16 Kasım 2024 Cumartesi

Derme-Çatma Müslümanlık

 

“Yoksa siz, Kitab’ın bir bölümüne inanıp da bir bölümünü inkâr mı ediyorsunuz?. Artık sizden böyle yapanların dünyâ-hayâtındaki cezâsı aşağılık olmaktan başka değildir; kıyâmet gününde de azâbın en şiddetli olanına uğratılacaklardır. Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir” (Bakara 85).

 

Derme-çatma: “Değersiz gereçler kullanılarak özenilmeksizin yapılmış. Rast-gele bir-araya getirilmiş, aralarında uygunluk bulunmayan, şuradan-buradan toplanmış. Îtinâsız, alelacele yapıldığı anlaşılan , özensiz şekilde birbirine uymadığı hâlde bir-araya getirilmiş parçalardan oluşan”.

 

Allah’ın yarattığında ve indirdiğinde derme-çatma yoktur, olmaz. Çünkü Allah kusursuz yaratandır. Yarattıkları içinde bir uygunsuzluk, eksik, gedik, yamuk, yılık ve derme-çatma şekilde yaratılmış bir şey yoktur:

 

“O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayâtı yarattı. O, üstün ve güçlü olandır, çok bağışlayandır. O, biri diğeriyle ‘tam bir uyum’ (mutâbakat) içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahmân (olan Allah)ın yaratmasında hiç-bir çelişki ve uygunsuzluk (tefâvüt) göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; her-hangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun?. Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz (uyumsuzluk bulmaktan) umûdunu kesmiş bir hâlde bitkin olarak sana dönecektir” (Mülk 2-4).

 

“Üzerlerindeki göğe bakmıyorlar mı?. Biz, onu nasıl binâ ettik ve onu nasıl süsledik?. Onun hiç-bir çatlağı yok. Yeri de (nasıl) döşeyip-yaydık?. Onda sarsılmaz dağlar bıraktık ve onda ‘göz alıcı ve iç açıcı’ her çiftten (nice bitkiler) bitirdik. (Bunlar,) içten Allah’a yönelen her kul için hikmetle bakan bir iç göz ve bir zikirdir” (Kâf 6-8).

 

İşte göklerin şaşmaz döngüsü ve deverânının nedeni bu kusursuzluktur. Allah aynen gökler gibi yeryüzünün de en ideâl bir düzen ve nizâma kavuşulmasını istediği için, kevnî yâni yaratılmış olan gibi, kavlî yâni indirilmiş ve söylenmiş olan vahyi de kusursuz ve tam yetkin bir şekilde indirmiştir. Vahiyde de bir derme-çatmalık yoktur, olamaz. Zâten vahyi de, insanlar içinden seçtiği ahlâk-timsâli bir insana indirmiştir ki, o da “en güzel örneklik” ile vahyi hayatta uygulamıştır. Böylece yeryüzünde de aynen gökler gibi en ideâl düzen ve nizâmın kurulması ve işlemesi için gerekli olan kriterler sağlanmıştır. Artık ne zaman bu kriterlere tam bir teslîmiyetle uyulursa o düzen yeniden kurulacak ve nizam sağlanacaktır. Lâkin bunun için olmazsa-olmaz şart, “İslâm’ı hakkıyla uygulamak”tır. Çünkü derme-çatma bir müslümanlıkla bir yere varılamaz ve müslüman olduğunu söyleyenler de ancak kendilerini kandırırlar.

 

Ne yazık ki târih-boyunca İslâmî hareket ilk-başta samîmiyetle, gayretle ve heyecanla başlamasına rağmen, imtihan devâm etmekte ve şeytan da görevini yapmakta olduğu için, zamanla şeytanın, nefsin ve tâğutların etkisiyle bu heyecan, gayret ve samîmiyette bir azalma başlamış ve bu nedenle de ideâl düzen ve nizam bozularak zamanla derme-çatma bir müslümanlık ortaya çıkmaya başlamıştır. Zâten peygamberlerin arka-arkaya gelmesinin nedeni, bozulan ve derme-çatma hâle gelen müslümanlığı yeniden têsis ederek düzeni ve nizâmı yeniden kurmak içindir. Nihâyet son Peygamber ve son vahiy ile bu iş kemâle erdirilmiş, hem vahiy tüm Dünyâ’yı ve insanlığı kapsayacak şekilde en ideâl seviyesine çıkmış hem de vahyin hayatta uygulanması ve hâkim kılınması sağlanarak Sünnet dene vahiy-merkezli uygulama da en ideâl seviyede ve en güzel şekilde ortaya konmuştur. Böylece Allah katındaki tek hak din olan İslâm’ın, bâtıl, beşerî ve dünyevî dinler gibi eksik-gedik ve derme-çatma bir din olmadığı gösterilmiştir. Zîrâ İslâm, “insanlığın ulaşabileceği en ileri medeniyet ve insanlık seviyesi”dir.  

 

Tabi kıyâmet kopmadığı ve hayat devâm etmekte olduğu için imtihan da devâm etmekte ve sünnetullah de işlemektedir. Bu nedenle “en ideâl  nokta”dan sonra da şeytan fısıldamalarına, nefs kışkırtmalarına ve tâğutlar da ayartmalarına devâm etmişler ve racon gereğince de çoğu-zaman başarılı olarak İslâm’ın o ideâl şeklini yozlaştırıp bozmaya çalışmışlardır. Tabi İslâm’ın yâni vahyin, onu Allah koruduğu için bozulması mümkün değildir ama İslâm’a dâhil olmuş olan müslümanların bozulması ve yeniden düzelmesi her zaman mümkündür. İşte bozulma başlayınca ve çoğalıp yaygınlaşınca, her kafadan vahye uygun olmayan ve aykırı sesler ve işler ortaya çıkınca, -istisnâlar hâriç- müslümanlar gevşemiş, yavşamış ve yoldan çıkarak farklı-farklı müslümanlıklar ortaya koymuşlardır. Bu da derme-çatma bir müslümanlığın ortaya çıkmasına neden olmuştur.

 

Derme-çatma müslümanlıkta farklılaşan müslümanların en bâriz özelliği, kendi derme-çatma yapılarını “en ideâl” olan olarak görmeleridir. Hâlbuki Kur’ân ve Sünnet-merkezli değil de, mezhep, meşrep, târikat, tasavvuf, efendi ,şeyh, kutup, gavs, hoca-efendi, lîder vs. merkezli ve dolayısıyla mecbûren derme-çatma oldukları için hiç-bir de ideâl değildir. Allah bunlar için şöyle der:”

 

Kendi dinlerini fırkalara ayırmış ve kendileri de parça-parça olmuşlardır; ki her grup kendi elindekiyle övünüp sevinç duymaktadır” (Rûm 32).

 

“Gerçek şu ki, dinlerini parça-parça edip kendileri de gruplaşanlar, sen hiç-bir şeyde onlardan değilsin. Onların işi ancak Allah’adır. Sonra O, işlemekte olduklarını kendilerine haber verecektir” (En-âm 159).

 

Târih-boyunca dünyevîlik ne kadar ağır basmışsa müslümanlar da o oranda derme-çatma bir müslümanlık sergilemişlerdir. Fakat hiç-bir zaman, özellikle son 200-250 yıldır baskın ve hâkim olan modern dönendeki gibi derme-çatma bir müslümanlık olmamıştı. Günümüzdeki müslümanlık, virâneye dönmüş bir müslümanlıktır. Modern müslümanlıkta herkes her-şeyi çok iyi biliyor, herkes allâme-i cihan olmuş gibi kibir içindedirler. Lâkin amel-eyleme gelince bir kedi kadar bile, ne kendilerine ne de insanlara bir faydaları yoktur.

 

Derme-çatma müslümanlığın alâmet-i fârikâsı, düşündükleri, yazdıkları ve konuştuklarıyla, davranışlarının ve amel-eylemlerinin yâni yaptıklarının birbirleriyle hiç-bir alâkasının olmamasıdır. Hâl-i pür melâllerinin, perişanlıklarının ve rezilliklerinin nedeni budur. Modern müslümanlar, kurdukları derme-çatma yapıların altında ancak, amel ve eylemden kopuk ve uzak derme-çatma bir müslümanlıktan bahsedebiliyorlar. Konuşmaya gelince bülbül kesiliyorlar ama amel-eyleme yâni gerekeni yapmaya gelince uyuz köpeklere dönüyorlar. Dünyâ’nın her yanında ortaya çıkmış olan maddî ve mânevî yıkımların nedeni budur. Bakın Gazze’ye ve Lübnan’a; sayıları 2 milyara yaklaşmış olan modernleştikleri için derme-çatma hâle gelmiş olan müslümanlara, bırakın onları yıkımdan, yaralanmadan ve ölümden kurtarmayı, açlıklarına, susuzluklarına ve barınaksızlıklarına bile çâre olamıyorlar, olmayı düşünmüyorlar bile. Tüm bunların nedeni derme-çatma bir müslümanlığın tüm Dünyâ’da tezâhür etmiş olmasıdır. Oysa Allah bizi uyarıyor ve şu-şekilde uyandırıyor:

 

“Size ne oluyor da, Allah yolunda ve o ezilen erkekler, kadınlar ve yavrular uğrunda savaşmıyorsunuz?. Baksanıza: ‘Ey bizim Rabbimiz!, bizleri zâlim olan bu memleketten kurtar, bize bir yiğit, bir bahâdır gönder’ diye yalvarıp duruyorlar” (Nîsâ 75).

 

Allah bize “niçin savaşmıyorsunuz?” diye soruyor ama aslında bunun cevâbını en iyi O biliyor ve zımnen diyor ki: Çünkü siz Kur’ân ve Sünnet’ten yâni İslâm-merkezli bir mü’minlikten uzaklaşarak derme-çatma müslümanlıklar ortaya çıkardınız ve ancak birbirinizle didişiyorsunuz. Bu derme-çatma müslümanlık sizi gevşetmiş, yavşaklaştırmış, korkaklaştırmış ve pasifleştirmiş olduğu için adâletten, eşitlikten, haktan, hakîkatten, ahlâktan ve tevhidten uzaklaşmış ve kopmuş durumdasınız. Siz işte bu yüzden çâresizlik içinde yerinize mıh gibi çakılıp kalmış durumda olduğunuzdan dolayı ne kendinize ne de başkasına bir hayrınız dokunmuyor. 

 

Derme-çatma müslümanlık, “Allah’ın ekmeğini yiyip de ite-köpeğe kulluk yapma”nın bir sonucudur vesselam…  

  

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

 

Hârûn Görmüş

Kasım 2024

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder