“İşte sizler böylesiniz;
(diyelim ki) hakkında bilginiz olan şeyde tartıştınız, ama hiç bilginiz olmayan
bir konuda ne diye tartışıp duruyorsunuz?. Oysa Allah bilir, sizler
bilmezsiniz” (Âl-i İmran 66).
Komplô
Teorisi: “Bir kimse, bir kuruluş veyâ ülkeye karşı gizlice, zarar verici tuzak
kurulduğu varsayımına dayanan düşüncelerin tümü” olarak tanımlanır. Komplô
kelimesi Türkçeye Fransızcadan “küçük entrika” anlamına gelen “complot”
kelimesinden geçmiştir. (TDK).
Komplô
teorisi, bir olayın veyâ durumun, “diğer açıklamalar daha olanaklı iken”
genellikle farklı politik güdülere sâhip, kötücül ve güçlü grupların
komplôlarına başvurularak açıklanması durumudur. Terim aynı-zamanda komplôlara
başvurmanın ön-yargıların ve yetersiz bulguların üzerine binâ edildiğine
yönelik küçümseyici bir yan anlamı da bünyesinde barındırır. Komplô teorileri,
yanlışlanmaya direnirler ve döngüsel akıl yürütme ile pekişirler. Hem teoriyi
yalanlayan bulgular, hem de teoriyi doğrulayan bulguların yokluğu; teorinin
doğruluğuna dâir kanıt olarak yorumlanır ve bu da komplôların kanıt alanından
inanç alanına geçmelerine yol açar. (Vikipedi).
Komplô teorileri iki yoldan
beslenir. 1-Olayı ve konuyu akla, mantığa, sağduyuya, gerçeğe ve kanıtlara daha
uygun olarak yorumlamak varken; korkuya, ön-yargıya, zanna, varsayımlara, şüpheciliğe,
olasılıklara vs. dayanarak şizofrenik ve paranoyak bir şekilde yorumlar. 2-İnsanların,
edindikleri bilgilerin, televizyon, internet ve özellikle de sosyâl medyada
bir-iki dakîkalık videolarla ve iki paragraflık yazılarla edinmiş olmaları
netîcesinde, inandıkları, konuştukları ve yayıp durdukları bilgilerin, önünü-arkasını
ve altını-üstünü dolduramamalarına ve teorileri sonuna kadar savunamamalarına
rağmen yine de komplô teorilerini gündemde tutarlar. Zîrâ böylece olası yada
olmuş olan kötü bir olaya hem kolayca bir günah keçisi bulmuş olurlar hem de
kendi günahlarından ve yanlışlarından sıyrılmış olurlar.
Komplô teorilerine
inananların bir öz-eleştiri yaptıklarını göremezsiniz. Onlar sürekli olarak
başkalarının yaptıkları yada yapmayı plânladıkları şeyleri olayın nedeni ve
suçlusu olarak görmektedirler.
Oysa ortaya atılan ve olmuş
yada her-an olacak gibi gösterilen komplô teorilerinin %99’u gerçekleşmez. Eğer
ortaya atılan teorileri bir süre izlerseniz, komplô teorisyenlerinin önermelerinin
genellikle tutmadığını görürsünüz. Sosyâl, dinsel, siyâsî, askerî, ekonomik,
bilimsel ve teknolojik önermelerinin büyük çoğunluğunun olmadığını ve
gerçekleşmediğini görürsünüz. Fakat onlar yine de yeni teorileri dillendirmeye
devâm ederler. Zîrâ hayâtiyetlerini bundan alırlar. Üstelik bunları bir uyarı
olarak değil de, mutlakâ ve kesin şekilde gerçekleşecek hattâ gerçekleşiyor
olarak sunarlar. Fakat ortada bir şey yoktur. Korkuttukları ve insanları
korkutup durdukları teorilerinin gerçekleştiği ve gerçekleşeceği falan yoktur. Çünkü
ortaya atılan komplô teorilerinin büyük çoğunluğunun gerçekleşme ihtimâli
yoktur. Zâten bu teorilerin başka ve doğru açıklamaları vardır ve bu
açıklamalar yapıldığında komplô teorilerinin içinin ne kadar boş olduğu
görülüverir. Tabi bu-arada reytingini yapanlar yapmış olur.
90’lı yıllarda Fısıltı Gazetesi
denen bir şey vardı. Birileri “deprem olacakmış” deyince insanların toplu hâlde
akın-akın parklara ve boş alanlara doğru gidip orada saatlerce bekleyip, en
sonunda da işin dedikodu olduğunu hissedip anladıklarında evlerine döndüklerini
görürdünüz. Bu da bir komplô teorisidir. Bu ilkel komplô teorileri TV, internet
ama en çok da sosyâl medya ile çok fazlalaştı. Hattâ “bu mecrâlar komplô
teorisiyle ayakta duruyorlar” dense yalan olmaz.
Bilgilerini ve düşüncelerini
internet ve sosyâl medyada yayınlanan bir-kaç dakîkalık videolardan ve bir-iki
satırlık kısa paylaşımlardan edinenlerin, komplô teorilerine kapılmalarından
başka yapacak bir şeyleri yoktur. Bütüncül bir okuma, bilgilenme ve idrâke
ulaşamamış olmaları onların olayın bütününü çok-boyutlu ve geniş şekilde görememelerine
ve bu nedenle de komplô teorisi denen zırvalıklara inanmalarına ve bunları
körü-körüne savunmalarına neden oluyor. Bir süre sonra ise komplô teorileri bu
kişileri paranoyak ve şizofrenik bir hâle getiriyor. Sonuçta da bir yangın,
sel, deprem, toprak kayması, a-normâl mevsim ve hava şartları, bir bulut, bir
ışık, bir ses, bir yalan haber vs. gördüklerinde ve duyduklarında, olayı hemen
Amerika, Avrupa, Çin, Rusya, İsrâil vs. gibi ülkelerin senaryosu olarak
yorumluyorlar. Doğal olayları bile buna bağlıyorlar. Yaptıkları, dananın altında
buzağı aramaktan başka bir şey değildir.
Komplô teorileri insanları
bilgilendirmez, tam-aksine yanlış bilgilendirerek onları paranoyak ve
şizofrenik bir hâle getirir. Her sese kulak kabartır hâle getirir. Yağmurlu bir
havada bir şimşek-yıldırım duysalar-görseler bile onu bile neredeyse komplô teorisiyle
açıklayacak hâle gelmişlerdir. Bu durum onları şizofrenik hâle getirmekten
başka çok daha kötü bir etki yapmaktadır. Komplô teorileri, insanların Allah’ı,
doğayı, doğal olanı, normâli ve fıtratı hesâba katmamalarına neden olmaktadır.
Allah’ı unutmalarına neden olmakta ve sanki Allah yokmuş gibi konuşmalarına neden
olmaktadır. Üstelik insanların kendi yaptıkları yüzünden başlarına gelen
şeyleri de komplô teorisi adı altında başka şeylere ve kişilere
bağlamaktadırlar ki bu da Kur’ân’ın ve İslâm’ın yok sayılması ve uyarıların
görmezden gelinmesine neden olmaktadır. Oysa Allah Kur’ân’da bizi bu konuda
açık bir şekilde uyarır:
“Hiç şüphesiz, biz
her-şeyi bir kader ile yarattık” (Kamer
49).
“Sana iyilikten her ne
gelirse Allah’tandır, kötülükten de sana ne gelirse o da kendindendir. Biz seni
insanlara bir elçi olarak gönderdik; şâhid olarak Allah yeter” (Nîsâ 79).
“Size isâbet eden her
musîbet, (ancak) ellerinizin kazandığı dolayısıyladır. (Allah,) Çoğunu da
affeder” (Şûrâ 30).
‘‘Onlar; başlarına bir
musîbet gelince, “Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah’a âidiz ve şüphesiz O’na
döneceğiz” derler’’ (Bakara 156).
“De ki: Allah’ın bizim
için yazdığından (yasasından) başkası başımıza gelmez. Bizim dostumuz ve
gözeticimiz O’dur. Öyleyse mü’minler yalnız Allah’a tevekkül etsinler” (Tevbe 51)
“Her nefis ölümü
tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz. Ancak
bize döndürüleceksiniz” (Enbiyâ 35).
“Her nerede olursanız
(olun), ölüm sizi bulur; yüksekçe yerlerde tahkim edilmiş şatolarda olsanız
bile. Onlara bir iyilik dokunsa: ‘Bu, Allah’tandır’ derler; onlara bir kötülük
dokunsa: ‘Bu sendendir’ derler. De ki: ‘Tümü Allah’tandır’. Fakat, ne oluyor ki
bu topluluğa, hiç-bir sözü anlamaya çalışmıyorlar?” (Nîsâ 78).
“Artık kim zerre
ağırlığınca hayır işlerse, onu görür. Artık kim zerre ağırlığınca bir şer
(kötülük) işlerse, onu görür” (Zilzâl
7-8).
Komplô teorileri, bahsedilen
teoriyi gerçekleştiren güç sâhipleri olmasını gerektirdiğinden dolayı, bu güce
sâhip olanların ilah gibi görülmesine ve gösterilmesine neden olur. Çünkü bu
sözde güçlerin her-şeye güçlerinin yeteceği mesajı verilip durmaktadır. Meselâ
mevsimleri değiştirmek, kıtaları yerinden oynatmak, insanları bir robot gibi
yönlendirebilmek, yaratılmış her-şeyi kontrôl edebilmek gibi şeylerden
bahsedilmektedir. Oysa bunu yapabilmek sâdece Allah’a mahsustur ve bunları
yapmaya sâdece O’nun gücü yetebilir. Fakat kafası komplô teorisi denilen
paranoyak ve şizofrenik zırvalıklarla sulanmış olanlar, İslâm-merkezli bir
düşünceye sâhip olmadıkları için böyle konuşarak ve inanarak şirke ve küfre düşmektedirler.
Üstelik milleti de olmayacak şeylerle korkutup oyalamaktadırlar. İnsan, komplô
teorisyenlerinin, insanların çok korkuttukları güçler tarafından desteklendiklerini
bile düşünüyor. Çünkü bu sözde ilah gibi gösterilen güç-sâhiplerinin neredeyse,
Dünyâ’yı tersine döndürebileceklerine, yıldızları yerlerinden edebileceklerine,
denizleri kurutacaklarına, dağları yerinden oynatabileceklerine ve hattâ Güneş’i
batı’dan doğurup doğu’dan batırabileceklerine bile inanacak hâle gelmişlerdir.
Hz. İbrâhim, zamânında kendini ilah gibi güçlü zanneden Nemrud tâğutuna şöyle
der:
“Allah, kendisine mülk
verdi, diye Rabbi konusunda İbrâhim’le tartışmaya gireni görmedin mi?. Hani
İbrâhim: ‘Benim Rabbim diriltir ve öldürür’ demişti; o da: ‘Ben de öldürür ve
diriltirim’ demişti. (O zaman) İbrâhim: ‘Şüphe yok, Allah Güneş’i doğudan
getirir, (hadi) sen de onu batıdan getir’ deyince, o inkârcı böylece afallayıp
kalmıştı. Allah, zâlimler topluluğunu hidâyete erdirmez” (Bakara 258).
Allah’ın yarattığı varlığın
bir mahremi vardır. Bu mahremi hiç kimse delemez. Allah nasıl ki Kur’ân’ı bozulmaktan
koruyorsa, kevnî âyetler olan kâinâtın ve maddenin mahremine belli bir sınırdan
fazla yaklaştırıp dokundurmayarak korur. İnsanlar maddeye de bir sınırdan daha
fazla yaklaşamazlar. Ancak mahremiyetin izin verdiği kadar yaklaşılabilir
maddeye. Aksi-hâlde hem yanlış sonuçlara hem de çeşitli zararlara sebep
olurlar. Bu nedenle komplô teorisyenlerinin Allah’ı hiç hesâba katmadan söyledikleri
şeylerin olması mümkün değildir. Çünkü insanlar bir tuzak kurarken Allah daha
başka ve hayırlı bir tuzak kurarak şeytanın uşaklarının tuzaklarını bozar:
“Sen, onlara karşı hüzne
kapılma ve kurdukları tuzaklardan dolayı sıkıntı içinde olma” (Neml 70).
“(Veyâ) Onlar, Allah’ın tuzağından
güvende mi idiler?. Allah’ın bir tuzak kurmasından, hüsrâna uğrayan bir
topluluktan başkası (akılsızca) güvende olmaz” (A’raf 99).
“Hani o inkâr edenler,
seni tutuklamak yada öldürmek veyâ sürgün etmek amacıyla, tuzak kuruyorlardı.
Onlar bu tuzağı tasarlıyorlarken, Allah da bir düzen (bir karşılık) kuruyordu.
Allah, düzen kurucuların (tuzaklarına karşılık verenlerin) hayırlısıdır” (Enfâl 30).
“Onlar (inanmayanlar) bir
düzen (hîle ve tuzak) kurdular. Allah da (buna karşılık) bir düzen kurdu. Allah,
düzen kurucuların en hayırlısıdır” (Âl-i
İmran 54).
Komplô teorileri yüzünden
paranoyak ve şizofrenik hâle gelinmesinin nedeni, mü’mince bir düşünce, inanç
ve amel-eylem hâlinde olunmamasıdır. Böylece Allah’ı unutup hesâba katmayanlar
komplô teorisinden bahsedilirken, -sözde- komplô teorisini gerçekleştirecek
olan güçlerden çekinmeye ve korkmaya başlarlar. Oysa sâdece Allah’tan korkanların
böyle bir sorunları olmaz. Sâdece Allah’a güvenip sâdece O’ndan korkup ve O’na
göre yaşayanların korkmalarına hiç gerek yoktur:
“Biz elçileri müjde
vericiler ve uyarıp-korkutucular olmaktan başka (bir nedenle) göndermiyoruz.
Şu-hâlde kim îman ederse ve (davranışlarını) düzeltirse, artık onlar için korku
yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır” (En-âm 48).
Komplô teorilerinde bir
büyüle(n)me durumu vardır. Komplô teorilerini duyanlar bu teorilere hemen ânında
inanabiliyor. Kişiye yada bir topluma karşı bir düzen, bir komplô kurmak, o
kişiyi yada toplumu büyülemektir. Kitle-iletişim araçları ile topluma çok kolay
büyü yapılabilmekte ve toplum büyülenebilmektedir. Modern büyü, özellikle
televizyon ve diğer iletişim araçları ile toplumu büyüleyip yanlış
yönlendirebilir.
Komplô teorileri olasılık ve
şüphe üzerine kuruludur ve kesin bir bilgiye ve kanıta dayanmaz. Kesin kanıtları
ve delilleri yoktur ve hattâ kesin kanıtlar karşısında çürür, çöküp gider ve bir
değeri kalmaz da bir safsata olduğu ortaya çıkıverir. Zâten komplô teorilerinden
bir şey çıkmaz. Sonuçta korkulan şeylerin %99’u ortaya çıkmaz ve meydana gelmez.
Fakat doğal olan ve bir tedbirsizliğin yada cezânın sonucunda ortaya çıkan
şeyler komplô teorisi olarak gösterilir.
Modern-bilim ve teknoloji,
modern olmayan toplumlarda aşağılık kompleksi oluşturuyor. Aşağılık kompleksi
komplô teorilerini açığa çıkarıyor. Çünkü komplô teorilerinde hep başkası ve
üstün görülen bir güç, güçlü bir devlet yada sermâye sâhipleri ilahlaştırılır. Müslümanların
batı ve görece güçlü modern devletler karşısındaki derin kompleksinin nedeni,
İslâm Medeniyeti’nin câhili ve dolayısıyla inkârcısı olmalarıdır. Târih boyunca
müslümanlar ilk defâ, modernite ile birlikte, düşmanları karşısında aşağılık
kompleksine kapılmaktadırlar. Sözde güç ne kadar komplekse o kadar çok komplô teorisi
malzemesi açığa çıkıyor.
Modern teorilerin çoğu
pratiğe dökülemeyeceği ve deneyimlenemeyeceği için bir “anlamsızlaştırma” aracı
olurlar. Modern-bilim, pratikte örneği olmayan ve olmayacak olan ama -sözde-
“teorik olarak mümkün” olan şeyleri “gerçek ve doğru” olarak kabûl ediyor. Bu
nedenle modern-bilimin teorileri, “komplô teorileri” olmaktan kurtulamıyor.
Pratiğe dökülmemiş şeyler için “sonsuz zannetmeler”den başka bir şey yoktur. Pratiğe dönük olmayan düşünceler çok da uzun olmayan
vâdede unutulmaya ve yok olup gitmeye mahkûmdur.
David
Rockefeller bir keresinde tüm küstahlığı ile şöyle demişti: “Ben ve âilem
Amerikan çıkarları karşısında olup, tek bir dünyâ düzeni kurmak komplôsu içinde
olmakla suçlanıyoruz. Ben bu suçu kabûl ediyor ve bununla gurur duyuyorum”.
Komplo teorileri gizli bilgiler değildir ve tâkip edenler için kendilerinde
ilah gibi güç vehmedenlerin plânları kolayca fark edilebilir. Fakat sorun şu
ki, onların bu plânladıkları şeyleri yapmaya ve gerçekleştirmeye güçleri
yetmez.
Komplô teorisyenlerinin
kutsal kitabı The Economist’tir. Onun her ay yayınlanan kapağını yorumlamak ve
tefsir etmek komplô teorisyenlerinin en büyük ibâdetleridir. Bu derginin kapağı
her ay huşû içinde ve sanki çok büyük bir iş yapılıyormuş gibi anlaşılıp yorumlanmaya
çalışılır. Orada plânlananların gerçekleşeceğinden hiç kuşkuları yoktur. Zîrâ
Allah’ı hesâba katmamaktadırlar ve dergide teorilerini ve plânlarını ortaya
koyanların sonsuz bir güce sâhip olduklarını zannederek ve zannettirerek ağır
bir şirk, küfür ve zulüm ile mâlûl olmaktadırlar. Şeytanın, nefsin ve
tâğutların gerçekleşmeyecek plânlarını, olasılıklara ve tahminlere dayanan önermelerini
gökten inmiş vahiy gibi görerek ve göstererek paranoyalarını ve şizofren
hâllerini artırmaktadırlar ve hem dünyâlarını hem de âhiretlerini sakatlamaktadırlar.
Peki komplô teorilerine
niçin bu kadar çok inanılır?. Bir yazıda bu bağlamda şunlar söylenir:
“İnsan
zihni her zaman kalıplar bulmaya ve çevresini anlamlandırmaya çalışmaktadır.
İnsanlar ayrıca her zaman kendilerini bağlı hissettikleri gruplar ve insanlar
aramaktadırlar. Komplô teorileri, insandaki bu özelliklerden beslenmekte ve
bize kendimizi daha güvende hissettirebilecek açıklamalar sunmaktadır. İnsan
zihni her zaman kalıp arayışı içerisindedir; bu yüzden bâzı zamanlar bulutlara
bakarken bir yüz görebiliriz. Benzer şekilde, farklı olay ve durumlarda da
kalıplar arar ve görürüz. Çoğumuz yaşanan olaylar ve bir dizi davranış için
nedensel açıklamalar bulma eğilimindeyizdir. Tonlarca uyaran ve rast geldiğimiz
olaylar kaotik bir dünyâyı anlamlandırmanın bir yoludur.
Bir komplô
teorisi, tahrip edici olaylar için bir açıklama sağlamaktadır. Bir şey hakkında
yeterli veri olmadığında merâkın giderilmesini sağlar ve temel olarak, insanlar
için yanlış da olsa bir açıklama, açıklamasız kalmaktan daha iyidir. Komplôlar,
aynı-zamanda bir olay bir-çok insanın hayâtında çok etkili ve önemli olduğunda
daha yaygın olmaktadır, ancak insanlara, nispeten sıradan veyâ eksik
açıklamalar sunulmaktadır. İnsanlar endişeli olduklarında ve kendilerini güçsüz
hissettiklerinde bu tür teorilere karşı daha hassastırlar. Belirli bir durumda
sonuçları tahmin edemediklerini hissedenlerin, onaylama için onlara güvenmeleri
daha olası görünmektedir. Yürütülen çalışmalara göre komplô teorilerine inanma
eğilimi yüksek kişilerin ‘daha şüpheli, güvensiz, eksantrik, özel hissetmeye
ihtiyaç duyan, dünyâyı doğası gereği tehlikeli bir yer olarak görme eğiliminde’
olan bireyler olduğu sonucuna varılmaktadır”.
Tecrübe edilmemiş şeyler
hakkında ancak tahmin yürütülebilir yada o şeye olan inanç açıklanabilir. Fakat
iş tecrübeye geldiğinde beklendiği, tahmin edildiği ve inanıldığı gibi olmaz.
Komplô teorisyenlerinin
sözlerine bakılırsa, meselâ ufak depremleri Allah yaparken, büyük depremleri
ise HAARP yapmaktadır. Komplô teorileri yüzünden paranoyak hâle gelinmesinin
nedeni modern-bilime ve teknolojiye Allah gibi inanılıp güvenilmesi ve hattâ
bunlara tapılmasıdır.
Komplô teorisyenlerine göre birileri sürekli
olarak birilerine tuzaklar kurmaktadır ve bundan dolayı da korku içinde
yaşamamız gerekmektedir. Oysa Allah vardır ve Allah tuzaklara karşı “tuzak”
kurar da birileri plânladıkları şeyi gerçekleştiremez. Zâten sünnetullah
delinip de aşılabilecek bir şey olmadığı ve böylece bir “korunma” sağlandığı
için hiç kimsenin gücü o komplô teorilerini gerçekleştirebilecek seviyeye gelemeyecektir:
“Gerçek şu ki, onlar hîleli-düzenler kurdular.
Oysa onların düzenleri, dağları yerlerinden oynatacak da olsa, Allah katında
onlara hazırlanmış düzen (kötü bir karşılık) vardır” (İbrâhim 46).
Tabi her uyarıyı da komplô
teorisi diyerek görmezden gelmek doğru olmaz. Zâten açık uyarılar komplô
teorisinden farklıdır ve bâriz, iknâ edici delilleri ve yaşanmış örnekleri
vardır.
Komplô teorileri,-adı
üstünde- sâdece kuru birer “teori” oldukları için “boş laf” olarak kalmaya
mahkûmdur. Komplô teorileri olarak ortaya atılanların en az yarısı gerçekleşmez
ve pratiğe dönmez. Çünkü şimdiye kadar hep öyle olmuştur. Komplô teorileri
“komple” teorilerden ibârettir.
Neticede mülk Allah’ındır ve
her-şey Allah’ın elindedir. Eğer tedbirsizlik ederseniz ve Allah’ı hesâba
katmazsanız başınıza her-şey gelir. Fakat hem tedbirli olup hem de Allah’a
bağlanarak sâdece O’ndan korkarsanız başka bir şeyden korkmanıza gerek olmaz.
Çünkü o zaman Allah’ın azâbından emin olursunuz:
“Eğer şükreder ve îman
ederseniz, Allah size niye azap etsin?. Allah şükrün karşılığını verendir,
bilendir” (Nîsâ 147).
En doğrusunu sâdece Allah
bilir.
Hârûn Görmüş
Şubat 2023
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder