19 Temmuz 2024 Cuma

Allah’ın Cezâsı Nereden ve Nasıl Gelir?

 

“Sana iyilikten her ne gelirse Allah’tandır, kötülükten de sana ne gelirse o da kendindendir. Biz seni insanlara bir elçi olarak gönderdik; şâhid olarak Allah yeter” (Nîsâ 79).

 

Şunu hemen söyleyelim ki, âyetin de dediği gibi, Allah’tan kötülük gelmez ve hep iyilik gelir. Dolayısı ile “Allah’ın cezâsı” olarak görülen bir şey, o cezânın işleyişinin ve insana uğrayışının sistemini kuranın Allah olması nedeniyledir. Allah, “sünnetullah” denen sistemle tüm kâinatta kânunlarını, yasalarını ve kurallarını uygulamaktadır. Sünnetullah, keyfî bir işleyişle değil, kânun ve kurallara dayalı olarak ortaya çıkar ve ödül, cezâ, iyilik, kötülük vs. her-şey, sünnetullaha uygunluk yada uygunsuzluk durumunda iyilik yada kötülük olarak ortaya çıkar. Allah rahmetinden dolayı kötülüğün ortaya çıkmasına hemen izin vermez ve onu erteler. Fakat ısrarla yapılan bir yanlışın sonucu olarak ortaya çıkması da kaçınılmazdır:

 

“Size isâbet eden her musîbet, (ancak) ellerinizin kazandığı dolayısıyladır. (Allah,) Çoğunu da affeder” (Şûrâ 30).

 

Demek ki Allah’ın cezâsı olarak bilinen ve görülen şey, dışarıdan bir yererden Allah’ın kızmasının bir sonucu olarak keyfî bir şekilde “kader” bağlamında insanın başına gelen bir şey değildir. Allah’ın cezâsı insanın hattâ (hareket sâhibi oldukları için) hayvanların başına, “Allah’ın kânun ve yasaları” demek olan sünnetullahın bir sonucu olarak, o da, insanın ısrarla yaptığı yanlışların netîcesi olarak gelir.

 

Allah’ı hesâba katmayanlar, Allah’ın cezâsını da hesâba katmamaktadırlar. Sonra da “bu başımıza nereden/neden geldi” derler. “Allah’ı hesâba katmadığınız için” geldi.

 

Allah insana cezâyı suçun kendi türünden şeyle verir. Meselâ âhiret-merkezli yaşamayanlar, “Dünyâ ile cezâ”landırılırlar. Allah, İslâm’ı istemeyenleri İslâm’sız bırakarak cezâlandırır. Dîni, hayattan uzaklaştırıp vicdâna hapsedenler, “bir cezâ olarak” mutlakâ vicdansızlaşırlar ve sapıtırlar.

 

Doğu’da ve İslâm ülkelerinde savaştan kaynaklanan “zulüm nedeniyle” babasız kalan çocukların “bir cezâ olarak” karşılığı; batı’daki, “evlilik-dışı” doğumdan dolayı yâni “ahlâksızlık nedeniyle” babasız olan çocuklardır.

 

Bâzı günahların cezâsı daha Dünyâ’da iken ödenmeye başlanır. Meselâ fâizle para alanlar, fâiz ödemekle cezâlandırılırlar. Demek ki günah aynı-zamanda bir cezâdır.

 

Modernite bir “cezâ”dır. Modernizm, “tevhidî” terk-etmenin bir cezâsıdır. Modernizm, işlerini savsaklayan müslümanlara Allah’ın bir cezâsıdır. Modern yaşam-şeklinin bir sonucu olarak ortaya çıkma ihtimâli olan 3. Dünyâ Savaşı, “Allah’ın bir cezâsı” olarak ortaya çıkacaktır. Çünkü âlemlerin rabbi olan Allah’ın dînine göre yaşamamanın cezâsı ve bedeli, “kendilerini ilah etmiş olanlar”ın, arzularına, hırslarına ve çıkarlarına göre aldıkları kararlara göre yaşamak olur. Bu yaşam elbette maddî yada mânevî anlamda zor bir yaşam olacaktır.

 

Demek ki Allah’ın bize verdiği cezâlar, bizim kendi yaptıklarımızın bir sonucu olarak “sünnetullahın işlemesiyle” başımıza geliyor. Allah bir-çoğunu affediyor ve bu nedenle çoğu cezâ bizi bulmuyor ama sünnetullahın ve imtihanın bir gereği olarak ısrarla yaptığımız yanlışların kötü sonuçları mutlakâ gelip bizi buluyor.

 

Allahtan kötülük gelemeyeceğine göre kötülük nerden çıkıyor ve nasıl oluyor?. Allah iyidir, bu yüzden yarattıkları da iyidir. Fakat sünnetullahın ve imtihanın bir gereği olarak yarattıkları içinde açığa çıması zorunlu olmayan ama potansiyel olarak kötülüğe yol açabilecek şeyler vardır. Meselâ normâlde bıçak bir şeyleri kesmemiz ve farklı şeylerde bize kolaylık sağlamak için vardır ama araya nefs girdiğinde o bıçak zararlı bir âlet olur. Lâkin bu, Allah’ın bıçağı kötü ve cezâ olarak yarattığı anlamına gelmez. Çünkü normâlde bıçak, ancak  bir dikkatsizlik durumunda bize küçük zararlar verebilir ki bunu bir cezâ olarak görmeye gerek yoktur. Demek ki kötülük ve cezâ potansiyel olarak vardır, gerçek olarak değil. Bir yerlerde depo edilmiş ve insanın üstüne atılmayı bekleyen bir musîbet, kötülük ve cezâ yoktur. İnsanların zarar verecek bir potansiyeli ortaya çıkarmak için çabalaması cezayla sonuçlanıyor yada yarar verecek bir potansiyeli açığa çıkarması ödül oluyor. Çünkü Allah’tan bir kötülük ve cezâ gelmez. Başımıza gelen kötülükler ve cezâlar, sünnetullahın bir sonucu olarak ısrarla kendi ellerimizle işlediklerimizin bir sonucu olarak ortaya çıkar. Yoksa Allah’ın insanlara zulmetme ihtimâli bile yoktur:

 

“Bu, kendi ellerinizle işlediklerinizin karşılığıdır; değilse Allah’ın kullarına haksızlık yapma ihtimâli bulunmamaktadır” (Enfâl 51). Allah sâdece ödüllendirir, cezâ insanın kendi-kendisine yaptığıdır. Zâten âhirette de, Dünyâ’da yaptığı iyiliklerin ve kötülüklerin sonuçlarıyla karşılaşacaktır.   

 

“Bu, ellerinizin önden sunduklarıdır. Allah, gerçekten kullara zulmedici değildir” l-i İmran 82).

 

“(Ey insan)!; bu, senin ellerinin önden takdim ettikleridir. Şüphesiz Allah, kullar için zulmedici değildir” (Hac 10).

 

Bilinçli insanlar, başlarına gelen kötülüğü Allah’a değil de nefislerine isnât ederler:

 

“Ben nefsimi temize çıkaramam. Çünkü gerçekten nefis, -Rabbimin kendisini esirgediği dışında- var gücüyle kötülüğü emredendir. Şüphesiz, benim Rabbim, bağışlayandır, esirgeyendir” (Yûsuf 53).

 

İnsanın başına gelen tüm kötülükler, zorluklar, musîbetler ve cezâlar, hem Dünyâ’da hem de âhirette insanın kendi yaptıkları yüzünden başına gelir-gelecektir:

 

“Size isâbet eden her musîbet, (ancak) ellerinizin kazandığı dolayısıyladır. (Allah,) Çoğunu da affeder” (Şûrâ 30).

  

İyiliğin olduğu gibi kötülüğün de Allah’tan zannedilmesi, Allah’ın, ısrarla yapılan yanlışların ve kötülüklerin sonuçlarının açığa çıkmasına, bir noktadan sonra izin vermesinden dolayıdır. Kötülüğün sonuçlarının açığa çıkması için ona Allah’ın izin vermesi gerekir. Allah bu yanlış ve kötülüklere hemen izin vermez ve çoğunu da affeder ve açığa çıkmasına izin vermez ama imtihan nedeniyle ısrarla yapılan yanlışların ve kötülüklerin sonucunun açığa çıkması bir yerden sonra kaçınılmaz olur:

 

“…Onlara bir iyilik dokunsa: ‘Bu, Allah’tandır’ derler; onlara bir kötülük dokunsa: ‘Bu sendendir’ derler. De ki: ‘Tümü Allah’tandır’. Fakat, ne oluyor ki bu topluluğa, hiç-bir sözü anlamaya çalışmıyorlar?. (Nîsâ 78).

 

Fakat sonraki âyette işin kesin ve net doğrusunu tekrarlar:

 

“Sana iyilikten her ne gelirse Allah’tandır, kötülükten de sana ne gelirse o da kendindendir. Biz seni insanlara bir elçi olarak gönderdik; şâhid olarak Allah yeter” (Nîsâ 79).

 

Allah, -rahmeti nedeniyle- çoğu zaman kötülüklerin açığa çıkmasını çoğu zaman engeller. Fakat Allah’ın sürekli olarak kötülüğü engellemek için müdâhalede bulunması insanın özgür irâdesini zedeler ve imtihanın da bir anlamı kalmaz. O zaman da “Allah hiç-bir şeyi yaratmasaydı daha iyi olurdu” düşüncesi açığa çıkar. Şu da var ki, Allah bizim -hâşâ- uşağımız değildir ki sürekli olarak yanlışlarımızı düzeltmek zorunda olsun.

 

Tevbe ise, insanın yaptığı yanlışların sonucunda, kötülüğün, musîbetin yada cezânın başına gelmesinin sonunda af dilemesi içindir. Fakat bunun da bir şartı vardır ki bu şart, tevbenin geciktirilmemesidir:

 

“Allah’ın (kabûlünü) üzerine aldığı tevbe, ancak cehâlet nedeniyle kötülük yapanların, sonra hemencecik tevbe edenlerin(kidir). İşte Allah, böylelerinin tevbelerini kabûl eder. Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir. Tevbe; ne, kötülükleri yapıp-edip de onlardan birine ölüm çatınca: ‘Ben şimdi gerçekten tevbe ettim’ diyenler, ne de kâfir olarak ölenler için değil. Böyleleri için acı bir azap hazırlamışızdır” (Nîsâ 17-18).

 

Şu da var ki, insanın kendi elleri nedeniyle ortaya çıkan kötü sonuçlar da imtihanın konusudur ve Allah insanı, verdiği iyiliklerle imtihan ettiği gibi, insanın kendi yaptıkları yüzünden ortaya çıkan kötülüklerle de imtihan eder:

 

“Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz. Ancak bize döndürüleceksiniz” (Enbiyâ 35).

 

Unutmamak gerekir ki Allah Rahmân ver Rahîmdir. Bu yüzden umut kesmek yanlıştır ve tevbe edip durumunu düzeltenler Allah’ın affına uğrayacaklardır:

 

“(Benden onlara) de ki: ‘Ey kendi aleyhlerinde olmak üzere ölçüyü aşan kullarım. Allah’ın rahmetinden umut kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, esirgeyendir’. Azab size gelip çatmadan evvel, Rabbinize yönelip-dönün ve O’na teslim olun. Sonra size yardım edilmez” (Zümer 53-54).

 

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

 

Hârûn Görmüş

Temmuz 2024

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder