hazza ve tâğutlara göre düşünmek ve amel-eylemde bulunmak
zorunda kalınır ki bunun sonucunda da “örnek insanlar” yerine “ibretlik insanlar”
olunarak hem Dünyâ’da hem âhirette hüsrâna uğramak kaçınılmaz olur. Bir “örnek”
olmadığında, insanların tümü “bir-örnek” olur.
İslâm coğrafyasının ve
müslümanların en büyük sorunu, örnek alabilecekleri bir insan, toplum, devlet
ve İslâmî bir siyâsetin yokluğu ve bu yüzden de ibretlik insanların üzerinde
olduğu bâtıl düşüncelere ve yollara girilmiş olmasıdır.
Örnek insanlar yerine
ibretlik insanları tâkip ederek “bir-örnek” hâle gelen insanlar “örnek” değil,
“ibretlik” olurlar.
En
doğrusunu sâdece Allah bilir.
Hârûn Görmüş
Mart 2023
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder