“…Kim nefsinin bencil-tutkularından (yada cimri
tutumundan) korunursa; işte onlar, felâh (kurtuluş) bulanlardır” (Teğâbün 16).
Latince “ben” demek olan
“ego” ile “egozim” arasında fark vardır. Ego, “kurtulunamayacak bir benlik
hissedişi ve eyleyişi” iken, egoizm; “bencillik, kendi menfaatini ön-plâna
alma, her işi ve davranışta kendini düşünme” anlamındadır. Bencillik, insanın
kendini herkesten üstün görerek bir şey zannetmesi ve müstekbirleşmesine kadar
gider. Ego yâni benlik, bencilliğin kaynağı olsa da zorunlu bir kaynaklık
değildir bu. “Ben”, kişinin kendini hissettiği o gizli-gizemli şeydir ki, kişi
o ben’i hissediyor diye kınanamaz. “Ben” bencilliğe döndüğünde kınanmaya başlayabilir.
Zîrâ bencillik, küresel çapta bir fitneye kadar döner.
Bir yazıda: “Bencillik ile
haz bir-arada olabilse de mutlulukla bencillik birbirinin zıddıdır. Bu nedenle
de İslâm’da infâk etmek yâni maldan paylaşımda bulunmak emredilmiştir” denir. Çünkü bencilliğin pan-zehiri
paylaşmak, infâk etmek ve vermektir.
“Sende benlik var” sözüyle
kınama yapılıyor. Fakat dediğimiz gibi, benlik=ego, egoizme=bencilliğe
dönüşmedikçe kınamanın konusu olamaz. Benim benliğim varsa vardır ve ben bunu
önleyemem, ben ölmedikçe kimse de önleyemez. Onu ben açığa çıkarmadım ki ben
yok edeyim. Zâten yok edilmesi gereken bir şey de değildir “ben” bilinci. Ben,
“ben bilinci”mle düşünürüm, okurum, yazarım, eylemde bulunurum vs. O bilince
sâhip olmayanlar herhâlde bitkisel hayatta yada beyin ölümü gerçekleşmiş
olanlardır. Sorun, “ben”in bencilliğe dönüşmesidir.
Modern insan çok bencildir.
Zâten modern zamanlarda bir bencillik ki, almış başını gidiyor. Modern insan
“birey”dir ve bireyselleşmiştir. Bu nedenle de bencil olması için bir-çok
sebebi vardır. Modernizm ve liberâlizm, insanı bencilleştirmeye çalışır. Zâten
kapitâlizm ve liberâlizm bencillikten beslenir ve bencillikle ayakta
durur.
Cimriliğin soyadı
bencilliktir. Kişi bencil olmadıkça cimri de olamaz. Bu nedenle cimrilik ile
bencillik birbirinin neden-sonucudur. Cimri olanlar paralarını-mallarını
harcamaktan çekindikleri ve hattâ korktukları için sürekli olarak biriktirme
yoluna düşerler. Fakat biriktirmenin de bir sonu yoktur ve belli bir miktar
biriken mal da cimrilere az gelir ve “bitebilir” korkusu nedeniyle hiç-bir
zaman cimriyi rahatlatacak bir miktar biriktirilemez. Böyle olunca da cimrilik
artar, cimrilik artınca da bencillik artar.
Modernizm, bilerek bir
güvensizlik ortamı oluşturur. Böylece insanlar kendilerini güvensiz
hissedeceklerinden dolayı bencilleşecekler ve sâdece bencil hedefleri peşinde
koşacaklardır. Âhiret bilinci ve korkusundan mahrum kalan insanların yapmayacağı
bencillik yoktur. O hâlde bencillik, âhireti unutmak yada göz-ardı etmek
demektir.
Bencillikte “içten
pazarlıklı” bir durum vardır ve bencil insanlar zannederler ki yaptıkları
bencilliği kimse fark etmiyor. Böyle olunca da bencillerin bencillikleri mîde
bulandırıcı oluyor. Benciller, bencillik yapmakla karşıdaki insanı aptal yerine
koyarlar, çünkü karşıdaki insanın, kendisinin yaptığı bencilliği fark-etmediğini
zanneder. Benciller, en yakınları olsa bile yine de bencilce davranabilirler.
İnsan, sürekli mutsuz
olduğunda maddî ve mânevi yapısı bozulur ve bundan çok olumsuz olarak
etkilenir. Fakat, insan sürekli relâks durumunda haz içinde kaldığında da insânî
özellikleri zedelenir, azalır ve hattâ kaybolur gider. Zîrâ onu hiç-bir acı,
zulüm ve mazlûmiyet rahatsız etmemeye başlar ve kişi böylelikle bencilleşir. Atasoy
Müftüoğlu: “Her müslümanın, her türlü bencilliğin bir putperestlik olduğunu
bilmesi gerekir” der.
İslâm “isar”ı (kardeşi için
kendini fedâ etme) tavsiye eder. Modernizm ise oportünizm (bencillik) tavsiyesi
yapar. Bu nedenle benciller çok fırsatçıdırlar. Başkaları “uyanmadan” fırsatı
kaçırmamaya çalışırlar. Bu, müslümana aslâ yakışmayacak bir şeydir. Zîrâ İslâm,
gerçek bir kardeşlik oluşturmak için gelmiştir. Böyle bir kardeşlikte bir
kimsenin, kardeşinin farkında olmadığı bir fırsatı bencilce kollaması kabûl
edilebilir bir şey olamaz.
Benciller Kur’ân’ı “idrâk”
edemezler. Âyetlerin ne dediğini anlasalar bile, onu uygulamaya koyamayacakları
için bir idrâk oluşmaz. Zîrâ Kur’ân’ı idrâk etmek, onu uygulamakla olabilir
ancak. Şimdi benciller şu âyeti nasıl idrâk edecekler yâni hayatta nasıl
görünür kılacaklar?:
“Kendilerinden önce o yurdu (Medîne’yi) hazırlayıp
îmânı (gönüllerine) yerleştirenler ise, hicret edenleri severler ve onlara
verilen şeylerden dolayı içlerinde bir ihtiyaç (arzusu) duymazlar. Kendilerinde
bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile (kardeşlerini) öz nefislerine tercih ederler. Kim
nefsinin ‘cimri ve bencil tutkularından’ korunmuşsa, işte onlar felâh
(kurtuluş) bulanlardır” (Haşr 9).
Âyette, “kardeşini kendine
tercih etmek”ten bahsediliyor. İşte benciller için bu bir felâkettir. İsterse
bu kardeşler, öz kardeşleri olsun yine de benciller için fark etmez. Bunu aslâ
yapamazlar ve bencillikten vazgeçemezler. Benciller daha zekatlarını hem de
sahabenin “cimrinin zekatı” dedikleri oranı yâni 40/1’i bile veremiyorlarken,
nasıl infakta bulunacaklar?. Çünkü infâk, kişinin değerli gördüğü, sevdiği
şeylerden olmalıdır. Açıkçası infak, acıtıcıdır:
“Sevdiğiniz şeylerden infâk edinceye kadar aslâ iyiliğe
eremezsiniz. Her ne infâk ederseniz, şüphesiz Allah onu bilir” (Âl-i İmran 92).
Peki bencillik yapmanın
meşrû olduğu yerler de var mıdır?. Bâzen olabilir. Meselâ bilgiye ve bilince
ulaşmak için okumak çok önemlidir. Hem de bu okuma yoğun bir okuma olmalıdır.
Bu nedenle de okumak için “bencil zamanlar” zarûridir.
Sevgiler de bencilleşti.
Özverili sevgiler yok oldu. Zâten sevgiler de, “aşk”a dönüştü ve maddiyatla ve
cinsellikle alâkalı oldu. Aşk aslında bencildir. Oysa gerçek sevgi bencil
olamaz. Modern zamanda aşırı öne çıkarılan sevgi, bencil bir sevgidir. Bu
nedenle de sağlam olmuyor. Ölene kadar sürecek olan “sevgi”ler, bedeli ödenen
sevgilerdir. Benciller ise bedeli olan şeyi sevmezler. Çünkü bedel, benliğe
(ego) zarar vericidir.
Okullar, çocukların
bencilliğe göre formatlandığı yerlerdir. Modern okullar, çocukların-gençlerin
hem kibir kazanması hem de bencilleşmesi için ideâl yerlerdir. Evet; benciller
aynı-zamanda kibirlidirler.
Bencillik ile haz bir-arada
olabilse de mutlulukla bencillik birbirinin zıddıdır. Çünkü bir mü’minin
gerçekten mutlu olabilmesi için, tüm Dünyâ’nın genel bir mutluluğa ulaşması
gerekir. Bu, bencilliğin kökünü kazımak demektir. O hâlde benciller tüm
Dünyânın iyiliğini isteyemezler. Richard Cumberland:
“Özgeci eğilimler bize haz da verirler, dolayısıyla
kendi mutluluğumuzun da kaynağıdırlar. Benciliğe (egoizm) dayanan bir mutluluk
sürekli olamaz, çünkü insan, ancak evren ve toplum ile uyum hâlinde yaşamasıyla
mutlu olabilir” der.
Bâzıları da bencillikten
kurtulmanın imkânsızlığından bahsederler. Tabî ki oturdukları yerden yaparlar
bunu. Lamettrie; “Altruist=özgeci=başkasına yararlı olmaya çalışma”yı bile
bencillik olarak görüyor ve buna “bencilliğin incelmiş bir formu” diyor. Tabi meselâ
başkası için, toplum için hayâtı fedâ etmeyi göze almanın nasıl bir bencillik
olduğunu hesâba katmıyor. Canlarla ve mallarla Allah yolunda olmak nasıl bir
bencillik olabilir ki?. Allah için, işgâl edilmek istenen vatan için, insanlık
için yada birini kurtarmak için hayâtı riske atmanın nasıl bir bencillik
olduğunu söyleyemiyor. Çünkü kendisi de bencildir ve bu tür fedâkârlıklarda
bulunabilecek biri değildir.
İnsanın (hâşâ) Allah
olduğunu söylemek, egonun/bencilliğin zirvesidir. Narsizmin zirveleşmesidir. Bunu
hiç çekinmeden söyleyebilen tasavvufçular, kendilerini o kadar sever ve önemser
ki, sonunda kendini Allah îlan eder. Bu, bencilliğe zirve yaptırmak demektir.
Bencillik, biriktirmekle
bire-bir alâkalıdır. Bencil olup da biriktirmeyen yoktur. İşte bunu kaldırmak
isteyen Kur’ân’da biriktirmek şu şekilde kınanır:
“Ey îman edenler!. Hahamların ve râhiplerin bir-çoğu,
insanların mallarını hem haksızlıkla yer, hem de Allah yolundan alıkoyarlar.
Altını ve gümüşü biriktirip de Allah yolunda harcamayanları acı bir azâbın
beklediğini haber ver. O gün biriktirip yığdıkları ateşte kızartılacak ve
alınları, böğürleri ve sırtları onlarla dağlanacak. İşte bu bencilce biriktirip
yığdıklarınız; haydi tadın bakalım denecek” (Tevbe 34).
Bencillik eğer tâmir
edilmezse -ki bunun tâmiri “sevdiklerinden vermek”le olur ancak-, bencillik
zamanla “egomania=aşırı bencillik”e döner. Egomania, “manyakça kendini beğenmişlik,
kendine hayranlık” demektir.
Mîmâri ahlâkı da belirler.
Modern kentlerdeki dâirelerde sıcak bir ortam yoktur ve herkes bir kenara
çekilir ve kendi bencil hayâtını yaşar. Çekirdek âileye ve bireyciliğe uygun
olan modern mîmâri çekirdek-âile yapısını ve bireyselliği ortaya çıkardığından
dolayı, toplumun genelinde bir bencillik ve umursamazlık vardır. Böyle
toplumlarda “emr-i bil mâruf ve nehyi anil münker” yapılamaz. “Sana ne” ve
“bana ne” sözleri ayyuka çıkar modern
kentlerde. İslâm’da ise bu sözler geçersizdir.
Varlık içinde “egoist”
anlamında sâdece insan bencildir. İnsandan gayrı tüm varlık ise, mikrodan
makroya tam bir birlik ve dayanışma içindedirler.
Evet; bencillik bir çeşit
hastalıktır ve bir mü’minin bencil olması kabûl edilemez. Bencilliğin
pan-zehiri ise, kişinin en çok değer verdiği, en çok sevdiği şeylerden infâk
etmesiyle olabilir ancak.
En doğrusunu sadece Allah
bilir.
Hârûn
Görmüş
Eylül 2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder