7 Mart 2023 Salı

Başarılı Olmak

 

“…Benim başarım ancak Allah iledir; O’na tevekkül ettim ve O’na içten yönelip-dönerim” (Hûd 88).

 

Başarı: “Bir işin üstesinde gelebilmek, muvaffâkiyet”.

 

Târih boyunca insanın başarı anlayışı, tamâmen maddîdir ve maddî alanda da kişi her alanda ne kadar gelişmişse o oranda başarılı kabûl edilir. Tüm zamanlarda olduğu gibi günümüzde de; ev sayısı ve evin genişliği-büyüklüğü, eşyâların kalitesi ve gösterişi, arabanın fiyatı ve markası, yeme, içme ve giyme konusunda ne kadar lüks olduğu, çocukların nerede okuduğu, ne iş yaptığı ve geliri, hanımının boyu-posu ve süksesi, girdiği ortamlar, tanıdığı unvanlı kişiler, makam-mevkî, kişinin serveti, şöhreti, hattâ şehveti vs. ile ölçülüyor. Başarı konusunda Allah hiç işe karıştırılmıyor ve “insanların başarı olarak gördüğü şeyi Allah da başarı olarak görüyor mu?” diye hiç kimse soruyor. Oysa Allah’a göre yâni İslâm’a göre baları olan insan, “takvâda yükselip Allah’ın rızâsını kazanmış olan insan”dır. Allah’ın başarılı gördüğü ve başarılı dediği insanlar gerçekten başarılıdır. Bu bağlamda insanlık târihinde en başarılı olan insanlar peygamberlerdir.    

 

Allah’ın rızâsını kazanmak en büyük başarıdır. Çünkü Allah’ın rızasını kazanmaktan daha büyük bir başarı yoktur. Hattâ cenneti kazanmak çok önemlidir ama o bile Allah’ın rızâsını kazanmaktan daha üstün değildir:

 

“Allah, mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara, içinde ebedî kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vâdetti. Allah’ın rızâsı (rıdvan) ise hepsinden büyüktür. İşte büyük kurtuluş da budur” (Tevbe 72).

 

“Dünyâ’da başarılı olmak” ile “hayatta başarılı olmak” kanımca farklı şeylerdir. Hayatta başarılı olanlar Dünyâ’yı başarıyla tamamlamışlarken, Dünyâ’da -görece- başarılı hayatta başarılı olamamış olabilirler. Bir konu ve bir alanda başarılı olmak “hayatta başarılı olmak” demek değildir. Hayatta başarılı olmak, Allah için yaşamakla ve O’nun rızâsını kazanacak işler yapmakla olur. Gerçek başarı, Allah’ı râzı ederek Dünyâ’da faydalı işler yapmakla olur. Allah için başarılı kişi, îman eden ve sâlih ameller işleyenlerdir:

 

“Asra andolsun!; Gerçekten insan, ziyandadır. Ancak îman edip sâlih amellerde bulunanlar, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka” (Asr Sûresi).

  

Modern dünyâda, “hazzı en yüksek seviyede yaşayanlar, “en başarılı insan” olarak kabûl ediliyor. Kendini Allah’a adamış ve bu uğurda her-şeyden vazgeçerek malını ve canını ortaya koymuş olanlar ise; ahmak, gerici, yobaz ve terörist olarak görülüyor. Fakat mü’minler için Allah’ın değerlendirmesi önemlidir.   

 

Modern dünyâda başarılı olmak için bir kere Modernizme meftûn ve râm olmak gerekir. Modern Türkiye’de başarılı olmak demek; lâik, seküler, demokratik, Atatürkçü, feminist, modern-bilim ve teknolojiye bağlı, modernist olmak demektir. Ancak bunlardan sonra popüler şeyler yaparsanız ve kitleler tarafından tanınıp izlenirseniz başarılı sayılırsınız. Bu saydıklarıma karşıysanız ve aykırı biriyseniz, ne yağarsanız-yapın başarısızsınızdır ve görmezden gelinirsiniz.

 

Lâik, seküler, demokratik, cumhûriyet sistemi ve Kemâlizm, başarılı sistemler olarak kabûl edilir. Körü-körüne “modern olunca başarılı da olur” inancı vardır. Hattâ ne kadar modern olursa o kadar başarılı görülür. Modernitenin başarılı gözükmesinin ve yaygınlaşmasının nedeni, insanın zaaflarına dayanmasından ve zaaflarına oynamasından dolayıdır. Zîrâ Modernizm bir nefs uygarlığıdır. Nefsi kışkırtarak ve ayartarak buralara kadar gelmiştir.   

 

Modernizm, başarının “sayısallık” ile ölçülmesidir. Matematikte başarılı olanlar alkışlanırken ve hattâ göklere çıkarılırken, sözel konularda başarılı olanlar görmezden gelinir. Çünkü modernizmde sözelliğe yer yoktur. Zâten modernizmde dîne yer verilmemesinin bir nedeni de budur. Modernizmde balarının ölçüsü, dîne olan mesâfedir. Dîne ne kadar mesâfeliyseniz o oranda önünüz açılır ve başarılı kabûl edilirsiniz.

 

Hangi işte olursa-olsun, Dünyâ’da bir konuda başarılı etkili olabilmek için o şeyi sevmek şarttır. Sevmediğiniz konuda başarılı olamazsınız. Zâten ancak sevdiğiniz şeye iyi odaklanabilirsiniz. Yine başarılı olabilmek için o şey üzerinde çok çalışmak gerekir. Bâzen de bir konuda başarılı olmak için onu başarmaya mecbûr olmak gerekebilir. Demek ki bir şeyde başarılı olabilmek, o şeyi ne kadar sevdiğinle ve o şeye ne kadar odaklanabildiğinle alâkalıdır.

 

Ne kadar kızsak da şeytan başarılıdır. Özellikle Modernizm ile birlikte başarısının zirvesine yükselmiştir. Gelinen yer îtibârıyla Dünyâ’nın hâl-i pür melâline baktığımızda bu çok net olarak görülür. 

 

Başarılı patron, işçisinin emeğinin karşılığını “hakkıyla” ve “alın-teri kurumadan” verendir.

 

Mü’minler ancak Allah’a göre ve Allah için yaşadıklarında başarılı olmuş olurlar. Îmânın bedelini ödemeyi göze alabilmek büyük başarıdır. Dünyâ’da ne kadar rahat ve ne kadar keyifli bir hayat yaşamışsan o kadar başarılı olmuş olmazsın. Bir insanın Dünyâ’da “gönlüne göre” yaşaması “başarı” değildir. Hattâ bu kanımca başarısız bir yaşamdır.

 

En başarılı kadın, tahsil ve kariyer yapmış “ayakları üzerinde duran” kadın değildir. En başarılı kadın, Allah’â iyi bir kul olduktan sonra iyi bir ev-hanımı ve iyi bir anne olan kadındır. Allah’ın emirlerine riâyet eden kadın başarılıdır. En başarılı kadın, modaya en çok uyan kadın değil, tesettürünü en nizâmî şekilde kuşanan kadındır.     

 

Başarı ille de, zamânın popüler işlerini yapıyor olmak ve popüler alanda bir yerlere gelmiş olmakla olmaz. Eğer işinizi doğru-düzgün yapıyorsanız, aldatmıyorsanız, insanlar sizi dürüst ve iyi bir insan olarak tanıyorsa başarılısınızdır. İlle de bir şirketin yurt-dışı ihracat işlerini idâre ediyor olmak yada büyük bir yazılım yazıyor olmak değildir başarı. İyi yemek yapıyorsanız o da başarıdır. Başarı, popüler işler yapmak değildir, her ne iş olursa-olsun “işini iyi yapmak”tır. 

  

Allah için başarı, “sesin yükselmesi” değil “sözün yükselmesi”dir. Allah’a ancak güzel sözler yükselir ve o sözü yükselten şey ise sâlih ameldir.

 

Modern insan; okul, başarı ve popüler iş sâhibi olmak ile kafayı bozmuştur. Bunların yolunda koşarken Dünyâ’da başarılı olabilse de hayatta başarılı olamamaktadır. Zîrâ hayâtı ıskalamaktadır. Başarı, dış-âlemden ziyâde iç-âlemde kendini hissettirir. İç-âlemde başarılı olmuş olanlar dış-âlemde de başarılı olur. Fakat dış-âlemde her başarılı olan kişi, iç-âlemde de başarılı olmuş olmaz.

 

Başarılı olanlar Gerçek ve hakîki başları, tüm hayâtı Allah için yaşamakla olur:

 

“De ki: Şüphesiz benim namazım, ibâdetlerim, dirimim ve ölümüm (yâni tüm hayâtım) âlemlerin Rabbi olan Allah’ındır” (En-âm 162).

 

Cimri olanlar değil, cömert olanlar başarılıdır. Namazını kılmayanlar değil, kılanlar başarılıdır. Bir mâni olmadığı müddetçe oruç tutmayanlar değil, tutanlar başarılıdır. Zekatını vermeyenler değil, verenler başarılıdır. 

 

Bencil olanlar değil, bencil olmayanlar başarılıdır. Yoksulu ve yetimi kendisine tercih edenler başarılıdır:

 

“Ona duydukları sevgiye rağmen yemeği, yoksula, yetime ve esire yedirirler. Biz size, ancak Allah’ın yüzü (rızâsı) için yediriyoruz; sizden ne bir karşılık istiyoruz, ne bir teşekkür” (İnsân 8-9).

 

Başkasının olan şeyle başarılıyı yakalayamazsınız. Başarılı olmak için size âit olmalıdır. Meselâ batı’ya karşı batı’nın silahlarıyla kesin bir başarı kazanılamaz. .

 

Muhâfazakârlar, Türkleri-müslümanları batı’nın yörüngesine sokmakta CHP’den daha başarılı olmuştur. Doğu medeniyeti ile Dünyâ’ya yüzlerce yıl hâkim olan Türkler-Müslümanlar, batı uygarlığı ile, hatırı sayılır bir başarı bile yakalayamadılar. Müslümanların 30 yıllık çalışmalarının sonunda ulaştıkları yer, liberâl-kapitâlist demokrasi ve Ak Parti oldu. Bu sonucu “İslâm’ın başarısı” olarak görüyorlar.

 

Bâtılın ve bâtılın lîderlerinin başarısını(!) o kadar da büyütmeye gerek yok, zîrâ nefse uygun işler yapmak o kadar da zor değildir. Zâten şeytan en büyük destekçi olur. Batı’lıların Türkiye’deki en önemli başarıları, Türkiye’de lâikliği yerleştirmek olmuştur. Yine; ABD’nin Türkiye’de uyguladığı “Ilımlı (sınırlı) İslâm Projesi” başarılı olmuştur.

 

Kimin başarılı olduğu ve kimin kazandığı, hangi pencereden baktığınıza göre değişir. İslâm’ın ve vahyin penceresinden baktığınızda başarılı olmak da kazanmak da farklı görülür. Bi’r-i Maûne fâciâsında halka İslâm’ı anlatmak ve öğretmek için giden muâllimlerden Âmir bin Fuheyre, tuzağa düşürülüp şehit edilen sahabelerdendi. Onu şehit eden Cebbâr bin Sülmâ şu hâdiseyi anlatır: “Müslümanlardan Âmir bin Fuheyre’ye mızrağımı sapladım. Mızrağımın göğsünü delip geçtiğini gördüm. O ise bu hâldeyken “vallâhi kazandım” diyordu.

 

Âhirette şu hitâbı duyan kişi başarılı olanlardandır ve kazananlardan olmuştur:

 

“Ey mutmain (tatmin bulmuş) nefis!; dön Rabbine, O’ndan râzı olarak ve rızâsını kazanmış bulunarak” (İrci’î, ilâ rabbiki râdiyeten mardiye) (Fecr 27-28).

 

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

 

Hârûn Görmüş

Ocak 2023

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder