20 Mart 2023 Pazartesi

Peygamberlerin Îman Ettiği Allah

 

“Yoksa siz, Yâkub’un ölüm-ânında, orada şâhidler miydîniz?. O, oğullarına: ‘Benden sonra kime ibâdet edeceksiniz?’ dediğinde, ‘Senin ilahına ve ataların İbrâhim, İsmâil ve İshak’ın ilahı olan tek bir ilaha ibâdet edeceğiz; bizler ona teslim olduk’ demişlerdi” (Bakara 133).

 

Sâdece iki seçenek vardır; ya sâdece âlemlerin Rabbi olan Allah’a, yada tanrılardan bir herhangi bir tanrıya taparsınız. Ya Hakka yada bâtıla taparsınız, ortası yoktur. Çünkü Hak ve bâtıl birleşemez ve birilerinin zannettiği ve istediği gibi, ikisinin ortası şeklinde biraz oradan biraz buradan diye bir şey olmaz.

 

Herkes taptığı tanrıyı ve bağlı olduğu dîni yüceltir. Allah’a inandığını söyleyenlerin bile kendi aralarındaki ilah düşüncesi farklıdır ve herkes kendi ilah düşüncesini öne çıkarır. Hattâ müslümanlar içinde Allah fikrini Kur’ân’ı delil getirenler delilleri bile farklı olabiliyor. Farklı yorumlar farklı ilah düşüncesi ve inanışı ortaya çıkarabiliyor. Peki Hakkı ve hakîkati temsil eden ilah hangisidir?. Gerçek ve tapılmaya lâyık olan tek ilah kimdir?. Kimin ilahı hakîki ilahtır?.

 

Kur’ân’a baktığımızda, tüm peygamberlerin taptığı Allah, kendisinden önce gelen peygamberlerin îman ettiği Allah olduğunu görürüz ve Kur’ân boyunca bu böyledir. Hz. Yûsuf, taptığı ilahtan bahsederken: “Atalarım İbrâhim’in, İshak’ın ve Yâkub’un dînine uydum. Allah’a hiç-bir şeyle şirk koşmamız bizim için olacak şey değildir. Bu, bize ve insanlara Allah’ın lütuf ve ihsânındandır, ancak insanların çoğu şükretmezler” (Yûsuf 38).

 

Demek ki âlemleri yaratan ve yaşatan ilah, peygamberlerin îman ettiği ve emirlerini ve nehiylerini harfiyen uyguladıkları ilah olan Allah’tır. Bu nedenle Allah’ı hakkıyla takdir etmek için peygamberlerin îman ediş tarzlarına bakmak önemlidir. İnsanlar içinden ahlâk timsâli birini seçerek ve ona vahyederek dînini gönderen ilah hakîki Allah’tır. O’ndan başka tüm ilah zannedilenler, hiç-bir güçleri olmayan bâtıl düşünceler, sanılar ve inanış sembôllerdirler.   

 

O-hâlde ya peygamberlerin îman ettiği ve O’nun yolunda oldukları âlemlerin Rabbi olan Allah’a taparsınız, yada O’ndan başka aslında bir hiç olan bâtıl şeylere. Peygamberlerin îman ettiği Allah’a tapmayanlar, sonsuz sayıdaki bâtıl şeyleri ilah edinirler. 

 

Beşerî ideolojileri, düşünceleri, fikirleri, teorileri, önermeleri, modellemeleri, konuşmaları, sözleri, yazıları, kitapları, lîderleri, sistemleri ilah edinirler ve onlara tapınırlar. Meselâ “cumhûriyeti yıktırmayız”, “lâikliği koruyacağız”, “bayrağı indirmeyeceğiz”, “vatana can fedâ” vs. maddî-beşerî şeylere taparlar. Bunların önemi geçici ve lokâldir. Türklerin daha önce taparcasına sevdikleri bir-çok vatanları, toprakları, bayrakları, ülkeleri ve devletleri olmuştur ama hepsi de yıkılmıştır ve o eski değerini kaybetmiştir. Çünkü bunlar tapılmayı hak edecek şeyler değildir. Sâdece peygamberlerin îman ettiği Allah’a tapanlar, bu söylediklerimizi sevseler ve saygı duysalar da taparcasına bağlanamazlar.  

 

Maddenin her türlüsüne tapınılıyor. Modernizmle ile birlikte ortaya çıkan sayısız ürünler insanların ellerinde taşıdıkları ve evlerinde sergiledikleri birer ilah hâline gelmiştir. Hele günümüzdeki teknolojik ürünler bir ilah gibi saygı görmekte, özlenmekte, anılmakta, ve övülmektedir. Dolayısıyla peygamberlerin Îman ettiği Allah yerine eşyâya tapılmaktadır.  

 

İnsan ve akla tapılıyor. Oysa insan ve akıl, peygamberlerin Îman ettiği Allah’a tapmakla mükelleftir. Aksi-hâlde bâtıl ve pislik içinde kalırlar. Akıl ve de insan ancak Allah’ın emrine göre işlediğinde en yüce kulluğa ulaşabilir ve Allah’tan başkalarına tapmaktan kurtularak, peygamberin îman ettiği Allah’a tapmaya başlayabilir. Nietzsche, “üst/ün insan” dediği insanı ilahlaştırır ve ona tapar.

 

Birileri de dinden ve Dünyâ’daki insanlardan umûdunu kesmiştir de uzaydan medet bekler ve hayâlî varlıklar olan uzaylılara tapar. Her-şeyi onların yarattığını söyleyerek cehâletini ve küfrünü ortaya koyar. Sürekli olarak onları gözler ve bekler durur. Her gördüğü ışığı ve hareketi tapmaya hazırlandığı “uzaylı ilahlar” zanneder. Çünkü peygamberlerin îman ettiği Allah’a tapmamaktadır.

 

Birileri de topluma tapar. Bu, çokluğa, çoğunluğa tapmak demektir. Oysa çoğunluk genellikle sapmıştır ve saptırıcıdır. Peygamberler ise tek bir ilah olan Allah’a îman ederler.

 

Diğer bâzıları da, her-şeyin toplamına ilah diyerek her-şeyi ilah olarak kabûl edip her-şeye tapar. Böylece sınırsız bir şirke düşer. Tasavvufçular ve panteistler böyledir. Onlar, peygamberlerin îman ettiği Allah yerine, aklınıza gelen-gelemeyen tüm şeylere taparlar. Aslında onlar böylelikle kendilerine taparlar. Kendi-kendilerinden tecelli adı altında vahiyler alırlar ve kasıla-kasıla ilahlık yaparlar.  

 

Târih boyunca tapılan mitolojik klâsik tanrılar, modernizm ile birlikte modern mitolojik ilahlar olarak ortaya çıkmıştır ve insanların çoğu bunlara tapar. Çocukken çizgi film kahramanlarına, biraz büyüdüklerinde dünyâ-çapındaki sporculara, oyunculara ve şarkıcılara, olgunluk ve ihtiyarlıklarında da bağlı oldukları partilerin lîderlerine ve kurucu unsurlar olan -sözde- kahramanlara taparlar. Çünkü peygamberlerin îman ettiği “sâdece Allah’a” tapmamaktadırlar.

 

Kimileri aşka, kadınlara, duygulara, hislere, romantizme, kimileri sigaraya, içkiye, uyuşturuculara, kimileri kıyâfete, yemeye-içmeye-gezmeye, kimileri harama, günaha, kimileri şehvete, şöhrete, servete ve siyâsete, kimileri spora-sporculara, kimileri dizilere, filmlere, şarkılara, kimileri televizyona, internete ve sosyâl medyaya tapmaktadırlar. Çünkü peygamberlerin îman ettiği Allah’a îman etmemektedirler ve aşırı şekilde bunlara bağlanmışlardır.

 

Aslında peygamberlerin îman ettiği “tek hak ilah” olan Allah’a tapmayanlar en nihâyetinde şeytana, nefse, hazza ve tâğutlara tapmaktadırlar. Oysa bunları inkâr etmekle emr-olunmuşlardı. Hâlbuki tüm bunlar ancak Allah ile kâim olan yaratılmış âciz ve fâni varlıklardır ve hiç-bir güçleri yoktur. Bunlar hayâtımızın bir parçası olabilir ve bunları ölçülü bir şekilde kullanmakta bir beis olmayabilir. Fakat sorun, bunların tapılırcasına sevilmesi ve onlara bağımlı hâle gelinmesidir. Bu ise “onlara tapmak-tapınmak demektir.

 

İşte peygamberler bunun önlemek ve âlemlerin tek ve hakîki rabbi, kudreti, merhâmeti ve nîmetleri sonsuz ve sınırsız olan Allah’a, sâdece Allah’a tapmayı emretmek için seçilip gönderilmişlerdir.Tüm peygamberlerin ana görevi budur ve bunun için tüm gayretleriyle ve her-şeyden vazgeçmeyi göze alarak bunu ikâme etmek için çabalamışlardır. Hz. Yûsuf bu bilinçle şöyle der:  

 

“Atalarım İbrâhim’in, İshak’ın ve Yâkub’un dînine uydum. Allah’a hiç-bir şeyle şirk koşmamız bizim için olacak şey değildir. Bu, bize ve insanlara Allah’ın lütuf ve ihsânındandır, ancak insanların çoğu şükretmezler” (Yûsuf 38).

 

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

 

Hârûn Görmüş

Ağustos 2022

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder