15 Mart 2023 Çarşamba

Kul ve Köle

 

“Mesih ve yakınlaştırılmış (yüksek derece sâhibi) melekler, Allah’a kul olmaktan kesinlikle kaçınmazlar. Kim O’na ibâdet etmekten kaçınırsa ve büyüklenirse (bilmeli ki,) onların tümünü huzûrunda toplayacaktır” (Nîsâ 172).

 

İnsanlığa “güzel örnek” olmuş, insanlar içindeki en üstün niteliklere sâhip insanlar olan tüm peygamberler ve de melekler Allah’a kul olmaktan gocunmazlar. Çünkü bir insanın hattâ yaratılmış tüm varlığın en üst-düzeyde yaşayabileceği hâl, “kulluk hâli”dir. İnsan ve şeytan dışındaki yaratılmış tüm varlık, Allah’a tam bir kullukla kulluk etmektedir. Kulluk, tam da Allah’ın emrettiği gibi hareket etmekle olur. Tüm kâinat tam da Allah’ın istediği gibi hareket etmektedir. Zâten kulluk “Allah’ın emrettiği gibi hareket etmek” demekken, kölelik ise, “Allah’tan başkalarına göre hareket etmek” demektir.

 

Kul ve köle aynı anlamda değildir. Kul: “Allah-merkezli düşünmek, söylemek ve yaşamak” demekken; Köle: “İnsan-merkezli düşünmek, söyleme ve yaşamak” demektir. Bu nedenle köleler ancak Allah-merkezli olduklarında “kul” olup kölelikten kurtulabilirler. İnsanlar da ancak “kul” olduklarında “köle”likten kurtulurlar.

 

Allah tüm peygamberle “kulum” diye hitâp etmiştir. Çünkü peygamberler, Allah-merkezli yaşamanın timsâlidirler. Köleliğe en uzak insanlar peygamberlerdir. Zâten bu nedenle insanlığa “örnek” olmuşlardır.

 

Allah dışındaki şeylere teslîmiyet, insanı “teslim olduğu şeylerin kölesi” yaparken; Allah’a teslîmiyet, kişiyi “Allah’ın kulu” yapar. Gerçek hürriyet ancak Allah’a kul olmakla elde edilir. Kölelik ise, Allah’a kulluk etmekten kaçınmakla başlar ve her-şeye ve herkese köle olmakla sonuçlanır.

 

Kibir, “kul”luğu kabûl edememekten doğar. Sonuçta da Allah’a teslim olamayan ve kulluk edemeyenler, şeytana, nefsine (kendisine) ve tâğutlara teslim olarak ve kibre düşerek köleleşirler.

 

Kulluk sâdece Allah’a yapılır. Allah’tan başkalarına yapılan teslimiyet ve boyun bükmeye “kulluk” değil “kölelik” denir. İnsana “abd”=”kul” olmak, insanın kölesi olmaktır. Sâdece Allah’a “abd” olunca, sâdece O’nun kulu olursunuz, böylece başka şeylerin ve başka kimselerin kölesi olmaktan kurtulursunuz. Kul olmak insanı kölelikten kurtarır.

 

Allah’a hakkıyla “kul” ol(a)mayanlar, O’nu kendilerine -hâşâ- “uşak” yapmak isterler. Allah’a kulluk etmeyenler, O’nu, “her istenileni ânında yerine getiren bir uşak” olarak görmek isterler.

 

Kulluk, sâdece ibâdetle ilgili konularda değildir. Sosyâl, siyâsal, ekonomik, askerî, kânûnî ve hukûki her alanda da “sâdece Allah’a” kulluk yapılmalıdır. Aksi-hâlde birilerinin yada beşerî sistemlerin kölesi olunur. Kur’ân’da sürekli söylenen; “yalnızca Allah’a kulluk edin” sözü, “yalnızca Allah’ın kânunlarına uyun” demektir. Allah’a kul olmaktan imtinâ eden toplumların, beşeri sistemlerden birine köle olmaktan başka yapacak bir şeyleri yoktur.

 

Modern zamanlardaki kölelik, eski köleliklerden bin beter. Çünkü eski kölelik sâdece bir kişiye yada bir-kaç şeye yapılırken, şimdiki kölelik “herkese ve her-şeye yapılan kölelik” şeklindedir.

 

Aklını kullanmayanlar köleleşir, aklına tapanlar ise köleleştirir. Aklını nefis-merkezli kullananlar köleleşirler; aklını vahiy-merkezli kullananlar ise hakkıyla kulluk yapanlardır.

 

Avrupa’nın çok övündüğü Rönesans-aydınlanma-sanâyi devrimi gibi zirve çağları, insanları köle olarak alıp-sattığı yıllardı. Şunu iyi bilin ki, batı gibi zengin olmak istiyorsanız; hırsızlık, sömürü ve köle ticâreti yapmanız gerekir. Batı’lı yada batı gibi olmak için; kızıl-derilileri (Aztek-Maya-İnka uygarlıklarındaki insanları) öldürmek, Afrika’yı köleleştirmek ve uzak-doğuyu sömürgeleştirmek gerekir. ABD, “süper ülke” olmasını; “kızıl” derilileri öldürmesine, “kara” derilileri köleleştirmesine ve “sarı” derilileri sömürgeleştirmesine borçludur. Geriye bir tek “beyaz”lar kalıyor ki onlar da kendilerini tüm köleliklerine rağmen “üstün ırk” zannediyorlar.

 

Amerika’ya “farklılıklar ülkesi” diyorlar ama aslında kendilerinden daha farklısını gördüler mi boğa gibi saldırıyorlar. Amerikan uygarlığı kölecilikle başladı, modern anlamda yine kölelikle devâm ediyor. Modernizm en temelde köleciliğe, öldürmeye, sömürmeye ve zulme yâni şerefsizliğe dayandığı için hiç-bir zaman genel hayır getirmedi, getirmez, getirmeyecektir.

 

Batı’nın düşünce ve siyâsette dayanağı olan Yunan ve Roma yâni greko-romen uygarlık köleciliğe dayanıyordu. Kölelik sistem zayıflayıp yıkılınca uygarlık çöktü. Modern greko-romen uygarlık olan batı uygarlığı da modern anlamda köleciliğe ve sömürüye dayanmaktadır. Bu sömürü ve kölecilik çökünce o da çökecektir.

 

İnsan vazgeçemediği şeyin (mal-can) kölesi olur. İnsanlar, “alışkanlıklarının köleleri”dirler. İnsanların alışkanlık ettiği ürünlerin toplandığı merkezler olan avm’ler, “köle toplanma merkezleri”dir. Bu merkezler, ihtiyaçtan ziyâde “ihtirâs” satmaktadırlar. En ağır kölelik, “ihtirasların kölesi” olmaktır. İhtirâs nifâk doğurur. Nifâk infâkı blôke eder. Bu nedenle “nifâkın panzehiri infâktır” denilmiştir. Nifâk kölelik, infâk ise kulluktur. İnfâk ettiğinde dağıttığın mallar senin kölen olurken; infâk etmediğinde, dağıtamadığın malların kölesi olursunuz.

 

Tüm zamanlarda kölelerden sâdece iki şey istenmiştir: Çalışmak ve üremek.

 

İlginçtir; insanlara kölelik yapanlar “köle” olarak kabûl edilirken, beşerî sisteme kölelik yapanlar “köle” olarak kabûl edilmiyor da onlara “vatandaş” deniliyor.

 

Modern insan tüm köleleştirilmişliğe rağmen, özgürlüğe tapan varlıktır. Bu yüzden de sınırsız özgürlük ister durur.  Fakat insan için sınırsız özgürlük “ağır bir köleliğe” yol açmıştır. Zîrâ sınırsız özgürlük, Allah’tan da bağımsız olmak yâni kulluktan kurtulmak demektir. Lâkin Allah’a kul olmaktan kaçıldığında, Allah’tan gayrı her-şeye köle olunur. Bakıldığında “görebilenler” için bâriz olarak görülen şey budur. İnsanlar ancak “kul” olduklarında “köle”likten kurtulurlar.

 

Köleliğin klâsik yada modern anlamda devâm etmesinin en önemli nedenlerinden biri de; Dünyâ’nın bir bölgesindeki kölelerin, kendilerini, Dünyâ’nın diğer bölgesindeki kölelerden üstün görmesidir. Meselâ batı’nın köleleri, kendilerini, Doğu’nun kölelerinden üstün görmektedirler. “Profesyonel kölelik” de bir köleliktir.

 

Kölelik sisteminde köle sâhipleri kölelerinin ihtiyaçlarını “asgarî” seviyede karşılarlardı. Şimdiki “köle” sâhipleri onu bile yapmıyor. Köle, kölelikten kurtulamayacak olduktan sonra, kölenin efendisinin değişmesinin köleye bir faydası olmaz. Modern insanlar, efendilerini tanımayan kölelerdir. Bu sistemde efendi-köle ilişkisi hiyer-arşik bir şekilde piramidin en tepesine kadar gider ve efendiler ve köleler birbirlerini tanımazlar yada birbirleriyle muhâtap olmazlar. İslâmî olmayan tüm yönetim-şekillerinde, halk, sistemin ve yöneticilerin “gayri resmî köleleri”dir.

 

Ey insan!; mâdem ki mevcut modern hayâtı seviyorsun ve ondan memnunsun; o hâlde o hayâtın köleliğini de yapmak zorundasın. Modern hayâtta yaşamanın bedelini hiç îtiraz etmeden ödeyeceksin!. Modernizm, “köleler”in özgürlükten bahsettiği sistemin adıdır.

 

Modern kölelik, “klâsik kölelik”ten daha ucuza mâl olur. Modern köle edinme şekli, borçlandırmayla oluyor. Buna göre insanların büyük çoğunluğu, fâiz-merkezli bankalar tarafından köleleştirilmiş durumdadır. İnsanlar bankaların kontrôlünden çıkamayan köleler hâline gelmişlerdir.

 

Modern insan, “sistem” ne dediyse yapıyor ve hiç îtirâz etmiyor. Bu, “sisteme köle olmak” demektir. Çünkü modern insan diri olan Allah’a kulluk yapmaktan kaçınıyor ve mecbûren “ölü” olan insanlara kölelik yapmak zorunda kalıyor.

 

Modern insan nefsinin ve şehvetinin kölesi olmuşken, “aklına uyduğunu” zannediyor. Modernizm; nefsinin ve şehvetin kölesi olmaya “özgürlük” diyor. Hâlbuki bu, âdi bir köleliktir.

 

Efendilerin en çok korktuğu ve istemediği şey, “kölelerin palazlanması, bilinçlenmesi ve eleştiri, îtirâz ve isyânı seslendirmesidir. Köleleri buna sevk edecek olan tek öğreti ve din İslâm’dır. İslâm Dîni, insanların sâdece rûhunu kurtarmak için değildir. İslâm insanın sâdece rûhunu değil, bedenini de kurtarmayı hedefler. Böylece hem ruhlar hem de bedenler kölelikten kurtulur. Bu ise ancak, “sâdece Allah’a kulluk etmek” ile olabilecek bir şeydir.

 

İslâm, köle âzâd etmeyi yâni “köleliği kaldırmayı” ibâdet olarak getirmiş ve uygulamış olan bir din’dir. Tabi İslâm gerçekçi bir din olduğu için köleliği bir-anda kaldırmak yoluna gitmemiştir. Çünkü “hür” insandan çok “köle”lerin olduğu bir toplumda köleliği bir-anda kaldırmaya çalışmak hem mümkün değildir hem de böyle bir şey toplumsal bozulmaya yol açar. Köleliğin bir-anda kalkmasını köleler bile istememiştir ve bundan endişe duymuştur. Çünkü kölelik bir-anda kaldırılsaydı büyük sayıdaki köleler o andan îtibâren evsiz ve işsiz kalmış olacaklardır. İslâm köle edinmeyi yasaklamış ve mevcut köleliği ise bir zaman içinde eritecek bir uygulama başlatmıştır. Yâni İslâm, belli bir süreç içinde köleliğin kalkması için sistemi kurmuştur. Müslümanlar bunu uygulamamış ve köleliği sürdürmüşlerse bu İslâm’ın değil, nefsine köle olmuş olanların suçudur. Kölelik modern zamanlarda “işçiliğe” dönmüştür. Yâni modern zamanlarda da kölelik kalkmamıştır ve köleler “işçi” adı altında modern köleler hâline getirilmişlerdir. O-hâlde sen de şimdi öyle bir şey söyle ki, köleler seni izlemeye başlasın ve modern kölelik de bitsin yada bitme sürecine girsin. Çünkü uygarlık (medeniyet değil) altında ezilen köleler ayaklanmadıkça köleler kölelikten kurtulamaz. Köleler kulluk bilincini kazanmadıkça da köleler bir eleştiri-îtirâz-isyân süreci başlatamayacakladır. 

 

“Kulun-kölen olayım” sözü sâdece Allah için söylenebilir. Bu söz insan için söylendiğinde ya zulüm yada şirk olur. Şu da var ki, Allah’a hakkıyla “kul” olunduğunda O’na “köle” olmaya gerek olmuyor. Zîrâ Allah’ın hiç-bir şeye ihtiyâcı yoktur.

 

“Allah ile kul arasına hiç kimse ve hiç-bir şey giremez” diye-diye insanları deist/ateist yaptılar. Allah ile kul arasına melekler, peygamberler ve vahiyler girer. Oysa insan ile yâni efendiler ile köleler arasına kimse sokulmaz. Dînin “Allah ile kul arasındaki özel ilişki” olduğunu söyleyenler, İslâm’ı bir-kaç ibâdet ve ritüele hapsetmiş olurlar.

 

Beşerî sistemler, “kula kulluk” yada “kölelere kölelik” sitemleridir. Demokrasi, “kula kulluk sistemi”dir. Diri olan Allah’a kulluk yapmayanlar “ölü” olan insanlara kölelik yaparlar. Bu ölüler ya manevi yada dünyevî lîderler ve önderlerdir. Mezarlıklar bunlar gibi, bir zaman önce yaşayıp ölüp gitmiş olan lîderlerle ve önderlerle doludur.

 

Kime borçluysanız ona kul olursunuz. Mü’minlik “sâdece Allah’a borçlu olmak” demektir. Dünyâ, “kibrini ilahlaştırmış” olan insanlarla, “Mütekebbir’e kul olan” insanların savaş alanıdır.

 

Gayri-İslâmî sistemlerde yaygın eğitim-öğretim(!), “sisteme ve sistemin taşeronlarına köleliğin nasıl yapılacağı müfredâtı” programıdır. Modern eğitim sistemi, mêzunları modern sistemin ve sermâyenin kulu yapar.

 

Modern insan aklına tapan yâni aklına kölelik yapan kişidir. Aklının “var” dediğine “var” der, “yok” dediğine “yok” der. Allah, aklın “var” demesiyle vâr olan bir varlık değildir. O’nun varlığı, akıl ile değil, kâlp ile kabûl edilebilir. Zâten ancak kâlpten îman edenler O’na hakkıyla kulluk yapabilirler. O’na hakkıyla kulluk yapmayanlar ise Allah’tan başka her-şeyin ve herkesin kölesi olurlar.

 

Birinin yada birilerinin sana verdiği hak, seni o kişiye bağımlı yapar. Allah’ın verdiği haklara göre yaşarsan, sâdece Allah’a bağımlı/bağlı olursun. Bu seni, kula kulluktan kurtarır ve sâdece Allah’ın kulu yapar. İnsanlık târihi, kulluğun kime yapılacağının tartışmasının ve savaşımının târihidir.

 

Nefse, tâğuta, seküler-liberâl-kapitâlist sisteme kölelikten zihnen ve kâlben kurtulup özgürleşmedikçe Allah’a hakkıyla kul olunamaz. Modern müslümanların sorunu budur. “Sâdece Allah’a” kulluk yapmıyorlar işe köleliği de karıştırıyorlar.

 

Tasavvufta, “insan-ı kâmil’e kul olmak” ile “âlemlerin rabbi olan Allah’a kul olmak” arasında fark yoktur. Tasavvufçularla mü’minler arasındaki fark, onlar “Allah olmak” için uğraşırlarken, mü’minler ise “on numara bir kul” olmak için çalışırlar. Mü’minlerin görevi “Allah’ı aramak” ve “O’nu bulmak” değil, “O’na hakkıyla kul olabilmek”tir.

 

Şirk; Allah’ın ekmeğini yiyip de, nefse, şeytan’a ve tâğuta kölelik yapmaktır.

 

Ey insan!; sen Allah’a ne kadar “kulluk” yaparsan, Allah da sana o kadar “Allah’lık” yapar.

 

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

 

Hârûn Görmüş

Şubat 2022

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder