7 Mart 2023 Salı

Bedel Ödemek

 

“Asra andolsun!; gerçekten insan, ziyandadır. Ancak îman edip sâlih amellerde bulunanlar, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka” (Asr Sûresi).

 

Dünyâ’nın doğal zorlukları vardır; sıcak, soğuk, ağır, keskin, vs. olan bu zorluklar “doğal” olduğu için zorlukları sınırlıdır ve ayrıca bu zorlukları yüklenmek insana neşe bile verebilir. Fakat bir de insanın ortaya çıkardığı zorluklar vardır ki bunlar hem günden-güne ağırlaşır hem de fazlalaşır. Şeytan, nefs ve tâğut kaynaklı bu zorlukların üstesinden ancak ilâhî hakîkate dayanarak gelinebilir. Yoksa sürekli olarak bedel ödemeyi gerektirir ki insanlık târihi biraz da boşuna ödenen bedellerin târihidir.

 

Yüklenmesi gereken yükü yüklenmeyenler, o yükü başkasının omzuna yüklemiş olurlar. Böylece bedel ödemezlerken bedel ödetirler. İnsanlar doğal zorlukların bedellerini ödemekten çok kaçınmazlar çünkü hem ağırlığı belli bir seviyeden yukarı çıkmaz hem de doğal zorluklar “sürekli” değildir. Fakat doğala, normâle, fıtrata, dolayısıyla ilâhî olana yâni Allah’a aykırı olan yapay zorlukların bedelleri ödemekle bitmediği gibi günden-güne çoğalır. Üstelik bu bedelleri ödemekten kurtulanlar akıllı, zeki, kurnaz olarak kabûl edilip alkışlanırken, sürekli bedel ödemek zorunda kalanlar ise zavallı olarak görülürler.

 

Anlamın olduğu yerde mutlakâ bedel de vardır. Anlamsızlığın bedeli ise ya hiç olmaz yada çok az olur. Zâten anlamsızlığın müşterisinin çok olmasının nedeni de budur.

 

Anlamlı olması için o şeyin ebedîlik içermesi gerekir. Bu da aşkın bir hakîkate dayanmayı gerektirir. Aşkın bir hakîkate dayanmak ise, ölüm sonrasını garantiye alır. Hakîkate dayanmak, Dünyâ’nın zorluklarına katlanmaktan başka, Allah’ın sözünü tüm zamanlarda ve mekanlarda tüm Dünyâ’ya hâkim kılmak gibi bir görev yükler. Çünkü hakîkate dayanmak ağır bir sözü ve yükü yüklenmeyi yâni bedel ödemeyi göze alabilmeyi gerektirir.

 

Ölüm sonrasına inanarak yaşamanın bir bedeli vardır. Bu bedeli ödeyebilenlerin cennetteki ödülü kat-kat fazla olur. Zîrâ cennete ulaşmanın bedelini ödeyenlerin mükâfâtı 1’e 700 olur.

 

Îman, bedel ödemeye zorlayan şeydir. Seni bedel ödemeye ve harekete geçmeye zorlamıyorsa, îmânında sorun var demektir. Îman etmenin ve îmânın gereğini yerine getirmenin bedelini ödemeye yanaşmayanlar, zihnin ve rûhun tatmini için nâfile bir şekilde “maddi ve dünyevi bilgi”ye yumuluyorlar. Çünkü bu hem dertlere tam bir çâre olmuyor hem de rûhu tatmin etmiyor. Zîrâ kâlpler ve ruhlar ancak Allah’ın zikri ile yâni vahy ile tatmin bulabilir.

 

İnsanlar gerçekleri duymak istemiyor. Çünkü gerçekler eyleme dönüktür ve bir bedeli vardır. Hakîkat mutlakâ bedel ister. Zîrâ Dünyâ bir imtihan dünyâsıdır ve Allah’ın yasaları olan sünnetullah mutlakâ bir bedel ortaya koyar. Öyle ki bedel ödemekten kaçmanın bile bir bedeli olur. Bedelden kaçmanın bedeli âhirette acı ve ağırlaşmış bir şekilde çıkar insanın karşısına.

 

Allah yerine insana tapma şirkinin bedelini ağır bir şekilde ödeyip duranlar, Allah’a sığınmak yerine, ahmakça davranıp yeniden farklı tâğutlara sığınıyorlar. Tâ ki bu yüzden yeni bedeller ödeyene dek. Oysa yapılması gereken şey Allah’a ve İslâm’a sığınmaktır.  

 

Ey modern insan!; mâdem ki Dünyâ’yı çok seviyorsun, Dünyâ’yı ıskalamaktan çok korkuyorsun, mâdem ki mevcut modern hayâtı seviyorsun ve ondan memnunsun; o hâlde bu modern hayâtın köleliğini de yapmak zorundasın. Modern hayâtı sunanların sana yüklediği, doğala, normâle, fıtrata ve dîne aykırı olan bedelleri ödemek zorundasın. Modern hayâtta yaşamanın bedelini hiç îtirâz etmeden ödeyeceksin!.

 

Modernizm bir “kayıt” uygarlığıdır. Zâten modern insanı sıkıştırıp huzursuz eden şey, “her yönden kuşatılıp kayıt altına alınmak”tır. Bu kuşatılmanın panzehiri, “kayıt-dışı” bir hayattır. Böyle bir hayâtın bedeli ise, modern hayattan vazgeçmektir. Ne oranda vazgeçerseniz, o oranda huzurlu olursunuz. Fakat vazgeçmenin bir bedeli olduğu için bu bedeli göze alamayanlar modern bedellere katlanmak zorunda kalırlar. Âlemlerin rabbi olan Allah’ın dînine göre yaşamamanın cezâsı ve bedeli, “kendilerini ilah etmiş olanlar”ın, arzularına göre aldıkları keyfî kararlara göre yaşamaktır.

 

Modern zamanda aşırı öne çıkarılan sevgi, bencil bir sevgidir, “geçici bağlıklar” şeklinde olan bir sevgidir. Bu nedenle de sağlam olmuyor. Ölene kadar sürecek olan “sevgi”ler, bedeli ödenen sevgilerdir. Zâten ancak bedeli ödendiğinde sağlam ve sürekli olur.

 

Seküler zamanlarda “Kur’ân’ı hakkıyla yaşama”nın bedeli, yalnızlaşmaktır. “Kur’ân’ı yaşamak” demek olan Sünnet, bedel ödemenin en ideâl ve güzel şeklidir. Sünnet ile zımnen: “bedel ödeyecekseniz bu şekilde ödemelisiniz” mesajı verilir. Sünnet, akıl-zihin-bilgi işi değil, “yürek” işidir. Zîrâ “bedel”le alâkalıdır. İslâm, bedel ödemeyi göze alıp-almama durumudur. Yük yüklenmeyi ve bedel ödemeyi ne kadar göze alabiliyorsanız o kadar takvâlı ve samîmi olmuş olursunuz.

 

Modern-seküler dünyâ sistemlerinin de bâzı bedelleri vardır ama bunlara bağlılık çoğunlukla söz ile olduğu için bedelleri ağır olmaz. Meselâ ateist, deist, cumhûriyetçi, demokratik, lâik, seküler, feminist, cinsiyetçi, Kemalist, Atatürkçü, kapitâlist, liberâl, modern, post-modern vs. Allah’ı hesâba katmayan beşerî sistem, düşünce ve ideolojilere inanmanın bedeli nedir?. Bunlara inanmanın bedelini ödemekten dolayı çökmüş ve yıpranmış birini tanıyor musunuz?. Fakat îmânın, âhiret kaygısının ve cennet özleminin bedeli ağır olur, hattâ bâzen canları ve malları ortaya koymayı da gerektirebilir. Çünkü o sâdece teori olmadığı için pratik olarak da yaşamayı gerektirdiğinden dolayı bedeli de ağır olur.

 

Tevhid acıtır, zîrâ bedeli vardır; şirk ise tatlıdır, insanı kendinden geçirir, zîrâ Dünyâ’da çoğu zaman bedeli yoktur. Bir şeyin ne kadar ağır bedeli varsa o kadar değerlidir. Bedeli olmayan şeyin değeri de yoktur. Bedelini ödemediğin şeyin sâhibi de olamazsın. Îmânın da bir bedeli vardır, bu bedel bâzen ağır olabilir, bu bedeli ödemeden “îmân sâhibi” olamazsın.

 

Hakkı söylemenin her zaman bir bedeli vardır. Bu bedel “işin rajonu”dur. Bu bedelle karşılaşmayanlar “hakkı apaçık bir şekilde söylemiyorlar” demektir. Hakîkatin bâzı artı bedelleri vardır. O bedellerden biri de “yalnızlaşmak”tır. Câhiliyeden ayrılmanın bedelidir bu. Bu bedel ilk başta “maddi azlık”la kendini gösterir.

 

Bilim ve teknoloji ile hayâtın kolaylaşmasının(!) bedeli, “insanın rûhsuzlaşması”dır. Modern-bilim ve teknolojik ilerlemenin(!) bedeli, “insan özgürlüğünün kısıtlanması”dır. Zîrâ modern insan modern-bilim ve teknoloji ile kuşatılmıştır.

 

Hırslı olmanın bedeli, hırslı kişinin hedefine ulaşamadığında ve bir umut kalmadığında kısa sürede tükenip bitmesidir. Hırslı insanlar bir umut kalmadığında çabucak soluverirler.

 

Îman etmenin bir sorumluluğu vardır ve “îman ettim” demekle iş bitmez. Din üzere sağlamca durmak şarttır. Bir bedel ödeme durumunda bağlılıktan vazgeçenlerin âhirette hiç-bir payı olmaz:

 

“Allah’ın ahdîni ve yeminlerini az bir değere karşılık satanlar... İşte onlar; onlar için âhirette hiç-bir pay yoktur, kıyâmet gününde Allah onlarla konuşmaz, onları gözetmez ve onları arındırmaz. Ve onlar için acı bir azap vardır” (Âl-i İmran 77).

 

İmtihan bâzen kişinin en sevdiği ile sınanmasını gerektirebilir. Hz. İbrâhim böyle ağır bir şekilde sınanmıştı da Allah için en sevdiğinden vazgeçebilmeyi bile göze alabileceğini gösterdiğinde yâni îmânının bedelini ödediğinde Allah onu mükâfatlandırdı:

 

“Biz de onu halim bir çocukla müjdeledik. Böylece (çocuk) yanında koşabilecek çağa erişince (İbrâhim ona): ‘Oğlum’ dedi. ‘Gerçekten ben seni rüyâmda boğazlıyorken gördüm. Bir bak, sen ne düşünüyorsun’. (Oğlu İsmâil) Dedi ki: ‘Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşâallah, beni sabredenlerden bulacaksın’. Sonunda ikisi de (Allah’ın emrine ve takdirine) teslim olup (babası, İsmâil’i kurbân etmek için) onu alnı üzerine yatırdı. Biz ona: ‘Ey İbrâhim’ diye seslendik. ‘Gerçekten sen, rüyâyı doğruladın. Şüphesiz biz, ihsânda bulunanları böyle ödüllendiririz’. Doğrusu bu, apaçık bir imtihandı. Ve ona büyük bir kurbânı fidye olarak verdik. Sonra gelenler arasında ona (hayırlı ve şerefli bir isim) bıraktık. İbrâhim’e selâm olsun” (Sâffât 101-109).

 

İmtihan ve Dünyâ’da bedel ödemek âhirete kadardır. Âhirette ise ödenmeyen bedellerin hesâbı verilecek ve ödenmeyen bedeller orada ağır bir şekilde ödenecektir.

 

Evet; bedel mutlakâ ödenecektir; ya bu Dünyâ’da yada âhirette.

 

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

 

Hârûn Görmüş

Şubat 2023

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder