1 Kasım 2024 Cuma

Hırsızın Hiç Mi Suçu Yok?


“Hırsız erkek ve hırsız kadının, (çalıp) kazandıklarına bir karşılık, Allah’tan, ‘tekrarı önleyen bir cezâ’ olmak üzere ellerini kesin. Allah üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sâhibidir” (Mâide 38).

 

Nasreddin Hoca’nın, “Hırsızın Hiç Mi Suçu Yok?” fıkrası şöyledir:

 

“Adamın birisi yatsı namazını kılıp evine gelmiş ve yatmış. O mışıl-mışıl uyuya-dursun, bir hırsız pencerenin birinden evin içine dalmış. Sessizce evi dolaşıp, yükte hafif pahada ağır ne varsa yükleyip götürmüş. Adamcağız sabahleyin hanımının feryâdıyla yatağından fırlamış. Bakmış ki olan olmuş, ağlaşan hanımına teselli vermiş, onu sâkinleştirmiş. Sonra da doğruca kasaba kadısının yolunu tutmuş. Karşısına geçip kadıya olanları bir-bir anlatmış, hırsızı şikâyet etmiş. Kadı mağdur adamı dinlemiş; şöyle bir düşünmüş, uğraşmak lâzım… Başlamış sormaya: ‘Niye kilidini sağlam vurmadın; niye uyanık olmadın; malına niye sâhip çıkmadın; hırsızlık diye bir şey var bilmez misin?..’ Zavallı adam büsbütün şaşırmış. Hattâ ‘bu gidişle suçlu bulunacağım galiba..’ diye korkmaya bile başlamış. Kadı ise hâlâ soruyormuş: ‘Yatmadan önce kapıyı, pencereyi kontrol ettin mi?..’ Adamcağız böyle suçlayıcı sorular gelmeye devâm edince artık dayanamamış: “İyi ama kadı efendi”, demiş, “hırsızın hiç mi suçu yok?”.

 

Aynen bunun gibi; günümüzde ortaya çıkan ve hem fıtrata, doğala-doğaya, normâle hem de İslâm’a birebir aykırı olan tasavvur, düşünce, söylem, davranış, üretim vs.nin suçu hep eskiye, geleneğe, dîne, dindarlara, fıtratı/doğalı/normâli savunanlara, aklı kullanmamaya vs. atılıyor fakat günümüzde ortaya çıkan tüm şeytânî, nefsî ve tâğûtî kötülükleri, çirkinlikleri, pisliği, musîbetleri, adâletsizliği, eşitsizliği, haksızlığı, ahlâksızlığı, şirki, küfrü, haramı, günahı, ayıbı, suçu ve zulmü açığa çıkaran moderniteye hiç-bir şey denmiyor. İyi de modernitenin hiç mi suçu yok?!.

 

Eskiyi okuruz, biliriz ve ondan ibret alırız ve eski hatâları-yanlışları tekrarlamayız , eyvallah. Fakat eski eskide kaldı. Onların yaptıkları kendilerine, bizim yaptıklarımız ise bize âittir:

 

“Onlar, bir ümmetti, gelip geçti; onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz, onların yaptıklarından sorumlu değilsiniz” (Bakara 141).

 

Durum böyleyken; sosyâl, kültürel, toplumsal, âilevî, ekonomik, hukûkî, kânûni, askerî, siyâsî vs. alanlarda ortaya çıkan tüm yanlışlıklar ve absürtlüklerin suçunu geleneğe, eskiye ve geçmişe atmak da neyin-nesidir?. Hâlâ eskinin o bâriz yanlışlarını savunanları bir kenara bırakırsak, mevcut yanlışların ve kötülüklerin sorumlusu elbette modern insan, modern beşerî düşünce, ideoloji, üretim, idâre ve uygulamalardır. Genel bir ifâde kullanacak olursak suç “modernite”nindir.

 

Günümüzde hırsız Modernizm’dir. Zâten modernizm bir hırsızlık uygarlığıdır. En başta insanların Allah’ını, âhiret bilincini ve inancını, dînini, îmânını, kitabını, ibâdetini, takvâsını, haşyetini, güvenini, hâyâsını, sevgisini ve ahlâkını çalmıştır. Sonra da Amerika’da kızıl-derililerin, Afrika’da siyah-derililerin, uzak-doğuda ise sarı-derililerin mallarını, mülklerini, emeklerini ve hayatlarını çalmıştır. Ne yâni?; şimdi bütün bunların da suçlusu eski ve geleneksel olan mıdır?. Ne yâni?; hırsızlığa mâruz kalanlar da mı hırsızlık yapanlar gibi her türlü şerefsizliği yapsalardı ve hırsızlar gibi mi olsalardı?. Onlar gibi hırsızlık üzerinden mi kalkınsalardı?. Şu iyi bilinsin ki hırsız batı’nın kalkındığı şartlarda kalkınmak on numara şerefsizliktir.

 

Günümüzde, hırsızlıkla kalkınan ve de tüm Dünyâ’ya hâkim olan Allahsız modern ülkelerle kıyasladıklarından dolayı, hırsızlık yapmadıkları için -görece- kötü durumda kalan toplumlara ve insanlara bakarak onları eski kafalılıkla ve geleneksel olmakla suçlayan câhiller ve gevşekler ortalıkta cirit atıyor. Neredeyse, hırsızlık yapmayanları hırsızlık yapmadıkları için apaçık şekilde suçlayacaklar. İyi de hırsızların yâni modern ülkelerin/devletlerin/insanların hiç mi suçu yok?!.

 

Burada geleneğin yanlışlarını ve hurâfelerini savunmuyorum elbette ama geleneğin ve klâsik olanın, moderniteye göre daha “insanca” olduğunu savunabilirim. Ha-bire geleneğin hurâfelerini dillerine doluyorlar ve gündeme getiriyorlar. Yâ tamam; gelenekte ve eski olanda bir-çok uydurmalar, hurâfeler, saçmalıklar, zırvalıklar, absürtlükler ve kötü sonuçlara neden olmuş olan yanlışlar var. İyi de peki modernitenin ortaya çıkardığı uydurmalar, hurâfeler, saçmalıklar, zırvalıklar, absürtlükler ve kötü sonuçlara neden olmuş olan yanlışlar ne olacak?. Modernitenin ürettiği hurâfelerinden niye hiç bahsedilmiyor?. Modernitenin de hurâfeleri vardır ve bunlar insanları hem yozlaştırıyor hem de yoldan çıkarıyor. Geleneksel hurâfelerde olduğu gibi modern hurâfelerde de uçan-kaçanlar, insanları yozlaştıran ve yoldan çıkaran şeyler var.

 

Sorun hurâfelere saldırmamak değildir. Hurâfelere, uydurmalara, zırvalıklara ve yalanlara ben de karşıyım, onlarla mücâdele ediyorum ve bunu herkes de yapmalıdır elbette, bunda bir sorun yok. Fakat sorun, hurâfelerin sâdece klâsik ve geleneksel olanına saldırmak, daha da kötüsü klâsik yada geleneksel hurâfeler üzerinden (hakîkatler üzerinden değil) İslâm’a saldırılmasıdır. Peki niçin modern hurâfelere de saldırılmıyor ve modern hurâfeler gündeme getirilmiyor?. Modernizm insanları daha çocukluktan îtibâren hurâfelere boğuyor ve bu ölüme kadar da gidiyor.

 

Modern insan modern hurâfelerle büyüdü. Biz Süpermen, Tarzan, Himen, Örümcek Adam, Batman vs. bir-çok ilahlaştırılmış çizgi karakterler yâni varsayımlar ile büyüdük. Bunlarla zihinlerimiz kirletildi ve yozlaştırıldı. Çünkü bunları ilah gibi gördük. Çocukların zihinleri de; Pokemon, Sihirli Annem, Acemi Cadı, Bez Bebek, Selena vs. gibi dizilerle kirletildi. Bunlar modern hurâfelerdir. Bir plân ve proje kapsamında hazırlanmıştır. Târih boyunca modernitenin ortaya çıkardığı hurâfeler, insanlık-târihinde ortaya çıkan hurâfelerden binlerce kat daha fazla ve etkilidir. Gerçek hayatta Dünyâ’yı cehenneme çeviren modernler, çizgi-film ve diğer filmlerle ve film karakterleriyle -güyâ- Dünyâ’yı kurtarma senaryolarıyla insanların beyinlerini dumura uğratmakta ve onları bir hayâle inandırmaktadırlar. Yapamadıklarını “yaptık” gibi göstermek filmlerle çok kolay olmaktadır. Böylece insanların gelecekleri çalınmaktadır.  

 

Modern-bilimin ve teknolojinin de ürettiği hurâfeler vardır ki zâten modern-bilimin ve teknolojinin zâten kendileri hurâfedir. Modern-bilim ve teknoloji, doğaya yapılan ağır saldırının bir sonucudur. Modernizm hurâfelerle sâdece İslâm’a değil, doğaya da saldırmaktadır ve doğayı alabildiğine ifsâd etmektedir. Bu saldırı şimdi de çeşitli şekillerde insan yapılmaktadır.  

 

Bu-bağlamda spor, müzik, film, internet, çıplaklık, sigara, içki, uyuşturucu, kumar, zinâ, fâiz vs. insanları çok yoğun şekilde kontrôlüne almış olan her-şey modern hurâfelerdir. Şehvet-şöhret, siyâset-servet ve cehâlet ile ilgi olan her-şey hurâfedir.

 

Tüm suçu; Allah’a, Peygamber’e, Dîn’e, Kitab’a, İslâm’a, eskiye, eskiden olana, eski insanlara ve geleneğe atmak ama moderniteye gelince hiç ses çıkarmamak, üstelik moderniteyi “insanlığın ulaştığı ve ulaşabileceği en ileri seviye” olarak görmek, bundan dolayı da modernitenin ortaya çıkardığı maddî ve mânevî sorunlara ve pisliklere bir eleştiri getirmemek, bir îtirazda ve isyanda bulunmamak, ya on numara câhilliktir yada apaçık bir şerefsizliktir. 

 

Sürekli olarak “modern olmayan” zaman, modern olmayan şeyler ve insanlar suçlanıyor. İyi de bir hırsızlık uygarlığı olan modernitenin hiç mi suçu yok!.

 

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

 

Hârûn Görmüş

Kasım 2024

 

 

 

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder