“Onları -ne olursa olsun- şaşırtıp-saptıracağım, en olmadık
kuruntulara düşüreceğim. Kim Allah’ı bırakıp da şeytanı dost (velî) edinirse,
kuşkusuz o, apaçık bir hüsrâna uğramıştır” (Nîsâ 119).
Saçmalık:
“Yeri ve değeri olmayan söz yada davranış”.
Saçmalığın
olduğu yerde bir düzenin olması imkânsızdır. Bu nedenle saçmalık sonunda yine
mutlakâ bir saçmalık ortaya çıkarır. Saçmalık, tutarlı değildir. Tüfeklere
konan saçma dağılır gider. Çünkü saçılmaktadır. Saçmalık “saçılıp giden
şey”dir. Saçılıp giden şeyde bir tutarlılık, düzen ve denge aramak boşunadır.
Tutarlılığın olmadığı şeyden ise -kısa vâdede bir güzellik varmış gibi gözükse
de-, uzun vâdede bir iyilik ve yarar beklemek boşunadır. Şeytanı, nefsi, tâğutu
ve beşeri merkeze alan her-şey bu nedenle saçmadır ve saçmalıklardan başka bir
şey üretemez. İşte bu yüzden modernizm
bir “saçmalıklar uygarlığı”dır.
Bir saçmalık
uygarlığı olan modernitenin ortaya koyduğu düşünce, eylem ve üretimler tamâmen
yada kısmen saçma olur. Bakıldığında modernitenin Dünyâ’yı getirdiği yer
saçma-sapan bir yerdir. Saçmalıkların ve anlamsızlıkların biriktiği bir
Dünyâ’da yaşıyoruz. Çünkü moderniteyle birlikte Dünyâ’nın yarısı şeytanca
hazlar içindeyken, sömürünün ve zulmün bir netîcesi olarak Dünyâ’nın diğer yarısı
ise perişânlık içindedir. Aslında bu durum çok saçmadır. Mazlumun buna izin
vermesi ise çok daha saçmadır. İnsan nasıl olur da
açlığa-susuzluğa,evsizliğe-çıplaklığa-zulme izin verir ve isyân etmez. Modern
insan “saçmalığa alıştırılmış insan”dır. Bu nedenle Ebu Zerr: “Aç sabahlayıp da (yada temel ihtiyaçlarını
karşılayamayıp da) eline kılıcı alıp isyân etmeyene şaşarım” der.
Tüm kâinatta ve
toplumlar arasında sünnetullah işler. Fakat sünnetullahın işleyişi her zaman iyi
sonuç vermez. Sünnetullaha uyulmayınca sünnetullah kötü sonucu açığa çıkarır ki
sünnetullah zâten budur. Sünnetullah, hakka uygun yapıldığında hakça olur ve
hakkı ortaya çıkarır, aksi-hâlde saçmalıktan başka bir şey ortaya çıkmaz sünnetullaha
göre. Bir şeyi Allah’a, vahye, doğala, normâle, fıtrata, akla ve mantığa aykırı
yaptığınızda sünnetullah gereğince mutlakâ saçma-anlamsız olur ve saçmalık
açığa çıkar. Fakat Allah’a, vahye, doğala, normâle, fıtrata, akla ve mantığa
uygun olduğunda o şeyde bir saçmalık olmaz ve hakka ve hakîkate uygunluk
görülür. Zîrâ “Allah’lı” olduğu için anlamlı da olur. O hâlde Allah’sızca
yapılan her-şey saçmadır ve saçmalık üretir. Bir şey saçma olunca fitne ortaya
çıkarır ve ifsâd eder.
İslâm’ın hâkim
olmadığı ve hayâtı belirlemediği târih, “saçmalıkların târihi”dir. Zîrâ Allah’ın,
İslâm’ın ve vahyin olmadığı yâni merhâmetin, vicdânın, adâletin ve ahlâkın öncelenmediği
yerde işe şeytan, nefs ve tâğutlar karışacağı için ortaya çıkacak olan şey
derin bir cehâlet, ağır bir adaletsizli ve yoğun bir ahlâksızlıktan başkası
olmaz. Çünkü saçmalığa göre hareket edilmektedir. Modern insan da buna bir süre
sonra râzı olur ve adâletsizliği, ahlâksızlığı ve bunların ortaya çıkmasına
sebep olan düşünce, ideoloji ve lîderleri savunmaya başlar ki bu çok saçmadır. İnsanın
kendi zarârına bir şeyi savunması çok saçmadır. Dünyâ’nın yarısı mutlu-mesut(!)
yaşarken diğer yarısının perişanlık içinde
olması ve buna göz yummak çok saçmadır. O hâlde saçmalık, akla ve
mantığa aykırı davranmak olduğu gibi, merhâmetsizlik ve vicdansızlığı da açığa
çıkarır.
Doğada saçmalık
olmaz. Hiç-bir hayvan ve bitki saçma-sapan davranmaz. Kâinatta hiç-bir saçmalık
olmadığı için bir uygunsuzluk göremezsiniz:
O, biri diğeriyle ‘tam bir uyum’
(mutâbakat) içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahmân (olan Allah)ın
yaratmasında hiç-bir çelişki ve uygunsuzluk (tefâvüt) göremezsin. İşte
gözü(nü) çevirip-gezdir; her-hangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık)
görüyor musun?. Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz (uyumsuzluk
bulmaktan) umûdunu kesmiş bir hâlde bitkin olarak sana dönecektir”
(Mülk 3-4).
Saçmalık insana
has bir şeydir ve insandan başka saçma düşünce ve eylemde olan bir varlık
yoktur. Zîrâ Allah’a göre yapmadığı için anlamsız olur, anlamsız olunca da
saçma açığa çıkar. Saçmaya göre düşünen ve hareket eden insan kısa bir süre
sonra dağılır ve saçılıp gider. Düşüncesini ve işini Allah-merkezli yapmayanlar
mecbûren beşer yâni nefs-merkezli yapmaya başlayacaklarından dolayı mutlakâ
saçma-sapan bir Dünyâ ortaya çıkar. Bir şeyin saçma-sapan olması, “sapınca
saçma olacağından” dolayıdır. Tüm sapmalar saçmalıklar açığa çıkarır. Bu
saçmalıklar insanlara yakın-uzak vâdede mutlakâ zarar verecektir. Fakat buna
rağmen insan yine de nefse uygun olduğu ve haz verdiği için o saçmalıkları
sürdürecek ve hattâ ölümüne savunmaktadır.
Vahye ve onun
ideâl örnekliğini yapan Peygamber’e göre olmayan tüm dinler, düşünceler ve
ideolojiler saçmadır ve saçmalık açığa çıkarır. İnsan hakka ve hakîkate göre
yapmadığında -ki bu ancak vahiy merkezli yâni Allah’a o göre olur- yoldan çıkar
ve en olmadık saçmalıkları bile düşünmeye ve yapmaya başlar. Saçmalıklar din
olur ve bu din ölümüne savunulur.
Tüm varlığı -hâşâ-
Allah olarak gören yâni Allah’tan başka hiç-bir şey olmadığını söyleyen (lâ
mevcûde illallah), yapılan her-şeyi Allah’ın yaptığını zanneden (lâ fâile
illallah), kötüyü, çirkini, günahı, ayıbı, şirki, küfrü, zulmü ve ahlâkı inkâr
ve iptâl eden ve en nihâyet kendini ilah îlân ettikten sonra “benden başka
varlık yoktur” (lâ mevcûde illâ ene) diyen tasavvuf, şeytanın insana oynadığı
en büyük oyundur ve saçmalığın daniskasıdır. Apaçık olarak akla, mantığa, göze,
kulağa, Vahye, Peygamber’e yâni her-şeye aykırı olan bir düşüncede (tasavvuf)
hakîkat olduğunu zannetmek hem saçmalık hem de ahmaklıktır.
Allah’ı
“baba-oğul-kutsal rûh” olarak üçe ayıran “teslis” açık bir saçmalıktır. Öyle ki
2.000 yıldır bu saçmalık üzerine yapılan binlerce yorumun hiç-biri tutarlı ve
mantıklı değildir. Bu saçmalığa iknâ edici bir yorum yapılamaz. Saçma bir
düşünceye iknâ edici bir yorum yapılabileceğini beklemek bile saçmalıktır.
Zâten Hristiyanlık zâten saçmalıklar üzerine kurulmuştur ve saçma olmayan şey “din”
olarak kabûl edilmez.
Demokrasi bir
saçmalıktır. Apaçık bir günaha, zulme, ahlâksızlığa ve saçmalığa 49 kişi îtirâz
ederken, 51 kişinin o şeyi kabûl etmesi ve 51 kişi yâni çoğunluk kabûl etti
diye o saçmalığın doğru, iyi ve hak olduğunu zannetmek ve böylece o saçmalığı
kânunlaştırmak saçmalığın zirvesidir. Allah’ın ve vahyin hesâba katılmadığı bir
yerden saçma olmayan bir kânunun çıkması imkânsızdır. Zâten saçmalıktan
beslenenlerin saçma olmayan bir kânun çıkarması “saçma” olurdu.
Modern-bilimin
teorilerinin çoğu saçmadır. Profesyonel saçmalıkları ve masalları insanlara “hakîkat”
diye yutturuyorlar. Bir saçmalıktan bıktıklarında ise yeni bir saçmalık ortaya
atıyorlar. Böylece “saçmalık döngüsü” dönüp duruyor. Evrim Teorisi, Big-Bang Teorisi,
Kıtaların Ayrılması-Birleşmesi Teorisi (Pangea) gibi bilimsel(!) teoriler
saçmadır. Bir şeyi Allah’sız açıklamaya çalışmak saçmalıktır. Bunların hepsi
de, “zamanla olabilir” düşüncesiyle ortaya atılmıştır. “Yeterli zaman varsa
her-şey olabilir” düşüncesiyle en olmadı saçmalıklar bile meşhûr teorilere
dönüşmüştür. Modern olanı “iyi” zanneden halk da, bir fikri olmamasına rağmen
bu saçmalıkları el üstünde tutar. Aslında modern-bilimsel teorilere göre
biçimlendirilmiş evrenin insana için saçma olduğunu söylerler. Çünkü evrende
bir anlamın olmadığına inanmaktadırlar. Anlam olmadığından mecbûren saçma
olacaktır. Evren anlamsızdır, çünkü Allah’sızdır ve Allah’sız yorumlanmaktadır.
Allah’sız olunca anlamsız ve saçma olur. Anlamlı olduğunda “Allah’lı” olması
gerekeceğinden dolayı, evrenin anlamsız ve saçma olduğunu söylemek zorunda
kalıyorlar. “Aslında evren anlamsızdır fakat insanlar ona anlam yükler”
diyorlar.
Anlamsızlığı
ve dolayısıyla saçmalığı savunan bilim-adamları, saçma-sapan ve ipe-sapa
gelemeyecek şeyler bile söyleyebilmektedirler ve insanlar da bunu câhilce
alkışlamaktadır. Meselâ ünlü ateist Richard Dawkins şöyle bir saçmalıktan
bahseder: “Eğer bir Meryem Ana heykelinin sizlere el salladığını görseniz dâhi,
bir mûcize ile karşı-karşıya olduğunuzu sanmayın. Çok küçük bir olasılıktır,
ama belki de heykelin sağ kolundaki atomların hepsi, tesâdüfen ve bir-anda aynı
yönde hareket etme eğilimi içine girmiş olabilirler”. İşte bu saçmalığı
söyleyen ünlü bir ateist-evrimci olunca, nefsinin kölesi olmuş olanlar saçmalamanın
bir erdem olduğunu sanmaya başlarlar.
Kâinâtın ve insanın
kendi-kendine bir şans eseri tesâdüfen ortaya çıktığının zannedilmesi ve kâinatta
anlamlı bir şeyin olmadığının düşünülmesi “saçma oğlu saçma”dır.
İnsanın seçmedikleriyle
(boy-bos, cinsiyet, âile, ırk vs.) övünmesi saçmadır. Kendi çabasıyla öne
çıkamayanlar, doğuştan gelen özellikleriyle övünürler ki, bu saçmalık günümüzde
daha üstün tutulmaktadır.
Saçmalıkların
peşinde sürüklenen ve saçmalıkların peşinden gidenler “saçıp savuranlardır.
Saçıp savuranlar “şeytanın kardeşleri”dir:
“Çünkü saçıp-savuranlar,
şeytanın kardeşleri olmuşlardır; şeytan ise Rabbine karşı nankördür” (İsrâ 27).
Kâinâtı kusursuz
bir şekilde yaratan ve yöneten Allah’ın, Dünyâ’da, insanlar arasında ve kamusal
alanda hâkim olmaması çok saçmadır. Küfür ve şirk saçma-sapan bir şeydir.
Saçmalıklar mutlakâ sorun ve zulüm ortaya çıkaracağı için küfür ve şirk saçmalığı
mutlakâ adâletsizlik, ahlâksızlık ve zulüm ortaya çıkarır.
Allah’ı, âhireti
ve Kur’ân’ı kabûl ettiği hâlde Peygamber’i yok saymak ve o’nu takmamak
saçmalığın daniskasıdır.
Hak ve hakîkat
ancak Allah’ın emrettiği ve Peygamber’în örneklediğidir. Saçmalık ise şeytanın
teorisidir. Şeytan “ben Âdem’den üstünüm, çünkü beni ateşten, Âdem’i ise
topraktan yarattın” şeklinde saçma-sapan bir mâzeret ortaya atmıştı.
Evet; Hak ve hakîkatten
gayrı her-şey bâtıldır ve saçmalıktır vesselam.
En doğrusunu
sâdece Allah bilir.
Hârûn Görmüş
Ocak 2020
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder