“Hırsız erkek ve hırsız kadının, (çalıp)
kazandıklarına bir karşılık, Allah’tan, ‘tekrarı önleyen bir cezâ’ olmak üzere
ellerini kesin. Allah üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sâhibidir” (Mâide 38).
Nasreddin
Hoca’nın, “Hırsızın Hiç Mi Suçu Yok?” fıkrası şöyledir:
“Adamın
birisi yatsı namazını kılıp evine gelmiş ve yatmış. O mışıl-mışıl uyuya-dursun,
bir hırsız pencerenin birinden evin içine dalmış. Sessizce evi dolaşıp, yükte
hafif pahada ağır ne varsa yükleyip götürmüş. Adamcağız sabahleyin hanımının
feryâdıyla yatağından fırlamış. Bakmış ki olan olmuş, ağlaşan hanımına teselli
vermiş, onu sâkinleştirmiş. Sonra da doğruca kasaba kadısının yolunu tutmuş.
Karşısına geçip kadıya olanları bir-bir anlatmış, hırsızı şikâyet etmiş. Kadı
mağdur adamı dinlemiş; şöyle bir düşünmüş, uğraşmak lâzım… Başlamış sormaya: ‘Niye
kilidini sağlam vurmadın; niye uyanık olmadın; malına niye sâhip çıkmadın;
hırsızlık diye bir şey var bilmez misin?..’ Zavallı adam büsbütün şaşırmış. Hattâ
‘bu gidişle suçlu bulunacağım galiba..’ diye korkmaya bile başlamış. Kadı ise
hâlâ soruyormuş: ‘Yatmadan önce kapıyı, pencereyi kontrol ettin mi?..’ Adamcağız
böyle suçlayıcı sorular gelmeye devâm edince artık dayanamamış: “İyi ama kadı
efendi”, demiş, “hırsızın hiç mi suçu yok?”.
Aynen
bunun gibi; günümüzde ortaya çıkan ve hem fıtrata, doğala-doğaya, normâle hem
de İslâm’a birebir aykırı olan tasavvur, düşünce, söylem, davranış, üretim
vs.nin suçu hep eskiye, geleneğe, dîne, dindarlara, fıtratı/doğalı/normâli
savunanlara, aklı kullanmamaya vs. atılıyor fakat günümüzde ortaya çıkan tüm
şeytânî, nefsî ve tâğûtî kötülükleri, çirkinlikleri, pisliği, musîbetleri,
adâletsizliği, eşitsizliği, haksızlığı, ahlâksızlığı, şirki, küfrü, haramı,
günahı, ayıbı, suçu ve zulmü açığa çıkaran moderniteye hiç-bir şey denmiyor.
İyi de modernitenin hiç mi suçu yok?!.
Eskiyi
okuruz, biliriz ve ondan ibret alırız ve eski hatâları-yanlışları tekrarlamayız
, eyvallah. Fakat eski eskide kaldı. Onların yaptıkları kendilerine, bizim
yaptıklarımız ise bize âittir:
“Onlar, bir
ümmetti, gelip geçti; onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız
sizindir. Siz, onların yaptıklarından sorumlu değilsiniz” (Bakara
141).
Durum
böyleyken; sosyâl, kültürel, toplumsal, âilevî, ekonomik, hukûkî, kânûni,
askerî, siyâsî vs. alanlarda ortaya çıkan tüm yanlışlıklar ve absürtlüklerin
suçunu geleneğe, eskiye ve geçmişe atmak da neyin-nesidir?. Hâlâ eskinin o
bâriz yanlışlarını savunanları bir kenara bırakırsak, mevcut yanlışların ve
kötülüklerin sorumlusu elbette modern insan, modern beşerî düşünce, ideoloji,
üretim, idâre ve uygulamalardır. Genel bir ifâde kullanacak olursak suç
“modernite”nindir.
Günümüzde
hırsız Modernizm’dir. Zâten modernizm bir hırsızlık uygarlığıdır. En başta
insanların Allah’ını, âhiret bilincini ve inancını, dînini, îmânını, kitabını,
ibâdetini, takvâsını, haşyetini, güvenini, hâyâsını, sevgisini ve ahlâkını
çalmıştır. Sonra da Amerika’da kızıl-derililerin, Afrika’da siyah-derililerin,
uzak-doğuda ise sarı-derililerin mallarını, mülklerini, emeklerini ve
hayatlarını çalmıştır. Ne yâni?; şimdi bütün bunların da suçlusu eski ve
geleneksel olan mıdır?. Ne yâni?; hırsızlığa mâruz kalanlar da mı hırsızlık
yapanlar gibi her türlü şerefsizliği yapsalardı ve hırsızlar gibi mi
olsalardı?. Onlar gibi hırsızlık üzerinden mi kalkınsalardı?. Şu iyi bilinsin
ki hırsız batı’nın kalkındığı şartlarda kalkınmak on numara şerefsizliktir.
Günümüzde,
hırsızlıkla kalkınan ve de tüm Dünyâ’ya hâkim olan Allahsız modern ülkelerle kıyasladıklarından
dolayı, hırsızlık yapmadıkları için -görece- kötü durumda kalan toplumlara ve
insanlara bakarak onları eski kafalılıkla ve geleneksel olmakla suçlayan
câhiller ve gevşekler ortalıkta cirit atıyor. Neredeyse, hırsızlık yapmayanları
hırsızlık yapmadıkları için apaçık şekilde suçlayacaklar. İyi de hırsızların
yâni modern ülkelerin/devletlerin/insanların hiç mi suçu yok?!.
Burada
geleneğin yanlışlarını ve hurâfelerini savunmuyorum elbette ama geleneğin ve
klâsik olanın, moderniteye göre daha “insanca” olduğunu savunabilirim. Ha-bire
geleneğin hurâfelerini dillerine doluyorlar ve gündeme getiriyorlar. Yâ tamam;
gelenekte ve eski olanda bir-çok uydurmalar, hurâfeler, saçmalıklar,
zırvalıklar, absürtlükler ve kötü sonuçlara neden olmuş olan yanlışlar var. İyi
de peki modernitenin ortaya çıkardığı uydurmalar, hurâfeler, saçmalıklar,
zırvalıklar, absürtlükler ve kötü sonuçlara neden olmuş olan yanlışlar ne
olacak?. Modernitenin ürettiği hurâfelerinden niye hiç bahsedilmiyor?. Modernitenin
de hurâfeleri vardır ve bunlar insanları hem yozlaştırıyor hem de yoldan
çıkarıyor. Geleneksel hurâfelerde olduğu gibi modern hurâfelerde de
uçan-kaçanlar, insanları yozlaştıran ve yoldan çıkaran şeyler var.
Sorun hurâfelere saldırmamak değildir.
Hurâfelere, uydurmalara, zırvalıklara ve yalanlara ben de karşıyım, onlarla
mücâdele ediyorum ve bunu herkes de yapmalıdır elbette, bunda bir sorun yok.
Fakat sorun, hurâfelerin sâdece klâsik ve geleneksel olanına saldırmak, daha da
kötüsü klâsik yada geleneksel hurâfeler üzerinden (hakîkatler üzerinden değil)
İslâm’a saldırılmasıdır. Peki niçin modern hurâfelere de saldırılmıyor ve
modern hurâfeler gündeme getirilmiyor?. Modernizm insanları daha çocukluktan
îtibâren hurâfelere boğuyor ve bu ölüme kadar da gidiyor.
Modern insan modern hurâfelerle büyüdü. Biz
Süpermen, Tarzan, Himen, Örümcek Adam, Batman vs. bir-çok
ilahlaştırılmış çizgi karakterler yâni varsayımlar ile büyüdük. Bunlarla
zihinlerimiz kirletildi ve yozlaştırıldı. Çünkü bunları ilah gibi gördük. Çocukların
zihinleri de; Pokemon, Sihirli Annem, Acemi Cadı, Bez Bebek, Selena vs. gibi
dizilerle kirletildi. Bunlar modern hurâfelerdir. Bir plân ve proje kapsamında
hazırlanmıştır. Târih boyunca modernitenin ortaya çıkardığı hurâfeler, insanlık-târihinde ortaya çıkan hurâfelerden binlerce kat daha fazla
ve etkilidir. Gerçek hayatta Dünyâ’yı cehenneme çeviren modernler, çizgi-film ve
diğer filmlerle ve film karakterleriyle -güyâ- Dünyâ’yı kurtarma senaryolarıyla
insanların beyinlerini dumura uğratmakta ve onları bir hayâle
inandırmaktadırlar. Yapamadıklarını “yaptık” gibi göstermek
filmlerle çok kolay olmaktadır. Böylece
insanların gelecekleri çalınmaktadır.
Modern-bilimin ve teknolojinin
de ürettiği hurâfeler vardır ki zâten modern-bilimin ve teknolojinin zâten
kendileri hurâfedir. Modern-bilim ve
teknoloji, doğaya yapılan ağır saldırının bir sonucudur. Modernizm hurâfelerle
sâdece İslâm’a değil, doğaya da saldırmaktadır ve doğayı alabildiğine ifsâd
etmektedir. Bu saldırı şimdi de çeşitli şekillerde insan yapılmaktadır.
Bu-bağlamda spor, müzik, film, internet,
çıplaklık, sigara, içki, uyuşturucu, kumar, zinâ, fâiz vs. insanları çok yoğun
şekilde kontrôlüne almış olan her-şey modern hurâfelerdir. Şehvet-şöhret, siyâset-servet
ve cehâlet ile ilgi olan her-şey hurâfedir.
Tüm suçu; Allah’a, Peygamber’e, Dîn’e,
Kitab’a, İslâm’a, eskiye, eskiden olana, eski insanlara ve geleneğe atmak ama
moderniteye gelince hiç ses çıkarmamak, üstelik moderniteyi “insanlığın
ulaştığı ve ulaşabileceği en ileri seviye” olarak görmek, bundan dolayı da
modernitenin ortaya çıkardığı maddî ve mânevî sorunlara ve pisliklere bir
eleştiri getirmemek, bir îtirazda ve isyanda bulunmamak, ya on numara
câhilliktir yada apaçık bir şerefsizliktir.
Sürekli olarak “modern olmayan” zaman, modern
olmayan şeyler ve insanlar suçlanıyor. İyi de bir hırsızlık uygarlığı olan
modernitenin hiç mi suçu yok!.
En doğrusunu sâdece Allah bilir.
Hârûn Görmüş
Kasım
2024
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder