16 Mart 2023 Perşembe

Kurbanı ve Bayramı Anlamsızlaştırmak


“Şu hâlde Rabbin için namaz kıl ve kurban kes” (Kevser 2).

 

Kurban; insanlık-târihinin en eski ibâdeti. Allah’a yakınlaşmak için verilen hediye ve bir vazgeçiş ispâtıdır. Allah’ın tüm insanlara farz kıldığı ibâdet. İnsanlık-târihi boyunca bâzen de her-şey için kurban kesmek ve hayvan yerine insan kurban etmek şeklinde abartılarak ve yoldan çıkartılarak yapılan eylem. Fakat ne olursa-olsun çok ciddiye alınarak, zinhar aksatılmayan, geçiştirilmeyen, gündemden düşürülmeyen, saygıyla ve huşû ile yapılan bir eylem ve ibâdettir.

 

Kurban, kesilmesi için özel yere gereksinim duyulmayan, “mâbetsiz kalındığında vazgeçilemeyecek” ve “tanrı yada tanrının bir görünüşü olarak görülen bir insanın çarmıha gerilerek kurban olmasıyla” ortadan kalkabilecek bir ibâdet değildir. Bu nedenle de aslında kurban artık hakkıyla sâdece İslâm Dîni’nde ve müslümanlar tarafından uygulanmaktadır. Hattâ İslâm’dan başka din ve kültürlerde kurban ibâdeti kalmamıştır. Bir zamanlar vardı ama artık yok. Modernizm denen Allahsızlıkta ve dinsizlikte zâten yok ve hattâ modernizmde kurban ibâdet olarak görülmediği gibi “kurban cinâyettir” denilerek vahşet olarak kabûl edilmektedir. Modernizm karşısında komplekse kapılıp eziklik duyanların ve zırvalayarak “İslâm’da kurban yok” yada “kurban ibâdet değildir” diyenlerin sözlerini en yakındaki tuvâlete atıp sifonu da iki kere çekin ki kokmasın. Çünkü kurban hem farzdır hem de ibâdettir.

 

Modernizm 2. Dünyâ Savaşı’ndan sonra bambaşka bir yola girmiş ve postlu-mostlu bir yapı kazanarak devâm ederken, dîni gevşetme ve etkisizleştirme çalışmalarına devâm etmiştir. 80’ler ve Sovyetler’in çöküşüyle birlikte 90’larda artık tek-kutuplu dünya ile birlikte modernizm dîni, her-şeyi kendine göre yeniden kurgulamış ve tüm Dünyâ’ya yaymıştır. Direkt olarak nefse oynayan ve nefsi alabildiğine kışkırtan modernizm, kendini tüm Dünyâ’ya kabûl ettirmekte zorlanmamıştır. Bir şeyi kabûl ettiğinizde o şeyi bir zaman sonra benimseyip ölümüne savunacağınız için, modernizme aykırı görünen şeyleri de ya inkar eder yada değiştirmeye çalışırsınız. İşte modernizmin etkisiyle ve baskısıyla birlikte bâzı müslümanlar(!) da modernizme aykırı gelen dînî emirleri, ibâdetleri ve yasakları ya inkâr ederek yada aşırı yoruma tâbi tutarak değiştirmeye çalışmış ve “İslâm’da namaz yoktur, kurban yoktur” vs. demeye başlamıştır. Bu söylemler o kadar çok tekrâr edilmiş ve sistemin elindeki ve kontrôlündeki medya sâyesinde o kadar çok dayatılmış ve yaygınlaştırılmıştır ki, en sonunda insanlar tarafından önemsiz görülmeye ve “olmasa da olur” olarak kabûl edilmeye başlanmıştır.

 

Bunlar, tesettür, namaz, cemaat, kurban ve bayram konusunda çok olmuştur-olmaktadır. Hâlâ bir-çoklarınca sürdürülse de özellikle yeni gençlik ve modern kentlerde ne bayramlara ne de kurbana artık değer verilemekte, ibâdet olarak görülmemekte ve geçiştirilmekte yada hiç umursanmamaktadır. Peki bunun nedeni nedir?.

 

Modernizmle ile birlikte artık modern insan için dînin, mânevîyatın ve değerlerin bir önemi kalmamıştır. Modern insanın kendini adayabileceği bir değeri yoktur. Haz ve zevk içinde yaşamak düşüncesi ve tutkusu modern insanı değerlerinden uzaklaştırmış ve bu bağlamda insanları bir-araya getiren bayramları, zekat, infâk ve kurban ile yapılan paylaşmayı umursamaz hâle getirmiştir. Akrabâyı, eşi-dostu ziyâret ederek muhabbeti sürdürmek, bir-arada olmak, özlem gidermek düşüncesi modernizmin tüm Dünyâ’ya yayılması ve hâkim olmasıyla birlikte artık neredeyse kaybolmaya yüz tutmuştur. Eskiden arka-arkaya gelerek evi dolduran ve neşe getiren misâfirlerden ve ziyâretçilerden ses çıkmamaktadır.

 

Peki bayram, infâk ve kurban yerine ne gelmiştir?. İnsanlar artık “eti istediğimiz zaman alabiliyoruz, ne yapacağız kurban kesip de, onunla mı uğraşacağız” diyerek kurbanlarını ya yardım kuruluşlarına bağışlıyorlar, ya kurban yerine bir sadaka veriyorlar yada hiç oralı bile olmayarak kurban kesmiyorlar. Zâten gençler kurban etini yemiyorlar. Çünkü etin modernize edilmiş hâline çok alıştırıldılar. Burgerleri, dönerleri, köfteleri yada absürd şekilde hazırlanmış pis ve zararlı et-ürünlerini dışarıda iştahla götürürlerken, etle pişirilmiş tertemiz ev yemeklerine burun kıvırıyorlar. Zâten yaşlıların muhabbetini de sevmiyorlar. Ziyâret etmek, el öpmek, muhabbet etmek anlamsız, saçma ve boş olarak geliyor onlara. Onun yerine tâtile gitmeyi, gezmeyi, arkadaşlarla takılmayı vs. tercih ediyorlar. Çocuklarına tapan modern anne-babalar da onlara uyuyor ve bu yüzden kendi anne-babalarına ve yakınlarına bile uğramıyorlar da tâtile, otele ve denize gidiyorlar yada tek-başlarına yazlıklarında takılıyorlar. Bunlar bayramları ve de kurbanı anlamsızlaştırıyor ve “olmasa da olur” hâle getiriyor. Tabi işin değerini bilen mü’minler bundan müstesnâdır.

 

Allah’ın emirlerini yerine getirmek ve halkla yakınlaşmak olunca, bayramlar “Allah’a yakınlaşmak” demek oluyor. Fakat bayramlaşma ve kurban kesme yerine tâtile çıkarak denize, yazlığa, otellere, mâvi tura ve gezmelere gitmek ise hem halktan ve eş-dosttan-akrabâdan hem de Allah’tan uzaklaşmak oluyor. Bu elbette ağır bir bereketsizlik olarak yansıyor. Allah’ın namaz, oruç, zekat gibi emirlerini yerine getirmeyenler, elbette bayram ve kurban ibâdetini ve eylemini de yerine getirmek istemiyorlar. Zâten lâik-seküler kesimin ayıplamasından korkarak kurban ve bayram kelimelerini bile kullanmayan gençler var. Dîni ve Allah’ı çağrıştıracak her-şeyden uzak duruyorlar. Lâkin bu durumun aslında kendilerini anlamsızlaştırdığının ve yozlaştırdığının farklında değillerdir.

 

Anne-babalar da çocuklarına bir şey demiyor, diyemiyor. Çünkü modernizmin etkisiyle birlikte hiç kimse kimseye karışmıyor, karışamıyor. Oysa Allah, modern insanın umursamadığı bu şeyleri farz kılmıştır, emretmiştir:

 

“Kendileri için bir-takım yararlara şâhid olsunlar ve kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine belli günlerde Allah’ın adını ansınlar. Artık bunlardan yiyin ve zorluk çeken yoksulu da doyurun” (Hac 28).

 

Amaç, insanlara takvâ yâni sorumluluk kazandırmak, değerlerini sürdürmek, emirleri yerine getirmek ve doğal, normâl ve fıtrî olanı muhâfaza etmektir. Bu da ancak Allah’ın emirlerini yerine getirmekle olabilir.

 

Bayramları ve kurbanı yerine getirenler de artık isteksiz ve şevksiz. En azından neşesiz. “Âdet yerini bulsun” yoluna girmişler. İşin et-kemik kısmı ağır basıyor ve zâten muhabbetler de hep et, kemik, yağ, kilo vs. şeklinde. Oysa asıl önemli olan takvâdır:

 

“Onların etleri ve kanları kesin olarak Allah’a ulaşmaz, ancak O’na sizden takvâ ulaşır. İşte böyle, onlara sizin için boyun eğdirmiştir; O’nun size hidâyet vermesine karşılık Allah’ı tekbir etmeniz için. Güzellikte bulunanlara müjde ver” (Hac 37).

 

Bayramlar ve kurban anlamsızlaştırılınca artık bayramlara ve kurbana saygı da kalmadı. Bu saygısızlık ana-babaya, yakınlara, insanlara saygısızlık olarak görüldüğü gibi, sevgisizlik ilgisizlik olarak da ortaya çıkıyor. Belki de bundan dolayı Allah şu emrini indirmiştir:

 

“Ey îman edenler, Allah’ın şiarlarına, haram olan ay’a, kurbanlık hayvanlara, (onlardaki) gerdanlıklara ve Rablerinden bir fazl ve hoşnutluk isteyerek Beyt-i Haram’a gelenlere sakın saygısızlık etmeyin” (Mâide 2).

 

Hz. İbrâhim’in, rüyâsında görmesine rağmen kurbanı bu kadar önemsemesi o’nun takvâsından dolayıdır. İsmâil’in de kurban olma noktasında kurbanı önemsemesi ve teslîmiyeti kurbandaki anlamı ve önemi bildiğinden dolayıdır. İkisinin de teslîmiyetleri bu nedenledir. Onlar bu yüzden insanlar arasında örnek kişilerdir ve tek-başına ümmet olmuşlardır. Allah’ın onları tüm insanlara örnek kılması bu nedenledir.

 

Bayram bir tâtil değildir ve özellikle kurban bayramında bir uğraş vardır, olmalıdır. Sonra hem Ramazan hem de Kurban bayramlarında infâk-paylaşma vardır. İnfâk, bayramlara anlam katar. Anlamı buradan gelir. Diğerini kâle almak ve önemsemek bayramları ve kurbanı anlamlı kılar. Yoksa bayram demek anlamsızlık demek değildir. Bayram demek tâtil demek değildir. Bayramlar paylaşım, bir-arada olma, safları sıkılaştırma, bir sevinç ve anlam üretme durumuyken, modern insan ile birlikte hem bayramlar hem de kurban anlamsızlaşmakta, tâtile ve boş zamâna dönmektedir. Artık bayram denince resmî tâtilin uzaması, otel rezervasyonları, deniz  ve modernizmin öğrettiği, dayattığı ve alıştırdığı çeşitli şeyler akla gelmekte ve öne çıkmaktadır. Modern insan için âilenin, eşin, dostun, akrabânın, dolayısıyla görüşüp-konuşmanın ve dayanışmanın pek de bir önemi ve değeri kalmamıştır. Herkes, modernizm tarafından iğdiş edilmiş olan “kafasına göre” takılmaktadır. Sanki bayramların ve kurbanların hiç-bir sorumluluğu ve zorunluluğu yokmuş gibi davranılmaktadır.

 

Gün geçtikçe bayramlar ve kurban anlamsızlaşmakta, ziyâretler ve paylaşımlar azalmakta ve yozlaşmaktadır. Milenyum ile başlayan süreçte 2020’li yıllar artık bayramların ve kurbanın değerinin ve öneminin azaldığını net olarak göstermektedir. Artık bayramların çoğu kişi için bir önemi ve değeri kalmamıştır. Zîrâ büyük bir kopuş ve değer yitimi yaşanmaktadır. Zîrâ şeytan, nefs ve tâğutların yolunda giden modern insan için kurban ve bayramlar, “eskide kalmış” gericilikler olarak görülmeye başlamıştır. Hâlbuki îtibâr edilmeyen bayramlar ve kurban, asıl modern insanın geriye doğru gittiğini ve değerini yitirdiğini gösteren ölçülerdir. 

 

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

 

Hârûn Görmüş

Temmuz 2022

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder