“..Yoksa
siz, Kitabın bir bölümüne inanıp da bir bölümünü inkâr mı ediyorsunuz?. Artık
sizden böyle yapanların dünyâ-hayâtındaki cezâsı aşağılık olmaktan başka
değildir; kıyâmet gününde de azâbın en şiddetli olanına uğratılacaklardır.
Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir” (Bakara 85).
Otomat: “Canlı bir varlığın yapabileceği
bâzı işleri yapan mekanik veya elektrikli araç” (TDK).
Otomatik: “Mekanik yollarla hareket
ettirilen veyâ kendi-kendini yöneten (âlet) (TDK).
İnsan “insan” oluşunu otomat olmamasına
borçludur. Eğer otomat olsaydı yâni irâdesini kullanamaz olup güdüleriyle
yaşasaydı, hayvanlardan bir hayvan olurdu.
Peki, Kur’ân’daki: “Doğrusu, biz insanı en güzel bir biçimde yarattık” (Tin 4) ve: “Andolsun,
cehennem için cinlerden ve insanlardan çok sayıda kişi yarattık (hazırladık).
Kâlbleri vardır bununla kavrayıp-anlamazlar, gözleri vardır bununla görmezler,
kulakları vardır bununla işitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir, hattâ daha
aşağılıktırlar. İşte bunlar gâfil olanlardır” (A’raf 179) âyetlerde ne
denmek isteniyor?. Dikkat edilirse, hayvanlar da en güzel bir şekilde
yaratılmış olmasına rağmen, “en
güzel bir biçimde yarattık” ifâdesi insan için kullanılıyor. O hâlde insanın en
güzel yaratılan tarafı sâdece fizîki yapısı değil, insana has olan rûhi-mânevî
yapısıdır. Rûh ve mâneviyatın ana-özelliği “irâde”dir. İnsan, “irâde sâhibi bir
varlık olduğundan dolayı” farklıdır. Yâni insanı “insan” yapan tarafı,
irâdesini kullanmasıdır. İrâdeyi kullanmak ise, bağımsız bir düşünceye ve
amel-eyleme sâhip olabilmektir. Fakat bu irâde, ancak Allah’ın yönlendirdiği
gibi işlerse ancak, hem en ideâl bir şekilde kullanılacak, hem de korunacaktır.
Eğer bu irâde Allah’a göre değil de, insan-merkezli düşünce, ideoloji, fikir,
din yoluna girerse ve lîder ve “kutlu kişi” istikâmetinde giderse, en kısa
zamanda körelip etkisizleşecek ve artık bir hayvan gibi, saydığımız unsurların
denetiminde otomatlaşacaktır. Bu otomatlaşma da öyle bir hâle gelecektir ki, meselâ
bir köpeğin, sâhibinin daha komut vermeden söylediğini, daha doğrusu
emrettiğini ânında yerine getirmesi gibi olacaktır. Böylece tamâmen
otomatlaşacak ve otomatik olarak hareket edecektir. Otomatikleşme ruhsuz
makineler ile alâkalı olduğundan dolayı kişi de makineleşecek ve
ruhsuzlaşacaktır. Öyle ki; emredilen şeyin ne olduğunu bile düşün(e)meyecek ve
söyleneni derhâl, tam da söylendiği gibi yerine getirecektir. Aynen makinelerde
olduğu gibi. Fakat muvahhidlerin hemen fark edebileceği gibi bu durum, bir
ilahlaştırmadır. O hâlde otomatlaşma, otomatlaştıran kişinin ilahlaşması ve otomat
hâle gelenlerin, Allah’sız düşünceleri ve kişileri ilahlaştırılmasıdır. Buna
göre otomatlaşma, şirktir.
İşte insan; bir parti, târikat, mezhep,
ideoloji, hizip vs’nin izinde, bu ideolojileri-düşünceleri ve kişileri, irâdesini
hiç kullanmayarak ve irâdesi doğrultusunda hiç-bir eleştiri, îtirâz ve isyân
etmeden ve karşı çıkmayı zinhar düşünmeden, motamot olarak tâkip ve taklit
ediyorsa, artık o kişi otomatlaşmış olur. Otomatlaşmak yâni irâdeyi kullanmamak,
“insanlıktan çıkmak” demektir.
İnsanların otomatlaşmasına neden olanlar,
bunu, insanların irâdelerinin blôke olmasını ve birer makine gibi olmalarını
isterler. Böylece onları diledikleri gibi kullanabilecekler ve
yönlendirebileceklerdir. Tabî ki bu çok büyük zulüm ve çok büyük bir
şerefsizliktir. Zâten, irâdenin bir tek Allah’ın emrine göre işlemesinin şart
olmasının nedeni de, kendisine bağlananları ve kendisinden korkanları, bir tek
Allah’ın istismâr etmeyeceğindendir. Çünkü Allah’tan başka hiç-bir sözde ilah, O’nun
gibi vicdan ve merhâmet sâhibi olamaz. Kendilerini ilah gibi görenler yada
ilahlaştırılanlar mutlakâ müstekbirleşirler ve müstekbirler ilk başta, vicdan
ve merhâmetlerini kaybederler. Vicdan ve merhâmetlerini kaybedenler ise,
insanların otomatlaşmasından hiç rahatsız olmazlar. Bu nedenle peygamberler
kendilerine “kul” derler ve “kul” gibi yaşarlar. Zâten “âlemlere rahmet”
olmalarının sebebi de budur.
Otomat olmak, “Allah’ın boyası ile
boyanmayı terk edip, şeytanın-tâğutların boyası ile boyanmakla gerçekleşir.
Allah’tan başkasına râm olanlar ve kulluk yapanlar mutlakâ otomatlaşır ve artık
ne kadar tahsilli ve bilgili olsalar da, izinde gittikleri kişileri birebir tâkip
etmek zorunda olacaklarından, otomatlaşmaları yer eder ve böylece irâdelerini
kullanmaya-kullanmaya insanlıktan çıkarlar. Otomatlaşmak, insanı insanlığından
eder.
Şeytan, insanı otomatlaştırarak oyalamak
ve böylece cehennemde kendisine yoldaş etmek ister. Otomat olmak, “irâdeyi kullanmamak”
demektir. O hâlde insanın en büyük cehennemi, irâdesini kullanmayarak
otomatlaşmasıdır.
Allah, insana onu “insan” yapan irâdeyi
vermesiyle, Kendisine otomatik olarak değil de, irâdeli bir şekilde kulluk
yapmasını istemiştir. Çünkü bir tek Allah insanı istismâr etmez ve onun irâdesini
kullanmamasını istemez. Fakat ideolojiler, bâtıl dinler, lîderler vs. “insanları
nasıl otomatlaştırırım”ın hesâbını yapıp durular. Zâten seküler siyâset bir
“insanı otomatlaştırma ameliyesi”dir. İnsanları bu hâle getirebilmek için, insan
daha çocuk yaşta iken Allah’sız eğitim yapan okullara gönderilir ve çocuklar orada
mevcut ideolojiye, lîdere-öndere, fikre, siyâsete göre yetiştirildikleri için,
okullar birer “otomat merkezleri” olurlar. Okullar, insanların
otomatikleştirildiği yerlerdir.
Tüm insanlar otomatlaşsa bile, müslümanlar
otomatlaşmamalıdır, otomatlaşamaz. Çünkü Allah insanlara irâde vermiştir ve hem
indirdiği vahiyle hem de gönderdiği peygamberlerle onları otomatlaşmaktan
sakındırmıştır. Yâni İslâm, bağlılarını sürekli olarak otomatlaşmaktan sakındırır
ve korur. İslâm, “otomat olmanın terk edilerek, Allah’a kul olmanın”
mücâdelesidir. Fakat modern zamanlarda müslümanlar da otomatlaşmaya başlamış ve
artık mevcut ideoloji, lîder ve bâtıl dinlerin güdümüne girmişler, sonunda da
irâdelerini kullanmayarak köreltmeye başlamışlardır.
Otomatlaşan müslümanlar “tam müslümanlık”
yapamazlar ama yaptıklarını zannederler. Zâten otomatlaşmanın bir tezâhürü de
budur. Zîrâ otomattırlar ve onları otomatikleştirenlerin de çapları
yetersizdir. Bu nedenle otomatlaşanların müslümanlıkları, onları
otomatlaştıranların çapları kadar olur. Onların çapları yetersiz
olduğundan, otomatlaştırdıkları kişilerin de müslümanlıkları “yarı müslümanlık”
şeklindedir. Zâten onlar, otomatlaştırdıkları kişilerin otomatlıktan kurtul(a)maması
için, “kendileri kadar” olmalarına da izin vermezler. Böylece sıkı bir oto-kontrôl
sağlarlar her dâim.
Modern zamanlar, matematiğin hâkim olduğu
zamanlardır. Matematik, otomatlaştırma için bulunmaz bir etkendir. Zîrâ
matematik ruhsuzdur ve hiç-bir esneme payı da yoktur. Matematik, otomatlaşan
insanı hepten “mekanik insan”a dönüştürür. Modern zamanlarda matematik, bir
“ideoloji” olarak kullanılmaktadır ve insanları mekanikleştirmeye yaramaktadır.
Matematik zekâ ve “sayısal insan tipi”, tam bir otomat hâle gelmiştir ve tüm
rûhunu ve estetiğini kaybetmiştir. İhsan Fazlıoğlu:
“Mekanik-maddeci-matematik zihniyetin doğal sonucu “otomatik
olmak”tır. Bu zihniyete göre, model-form her-şeydir. İnsanlık târihi, üretim
açısından üç safhaya ayrılır: Avcılık dönemi, tarım ve hayvancılık dönemi,
sanâyi devrimi ile başlayan makineleşme dönemi. Geçtiğimiz yüzyılın sonlarına
doğru bunlara yeni bir dönem daha eklenmiştir: Otomasyon ve Bilgi Çağı dönemi”
der.
Ahlâki bir davranış da,
eğer “bilinçli olursa” ahlâki sayılır. Aksi-hâlde otomat olur. Bir robotun da
programlanarak, şeklen ahlâki davranış göstermesi sağlanabilir. Fakat o robot
için “ahlâklı bir robot” denemez. Zîrâ ahlâk, bir irâdenin sonucudur. Otomatlık
ise, irâdenin askıya alınmasıdır. Buna rağmen ne ilginçtir ki, insanlar otomatlaştıkça ve otomatlaştırıldıkça
ilerlediklerini zannediyorlar.
İslâm’ın
içinde değilseniz, otomatikman küfür yada cehâlet içindesiniz demektir. Yâni
“otomat olmuşsunuz” demektir. Otomatlaşmış olan câhil kişi “yanlış yoldan”
başladığı için, tâkip edeceği yol hep yanlış olacaktır. Ulaşacağı yer ve
varacağı hedef de yanlış olacaktır. Bu yanlış yolda atılacak her adım da yanlış
olacaktır. Lâik-seküler ön-yargı ve lâik-seküler ön-bilgiyle yola çıkanlar,
mâneviyatı hiçe-saydıkları için gerçek bilgiye ulaşamazlar. Çünkü kâinâtın
mutlak ve gerçek bilgisine ancak, maddî ve mânevi ilmi birleştirdiğiniz zaman
ulaşabilirsiniz. Mâneviyata gözlerinizi yumduğunuzda “bâzı şeyleri”
göremeyeceğinizden dolayı, gittiğiniz yoldan sapmanız ve yanlış yargılara varmanız
kaçınılmaz olacaktır. Zîrâ rûh içermeyen yollar otomatlaştırır ve sürü hâline
getirir. Sürü hâline gelenler ise, eğer uçuruma yuvarlanmazlarsa, sürü gibi
yâni otomat olarak yaşamaya mahkûm olurlar.
“İnsanlardan
kimi, Allah’a bir ucundan ibâdet eder, eğer kendisine bir hayır dokunursa,
bununla tatmin bulur ve eğer kendisine bir fitne isâbet edecek olursa yüzü-üstü
dönüverir. O, Dünyâ’yı kaybetmiştir, âhireti de. İşte bu, apaçık bir
kayıptır” (Hac 11).
“Otomat
müslümanlık”, irâdenin kullanılmasını önlediği için “yarı müslümanlık” şeklinde
olmak zorundadır. Fakat yarı müslümanlık şirktir. Çünkü hem insanın irâdesinin
tam kullanılmasını önlenmiştir, hem de “irâdenin tamâmının Allah’a göre olması”
hakîkati yara almıştır. Allah’a karşı otomat olunmaz, “kul” olunur. Kullukta
irâde en ideâl şekilde kullanılırken, otomatlıkta ise irâde askıya alınmış ve
zamanla körelmiştir.
Müslümanların
hâl-i pür melâlinin nedeni, Allah’tan ve İslâm’dan başka herhangi bir düşünceye
yada kişiye karşı otomatlaşmış olmalarıdır. Müslümanlar “yeryüzünün lânetlileri”
olmaktan kurtulmak için, otomatlığı terk etmeli ve irâdelerini ellerine alarak
Allah’a hakkıyla kullukta bulunmalıdırlar.
En doğrusunu sâdece Allah bilir.
Hârûn Görmüş
Ekim 2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder