“O, iş-başına geçti mi
yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya, ekini ve nesli helâk etmeye çaba harcar.
Allah ise, bozgunculuğu sevmez” (Bakara
205).
Modern insan beton, asfalt
ve plastik tarafından kuşatılmıştır. Havaya, suya ve toprağa beton, asfalt ve
plastik karışmıştır ve bunların karışmadığı bir yer ve bir şey kalmamıştır.
Çünkü modern insan beton, asfalt ve plastiği “gelişmişlik” ve “ilerilik” olarak
görmektedir. Bu da betonun, asfaltın ve plastiğin yaygınlaşmasının insanı
kuşatmasının en önemli nedenidir.
Aslında beton ve asfalt yol,
(modern insan hâriç) hiç-bir canlı için uygun değildir. Beton ve asfalt yol
hayvanların yürümesi ve koşturması için uygun bir yol değildir. Zîrâ yapıları
toprak, taş ve ot üzerinde yürümeye uygundur ve zâten buna göre
yaratılmışlardır.
Asfalt, beton ve plastiğin
hijyenik olduğu düşüncesi de yanlıştır. Zâten -güyâ hijyenik olduğu için- ortaya
çıkan yaygınlaşmış -psikolojik hastalıklar da dâhil- bir-çok hastalığın ortaya
çıkmasına çâre olmamıştır. Hattâ asfalt, beton ve plastik; insana, hayvana,
bitkilere ve suya yâni tüm canlılara hattâ cansızlara bile zarar vermekte, yeni
hastalıklar ve sorunlar açığa çıkarmaktadır. Meselâ beton, asfalt ve plastik,
mikrop, bakteri ve virüslerin ortaya çıkıp yaygınlaşmasını önleyememiştir ve
insanlar bu yüzden kırsal alanlara kaçmaktadır. Yâni kent-merkezlerini kuşatan
beton, asfalt ve plastikten uzaklaşıp, toprağın ve otun ağırlıklı olduğu kırsal
alanlara gitmek zorunda kalmışlardır. Bunu korona-virüs sürecinde çok net
olarak gördük. Hâlbuki beton, asfalt ve plastik-merkezli kentlerin daha
hijyenik ve temiz olduğu, bu nedenle de insanların kentlerde mikrop, bakteri ve
virüslerden daha çok korunacağı düşünülmüş ve öngörülmüştü. Böyle olmadığı için
modernizmin bir teorisi daha çökmüştür.
Doğadan ve doğaldan ne kadar
koparsanız o kadar sentetikleşir ve sûnîleşirsiniz. Modernizm bir “doğala ve
doğaya aykırılık uygarlığı”dır, bir “sentetik uygarlığı”dır. Bu uygarlıkta
sentetik olarak en bâriz ve yoğun şekilde görülen üç şey asfalt, beton ve
plastiktir. Öyle ki çiçekler ve kelebekler bile plastikten yapılır. Betonun,
asfaltın ve plastiğin hâkim olduğu kent-merkezlerinde artık sevgiler ve aşklar
bile plastiktir. Bu yüzden de yüreğe kadar işlemez de hemen bitiverir.
Modernizm bir beton, asfalt
ve plastik uygarlığıdır ve bu uygarlıkta bu üç malzemeye âdetâ tapılmaktadır. Oysa
bunların ortaya çıkışı 150-200 yılı aşmamaktadır. Çimento-merkezli beton daha
yenidir. Gerçi ilk çıktığında doğala yakın bir özellikteydi ama günümüzde bir-çok
kimyâsal katkılarla karıştırılınca doğal olmaktan çıkartıldı. Asfalt ve plastik
ise zâten 100 yıllık bir geçmişe sâhiptir.
Modern insanın basmadan ve
izlemeden durmadığı, görünce hayrân olduğu, taş ve toprak yerine ikâme edilmiş
üç yapay malzeme (beton, asfalt, plastik) vardır ki modern insan bunlara âşık olmuş
durumdadır. Çünkü artık modern insan toprağa ve ota-çimene basmaya korkuyor. Evet,
modern insan, ota ve toprağa bile basmaktan korkan varlıktır. Ota basınca
börtü-böceğin ısırmasından, toprağa basınca ayakkabısının ve üstünün toz-toprak
olmasından korkuyor.
Modern insan, ota-çimene
basmaya, üzerine oturmaya, onu ellemeye, kokusunu duymaya, yemyeşil
çimenin-otun üstüne şöyle bir uzanıp da masmâvi gökyüzünü izlemekten bile
korkuyor, “acaba üzerime börtü-böcek gelir mi?” diye, bu yüzden sâdece sûnî
yada ilaçlanmış çimenlere ve ona da sâdece krampon denen ayakkabı ile basabiliyor
ki zâten doğal olan çimenlerin bulunduğu her yerde “çimlere basmayın” yazısı
vardır. Böyle olunca da basmak için, çimenlerin ve toprağın yerine asfalt,
beton ve plastik arıyor.
Dünyâ’da topağa ve çimene
basması yasaklanan yada kısıtlanan tek varlık insandır. Koyun-kuzu, kurt,
börtü-böcek tüm hayvan ve haşerat sürekli olarak toprağa ve çimene basar,
üstünde gezer, koşturur, sıçrar, onu yer ve hattâ üstüne küçük ve büyük
hâcetini yapar, insan ise bunlardan mahrûm bırakılır da bunun yerine beton, asfalt
ve plastiğe basması söylenir. Böylece insanlar basmak ve gezinmek için beton,
asfalt ve plastik zeminler aramaya başlar. Kent-merkezlerindeki düzenlenmiş yeşil
alanlar ise kedinin-köpeğin işeyip sıçtığı alanlar hâline gelir. Sonuçta çimenler,
“uzaktan seyredilen bir manzara”dan başak bir amaçla kullanılamaz hâle gelir,
çünkü modernizm bir pütürsüzlük ve pürüzsüzlük uygarlığıdır, düz-zemin
uygarlığıdır. Bunu da beton, asfalt ve plastik bolca karşılar. Çünkü zâten
beton, asfalt ve plastik, kullanılmak için düz zemin arar.
“Ne yapalım yâni, asfaltları
ve betonları yerlerinden mi kazıyalım?” diyenlere de şunu söyleriz ki, betonsuzluktan
ve asfaltsızlıktan ürkmeye gerek yok, çünkü insanlık yaklaşık on bin yıl
boyunca betonsuz, asfaltsız ve de plastiksiz bir hayat sürdü. Belki de bir
zaman sonra doğaya ve doğala uygun bir şey üretildiğinde yada insanlar betonun,
asfaltın ve plastiğin zararlarından yada onlardan bıkmış olacaklarından dolayı,
betonları ve asfaltları sökecek ve hattâ bu bir insanlık görevi olarak
görülmeye başlanacaktır. Belki de bu yüzden büyük olaylar da yaşanacaktır.
Mevcudu bu kadar kutsamaya ve olmazsa-olmaz olarak görmeye gerek yok.
Beton ve asfalt yolda,
plastik de kullanılarak yapılan araçlarla bir yere çok çabuk varmak niçin bir “gelişme”
olarak görülüyor?. Farklı ve doğal bir bakış-açısıyla bakıldığında, beton ve asfalt
yolda hızlıca yol kat-etmek, yolculuğu ve seyahati büyük oranda bitiren
şeylerdir aslında. Beton ve asfalt yollar “ulaşım” için uygun olabilir ama
“seyâhat” için uygun değildir. Çünkü asfalt yolda yapılan yolculuğun amacı,
“gidilecek olan yere bir-an önce ulaşmak” iken, seyahat ise, “bir yerden bir
yere geze-geze, serbestçe hareket ederek ulaşmak”tır. Seyahat, “saha”da yol
almak demektir. Tüm sahayı göre-göre, geze-geze gitmek demektir. Asfalt yolda
ise mecburen asfaltı tâkip etmek gerekir ki bu da sahayı yeterince görmeyi ve
gezmeyi kısıtlar. Zâten asfalt yolda hızlıca gidildiği ve geçildiği için bir
yeri ayrıntısıyla görmek de mümkün olmamaktadır.
Beton, asfalt ve plastik, yapı-malzemesi
olarak sağlam gibi gözükse de aslında çok da dayanıklı değildir. Asfalt sert
bir yağmurdan yada kar ve dolu yağışından hemen etkilenir ve bozulur. Beton ise
çok kırılgan olduğu için sarsıntıya gelemez. Depremin zarâr vermesi “betonu ve demiri
az koyup-koymamakla ilgili değil, betonarme yapının kırılgan olmasından dolayı deprem
gibi güçlü etkilere dayanıklı olmaması nedeniyledir. Plastik ise yapısından
dolayı esnemeye ve yamulmaya çok meyillidir ve müsâittir.
Plastik belki bâzı cansız
maddeleri taşımak ve saklamak için kullanışlı ve uygun olabilir ama yapısından
dolayı plastik, her alanda kullan-at malzemesi şekline getirildiği için doğayı
kirletmektedir. Üstelik plastik kalitesiz ve çok değersiz bir hâle
getirilmiştir. Plastik ile doğal bir malzeme arasındaki fark, plastik bebek ile
canlı bir bebek arasındaki fark kadardır.
Medeniyetin ölçüsü beton,
asfalt ve plastik değildir. Eğer ahlâk yerlerde geziyorsa, ülkenin her-yanı
betonun, asfaltın ve plastiğin farklı şekilleriyle bezenmiş olsa da, o ülkede yine
de büyük bir “gerileme” yaşanıyor demektir. Medeniyetin temelinde madde değil,
mânâ yâni din vardır ki medeniyet “din-merkezli” olan demektir. Peygamberimiz
zamânındaki Medîne böyle bir yerdi. Uygarlıkta ise merkezde madde vardır.
Modernizm denen uygarlık ise maddeyi doğasından kopararak sentetik hâle getirir
ve böylece madde zararlı bir şey hâline gelir.
Beton, asfalt ve plastik
huzur da vermez. Asfalt yollarla, betonarme evlerle ve plastik eşyâlarla
döşenip donatılmış kentler insanları mutlu etmemekte ve huzûr vermemektedir.
Zîrâ bu malzemelerle inşâ olan kentler ve yaşam-alanları insanın doğasına ve
fıtratına uygun olmadığı gibi aykırıdır da. Bu nedenle olsa gerek, insanlar betondan
ve plastikten yapılmış olan apartman ve dâire denilen yerlerde duramamakta,
bunalıp boğulmakta ve kendilerini hemen dışarılara bir yerlere atmak
istemektedirler. Fakat dışarıda da doğal bir alan bulmak ve ferahlamak için
kentlerden epey bir uzaklaşması gerekmektedir.
Aslında düşünüldüğünde
toprağın üstüne beton yada asfalt dökmek çok saçmadır. Zâten toprak ile beton
ve asfaltın birbirleriyle buluşması absürddür. Beton ve asfalt insan ile
toprağın buluşmasını engelleyen zararlı maddeler ve malzemelerdir. Kent-merkezlerinde
insanlar asfalt ve beton yüzünden toprak görememekte ve toprağa basamamaktadır.
Modern kent insanının bu kadar merhâmetsiz, vicdansız, gergin, huysuz, öfkeli,
sinirli, sabırsız ve depresif olmasının bir nedeni de asfalt ve beton nedeniyle
toprakla buluşamaması ve topraklama yapamamasıdır. Kötü enerjisini atamayan
insanların evlerine döndüklerinde de huysuzluğunun devâm etmesi bu nedenledir.
Çocuklar da oynadıkları
“park” denilen yerlerde enerjilerini boşaltıp atamamaktadırlar. Aslında ”park”
demek toprak ve “yeşil alan” demektir. Fakat kentlerde parklar beton, asfalt ve
plastik ile kuşatılmıştır ve toprağa basmak zinhar mümkün değildir. Oysa
parklar ot-çimen ve toprak olsa, oyun âletleri de demirden yada metal aksamdan
olsa, bolca topraklama yapan çocuklar enerjilerini atıp boşaltmış olacaklar,
huzûr ve sükûn bularak evlerine dönecekler ve rahat bir uyku uyuyacaklardır.
Fakat hem sürekli olarak asfalta-betona basmakta ve topraklama yapamamaktalar hem
de plastik aksamdan yapılan oyun araçları nedeniyle topraklama yapamadıkları ve
tam-aksine plastik aksamdan yapılmış oyun araçları nedeniyle biriken negatif
enerjiyi daha çok üzerlerine aldıkları için biriken negatif enerjiden
kurtulamamakta ve bu yüzden de eve çığlık-çığlığa geri dönmektedirler. Böyle
olunca da bir türlü derin uykuya dalamamaktadırlar. Üstelik mikrop, bakteri ve
virüsler doğal olmayan plastik üzerine yapışıp kaldığı için çocuklar çeşitli
mikrop, bakteri ve virüslerle temas ederek hastalanmaktadırlar. Parklara giden
çocukların çok sık hastalanmasının nedeni budur. Şu da var ki günümüzde parklar,
birikmiş negatif enerjinin ve çeşitli mikrop, bakteri ve virüslerin bulunduğu
yerler olmaktan başka, çocukların sövmeye, sigaraya, uyuşturucuya, alkôle alıştıkları
ve bunları satın alabildikleri yerler hâline gelmiştir. Kız-erkek arasında uygunsuz
ilişkilerinin başladığı ve yaşandığı yerler de ilk önce parklardır.
Toprak canlıdır. Asfalt,
beton ve plastik ise cansızdır, ölüdür. Toprak hayat verir, nefes aldırır,
asfalt beton ve plastik ise insanları ve canlıları nefessiz bırakır ve yavaş-yavaş
öldürür.
Asfalt, beton ve plastik su
geçirmez. Bu yapay malzemeler suyun toprakla buluşmasını engellediği için
aslında rahmeti engellemiş olurlar. Toprak ise canlı olduğu için suyu geçirir.
Zâten hayat, toprak ile suyun buluşmasıdır. Suyun geçemediği ve ulaşamadığı
yerde yavaş-yavaş ölüm başlar.
Yediğimiz, içtiğimiz ve
giydiğimiz şeyler insanın iç ve dış-âlemini nasıl etkiliyorsa, insanın bastığı
yer ve kullandığı malzemeler de iç ve dış-âlemlerini etkiler. Asfalt, beton ve
plastik doğadan, normâlden ve fıtrattan kopuk ve uzak olduğu için, insan da
iç-âlemden kopuktur. İç-âlemden kopuk olanlar dış-âlemden de kopuk olurlar. Bu
nedenle de artık “plastik îmanlar” açığa çıkmıştır.
Topraktan çok uzaklaştık ve
betona, asfalta ve plastiğe gömüldük. Bunlar, yapısından dolayı insanı
mutlu-huzurlu edemez. Toprak ise insanın hem önüdür hem de sonudur. Ne diyordu
Âşık Veysel; “benim sâdık yârim kara topraktır”..
En doğrusunu sâdece Allah
bilir.
Hârûn Görmüş
Ocak 2023
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder