27 Temmuz 2024 Cumartesi

Şeytanın Görevi

 

“Sana sonsuzluk ağacını ve yok olmayacak bir mülkü haber vereyim mi?” (Tâ-hâ 120).

 

Şeytan, insanı kandırmaya işte bu sözle başladı. Âdem’den bêri tüm insanları değişik oyunlarla mülk ve sonsuzluk söylemleriyle ile kandırmaya devâm ediyor. Bu yüzden insanlar târih boyunca şeytan, nefs ve tâğutlar tarafından “arzularından ve ihtiraslarından” yakalanmışlar ve vurulmuşlardır.

 

Şeytan insan yüzünden makâmından kovulmuş olan bir varlık olduğu için insan düşman olmuştur. Allah Âdem’i kendisinden üstün tuttuğu için, kendisince -güyâ- Âdem’in yâni insanın, Allah’ın güvendiği gibi bir varlık olmadığını kanıtlamaya çalışmaktadır. Bu-bağlamda da insana her yönden saldırmakta ve onu Allah’tan uzaklaştırmakta ve koparmaya çalışmaktadır. Sünnetullah, imtihan ve insanın, nefsine çok düşkün olması nedeniyle de şeytan işinde başarılı olmaktadır. Şeytan kovuldu gün şöyle demişti: 

 

“Sonra muhakkak onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Onların çoğunu şükredici bulmayacaksın” (A’raf 17).

 

İşte şeytanın görevi budur, insanı şükreden bir kul olmaktan uzaklaştırmak ve koparmak. Çünkü Allah’a, âhirete ve gayba îmandan anlık bir gaflette bile şeytan, insanı tuzaklara düşürebilmekte ve sapmasına neden olmaktadır. Bunun önüne sâdece bilgilenmeyle geçemezsiniz. Çünkü ne kadar çabalarsanız-çabalayın, şeytan kadar bilgili olamazsınız. Âdem, şeytandan “secde etmekle” üstün oldu. Şeytan secde etmediği için “şeytan” oldu. Secde etmemek şeytandandır. O-hâlde şeytanın tuzaklarından ve ayartmalarından korunmanın ve kurtulmanın yolu secde ederek Allah’a yakın durmaktır. Çünkü secdesizlik insanı Allah’tan uzaklaştırmakta ve koparmaktadır. Secde, Allah karşısında haddini bilmenin zirvesidir. Secde, kibirsizliğin kemâlidir. Haddini bilen ve kibirden uzak olan insana şeytan hiçbir şey yapamaz.

 

Şeytan, insanı Allah’a bağlayan dîne karşı, insanı Allah’tan uzaklaştıran akla ve mantığa uygun olan yeni bir din ortaya koyar ve Allah’ın murâdı budur diyerek insanları bâtıl dîne dâvet eder. Bu yeni din elbette mevcuda ve güncel olan uygun olan bir din olduğu için insanlara câzip gelir. Meselâ şeytan, Kur’ân’ı kendi iç-dinamiği ve Sünnet ile değil de modern-bilim ile yorumlamak akımını başlatmıştır ve insanlar da, nefsin güdümündeki akla uygun olan bu akıma kapılmıştır.Kur’ân’ı; moderniteye, nefse ve çıkara uydurmak için yorumlamaya bir başladınız mı, şeytan en büyük destekçiniz olur.

 

Şeytan “kale”yi içten yıkmaya uğraşır. Bu-bağlamda işe, “en küçük toplumsal yapı” olan evlerden başlar ve âileleri dağıtır. Evlenmenin çeşitli sapkınlıklar nedeniyle zorlaşması ama boşanmaların sayısının çok artması, şeytanın bu plânında çok başarılı olduğunu gösterir.

 

Şeytan’ı “şeytan” yapan şey, mâzeret üretmesiydi. Şeytanın görevinden biri de insanları mâzeretler ile kandırmak ve yoldan çıkarmaktır. Mâzeretler hiç bitmez ve yapılması gereken şey hep arkaya atılır. Şeytan’ın ayartması, insanın vereceği tâvize bağlıdır. Çünkü şeytan insanı hep tâvizlerle ayartır. İnsanı ayartmaya, vereceği tek bir tâvizden başlar.

 

Şeytan görevini yerine getirmek için tüm bu yaptıklarını tabî ki dostları sâyesinde yapar. Şeytanın da havârileri yâni yardımcıları vardır. Bu nedenle şeytan, özellikle havârileri vâsıtasıyla vahyî esasları sulandırma, hakkı bâtıl, bâtılı da hak olarak gösterme mücâdelesini târihin her devrinde mütemâdiyen uygulamış ve ne yazık ki bunda da büyük ölçüde başarılı olmuştur:

 

“…Gerçekten şeytanlar, sizinle mücâdele etmeleri için kendi dostlarına gizli-çağrılarda bulunurlar. Onlara itaat ederseniz şüphesiz siz de müşriklersiniz” (En-âm 121).

Bir yazıda şeytanın görevi hakkında şunlar söylenir:

 

“Yaratıldığı ilk günden kıyâmet gününe kadar insanoğluna düşmanlık yapmayı, onu doğru yoldan saptırarak ebedî hüsrâna uğratmayı kendisine tek-görev edinen şeytanın bu yoldaki en büyük silahı; sahih İslâm inancını, insanların fehminde Allah’ın beyân ettiği şekliyle anlaşılamaması ve böylece pratik hayatta yerini bulamaması adına bozmaya çalışmaktır. Sûret-i haktan görünerek insanoğlunu yoldan çıkarma metodu şeytanın târih boyunca gerçekten ciddî anlamda başarı sağladığı metotlardan birisidir. Sâdece Resûlullah (sav)’in vefâtından sonra günümüze kadar geçen süreç içerisinde kendisini İslâm’a nispet etmekle birlikte şirk, küfür ve bid’at içerisinde olan fırkaların sayısına baktığımız zaman şeytanın bu alanda ne denli büyük bir başarı sağladığı âşikâr olarak görülmektedir:

 

“Beni azdırmanın karşılığı olarak yemin ederim ki, ben de onları saptırmak için senin dosdoğru yolun üzerine elbette oturacağım. Sonra onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım” (7 A’raf 16-17).

 

Şeytan’ın insanoğlunu yoldan çıkarma adına kullandığı en tehlikeli metotlardan birisi; insanoğluna sağdan (sûret-i haktan) yaklaşarak, hakkı bâtıl, bâtılı ise hak olarak göstermek sûretiyle onu yoldan çıkarmasıdır. ‘Allah sizden bu şekilde hareket etmenizi istiyor’ diyerek onlara Allah’ın emretmediklerini teşrî etmek ve ‘Allah size bunları yasaklamıştır’ diyerek de Allah’ın emirlerini hükümsüz kılmakla mümkündür”.

 

Şeytan günümüzde insanları en çok; “Allah’ın indirdikleri ile hükmetmek önemli bir husus değildir. Hükmedilmese de olur. Beşerî nizamların hükümleri Allah’ın hükümlerinden daha iyidir. Allah’ın kitabının devri artık bitmiştir. İnsanlara hâkim olması gereken tek sistem beşerin getirmiş olduğu sistemdir” şeklindeki sözlerle aldatmaktadır. Aklı, mantığı, bilimi, teknolojiyi ve maddeyi ilahlaştırmış olan insan için bu sözler çok etkili olmaktadır. Zîrâ modern insan Allah, âhiret, gayb, Kur’ân, Sünnet ve İslâm düşüncesinden olabildiğince uzaklaşmış ve kopmuştur. 

 

Allah’ın açık emrine rağmen mantığa başvurmak şeytandandır. Îmânın denetiminde olmayan akıl, “şeytanın oyuncağı” hâline gelir.

 

Modernizm, şeytanın; “onları her yönden saptıracağım” sözünü tezâhür ettiren ve hâkim kılan uygarlığın adıdır.

 

Modern müslümanlar da dâhil insanlar, “Allah’ı râzı etme”yi bırakıp, “şeytanın gönlünü yapma”nın peşine düşmüşlerdir. Bu nedenle şeytan modernizm ile birlikte, târihte hiç olmadığı oranda güçlü bir hâkimiyet kurmuştur. Modern insanlar ve müslümanlar, birbirleriyle ile savaştıkları kadar şeytan ve tâğutlar ile savaşsalardı şeytan karşısında böylesi,ne küçük düşmezlerdi, böyle rezil bir durumda olmazlardı.

 

Müslümanların sorunu, şeytan taşlamayı yapmamak ve terk etmektir. Her türlü çirkef, şeytanı taşlamamanın eseridir. Biz şeytanı taşlamadığımız için şeytan bizi taşlamakta ve başlarımızı yarıp durmaktadır.

 

Şeytan, insanı ayartma noktasında “yapacağım” dediğini yapıyor, sözde kalmıyor. Fakat insan, şeytana karşı yapması gerekeni yapmıyor yada yeterince yapmıyor.

 

Gayri-İslâmî sistemlerde iktidarlar “düşman”sız yapamazlar. İslâm’da ise ebedî düşman “şeytan”dır. Allah bu nednele şeytana düşman olmayı emreder:

 

Ey âdem-oğulları, ben size and vermedim mi ki: Şeytana kulluk etmeyin, çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır” (Yâsîn 60).

 

Gerçek şu ki, şeytan sizin düşmanınızdır, öyleyse siz de onu düşman edînin. O, kendi grubunu, ancak çılgınca yanan ateşin halkından olmaya çağırır” (Fâtır 6).

 

Yapmanız gerekip de yapmadığınız her-şey, hayatta şeytana alan açar. Bir de bakmışsınız ki kendinizin sandığınız alanlar bile şeytana âit olmuş.

 

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

 

Hârûn Görmüş

Temmuz 2024

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder