“Mesih ve
yakınlaştırılmış (yüksek derece sâhibi) melekler, Allah’a kul olmaktan
kesinlikle kaçınmazlar. Kim O’na ibâdet etmekten kaçınırsa ve büyüklenirse
(bilmeli ki,) onların tümünü huzûrunda toplayacaktır” (Nîsâ 172).
İnsanlığa “güzel örnek”
olmuş, insanlar içindeki en üstün niteliklere sâhip insanlar olan tüm
peygamberler ve de melekler Allah’a kul olmaktan gocunmazlar. Çünkü bir insanın
hattâ yaratılmış tüm varlığın en üst-düzeyde yaşayabileceği hâl, “kulluk
hâli”dir. İnsan ve şeytan dışındaki yaratılmış tüm varlık, Allah’a tam bir
kullukla kulluk etmektedir. Kulluk, tam da Allah’ın emrettiği gibi hareket
etmekle olur. Tüm kâinat tam da Allah’ın istediği gibi hareket etmektedir.
Zâten kulluk “Allah’ın emrettiği gibi hareket etmek” demekken, kölelik ise,
“Allah’tan başkalarına göre hareket etmek” demektir.
Kul ve köle aynı anlamda
değildir. Kul: “Allah-merkezli düşünmek, söylemek ve yaşamak” demekken; Köle:
“İnsan-merkezli düşünmek, söyleme ve yaşamak” demektir. Bu nedenle köleler
ancak Allah-merkezli olduklarında “kul” olup kölelikten kurtulabilirler. İnsanlar
da ancak “kul” olduklarında “köle”likten kurtulurlar.
Allah tüm peygamberle “kulum”
diye hitâp etmiştir. Çünkü peygamberler, Allah-merkezli yaşamanın
timsâlidirler. Köleliğe en uzak insanlar peygamberlerdir. Zâten bu nedenle
insanlığa “örnek” olmuşlardır.
Allah
dışındaki şeylere teslîmiyet, insanı “teslim olduğu şeylerin kölesi” yaparken;
Allah’a teslîmiyet, kişiyi “Allah’ın kulu” yapar. Gerçek hürriyet ancak Allah’a
kul olmakla elde edilir. Kölelik ise, Allah’a kulluk etmekten kaçınmakla başlar
ve her-şeye ve herkese köle olmakla sonuçlanır.
Kibir, “kul”luğu kabûl
edememekten doğar. Sonuçta da Allah’a teslim olamayan ve kulluk edemeyenler, şeytana,
nefsine (kendisine) ve tâğutlara teslim olarak ve kibre düşerek köleleşirler.
Kulluk sâdece Allah’a
yapılır. Allah’tan başkalarına yapılan teslimiyet ve boyun bükmeye “kulluk”
değil “kölelik” denir. İnsana “abd”=”kul” olmak, insanın kölesi olmaktır.
Sâdece Allah’a “abd” olunca, sâdece O’nun kulu olursunuz, böylece başka
şeylerin ve başka kimselerin kölesi olmaktan kurtulursunuz. Kul olmak insanı
kölelikten kurtarır.
Allah’a hakkıyla “kul”
ol(a)mayanlar, O’nu kendilerine -hâşâ- “uşak” yapmak isterler. Allah’a kulluk
etmeyenler, O’nu, “her istenileni ânında yerine getiren bir uşak” olarak görmek
isterler.
Kulluk, sâdece ibâdetle
ilgili konularda değildir. Sosyâl, siyâsal, ekonomik, askerî, kânûnî ve hukûki her
alanda da “sâdece Allah’a” kulluk yapılmalıdır. Aksi-hâlde birilerinin yada
beşerî sistemlerin kölesi olunur. Kur’ân’da sürekli söylenen; “yalnızca Allah’a
kulluk edin” sözü, “yalnızca Allah’ın kânunlarına uyun” demektir. Allah’a kul
olmaktan imtinâ eden toplumların, beşeri sistemlerden birine köle olmaktan
başka yapacak bir şeyleri yoktur.
Modern zamanlardaki kölelik,
eski köleliklerden bin beter. Çünkü eski kölelik sâdece bir kişiye yada bir-kaç
şeye yapılırken, şimdiki kölelik “herkese ve her-şeye yapılan kölelik”
şeklindedir.
Aklını kullanmayanlar
köleleşir, aklına tapanlar ise köleleştirir. Aklını nefis-merkezli kullananlar
köleleşirler; aklını vahiy-merkezli kullananlar ise hakkıyla kulluk
yapanlardır.
Avrupa’nın çok övündüğü
Rönesans-aydınlanma-sanâyi devrimi gibi zirve çağları, insanları köle olarak
alıp-sattığı yıllardı. Şunu iyi bilin ki, batı gibi zengin olmak istiyorsanız;
hırsızlık, sömürü ve köle ticâreti yapmanız gerekir. Batı’lı yada batı gibi
olmak için; kızıl-derilileri (Aztek-Maya-İnka uygarlıklarındaki insanları)
öldürmek, Afrika’yı köleleştirmek ve uzak-doğuyu sömürgeleştirmek gerekir. ABD,
“süper ülke” olmasını; “kızıl” derilileri öldürmesine, “kara” derilileri
köleleştirmesine ve “sarı” derilileri sömürgeleştirmesine borçludur. Geriye bir
tek “beyaz”lar kalıyor ki onlar da kendilerini tüm köleliklerine rağmen “üstün
ırk” zannediyorlar.
Amerika’ya “farklılıklar
ülkesi” diyorlar ama aslında kendilerinden daha farklısını gördüler mi boğa
gibi saldırıyorlar. Amerikan uygarlığı kölecilikle başladı, modern anlamda yine
kölelikle devâm ediyor. Modernizm en temelde köleciliğe, öldürmeye, sömürmeye
ve zulme yâni şerefsizliğe dayandığı için hiç-bir zaman genel hayır getirmedi,
getirmez, getirmeyecektir.
Batı’nın düşünce ve
siyâsette dayanağı olan Yunan ve Roma yâni greko-romen uygarlık köleciliğe
dayanıyordu. Kölelik sistem zayıflayıp yıkılınca uygarlık çöktü. Modern
greko-romen uygarlık olan batı uygarlığı da modern anlamda köleciliğe ve
sömürüye dayanmaktadır. Bu sömürü ve kölecilik çökünce o da çökecektir.
İnsan vazgeçemediği şeyin
(mal-can) kölesi olur. İnsanlar, “alışkanlıklarının köleleri”dirler. İnsanların
alışkanlık ettiği ürünlerin toplandığı merkezler olan avm’ler, “köle toplanma
merkezleri”dir. Bu merkezler, ihtiyaçtan ziyâde “ihtirâs” satmaktadırlar. En
ağır kölelik, “ihtirasların kölesi” olmaktır. İhtirâs nifâk doğurur. Nifâk
infâkı blôke eder. Bu nedenle “nifâkın panzehiri infâktır” denilmiştir. Nifâk
kölelik, infâk ise kulluktur. İnfâk ettiğinde dağıttığın mallar senin kölen
olurken; infâk etmediğinde, dağıtamadığın malların kölesi olursunuz.
Tüm zamanlarda
kölelerden sâdece iki şey istenmiştir: Çalışmak ve üremek.
İlginçtir; insanlara kölelik
yapanlar “köle” olarak kabûl edilirken, beşerî sisteme kölelik yapanlar “köle”
olarak kabûl edilmiyor da onlara “vatandaş” deniliyor.
Modern insan tüm köleleştirilmişliğe
rağmen, özgürlüğe tapan varlıktır. Bu yüzden de sınırsız özgürlük ister
durur. Fakat insan için sınırsız
özgürlük “ağır bir köleliğe” yol açmıştır. Zîrâ sınırsız özgürlük, Allah’tan da
bağımsız olmak yâni kulluktan kurtulmak demektir. Lâkin Allah’a kul olmaktan
kaçıldığında, Allah’tan gayrı her-şeye köle olunur. Bakıldığında “görebilenler”
için bâriz olarak görülen şey budur. İnsanlar ancak “kul” olduklarında
“köle”likten kurtulurlar.
Köleliğin klâsik yada modern
anlamda devâm etmesinin en önemli nedenlerinden biri de; Dünyâ’nın bir
bölgesindeki kölelerin, kendilerini, Dünyâ’nın diğer bölgesindeki kölelerden
üstün görmesidir. Meselâ batı’nın köleleri, kendilerini, Doğu’nun kölelerinden
üstün görmektedirler. “Profesyonel kölelik” de bir köleliktir.
Kölelik sisteminde köle
sâhipleri kölelerinin ihtiyaçlarını “asgarî” seviyede karşılarlardı. Şimdiki
“köle” sâhipleri onu bile yapmıyor. Köle, kölelikten kurtulamayacak olduktan
sonra, kölenin efendisinin değişmesinin köleye bir faydası olmaz. Modern insanlar,
efendilerini tanımayan kölelerdir. Bu sistemde efendi-köle ilişkisi hiyer-arşik
bir şekilde piramidin en tepesine kadar gider ve efendiler ve köleler
birbirlerini tanımazlar yada birbirleriyle muhâtap olmazlar. İslâmî olmayan tüm
yönetim-şekillerinde, halk, sistemin ve yöneticilerin “gayri resmî
köleleri”dir.
Ey insan!; mâdem ki mevcut
modern hayâtı seviyorsun ve ondan memnunsun; o hâlde o hayâtın köleliğini de
yapmak zorundasın. Modern hayâtta yaşamanın bedelini hiç îtiraz etmeden
ödeyeceksin!. Modernizm, “köleler”in özgürlükten bahsettiği sistemin adıdır.
Modern kölelik, “klâsik
kölelik”ten daha ucuza mâl olur. Modern köle
edinme şekli, borçlandırmayla oluyor. Buna göre insanların büyük çoğunluğu,
fâiz-merkezli bankalar tarafından köleleştirilmiş durumdadır. İnsanlar
bankaların kontrôlünden çıkamayan köleler hâline gelmişlerdir.
Modern
insan, “sistem” ne dediyse yapıyor ve hiç îtirâz etmiyor. Bu, “sisteme köle
olmak” demektir. Çünkü modern insan diri
olan Allah’a kulluk yapmaktan kaçınıyor ve mecbûren “ölü” olan insanlara
kölelik yapmak zorunda kalıyor.
Modern insan nefsinin ve
şehvetinin kölesi olmuşken, “aklına uyduğunu” zannediyor. Modernizm; nefsinin ve şehvetin kölesi olmaya
“özgürlük” diyor. Hâlbuki bu, âdi bir köleliktir.
Efendilerin en çok korktuğu
ve istemediği şey, “kölelerin palazlanması, bilinçlenmesi ve eleştiri, îtirâz
ve isyânı seslendirmesidir. Köleleri buna sevk edecek olan tek öğreti ve din
İslâm’dır. İslâm Dîni, insanların sâdece rûhunu kurtarmak için değildir. İslâm
insanın sâdece rûhunu değil, bedenini de kurtarmayı hedefler. Böylece hem
ruhlar hem de bedenler kölelikten kurtulur. Bu ise ancak, “sâdece Allah’a
kulluk etmek” ile olabilecek bir şeydir.
İslâm, köle âzâd etmeyi yâni
“köleliği kaldırmayı” ibâdet olarak getirmiş ve uygulamış olan bir din’dir.
Tabi İslâm gerçekçi bir din olduğu için köleliği bir-anda kaldırmak yoluna
gitmemiştir. Çünkü “hür” insandan çok “köle”lerin olduğu bir toplumda köleliği
bir-anda kaldırmaya çalışmak hem mümkün değildir hem de böyle bir şey toplumsal
bozulmaya yol açar. Köleliğin bir-anda kalkmasını köleler bile istememiştir ve
bundan endişe duymuştur. Çünkü kölelik bir-anda kaldırılsaydı büyük sayıdaki
köleler o andan îtibâren evsiz ve işsiz kalmış olacaklardır. İslâm köle
edinmeyi yasaklamış ve mevcut köleliği ise bir zaman içinde eritecek bir
uygulama başlatmıştır. Yâni İslâm, belli bir süreç içinde köleliğin kalkması
için sistemi kurmuştur. Müslümanlar bunu uygulamamış ve köleliği sürdürmüşlerse
bu İslâm’ın değil, nefsine köle olmuş olanların suçudur. Kölelik modern
zamanlarda “işçiliğe” dönmüştür. Yâni modern zamanlarda da kölelik kalkmamıştır
ve köleler “işçi” adı altında modern köleler hâline getirilmişlerdir. O-hâlde
sen de şimdi öyle bir şey söyle ki, köleler seni izlemeye başlasın ve modern
kölelik de bitsin yada bitme sürecine girsin. Çünkü uygarlık (medeniyet değil)
altında ezilen köleler ayaklanmadıkça köleler kölelikten kurtulamaz. Köleler
kulluk bilincini kazanmadıkça da köleler bir eleştiri-îtirâz-isyân süreci
başlatamayacakladır.
“Kulun-kölen olayım” sözü
sâdece Allah için söylenebilir. Bu söz insan için söylendiğinde ya zulüm yada
şirk olur. Şu da var ki, Allah’a hakkıyla “kul” olunduğunda O’na “köle” olmaya
gerek olmuyor. Zîrâ Allah’ın hiç-bir şeye ihtiyâcı yoktur.
“Allah
ile kul arasına hiç kimse ve hiç-bir şey giremez” diye-diye insanları deist/ateist
yaptılar. Allah ile kul arasına melekler, peygamberler ve vahiyler girer. Oysa insan ile yâni efendiler ile köleler arasına kimse
sokulmaz. Dînin “Allah ile kul arasındaki özel ilişki” olduğunu söyleyenler,
İslâm’ı bir-kaç ibâdet ve ritüele hapsetmiş olurlar.
Beşerî sistemler, “kula
kulluk” yada “kölelere kölelik” sitemleridir. Demokrasi, “kula kulluk
sistemi”dir. Diri olan Allah’a kulluk yapmayanlar “ölü” olan insanlara kölelik
yaparlar. Bu ölüler ya manevi yada dünyevî lîderler ve önderlerdir. Mezarlıklar
bunlar gibi, bir zaman önce yaşayıp ölüp gitmiş olan lîderlerle ve önderlerle
doludur.
Kime borçluysanız ona kul
olursunuz. Mü’minlik “sâdece Allah’a borçlu olmak” demektir. Dünyâ, “kibrini
ilahlaştırmış” olan insanlarla, “Mütekebbir’e kul olan” insanların savaş
alanıdır.
Gayri-İslâmî sistemlerde
yaygın eğitim-öğretim(!), “sisteme ve sistemin taşeronlarına köleliğin nasıl
yapılacağı müfredâtı” programıdır. Modern eğitim sistemi, mêzunları modern
sistemin ve sermâyenin kulu yapar.
Modern insan aklına tapan yâni
aklına kölelik yapan kişidir. Aklının “var” dediğine “var” der, “yok” dediğine “yok”
der. Allah, aklın “var” demesiyle vâr olan bir varlık değildir. O’nun varlığı,
akıl ile değil, kâlp ile kabûl edilebilir. Zâten ancak kâlpten îman edenler
O’na hakkıyla kulluk yapabilirler. O’na hakkıyla kulluk yapmayanlar ise
Allah’tan başka her-şeyin ve herkesin kölesi olurlar.
Birinin yada birilerinin
sana verdiği hak, seni o kişiye bağımlı yapar. Allah’ın verdiği haklara göre
yaşarsan, sâdece Allah’a bağımlı/bağlı olursun. Bu seni, kula kulluktan
kurtarır ve sâdece Allah’ın kulu yapar. İnsanlık târihi, kulluğun kime
yapılacağının tartışmasının ve savaşımının târihidir.
Nefse, tâğuta, seküler-liberâl-kapitâlist
sisteme kölelikten zihnen ve kâlben kurtulup özgürleşmedikçe Allah’a hakkıyla
kul olunamaz. Modern müslümanların sorunu budur. “Sâdece Allah’a” kulluk
yapmıyorlar işe köleliği de karıştırıyorlar.
Tasavvufta, “insan-ı kâmil’e
kul olmak” ile “âlemlerin rabbi olan Allah’a kul olmak” arasında fark yoktur.
Tasavvufçularla mü’minler arasındaki fark, onlar “Allah olmak” için
uğraşırlarken, mü’minler ise “on numara bir kul” olmak için çalışırlar. Mü’minlerin
görevi “Allah’ı aramak” ve “O’nu bulmak” değil, “O’na hakkıyla kul
olabilmek”tir.
Şirk; Allah’ın ekmeğini
yiyip de, nefse, şeytan’a ve tâğuta kölelik yapmaktır.
Ey insan!; sen Allah’a ne
kadar “kulluk” yaparsan, Allah da sana o kadar “Allah’lık” yapar.
En doğrusunu sâdece Allah
bilir.
Hârûn Görmüş
Şubat 2022
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder