“Kendisini tek olarak (ve
yapayalnız) yarattığım (şu adam)ı Bana bırak; ki Ben ona, ‘alabildiğine çok
mal’ (servet) verdim. Göz önünde-hazır çocuklar (verdim). Ve sayısız imkân ve
fırsatları önüne serdim. Sonra, daha arttırmam için tamah eder (doyumsuz
istekte bulunur). Hayır; çünkü o, Bizim âyetlerimize karşı kesin bir inatçıdır”
(Müddesir 11-16).
Fazlası “dert” olmayacak tek
şey “îman”dır, takvâdır. Bu ikisinin dışında “fazla” olan her-şey insana zarar
verir yada zarar verme potansiyeli taşır. Buna rağmen insanoğlu daha fazlasını
istemekten bıkmamış ve daha fazla olunca daha iyi olacağını zannetmiştir ve
zannetmektedir. Böylece çokluğun peşine düşmüş ve çoğaltma yarışına girmiştir.
İyi, vahyin “iyi” dediğidir,
“daha fazla” “daha iyi” demek değildir. Hattâ daha fazla olunca bir sorunun ortaya
çıkması çok olasıdır. Meselâ çok fazla sayıda tahlil ve tetkik yaptırdığınızda -aslında
çok da önemli olmayan- bâzı sorunlar ve hastalıkları gösteren bulguların teşhis
edilmesi çok görülmektedir. Bu her-şeyde böyledir.
Bir şeyin daha fazlasını
istemek, aslında o şeyin ne kadar fazla olsa da yetersiz olacağından dolayıdır.
Zîrâ Dünyâ’da bir arzu yada tedbiri karşılayacak kadar fazla miktarda o şeyden
yoktur. Daha fazlası istenen şey hiç-bir zaman bitmeyeceği için, daha fazlası
istenen şey hep yetersiz kalır da insanı tatmin etmez. Zâten insana madde
yetmez. Tüm Dünyâ’yı ona verseniz yine tatmin olmaz da bu sefer de gözünü Ay’a
ve Mars’a çevirir.
İnsana, daha fazla olan
hiç-bir şey yetmez. Zîrâ insan sâdece maddeden ibâret bir varlık değildir. Bir
hayvana belli miktarda yiyecek-içecek verdiğinizde yiyeceğini yer ve çekilir
bir tarafa. İnsan ise aslâ doymaz. İnsan ne kadar da fazlası olsa madde ile
doymaz, çünkü o aynı-zamanda kâlp-sâhibidir, rûh-sâhibidir ve kâlpler ve rûhlar
ancak Allah’ın zikri ile tatmin olup doyabilir.
Maddenin daha fazlası da
madde olduğu için maddenin daha fazlası insanı kesmez. İnsan maddeden daha fazlası
olduğu için maddeden daha farklı şeylere ihtiyâcı vardır ve zâten ancak o farklılıklara
kavuştuğunda daha fazlasını istemekten vazgeçer.
İnsan ancak İslâm-merkezli
olunca tatmin olabilir. Çünkü maddenin sonu olmasına rağmen İslâm’ın sonu
yoktur ve sonsuz cennetlere götürür insanı. Bu da daha fazla dürtüsünden
kurtarır onu.
Dünyâ’da daha fazla olan
şey, mutlakâ daha fazlasına ihtiyaç duyar ve o daha fazla isteği hiç-bir zaman
bitmez. Meselâ fazla para, daha fazla paraya ihtiyaç doğurur ve bunun sonu
hiç-bir zaman gelmez. Bu, haram, günah, şirk, küfür ve zulümde de böyledir. Bir
günahın, haramın, şirkin, küfrün Dünyâ’daki cezâsı, “daha fazla günah, haram,
şirk ve küfür”dür. Daha fazla olan şey, insanın cezâsı olabilir ki genelde
böyledir.
Kapitâlizm,
herkesin kazanması için, zenginlerin (üsttekilerin) çok-çok daha fazla kazanması
gerektiğini söyleyen şerefsiz bir sistemdir. Fakat sonuçta kapitâlistler
sürekli daha fazlasına sâhip olurken çoğunluk yerinde sayar. Lâkin gelin görün
ki zenginler yine de doymaz da daha fazlasını ister durur: Fakat daha azına
sâhip olanlarda bu duygu pek yoktur yada güçlü değildir. Çünkü daha fazla
isteği bir hastalıktır ve bu hastalık gün geçtikçe daha fazla artar.
İnsanda, bir şey daha fazla
olunca daha iyi olacağı zannı vardır ki bu zan modern insanda çok-çok fazladır.
Modern insan her-şeyi daha fazla ile ölçüyor ve değerlendiriyor. Meselâ ülkemiz
bir deprem ülkesidir ve modern evler ve binâlar betonarme yapıdır. Üstelik
binâların kat sayısı çok fazladır. Depremin çok fazla zarar vermesi aslında
beton nedeniyledir. Çünkü beton çok sağlam gibi görünmesine rağmen aslında hem
çok ağır olduğu hem de esnek olmadığı için çok kırılgandır. Bu nedenle de
betonarme yapılar aslında depreme hiç de uygun değildir. Fakat gelin görün ki,
beton ve demirden müteşekkil yapılar deprem nedeniyle kolayca yıkılınca, sorun
betonarme yapı biçimine değil de, betonarme yapılarda kullanılan çimento ve demirin
azlığına bağlanıyor. Betondan ve demirden çalan müteahhitler suçlanıyor.
Betonarme sistemde malzemeden çalanlar elbette sorumludur fakat asıl sorumlu
olan, betonun kendisidir. Daha fazla çimento ve daha fazla demir binâyı yeterince
sağlamlaştıramaz. Çünkü beton ve demir arttıkça ağırlık ve kırılganlık da o
oranda artacağından dolayı her zaman için deprem kötü sonuçlara yol açacaktır.
Daha fazla beton ve daha fazla demir, -maazallah- şiddeti daha fazla olacak
olan bir depreme yine dayanamayacaktır. Çünkü sorun “daha fazlası”yla değil, “daha
uygunu”yla çözülebilecektir. Yıkımın ve ölümlerin bu kadar çok olmasının
nedeni, daha fazlası olması gerektiği söylenen çimento ve demir yâni betondur
zâten. Bu nedenle daha fazla demir ve beton yeterince işe yaramayacak ve sorunu
çözemeyecektir.
Aynen bunun gibi; bir şeyi
demokrasiyle çözemediklerinde “daha fazla demokrasi” diyorlar. Bu nasıl bir
ahmaklıktır!. Demokrasinin açıkları ve ortaya çıkardığı sorunlar “daha fazla
demokrasi” ile giderilemez. Daha fazla demokrasi, “daha fazla çirkeflik”
demektir. Bir şeyin kendisi yüzünden ortaya çıkan sorunları, o şeyi daha
fazlalaştırmakla aşılabileceğini zannetmek ahmaklığın daniskasıdır. Demokrasi
yüzünden ortaya çıkan sorunlar daha fazla demokrasi ile çözülemez. Sorunu
ortaya çıkaran şeyi ortadan kaldırmadıkça sorun ortadan kalkmayacaktır.
Dolayısıyla yapılması gereken şey, sorun çıkaran demokrasiden kurtulmaktır. Bu,
tüm dünyevî-beşerî sistem ve ideolojiler için geçerlidir.
Kur’ân dili ile fazla
uğraşıldığında, yâni kelimenin kökeni fazla araştırıldığında, kelime,
bütünlüğünden koparıldığı için kelimenin ve sonuçta cümlenin anlamı değişiyor.
Ortaya çıkan yeni anlam ise, “Kur’ân’ın asıl bilinmesi gereken gizli anlamı”
zannediliyor. Kur’ân’ı daha fazla araştırınca daha iyi anlamak düşüncesi
yanlıştır. Kur’ân “en fazla okunup en az anlaşılan kitap” değildir; Kur’ân “en
fazla okunup en az yaşanan” kitaptır. Bu nedenle de Kur’ân’ı daha fazla yaşamak
önemlidir. Zîrâ İslâm, bilgiden çok daha fazlasıdır. Peygamberlerin
gönderilmesi ve güzel örneklikler ortaya koymaları bu nedenledir. O-hâlde Kur’ân’ı
çok da fazla didiklemeye gerek yok. Yaşamı Peygamber’e benzetmeye çalışmak
yeterlidir. Onun örnekliğinin ilerisine geçilecek değildir.
Bilgi çok fazla arttı. Fakat
modern insan bu bilgiyi yönetemediği için fitne ve fesat ortaya çıkıyor. Zîrâ “Allah’ın
bildirdiği”nden daha fazla bilgilere ulaşmaya çabalıyor. Daha fazla bilgi “daha
iyi” olmadı-olmuyor. Çünkü bilginin bir sonu olmadığı için insan salt teoriyle
ve düşünceyle bir sonuca ulaşamıyor ve amel-eylem akim kalıyor. Amel-eylem akim
kalınca da netlik ortaya çıkamıyor.
Daha fazlasını isteyip
duranlar için cehennem dile gelir ve der ki:
“O gün cehenneme
diyeceğiz: ‘Doldun mu?’. O da: ‘Daha fazlası var mı?’ diyecek” (Kâf 30).
Tabi cennet de
Dünyâ’dakinden çok daha fazlasıdır:
“Orda diledikleri her-şey
onlarındır; katımızda daha fazlası da var” (Kâf 35).
Allah bize güç
yetirebileceğimizden daha fazlasını yüklemez. İnsanın gücünü ve takâtini kesen
şey, daha fazla isteği ile kendi-kendine yükledikleridir. İnsan, daha fazlasına
sâhip olmak için yüklendikleri şeylerin altında ezilmektedir vesselam..
En
doğrusunu sâdece Allah bilir.
Hârûn Görmüş
Mart 2023
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder