8 Mart 2023 Çarşamba

Daha Fazla…


“Kendisini tek olarak (ve yapayalnız) yarattığım (şu adam)ı Bana bırak; ki Ben ona, ‘alabildiğine çok mal’ (servet) verdim. Göz önünde-hazır çocuklar (verdim). Ve sayısız imkân ve fırsatları önüne serdim. Sonra, daha arttırmam için tamah eder (doyumsuz istekte bulunur). Hayır; çünkü o, Bizim âyetlerimize karşı kesin bir inatçıdır” (Müddesir 11-16).

 

Fazlası “dert” olmayacak tek şey “îman”dır, takvâdır. Bu ikisinin dışında “fazla” olan her-şey insana zarar verir yada zarar verme potansiyeli taşır. Buna rağmen insanoğlu daha fazlasını istemekten bıkmamış ve daha fazla olunca daha iyi olacağını zannetmiştir ve zannetmektedir. Böylece çokluğun peşine düşmüş ve çoğaltma yarışına girmiştir.  

 

İyi, vahyin “iyi” dediğidir, “daha fazla” “daha iyi” demek değildir. Hattâ daha fazla olunca bir sorunun ortaya çıkması çok olasıdır. Meselâ çok fazla sayıda tahlil ve tetkik yaptırdığınızda -aslında çok da önemli olmayan- bâzı sorunlar ve hastalıkları gösteren bulguların teşhis edilmesi çok görülmektedir. Bu her-şeyde böyledir.

 

Bir şeyin daha fazlasını istemek, aslında o şeyin ne kadar fazla olsa da yetersiz olacağından dolayıdır. Zîrâ Dünyâ’da bir arzu yada tedbiri karşılayacak kadar fazla miktarda o şeyden yoktur. Daha fazlası istenen şey hiç-bir zaman bitmeyeceği için, daha fazlası istenen şey hep yetersiz kalır da insanı tatmin etmez. Zâten insana madde yetmez. Tüm Dünyâ’yı ona verseniz yine tatmin olmaz da bu sefer de gözünü Ay’a ve Mars’a çevirir.

 

İnsana, daha fazla olan hiç-bir şey yetmez. Zîrâ insan sâdece maddeden ibâret bir varlık değildir. Bir hayvana belli miktarda yiyecek-içecek verdiğinizde yiyeceğini yer ve çekilir bir tarafa. İnsan ise aslâ doymaz. İnsan ne kadar da fazlası olsa madde ile doymaz, çünkü o aynı-zamanda kâlp-sâhibidir, rûh-sâhibidir ve kâlpler ve rûhlar ancak Allah’ın zikri ile tatmin olup doyabilir.  

 

Maddenin daha fazlası da madde olduğu için maddenin daha fazlası insanı kesmez. İnsan maddeden daha fazlası olduğu için maddeden daha farklı şeylere ihtiyâcı vardır ve zâten ancak o farklılıklara kavuştuğunda daha fazlasını istemekten vazgeçer.

 

İnsan ancak İslâm-merkezli olunca tatmin olabilir. Çünkü maddenin sonu olmasına rağmen İslâm’ın sonu yoktur ve sonsuz cennetlere götürür insanı. Bu da daha fazla dürtüsünden kurtarır onu.

 

Dünyâ’da daha fazla olan şey, mutlakâ daha fazlasına ihtiyaç duyar ve o daha fazla isteği hiç-bir zaman bitmez. Meselâ fazla para, daha fazla paraya ihtiyaç doğurur ve bunun sonu hiç-bir zaman gelmez. Bu, haram, günah, şirk, küfür ve zulümde de böyledir. Bir günahın, haramın, şirkin, küfrün Dünyâ’daki cezâsı, “daha fazla günah, haram, şirk ve küfür”dür. Daha fazla olan şey, insanın cezâsı olabilir ki genelde böyledir.

 

Kapitâlizm, herkesin kazanması için, zenginlerin (üsttekilerin) çok-çok daha fazla kazanması gerektiğini söyleyen şerefsiz bir sistemdir. Fakat sonuçta kapitâlistler sürekli daha fazlasına sâhip olurken çoğunluk yerinde sayar. Lâkin gelin görün ki zenginler yine de doymaz da daha fazlasını ister durur: Fakat daha azına sâhip olanlarda bu duygu pek yoktur yada güçlü değildir. Çünkü daha fazla isteği bir hastalıktır ve bu hastalık gün geçtikçe daha fazla artar. 

 

İnsanda, bir şey daha fazla olunca daha iyi olacağı zannı vardır ki bu zan modern insanda çok-çok fazladır. Modern insan her-şeyi daha fazla ile ölçüyor ve değerlendiriyor. Meselâ ülkemiz bir deprem ülkesidir ve modern evler ve binâlar betonarme yapıdır. Üstelik binâların kat sayısı çok fazladır. Depremin çok fazla zarar vermesi aslında beton nedeniyledir. Çünkü beton çok sağlam gibi görünmesine rağmen aslında hem çok ağır olduğu hem de esnek olmadığı için çok kırılgandır. Bu nedenle de betonarme yapılar aslında depreme hiç de uygun değildir. Fakat gelin görün ki, beton ve demirden müteşekkil yapılar deprem nedeniyle kolayca yıkılınca, sorun betonarme yapı biçimine değil de, betonarme yapılarda kullanılan çimento ve demirin azlığına bağlanıyor. Betondan ve demirden çalan müteahhitler suçlanıyor. Betonarme sistemde malzemeden çalanlar elbette sorumludur fakat asıl sorumlu olan, betonun kendisidir. Daha fazla çimento ve daha fazla demir binâyı yeterince sağlamlaştıramaz. Çünkü beton ve demir arttıkça ağırlık ve kırılganlık da o oranda artacağından dolayı her zaman için deprem kötü sonuçlara yol açacaktır. Daha fazla beton ve daha fazla demir, -maazallah- şiddeti daha fazla olacak olan bir depreme yine dayanamayacaktır. Çünkü sorun “daha fazlası”yla değil, “daha uygunu”yla çözülebilecektir. Yıkımın ve ölümlerin bu kadar çok olmasının nedeni, daha fazlası olması gerektiği söylenen çimento ve demir yâni betondur zâten. Bu nedenle daha fazla demir ve beton yeterince işe yaramayacak ve sorunu çözemeyecektir.    

 

Aynen bunun gibi; bir şeyi demokrasiyle çözemediklerinde “daha fazla demokrasi” diyorlar. Bu nasıl bir ahmaklıktır!. Demokrasinin açıkları ve ortaya çıkardığı sorunlar “daha fazla demokrasi” ile giderilemez. Daha fazla demokrasi, “daha fazla çirkeflik” demektir. Bir şeyin kendisi yüzünden ortaya çıkan sorunları, o şeyi daha fazlalaştırmakla aşılabileceğini zannetmek ahmaklığın daniskasıdır. Demokrasi yüzünden ortaya çıkan sorunlar daha fazla demokrasi ile çözülemez. Sorunu ortaya çıkaran şeyi ortadan kaldırmadıkça sorun ortadan kalkmayacaktır. Dolayısıyla yapılması gereken şey, sorun çıkaran demokrasiden kurtulmaktır. Bu, tüm dünyevî-beşerî sistem ve ideolojiler için geçerlidir.  

 

Kur’ân dili ile fazla uğraşıldığında, yâni kelimenin kökeni fazla araştırıldığında, kelime, bütünlüğünden koparıldığı için kelimenin ve sonuçta cümlenin anlamı değişiyor. Ortaya çıkan yeni anlam ise, “Kur’ân’ın asıl bilinmesi gereken gizli anlamı” zannediliyor. Kur’ân’ı daha fazla araştırınca daha iyi anlamak düşüncesi yanlıştır. Kur’ân “en fazla okunup en az anlaşılan kitap” değildir; Kur’ân “en fazla okunup en az yaşanan” kitaptır. Bu nedenle de Kur’ân’ı daha fazla yaşamak önemlidir. Zîrâ İslâm, bilgiden çok daha fazlasıdır. Peygamberlerin gönderilmesi ve güzel örneklikler ortaya koymaları bu nedenledir. O-hâlde Kur’ân’ı çok da fazla didiklemeye gerek yok. Yaşamı Peygamber’e benzetmeye çalışmak yeterlidir. Onun örnekliğinin ilerisine geçilecek değildir.

 

Bilgi çok fazla arttı. Fakat modern insan bu bilgiyi yönetemediği için fitne ve fesat ortaya çıkıyor. Zîrâ “Allah’ın bildirdiği”nden daha fazla bilgilere ulaşmaya çabalıyor. Daha fazla bilgi “daha iyi” olmadı-olmuyor. Çünkü bilginin bir sonu olmadığı için insan salt teoriyle ve düşünceyle bir sonuca ulaşamıyor ve amel-eylem akim kalıyor. Amel-eylem akim kalınca da netlik ortaya çıkamıyor.  

 

Daha fazlasını isteyip duranlar için cehennem dile gelir ve der ki:

 

“O gün cehenneme diyeceğiz: ‘Doldun mu?’. O da: ‘Daha fazlası var mı?’ diyecek” (Kâf 30).

 

Tabi cennet de Dünyâ’dakinden çok daha fazlasıdır:

 

“Orda diledikleri her-şey onlarındır; katımızda daha fazlası da var” (Kâf 35).

 

Allah bize güç yetirebileceğimizden daha fazlasını yüklemez. İnsanın gücünü ve takâtini kesen şey, daha fazla isteği ile kendi-kendine yükledikleridir. İnsan, daha fazlasına sâhip olmak için yüklendikleri şeylerin altında ezilmektedir vesselam..

 

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

 

Hârûn Görmüş

Mart 2023

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder