11 Mart 2023 Cumartesi

Günah ve Cezâ

 

“Umulur ki, Rabbiniz size merhâmet eder, fakat siz (günaha) dönerseniz biz de (cezâya) döneriz. Biz, cehennemi kâfirler için bir kuşatma yeri kıldık” (İsrâ 8)

 

Günah: “Tanrı buyruklarına karşı olan, dince suç sayılan, Dünyâ’da ve âhirette cezâyı gerektiren söz, iş yada davranış”.

 

Allah nasıl ki Dünyâ’da yaptığımız bir yanlışa -sünnetullahın gereği olarak- bir sıkıntıyla ve cezâyla karşılık veriyorsa, hayâtımız boyunca Dünyâ’da yaptığımız kötülükler ve günahların sonucu da -yine sünnetullahın bir gereği olarak- âhirette karşımıza çıkacak ve terâzide günahlar daha ağır basarsa cehennemi boylayacağız. Allah bundan gocunmaz ve birilerinin, -Allah’ın rahmetine güvenerek- zannettiği gibi, “bırakın herkes cennete girsin” demez. Eğer öyle olsaydı aynı şey Dünyâ’da da olurdu ve başımıza -Allah’ın rahmetinin gereği olarak- bir kötülük gelmemesi gerekirdi. Oysa Dünyâ’da yaptığımız yanlışların cezâsını daha Dünyâ’da görmeye başlıyoruz. O hâlde tövbesi edilmemiş olan yaptığımız ağır ve ısrarlı günahların ve suçların cezâsını da âhirette kesinlikle göreceğiz. Allah nasıl ki Dünyâ’da bir yanlışımıza cezâyı hemen kesiyorsa, âhirette de, Dünyâ’da yaptığımız yanlışlara cezâyı kesecektir. Tabi bu durum mü’minler için; iyilik, sevap ve doğru şeylerin karşılığı olarak hem Dünyâ’da hem âhirette “mükâfat” şeklinde olacaktır.

 

Kur’ân’ın; etimolojik değerlendirilmesine, kelimelerinin-kavramlarının didiklenmesine, te’viline-yorumuna gerek olmayan ve “işlendiğinde affedilmeyecek tek günah” olan apaçık bildirisi şudur: “Allah’tan başkalarının hüküm (kânun-yasa) koyması şirktir”. Şirk ise, ebedî cezayla cezâlandırılacak olan affedilmeyecek tek günahtır. Allah, kul hakkını, kulları uzlaştırarak giderebilir. Fakat “Allah hakkı” olan şirki kim uzlaştıracaktır?. Tabî ki hiç kimse. Şirkin “affedilmeyecek tek günah” olması bu nedenledir.

 

İslâm’ı ahlâk ve ibâdetten ibâret görenler, ibâdet ettikten sonra her günahı kolayca işleyebilmekte, her kötülüğü hiç çekinmeden yapabilmektedirler. Yada işlenen günahlara bir kılıf bulmakta yada sessiz kalmaktadırlar. Bu yüzden lâik-seküler ülkelerde, vergisi verilen günahlar (içki, kumar, zinâ, fâiz) “haram” olmaktan çıkar! ve cezâsı olmaz. İslâm hakkında modernizm ile uyumlu öyle yorumlar yapılıyor ki, günaha girmek mümkün değildir. Cezâsı olacak bir günah işleyebilmek imkânsızdır.

 

İnsanlar seküler kânunların “suç” dediğinden korkuyorlar da, Allah’ın “günah” dediğinden korkmuyorlar. Yasaklar, günahlardan daha çok etki ediyor. Suç, günahtan, hattâ şirkten bile üstün tutuluyor. Oysa yasağın cezâsı kolay, günahın cezâsı zordur. İslâm’da “günah işleme özgürlüğü” vardır ama, Dünyâ’da ve âhirette o günaha cezâ kesmek de vardır. Bu nedenle günaha karşı içinde bir bulantı duymayanlar, Kur’ân’ı henüz idrâk edememişler demektir. Din, insanları günahtan kurtarmak ister; modernizm ve sekülerizm ise dinden. Dîne, îmâna, vicdâna, merhâmete ve adâlete ne kadar mesâfe konursa, günaha, isrâfa ve zulme o kadar çok alan açılmış olur

 

İnsanlık târihinin en büyük yanlışı-günahı-felâketi, liberâlizm adına “insanı sınırsızca serbest bırakmak” olmuştur. Serbest kalan insan her türlü günahı işlemiştir, işlemektedir. Öyle ki modern Dünyâ/kent, günaha bakmadan ve basmadan yürünemeyecek bir Dünyâ/kent hâline gelmiştir. Çünkü günahtan ve cezâdan korkmayan yada günahı ve cezâyı hesâba katmayan insanı sonuna kadar korkutacak ve engelleyecek bir şey yoktur.

 

Bilim ve teknolojinin de “sevap” ve “günah” olanları vardır. Teknolojik günahların cezâsı daha Dünyâ’da başlar. Modern-bilim ve teknolojide sizin için bâzı yararlar vardır, fakat zararları ve günahları daha büyüktür. Haram ve günahı teknolojik cihazlar aracılığı ile izleyince o şey haram ve günah olmaktan çıkmaz. Günah, “profesyonelce” işlendiğinde “günah” olmaktan çıkmaz. Günah, suç, haram, ayıp, kötü, çirkin, çirkef vs. gibi gayrı-meşrû olan şeyler; aşırı izlenmeyle, okumayla, dinlenmeyle, konuşmayla meşrûlaştırılıyor. Sana interneti ve sosyâl medyayı sorarlar. De ki: İkisinde hem büyük bir günah, hem de bâzı yararlar vardır. Fakat günahları yararlarından daha büyüktür”.

 

Tövbesi yapılmamış her günah, şeytanla yapılan bir uzlaşmadır. Modern dünyâ, “parasını verdikten sonra” her türlü günahın işlenmesinin serbest olduğu bir yer hâline getirilmiştir. Üzerlerine azap gelen kavimlerin işledikleri günahların tümü ve daha fazlası şu-an modern dünyâda modern insan tarafından hırsla işlenen günahlardır. Bu günahların cezâsı “çeşitli belâlar” şeklinde gelmektedir. Bu bağlamda korona-virüs günahların bir cezâsıdır.

 

Günah işleyemeyecek olma olasılığı modern insanı korkutuyor. Modern insan, günaha girmekten değil, günaha giremeyecek olmaktan korkan insandır. Oysa mü’minler, günahtan alabildiğine kaçarlar.

 

Günahta ısrar günahkârlığa yol açar. Bir günahın Dünyâ’daki cezâsı, “daha fazla günah”tır. Dünyâ hayâtını âhirete tercih etmek günah ve suçtur. Bu suçun bir cezâsı vardır ve bu suçun cezâsı bizzat o şeyin kendisidir. Yâni âhirete rağmen Dünyâ’yı tercih etmek aslında bir cezâdır. Günah aynı-zamanda bir cezâdır.

 

Bâzı günahların cezâsı daha Dünyâ’da iken ödenmeye başlanır. Meselâ fâizle para alanlar, fâiz ödemekle cezâlandırılırlar. Günahlar hep bir ücret karşılığında işlenir. Bedâvaya günah işlemek pek mümkün değildir. Hastalık, günahın dışa-vurumudur. Bir hastalık bâzen, toplumsal günahların bir kişi üzerindeki görünümü olur. Çünkü hastalık genelde kötü bir şeydir ve başımıza gelen kötülükler günahlarımız yüzündendir. Kendi ellerimizle işlediğimiz günahlar yüzündendir.

 

İnsanın davranışlarına da yansıyan öyle günahlar vardır ki, onları “bilgi” değil, ancak “sürekli yapılan ibâdet” affettirebilir. Bir günahı, Allah’tan başka affedebilecek olan yoktur.

 

Modern kentler, günaha girmeden yaşanamayacak olan yerler hâline gelmiştir. İnsanın kurduğu kentler insanın günahıdır. Kentlerde yaşamak ise günahının cezâsı. Dünyâ’nın en zengin kentleri, ülkeleri ve insanları, en “günahkâr” olanlarıdır.

 

Modern olmamak günah değildir. Modern hayâta uymamak seküler kânunlara göre suç olsa da, İslâm’a göre günah değildir.

 

Allah, “yüce dertler” ile dertlenmeyenleri, “küçük ve önemsiz dertler” ile cezâlandırır. Âhiret-merkezli yaşamayanlar, “Dünyâ ile cezâ”landırılırlar. Allah, İslâm’ı istemeyenleri İslâm’sız bırakarak cezâlandırır. Dîni, hayattan uzaklaştırıp vicdâna hapsedenler, “bir cezâ olarak” mutlakâ sapıtırlar. Her cezâ “günahın kendi türünden” olur.

 

Allah’ın vahiy aracılığı ile kontrôlünden rahatsız olmanın cezâsı, ağır bir şekilde insanın kuşatma ve kontrôlüne girmektir. Biz, inandığımız gibi yaşamadığımız için, yaşadığımız gibi inanmakla cezâlandırılıyoruz. Hak yola girmemenin yada hak yoldan çıkmanın Dünyâ’daki cezâsı, “bâtıl yolu hak zannetmek”tir. Allah’ı hesâba katmayanlar, Allah’ın cezâsını da hesâba katmamaktadırlar. Sonra da “bu başımıza nereden/neden geldi” derler. “Allah’ı hesâba katmadığınız için” geldi.

 

Batı Hristiyanlığı’nda Tanrı, “sevgi tanrısı” olduğu için, insanın başına gelen kötü bir şey için, “tanrının bir cezâsıdır” düşüncesi yoktur. Ne de olsa Tanrı onları Îsâ’nın çarmıha gerilmesiyle birlikte ebediyen affetmiştir(!).

 

Nasıl ki sağlık konusunda hastalığı tedâvi etmekten ziyâde hastalıktan korunmak önemli ise; suç konusunda da suçu cezâlandırmaktan ziyâde, suçu önlemek ve önlemeye çalışmak önemlidir. İyi devlet, suçu cezâlandırmaya değil, önlemeye çalışan devlettir.

 

Gerektiğinde İsyân çıkarmayanlar, nisyân ile cezâlandırılırlar. Kıyâm etmeyenler, “kıyâmet” ile cezâlandırılırlar. Şirke, küfre, adâletsizliğe, ahlâksızlığa yâni zulme karşı isyân etmeyenler, nisyân (unutmak) ile cezâlandırılır.

 

Yine, günahtan, kötülülükten, adâletsizlikten, ahlâksızlıktan, şirkten, küfürden ve zulümden vazgeçmeyenler, “vazgeçememek”le cezâlandırılırlar. Şu da var ki modernite, vazgeçip “sınırlı” yaşamak isteyenleri cezâlandırıyor.

 

Post-modern insan, korkuyu ve her-şeyden korkmayı bir hayat-tarzı hâline getirmiştir. Bu, “sâdece Allah’tan korkma” düşüncesi ve inancından vazgeçmenin bir cezâsıdır.

 

Doğu’da ve İslâm ülkelerinde savaştan kaynaklanan “zulüm nedeniyle” babasız kalan çocukların “bir cezâ olarak” karşılığı; batı’daki, “evlilik-dışı” doğumdan dolayı yâni “ahlâksızlık nedeniyle” babasız olan çocuklardır. Bu cezâ çocuklara değil, topluma verilen bir cezâdır.

 

Modernite bir “cezâ”dır. Modernizm, “tevhidî” terk-etmenin bir cezâsıdır. Modernizm büyük bir belâdır. Zîrâ tevhidten vazgeçmek büyük ve ağır bir günahtır. Modernizm, işlerini savsaklayan ve günaha dönen müslümanlara Allah’ın bir cezâsıdır. Modernizm görünümündeki şirk, aynı-zamanda bir cezâdır.

 

Allah bizi, korona-virüs aracılığıyla, “dinsiz bir yaşam”a karşı “yaşamsız bir hayat” ile cezâlandırmaktadır.

 

Ölüm bir cezâ değildir. Cezâ, ölümden önce yada sonra başlar.

 

Allah’ın insanlara zulmetme ihtimâli yoktur: (Hac 10). Allah günahların sonuçlarını -sünnetullahın gereği olarak- cezâ ve azap şeklinde ortaya koyar.

 

Allah; peygamberleri ve vahyi, günah işlemeyesiniz yada günah işleseniz bile hemen tövbe edesiniz de böylece cezâdan ve azaptan kurtulasınız diye göndermiştir. İslâm, hem Dünyâ’da hem de âhirette, günahsız, cezâsız ve azapsız bir hayat kılavuzu ve bir yaşam-tarzı olarak gönderilmiştir. Yoksa Allah cezâ vermek ve azap etmek için mâzeret aramaz:

 

“Şükredip îman ederseniz, Allah size ne diye azap etsin?. Allah şükrün karşılığını verendir, bilendir” (Nîsâ 147).

 

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

 

Hârûn Görmüş

Mart 2021

 

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder