27 Temmuz 2024 Cumartesi

Özgürlük ve Serbestlik

 

“İnsan, ‘kendi başına ve sorumsuz’ bırakılacağını mı sanıyor?” (Kıyâmet 36).

 

Allah’a tam bir teslîmiyetle teslim olarak O’nun kulu olmadıkça gerçek anlamda özgür olamazsınız. Hakîki özgürlük, “sâdece Allah’a kul olmak”tan geçer. Sâdece Allah’a kul olmayanlar, Allah’tan başka her-şeye kul-köle olarak başta şeytan, nefs ve tâğutlar olmak üzere her-şeyin esîri olurlar. İnsanın özgürleşmesi, sâdece Allah’a bağlanarak rûhunun-zihninin özgürleşmesi değilse, “nefsinin özgürleşmesi”dir.

 

Gerçek özgürlük, ibâdet etmekle açığa çıkar; “sâdece Allah’a ibâdet” etmekle. Çünkü “sâdece Allah’a ibâdet” etmek, başka şeylere ibâdetten koruduğu için kişiyi özgür kılar. Bu bağlamda; “Ben insanları ve cinleri ‘sâdece Bana’ ibâdet etsinler (ki özgür olsunlar) diye yarattım” (Zâriyât 56) der Allah. Nefsten, tâğuttan, seküler-liberâl-kapitâlist sistemden zihnen ve kâlben kurtulup özgürleşmedikçe Allah’a hakkıyla kul olunamaz. Modern insanın ve müslümanların sorunu budur.

 

Modernizmin bahsettiği özgürlük ise, “dîne karşı özgürlük”tür. Din’den özgür kalan modern insan alabildiğine serbest hâle gelmiş ve artık şeytana ve nefse keserek şeytan ve nefsin esîri olmuştur. Çünkü modern anlamdaki “özgürlük” çoğaldıkça insanın esâreti artıyor. Zîrâ modern özgürlük telâkkisi, “ilâhi olan”ın güdümünden çıkıp, “bedenî-nefsî olan”ın güdümüne girmek demektir.

 

İnsanın “özgür irâdesi” vardır ama “sonsuz irâdesi” yoktur. Özgür irâdemiz ise, hem o kadar da özgür değildir, hem de sonsuz değildir.

 

Modernizm, “köleler”in özgürlükten bahsettiği sistemin adıdır. Modernizm; “şehvetin kölesi” olmaya serbest cinselliğe “özgürlük” diyor. Hâlbuki bu, âdi bir köleliktir. İnsanlık târihinin en büyük yanlışı-günahı-felâketi, liberâlizm adına “insanı sınırsızca serbest bırakmak” olmuştur. Görünen odur ki modern insan, “serbestlik” (liberâlizm) denen sapıklığa, sonunda acı azâbı görene kadar îman etmeye devâm edecektir.

 

Özgürlük “serbestlik” olarak anlaşılmaya başlandı. Böyle olduğu için “ben özgürüm, her-şeyi serbestçe yapabilirim, beni hiç-bir şey sınırlayamaz” sözleri çoğaldı. Oysa özgürlük serbestlik demek değildir. Maddî çıkarlarımıza uygun olsa bile bâzı şeyleri sırf “yanlış olduğu için” reddedebilmektir özgürlük. Vicdânın sesini duyup patrona, topluma, devlete kafa tutabilmektir. İşkence yapması emredilen bir polis, âmirine ve kânunlara direnebilirse özgürdür. Çünkü devlet serbest takılıyor. Meselâ evlerimizi ve telefonlarımızı dinlemekte kendini serbest görüyor. İnsanlar da bu nedenle kendilerini serbest görüyorlar ve her-şeyi yapabileceklerini düşünüyorlar. Meselâ çevreyi kirletmekte serbest davranıyorlar. Silah üreten firmaların hisse senetlerini satın alıp savaşlara ortak olmayı sorun olarak görmüyorlar.

 

Özgürlük insana, serbestlik ise hayvana uygundur. Hayvanlaşan insan hayvanlar gibi serbest olmak istiyor. Her-şeyi serbestçe yemek-içmek istiyor, her-yeri gezmek ve serbestçe çiftleşmek istiyor. İnsanı belli bir sınırda “özgür” yapan, özgür irâdesidir. İnsanı hayvandan ve makinelerden ayıran şey budur. Fakat işler karıştı ve hayvânî bir özellik olan serbestlik ile insana has olan özgürlük birbirine karıştı.

 

Bir insan için özgürlük “canının her istediğini yapmak değil”, daha “yüce” değerler uğruna “alçak” değerlerden vaz geçebilmek olmalıdır. Soljenitsin’in deyimiyle “başkalarının mutluluğu için kendi arzularına sınır koymak…”.

 

Lâiklik, İslâm Dîni hâriç tüm dinlere özgürlük veren beşerî bir sistemdir. Lâkin İslâm Dîni esâret altına alınınca ve bu nedenle nefisler serbest hâle gelince, ortalık günaha bakmadan ve basmadan yürünemeyecek hâle gelmiştir.

 

Türkiye’de 18 yaş-altı “resmî cinsel ilişki” (yâni evlilik) suç iken; gayrı-resmî cinsel ilişki (yâni flört) serbesttir. Türkiye, "parasını verdikten sonra" her türlü günahın işlenmesinin serbest olduğu bir yer hâline gelmiştir.

 

Ahlâkın olmadığı yerde her-şey serbest olmaya başlar. Bu ekonomide de böyledir. Piyasa “serbest piyasa ekonomisi” olunca piyasa “kurtlar sofrası”na dönmüştür. Deniz-aşırı eşitsiz serbest ticâret, batı için “sömürgecilik öncesi ön-keşif” olmuştur.

 

Her-şeyin aşırısı zararlı olduğu gibi, düşüncenin aşırı özgür ve serbest olanı da zararlıdır. Aşırı ve serbest düşünce-özgürlüğü, şirk ve fesat da doğurabilir.

 

Modern insanı içten ve dıştan kuşatıp mahkûm eden şey, kendisine verilmiş olan “aşırı özgürlük”tür.

 

Modern-bilim ve teknoloji ilerlemesinin(!) bedeli, “insan özgürlüğünün kısıtlanması”dır.

 

Özü gür olmayanlar, özgür olamazlar.

 

Sapık bir fikrin özgürlüğünü savunmak da sapıklıktır.

 

Şeytan insanları aşırı özgürlük yada serbestlik denen fitneyle aldatarak Allah’ın zikrinden uzaklaştırmaktadır. Allah’ın zikrinden uzaklaşan insan, aşırı özgürlük ve serbest kalınca şeytana, nefse ve tâğuta uyması kaçınılmaz olmaktadır. Lâkin bu işin sonu hüsranla bitecektir:

 

“Şeytan onları sarıp-kuşatmıştır; böylelikle onlara Allah’ın zikrini unutturmuştur. İşte onlar, şeytanın fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz şeytanın fırkası, hüsrâna uğrayanların ta kendileridir” (Mücâdile 19).

 

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

 

Hârûn Görmüş

Temmuz 2024

 

 

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder