“Onlardan bâzı gruplara, kendilerini denemek için
yararlandırdığımız dünyâ-hayâtının süsüne gözünü dikme. Senin Rabbinin rızkı
daha hayırlı ve daha süreklidir” (Tâ-hâ
131).
Cehâlet, “insanın dünyevî olanı bilmemesi ve onlardan habersiz
olması” demek değildir. Cehâlet bir “kendini bilmeme” hâlidir. Bu kendini
bilmeme hâli, vahiyden habersiz olmaktan ve onu bilmemekten kaynaklanır.
Dolayısı ile “Kur’ân’ı-vahyi bilmeyen kendini bilmez” denebilir.
Câhiliye ve
cehâlet deyince aklınıza hemen; kaba-sabalık, özensizlik ve amatörlük gelmesin.
Câhiliye tüm zamanlarda profesyonelce bir cehâlet sergilemiştir. Çünkü câhil demek
ille de okuma-yazma bilmemek, bilgisizlik, kültürsüzlük, aptallık ve mal gibi
olmak” demek değildir ki. Böyle olanlar
da vardır tabi ama peygamberlerin gönderildiği kent-merkezlerindeki câhiliye ve
cehâlet aslâ böyle değildi. Çok profesyoneldi. Cehâleti profesyonelce yaparlardı.
Hattâ tevhidin, câhiliyenin içine sızmaması için küçük bir boşluk bile bırakmazlardı.
Peygamberlerin çoğunun hakkıyla Allah yolunda olmalarına ve ölmelerine rağmen
tevhidi hâkim kılma yolunda işin sonuna gelememelerinin bir sebebi de budur. Câhiliye
her zaman, şirkini, küfrünü ve zulmünü çok iyi organize eder, düzenler ve bir açık
bırakmamaya çalışır. Aynen günümüzde olduğu gibi. O hâlde tevhid yolunda
olanlar da, işlerinde titizlendikçe titizlenmelidirler.
Peki bu neden
böyle oluyor?. Câhiliye bunu nasıl başarıyor?. Çünkü câhiliye ve tâğutlar, ilhamlarını
biricik akıl-hocaları olan şeytandan alırlar. Şeytan profesyoneldir. İşlerini
profesyonelce ve titizlikle yapar. Zâten bu yüzden “şeytan” denir. Her koşulu
düşünür, değerlendirir ve ona göre karar alır ve fısıldar dostlarına. Tabi Âdem
ona yine de gâlip gelir. Çünkü Allah, Âdem’e bütün isimleri öğretmiştir. Fakat
şeytanın profesyonel olduğu da bir gerçektir. Bu yüzden ne kadar
çabalarsanız-çabalayın, şeytan kadar bilgili ve profesyonel olamazsınız. Âdem,
şeytandan “secde etmekle” yâni yapmakla üstün oldu, bilmekle ve
profesyonellikle değil. Şeytanı bildiklerinizle değil, Allah’ın emri
doğrultusunda yaptıklarınızla alt edebilirsiniz ancak. Allah’tan bağımsız
olarak yaptığınız işler istediğiniz kadar profesyonelce ve kaliteli de olsa,
yine de şeytanı alt edemezsiniz. Çünkü o tüm insanlardan daha profesyoneldir. O
hâlde şeytana ve dolayısı ile câhiliyeye karşı mücâdele, Allah’ın dediği ve
Peygamber’in güzel örnekliğindeki gibi olmalıdır.
Günah, “profesyonelce”
işlendiğinde “günah” olmaktan çıkmaz. Amatörce işlendiğinde de günah olmaktan
çıkmaz. Günah “günah” olmaktan, tevbe etmekle ve bir daha o günahı işlememekle
günah olmaktan çıkar. Şeytan ne kadar profesyonel olsa da bunu bilmemekte yada
tövbeye yanaşmamaktadır.
Şerefsizlik, hırsızlık,
cinâyet, zînâ, kumar ve Allah’ın haram kılıp yasakladıkları her-şey,
profesyonelce yapıldığında ve kaliteli olduğunda şerefsizlik, hırsızlık, cinâyet,
zînâ, kumar vd. olmaktan çıkmaz. Modernizm, işte tüm bunları insanlık târihinde
hiç olmadığı kadar profesyonelce yapmaktadır. Üstelik modernite, ilk önce insanları
aptallaştırır da yapacağını daha sonra yapar. İnsanları modernite ile aldatır
ve kandırır, onları modern ürünlerle ve îcatlarla büyüler ve kendine inandırır.
Meselâ “bilim ve teknoloji çok ilerledi, Dünyâ gelebileceği en son noktasına
geldi” gibi sözlerle aldatır. Bunun üstüne bir de profesyonelce yaptıklarıyla
insanları avucunun içine alır. Onları Allah’tan uzaklaştırır. Onları öyle bir
kuşatır ve tatlı-sert bir baskı kurar ki, insan şeytanın izni olmadan başını
çeviremez ve adımını atamaz hâle gelir.
Gelişmiş ülkelerin insanları
ile geri kalmış ülkelerin insanları arasındaki fark; geri kalmış ülkelerin
insanları “amatörce” kandırılırken, gelişmiş ülkelerin insanlarının ise
“profesyonelce” kandırılmasıdır.
İnsan bünyesi aslında yapı
olarak “profesyonellik”e uygun değildir. Amatörlük onu daha mutlu eder.
Profesyonellikte Allah’a karşı bir küstahlık var gibidir. Çünkü
profesyonellikten “kusursuzluk” algılanır. Oysa kusursuzu ancak Allah
yaratabilir ve sâdece Allah yapabilir.
Modern
yalanların çok etkili olmasının nedeni, çok profesyonel olmasıdır. Modern insanın
duyduğu şeylerin %90’ı yalandır. Modernizm bir “yalan uygarlığı”dır. Meselâ der
ki; “kreşlerimizde çocuklarınıza profesyonel elemanlarımız ile mükemmel bir
şekilde bakılıyor”. Oysa hiç-bir profesyonel çocuk bakıcısı, o çocuğa
annesinden daha iyi bakamaz. Zîrâ çocuğa rûh katamaz. Annesi gibi sevgi katmaz.
Rûh, profesyonellikten üstündür.
Modernitenin modern insanı
etkilemesi; ev, araba, eşyâ, yeme-içme-giyme-gezme ve hayâtın her alanındaki
ürünler ve ortaya koyduklarıyla oluyor. İnsan “sıfır” ürünlerle ve kaliteli
şeylerle ile çok kolay ayartılıyor. Modernite bir “pürüzsüzlük uygarlığıdır.
Pürüzsüzlük insana için iyi bir şey değildir aslında. Yapısına terstir. Çünkü
pürüzsüzlük doğal değildir. Doğal olmayan hiç-bir şey insanın için iyi
değildir. Zâten doğal durumda Dünyâ’da pürüzsüz olan bir varlık yoktur.
Modern insan en ince detayına
kadar o pürüzsüz ürünlere bakıyor ve içi gidiyor. Öyle ki, yeni yapılan yüksek
katlı bir binâya bakıp da yutkunanı gördüm. Nasıl da arzu ediyor, sâhip olmak
hem de bir-an önce sâhip olmak istiyor. Bu nasıl bir arzudur.. Bu uğurda kredi-kartı,
fâiz ve her türlü borcun yükü altına girmekten çekinmiyor. İki milyonluk
evlerde oturmanın, bir milyonluk arabalara binmenin, süper ve sıfır eşyâların,
yemelerin, içmelerin, giyeceklerin ve gezilecek yerlerin hayâlini kuruyor.
Çünkü câhiliye profesyoneldir ve tüm bu arzu nesnelerini profesyonelce
yapmıştır. Modern insanın nefsine uygun olarak üretmiştir. Câhiliye işlerini
profesyonelce yapıyor, modern insanı etkileyecek şekilde ürünler üretiyor. Modern
insan da bunları görünce kendinden geçiyor.
İşte!; “profesyonel
tüketici” diyebileceğimiz modern insan ile câhiliye hayâtiyetini devâm
ettirebiliyor. “Modern” insan aynı-zamanda profesyonel tüketicilerdir de birilerinin
düşük ücretlerle yaptığı üretimi tüketecek olanlar bunlardır. Modern insan
çokça tüketmelidir ki, câhiliye büyüyebilsin ve zenginliğine zenginlik
katabilsin.
Oysa samîmi mü’minler için
bunlar çok da bir anlam ifâde etmez. Çünkü onlar “orta ve vasat bir ümmet”e âit
olduklarının bilincindedirler. İslâm ve Kur’ân onlara “orta yolda olun” diyerek
onları aşırılıklara karşı ilgisizleştirmiştir. Bir şeye ilgi duymuyorsanız onun
yokluğu sizi etkilemez.
Bir şeyin en kötüsü ve sözde
en iyisinin ikisi de kötü ve yanlıştır. Çünkü en kötü varsa en kötü yerde olanları
oraya mahkûm edenler de var demektir. Aşırılık varsa da orada bulunanlar yada o
aşırlığı isteyenler, bunu herkes için değil, sâdece kendileri için istiyorlar demektir
ki İslâm buna aslâ rızâ göstermez. Aşırılığı
ve “en iyisi”ni istemek, birilerinin en kötü olanda kalmasını istemek demektir.
Zîrâ Dünyâ’da hem herkes için aşırılığa ulaşma imkânı yoktur, hem de Dünyâ’nın bunu
karşılayacak bir potansiyeli yoktur. Üstelik Allah da her türlü aşırılığı
yasaklar. O hâlde doğru olan “orta yolu” seçmektir.
İnsanları profesyonelliğe,
profesyonel olmaya zorluyorlar. Profesyonellik yoluyla gerçekleşen bir aldatma ve sömürü durumu var.
Çünkü profesyonellik kabûl edildiğinde bir üst-profesyonellik size yeni-yeni
profesyonellikler dayatıyor. Bu dayatma “profesyonelce” olduğu için karşı
çıkamıyorsunuz ve ona uymak zorunda kalıyorsunuz. Böylece sizi profesyonellikle
yönlendirmiş ve yönetmiş oluyorlar.
Evet, câhiliyenin profesyonelliğini
alt etmenin ilk başta yapılacak yollarından biri, orta-yolu seçmektir. En
kötüyü istememek, kötüye ise sâdece geçici olarak tâlip olmak, fakat aşırılığa ve
-sözde- en iyi olana aslâ tâlip olmamak, hattâ aşırılığa arzu bile duymamaktır.
İşte moderniteyi ve câhiliyeyi ancak bu tavır bitirir. Zîrâ profesyonelliğin
bir anlamı kalmaz o zaman. Herkes orta-yolu benimsese ve arzular olsa, o zaman
profesyonel olmanın bir anlamı ve önemi kalmaz.
Unutmayın ki câhiliye ve
cehâlet, dolayısı ile şirk, küfür, adâletsizlik, ahlâksızlık ve zulüm,
profesyonellikten beslenmektedir. Lüksten beslenmektedir. İnsanları profesyonel
olana arzu duyurmaktan beslenmektedir. Eğer profesyonelce olana arzu duyanlar
olmasa, profesyonelce olana gerek kalmayacak ve profesyonellik bitecektir. Profesyonelce
olmayınca da câhiliye çökecektir. Vasat ümmet olmanın önemi burada yatar.
En
doğrusunu sâdece Allah bilir.
Hârûn Görmüş
Kasım 2020
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder