“Kullarıma, sözün en güzel olanını söylemelerini
söyle. Çünkü şeytan aralarını açıp bozmaktadır. Şüphesiz şeytan insanın açıkça
bir düşmanıdır” (İsrâ 53).
Âyette; “sözün en güzel
olanını söyle” cümlesinden sâdece “dil ile söylemek” mi anlaşılmalıdır, yoksa;
“yazmak da bir söyleme şeklidir” diyerek, âyeti “kullarıma, sözün en güzel
olanını yazmalarını söyle” şeklinde de anlayabilir miyiz?. Yazmak da bir söyle
şekli olduğundan dolayı, ikinci anlam da geçerlidir. Ne de olsa “konuşma engelliler”,
söylemeyi ya yazarak yada işâret ile yapmak zorundadırlar. Söylemeyi sesli
olarak yapamadıkları için, yazarak yada işâret ile de söyleme yapabilirler.
Buna göre, “yazmak da bir söyleme şeklidir” diyebiliriz.
Peki başlıktaki cümleden ne
anlıyorsunuz?. Bu cümleden; “yüze yüze balık gibi oldum” anlamında “balık
haline gelmek” mi; yoksa, “toptan balık satılan yer” olarak “balık haline
gelmek” mi?. Şimdi bu cümleyi; a, e, i, u gibi sesli harflerin üzerine şapka
(^) işâreti koymadan ve cümleyi oluşturan iki kelimeyi “hızlı okutmak” için
araya tire (-) gibi işâret koymadan nasıl anlayacağız?. Açıkçası yazı-dili, tam
da “konuşma dili” gibi yazılmadığında, kelime ve cümle ya yanlış anlaşılıyor
yada akıcı bir okuma yapılamıyor ve metin yada kelime, tekrar okunmak zorunda
kalıyor.
Şimdi, başlıktaki cümlenin
iki anlamını da ortaya koymak için şu şekilde yazılması gerektiğini
düşünüyoruz..
1-“Yüze yüze balık gibi
olmak” anlamı: Cümlenin bu anlamı vermesi için; “balık hâline gelmek” şeklinde
yazılması gerekir. Burada “hâline” kelimesinin üzerine “şapka işâreti” (^)
koyulduğunda, “o şey gibi olmak” anlamı ortaya çıkar ve okumadaki akıcılık
kaybolmaz. Aksi-hâlde iki anlama da gelen metnin hangisinden bahsettiğini
anlamak için ikinci, hattâ üçüncü-dördüncü okuma yapılması gerekeceğinden
dolayı hem zaman kaybı yaşanacak ve hem de okumaya odaklanma bozulacağından dolayı
anlama zorlaşacaktır. O hâlle, artık “şapka” işâretinin kullanılmadığı bir Türkçe’de
okuma ve anlama zorlaşacaktır.
2-“Balık satılan yere gelmek”
anlamı: Cümlenin bu anlamı vermesi için; “balık-haline gelmek” şeklinde
yazılması gerekir. Burada kullanılan tire (-), iki ayrı kelimeyi hızlı okumayı
sağlıyor ve böylece hızlı okununca anlam kolayca kavranıyor. İki kelimeyi hızlı
okutacak olan işâret olarak “tire işâreti” uygundur. Zâten zıt kelimeleri
yazarken tire işâreti kullanılır ve bu işâret iki farklı kelimeyi hızlı okutur.
Meselâ “doğru-yanlış” yazarken “doğru” ve “yanlış” kelimeleri ayrı-ayrı
yazıldığında, “doğrunun yanlış olduğu” gibi bir anlam bile ortaya çıkabilir. Bu
nedenle de araya bir tire konarak “doğru-yanlış” olarak hızlıca okunabilir.
İşte burada cümle, “balık-hali” olarak yazıldığında ve tire işâreti cümleyi hızlı
okuttuğunda, cümle “balık-hali” olarak hemen okunup anlaşılabilir ve doğru anlam
ânında kavranabilir.
“İyi de imlâ kurallarında
böyle bir kural yok ki” diyorlar. Türkçe imlâ kılavuzu târih boyunca en az 20
kere değiştirildi. İmlâ kılavuzunu koyanlar da sonuçta bir insan ve insanlar
bunu düşünememiş olabilir yada sorunu nasıl aşacaklarını bilememiş olabilirler.
Burada okumayı kolaylaştırmak ve akıcı hâle getirmek için “şapka” ve “tire”
işâretlerinin bolca kullanılmasının faydalı olacağından bahsediyorum. “Şapka
işâretini ve tireyi ve hattâ tırnak işâretlerini bolca kullanmak, okumayı ve
anlamayı kolaylaştırıp akıcı hâle getiriyor” diyorum.
Bu kolaylaştırma için
kullanılması gereken işâretler bâzı kelimelerde mutlakâ uygulanmalıdır. Meselâ,
“hiçbiri” derken “hiç-biri” olarak, “birçok” derken “bir-çok” gibi. Bunlar,
konuşma dili gibi olması için tire işâretiyle ayrılması gerektiğini
düşünüyorum. Bu, birleşik kelimelerin çoğunda yapılmalıdır. Zîrâ iki ayrı kelime
vardır ve iki ayrı kelime bileşik olarak yazıldığında farklı ve anlamsız
anlamlar verebiliyor. Çekyat, Uyurgezer, Gelgit, Biçerdöver, Basımevi,
Bilirkişi, Toplumbilim, gökbilim gibi kelimeler, kelimenin aslında iki ayrı
kelimeden oluştuğunu göstermesi açısından tire ile ayrılmalıdır. Yine, bâzen de
iki ayrı kelimeden oluşan ayrı yazılan kelimeler de vardır ki bunlar da tire işâreti
ile birleştirilmelidir ki aradaki boşluk, cümlenin yapısına göre farklı bir
anlam ortaya çıkarmasın ve okurken metnin akışını bozmasın. Meselâ “bilim adamı”,
“ev kirası”, “ön kabûl”, “bakış açısı” vs. gibi. Bunlar uzun cümle içinde ayrı
yazıldığında okumanın akışını bozabiliyor. Bu nedenle “tire” işâretiyle
birleştirilmelidir.
“Âlimler peygamberlerin vârisleridir”
sözünü yazarken, “vâris” kelimesine “şapkalı a” konulmadığında ve “varis”
olarak yazıldığında cümleden ne anlaşılır?. Çoğu insan için cümle tanıdık
olduğundan ne anlama geldiği bilinir fakat cümleyi hiç tanımayanlar ve “vâris”
kelimesinin ne oldupğunu bilmeyenler cümleden; “âlimler peygamberlerin
varisleridir” yâni “peygamberlerin misyonuna çomak sokan, tıkayan kişilerdir”
anlamı da verebilirler. Çünkü varis, bir tıkanma işâretidir.
Bu önerme, okumayan insanlar
için çok da önemli olmayabilir fakat “sıkı okuyucular” ve benim gibi yazım ve
imlâ hatâlarına gıcık olanlar için sorun oluyor. Çünkü metnin akıcılığı bozuluyor
ve anlamak zorlaşıyor. Meselâ “bilim adamı”, tire kullanılarak “bilim-adamı”
şeklinde yazılmalı ve hızlı okunmalıdır ki metin daha kolay anlaşılabilsin.
Örnek verirsek; “bilim adamı gözler” cümlesinde söylenmek istenen nedir?. Metinden;
“bilimin adamı gözlediği” mi, yoksa “bilim adamının gözlem yaptığı” mı
anlaşılacaktır. Yine, “kedi balığı pişirdi” cümlesinden, meselâ, bir çizgi filimde,
“kedinin balığı pişirdiğini” mi, yoksa “kedi balığı denilen balık türünün
pişirildiğinden” mi bahsedildiğini anlamak için mutlakâ “tire işâreti” kullanılmalıdır.
Çünkü öyle bir cümle oluyor ki bazen, ilk okumada anlaşılmadığından dolayı
yeniden cümleye dönmek gerekiyor ve okumanın akışı bozuluyor. Hâlbuki “bilim-adamı
gözler” dendiğinde, “bilim-adamının gözlem yaptığı” gibi tek bir anlam çıkmak
zorundadır. Tek bir tire işâreti, cümleyi kolay anlaşılır yapar.
“Türkçe imlâ kılavuzu en az
20 kere değişmiştir” demiştik. “Ya da” olarak yazılması gerektiğini söylenen
bir kelime vardır bilindiği gibi. Fakat yada kelimesi niçin “ya da” olarak
yazılmalıdır?. Buna; “de-da eklerinin ayrı yazılması gerektiği için” diyorlar.
Fakat Arapça’da “yada” anlamına gelen “veyâ”yı niçin ayrı olarak “ve yâ” olarak
yazmıyoruz o zaman?. Bu-arada veyâ “veyâ” olarak yazılmalıdır. Çünkü konuşma
dilinde “veyâ”yı şapkasız ‘a’ kullanarak “veya” olarak hızlıca değil de, “veyâ”
şeklinde, şapkalı ‘a’ kullanarak ve uzatarak söyleriz. Yine, “yada”nın bitişik
yazılmasını söyleyenler de vardır ki bunların en ünlüsü, Türk dilinin en büyük
yazarlarından biri olan Aziz Nesin’dir. Bu bağlamda Önder Karaçay, “Yada
Bitişik Yazılmalıdır” başlıklı yazısında, “yada”nın bitişik yazılması
gerektiğinden bahsederken şunları söyler:
“Türk Dil Kurumu bunu böyle
kabûl etmiş. “İmlâ Kılavuzu”na koymuş; artık bunun tartışması olmaz , bu
böyledir, bunu böyle kabûl etmek gerekir” diyorsanız, “tamam siz o kadarsınız”
demektir. Aziz Nesin, Türk Dili’nin en büyük yazarlarından biri olduğu gibi,
aynı-zamanda büyük bir dilcidir. Türk Dili üzerinde düşünmüştür, tartışmıştır,
açıklamalar yapmıştır. Bunun da kendince gerekçeleri vardır. O da (yada)nın
bitişik yazılmasını savunur ve bunu bütün yazılarında gösterir.
Türkçe’de (yada) niçin
bitişik yazılmalıdır?. Ben de
açıkça bu savı güdüyorum. “Yada” bitişik
yazılmalıdır, çünkü: Şimdi biraz dünya dillerine bakacak olursak.. Bütün dünyâ-dillerine
baktığımız zaman bu anlama gelen sözcükler: İngilizce (or); Fransızca (ou);
Almanca(oder)… Her zaman bitişik
yazılır, söylenir. Bütün dünyâ-dillerinde de hemen-hemen bu böyledir. Gelelim
(yada) nın Arapçasına; (veyâ)’yı yazarken, okurken niçin ayrı yazmıyoruz (ve
yâ) demiyoruz…!?
Bir de, imlâ kuralı hatâlarını
çok fazla eleştiren “ekşi sözlük” adlı bir site var ki, aslında bu sitenin
bizzat kendisi imlâ kâtilidir. Çünkü düzgün bir imlâ ile yazı yazmaya bile izin
vermiyor. İmlâ katlinin zorunlu olduğu bir sitede imlâ hatâlarını
tartışmıyorlar mı.. insanın kafasını taşlara vurası geliyor. Sen ilk önce
yazdıklarını doğru-düzgün yaz da ondan sonra eleştiri yap. “Boklu sidikliye
mânâ bulurmuş” derler ya, işte o türden. Kendi eğriliğine bakmayan “develer”,
anlam veremedikleri imlâ kullanışlarını dillerine doluyorlar.
Evet; sorun, okumanın akışını
ve dolayısı ile anlamını bozan kelime ve cümlelere “şapka”, “tire” ve “tırnak işâretleri”nin
bolca konulması meselesidir. Mesele, bu imlâ kurallarının, metne Osmanlı-Arapça-İslâm
anlamları vermesinden rahatsız olanlar tarafında kaldırılan bu işâretlerin
bolca kullanılıp-kullanılması meselesidir. Biz mutlakâ bu işâretlerin kullanılmasından
yanayız.
En doğrusunu sâdece Allah
bilir.
Hârûn
Görmüş
Eylül 2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder