9 Temmuz 2024 Salı

Düşmanıyla Aynı Zihniyette Olmak

 

“Aralarında Allah’ın indirdiğiyle hükmet ve onların hevâlarına uyma!. Allah’ın sana indirdiklerinin bir kısmından seni şaşırtmamaları için diye onlardan sakın. Şâyet yüz çevirirlerse, bil ki, Allah bir kısım günahları nedeniyle onlara bir musîbeti tattırmak istemektedir. Şüphesiz, insanların çoğu fâsıklardır” (Mâide 49).

 

Bir insanın ne olduğunu, düşüncesinin, zihniyetinin ve inanışının neye göre olduğu belli eder. İnsan ya Allah’a, âhirete ve İslâm’a yada arzu, istek, hevâ ve heveslerine göre düşünür, konuşur ve edip-eyler. Bu-bağlamda insanların çoğunun İslâm-merkezli olmadığı çok açıktır.

 

İnsan İslâm-merkezli olmadığında mecbûren insan-merkezli olmak zorunda kalacağı için, düşman belledikleriyle bile bir noktada birleşmeye başlar. Bu-bağlamda meselâ Türkiye Cumhûriyeti, lâik-seküler modern zihniyete sâhip olduğu için, ülkemizi işgâl etmek isteyen ve bir-çok insanımızı öldüren, savaşıp yendiği devletlerle aynı-benzer zihniyette olduğu yada olmak istediği için, sonradan onlarla iş-birliğine gidebilmiş hattâ tüm kânun, kural, kültür, bilgi ve görgülerini aynen onlardan taklit ederek kendi bünyesine katmıştır. Bu durum kısa zamanda olumsuz sonuçlar ortaya çıkarmasına rağmen yine de savaşta yendiğimiz devletlere, ülkelere ve onların her-şeylerine meftûn, râm ve hayrân olmaya devâm edebildiler. Günümüzdeki ahlâken yozlaşan yeni nesil işte bu zihniyetin bir sonucudur.

 

Yine; AKP-FETÖ çekişmesinde de insanların zannettiğinin aksine, Allah’ın iki taraftan da râzı olmadığı ve onlara ağır bir tokat indirdiğini gördük ve aslında uzun zamandır Allah’ın tokadını yemekte olduklarını fark ettik. Zâten sürecin kendisinin Allah’ın bir tokadı olduğunu anladık. Fakat buna rağmen iki taraftan birileri yedikleri tokadın “Allah’ın tokadı” olduğunu göremedi ve anlayamadı da düşmanının tarafa geçebildi. AKP-FETÖ çatışmasında, içlerinde bir-çok FETÖ-severin de olduğu insanlardan bâzıları yediği tokattan ders çıkarıp Allah’a ve vahye döneceklerine, yeni bir tokat yemeleri kaçınılmaz olan farklı yerlere kaydı. Hattâ birileri bu seçimi daha da ileriye (daha doğrusu geriye taşımış) ve muhâfazakâr dindarlıktan yada muhâfazakâr siyâsetten Atatürkçü lâikliğe geçmişlerdir. Bir zamanlar bağlı oldukları cemaatleri İslâm’dan zanneden bu insanlar, bağlı oldukları -sözde- “dînî yol” dedikleri fakat “aslında çıkar grupları olanlar” yüzünden tokadı yiyince, gerçek İslâm’a, kayıtsız ve şartsız bir şekilde bağlanacaklarına, imtihandan ders çıkar(a)mayarak gidip yeniden bâtıla bağlanmışlardır. Tâ ki yeni bir tokat yiyecekleri zamâna kadar. Allah’ın tokadını yiyenler tevbe edip af dileyeceklerine, Allah’ın sünnetullah gereğince vuracağı yeni bir tokada doğru seyirtmişlerdir. Çünkü aslında tâ baştan bêri İslâm-merkezli olmadıkları ve düşmanlarıyla aynı zihniyette oldukları için, varıp dayandıkları yer düşmanlarının kucağı olmuştur. Atatürk’ün ürettiği CHP zihniyeti ile, AKP’nin ürettiği AKP zihniyeti arasında, “lîderleri-kişileri ilahlaştırmak” anlamında bir fark yoktur. Zîrâ modernizm nerede ve ne zaman olursa olsun hep aynı sonuçları üretir. Çünkü Allahsızdır ve Allahsızlık hep aynı sonuçları üretir. Zira küfür tek bir millet ve tek bir zihniyettir.

 

Tasavvur, düşünce ve söyleminizin doğru olup-olmadığının sağlaması ve testi, ancak amel-eylem ve davranışlarla yapılabilir. Son 3-5 yıl içindeki düşünceniz ve inanışınız sizi -İslâmî anlamda- doğruya mı yoksa yanlışa mı götürdü? ona bakmak gerekir. Yâni son 3-5 yıl içindeki düşünceniz ve zihniyetiniz size artı bir katkı mı yoksa eksi bir katkı mı yaptı ona bakmak gerekir. Arttınız mı eksildiniz mi? ona bakın ve ona göre tasavvur, düşünce ve söyleminizin doğru yada yanlış olduğunu anlayın.

 

Yine; günümüzde muhâfazakâr partiye yada mevcut sisteme düşman olanlar var. Fakat bu düşmanlık bilinçli bir düşmanlık değildir. Çünkü bunlar şiddetli düşmanlık yapıyor göründükleri odakların her-şeylerine düşman değillerdir. Meselâ ekonomik, siyâsi ve dînî anlamda düşman yada karşı oldukları odaklara ideoloji, askerî, millî ve dînî konuşlarda karşı olmayabiliyorlar. Hâlbuki hepsi de, şeytan, nefs,  tâğut, Dünyâ, beşer, akıl ve insan-merkezlidir. Mevcut tüm yapılanmalar ve kurumlar gayri-İslâmî olmasına rağmen, insanlar İslâm-merkezli bir düşüncenin câhili ve düşmanı oldukları için mevcut kurumlar içinde ekonomiyi, iç-işlerini ve dış-işlerini vs. eleştirip kızıyorlar ama askerî, millî ve dîni kurumlara bir şey demedikleri gibi onlara tam destek vererek kesin şekilde onlara uyuyorlar. Meselâ Kur’ân sahur-bitimi ve imsak vaktini çok açık şekilde belirlemiş olmasına rağmen, Kur’ân’a değil de, düşmanlık yaptıkları kurumlara bağlı olan Diyânet’e uyuyorlar. 

 

Batı ve batı zihniyetine sâhip olanlar, ahlâken dibe vurmuşlardır ve bunalıma düşmüşlerdir. Bu bunalımdan kurtulmak için de maddî gelişmeyi “tampon” olarak kullanmaktadırlar.

 

Kur’ân, Sünnet, bilim, akıl, mantık vs. istediğiniz delîli getirin, insanların çoğu yine de mevcut zihniyetlerine, alışık oldukları şeylere, hayâllerine, arzularına ve çıkarlarına göre hareket edeceklerdir. Bu nedenle düşmanıyla aynı zihniyette olanları bolca görmek normâldir.

 

Kur’ân’ın bir zihniyeti var. Kişi, hayâtında o zihniyet ile düşünüp, edip-eyleyen biri değilse Kur’ân’ı idrâk edemez. Bu idraksizlik ise kişiyi düşmanıyla aynı zihniyette olmaya götürür. Artık bir yerde ve bir konuda sövdüğü kişiyle yada kurumla, başka bir yerde aynı şeye alkış tutar, aynı şeyi haykırarak savunur.

 

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

 

Hârûn Görmüş

Temmuz 2024

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder