22 Kasım 2024 Cuma

Adak Adama Üzerine

 

“Her neyi nafaka olarak infâk eder ve adak olarak neyi adarsanız, muhakkak Allah onu bilir. Zulmedenlerin yardımcıları yoktur” (Bakara 270).

 

İslâm’da “adak adama” vardır. Bir beklentiye karşı, meselâ kirâcılıktan bıkmış olan birinin evi olması durumunda, araba almak isteyen birinin araba alması, askerdeki oğlunun askerliğini sağ-sâlim bitirip gelmesi, çocuğunun sınavı kazanması, iş bulması, hayırlı ve uygun bir gelin yada dâmat bulabilmesi ve çocuklarını evlendirebilmesi, hastalıktan kurtulması, çocuğunun olması vs. gibi nedenlerle kişi, gerçekleşmesini istediği bir şey için, “o şeyin gerçekleşmesinden önce” adak adayabilir ve “Allah’ım!; şu-şu dileğim gerçekleşirse şöyle-şöyle yapacağım” diyerek adakta bulunur. Tabi bu meşrû bir şey için meşrû bir dilek olmalıdır. Bu adağın ille de, çoğu insanın ilk aklına geldiği, bildiği ve alıştığı şekilde “kesilen” cinsten bir şey olması şart değildir. Bu adak para da olabilir, yemek yedirme olabilir, oruç gibi, ibâdet olabilir, çeşitli sadaka ve infâk olabilir yada karşılıksız bir hizmet olabilir. Dolayısıyla İslâm’da adak adama vardır. Lâkin İslâm’da adak adamak şart/farz değildir, fakat adanan adağın yerine getirilmesi şarttır/farzdır.       

 

Adağın “meşrû bir adak” olabilmesi için, bir hayâlin, isteğin ve dileğin, o dilek gerçekleşmeden yapılmış olması gerekir.   Yoksa gerçekleşen bir şey üzerine adak kesmek yada adak yapmak sorunludur ve bu büyük oranda şirke girer. Adak, Allah’ın huzûrunda, O’nun yardımını celb-edebilmek ve sırf Allah’ın rızâsını kazanabilmek için, gerçekleşmesi istenen bir şeyin olması için yapılır. Bu-bağlamda meselâ önceden bir adama yapılmamış olmasına rağmen bir ev yada araba vs. alındığında, “hadi bir koyun yada horoz keselim, kanını da evin duvarına yada arabanın tekerine akıtalım” demek, adağı sırf Allah için değil de, “Allah’tan başka bir şey için yada başka bir şey adına kesmek” anlamına geleceği için yada bu eylem en azından “şüpheli” olacağından dolayı şirk olur. Adağın raconu, gerçekleşmesi istenen şeyin “gerçekleşmeden önceki bir zamanda yapılmış olması” gerekir.  Adak yapmak söz-konusu olmayıp da sonradan sâhip olunan bir şey için bir şey kesmek, “sâhip olunan şey için kesim yapmak” anlamına geleceğinden dolayı şirktir.

 

Adak meselâ, uzun yıllardır kirâda oturan ve artık kirâ vermekten bıkmış olan bir kişinin, “Allah’ım!; emekli ikrâmiyesi ve köydeki tarlalardan gelen parayla bir ev alma hedefim var, eğer bu gerçekleşirse ve artık kirâdan kurtulursam bir koyun adıyorum” derse ve ev hayâli gerçekleşirse, adadığı koyunu kestirip parçalattırır ve bunu 3-5 kişiye dağıtırsa adağını doğru bir şekilde yapmış olur. Fakat “ev/araba aldık, hadi bir koyun yada horoz keselim” demek ve bunu  yapmak sorunludur. Çünkü o zaman adak, “Allah’a verilen söz ve önceden yapılan bir adama için” değil de, bir adamanın söz-konusu olmadığı bir zamanda, satın alınan bir şey için yapılmaktadır. Dolayısıyla kesilen yada verilen adak Allah rızâsı için değil, “satın alınan şey için”, dolayısıyla Allah’tan başka bir şey ve Allah’tan başka bir şey adına yapılmıştır ki bu şirktir, haramdır. Yâni kesilen yada bağışlanan şey “sâdece Allah için” değil, satın alınan yada gerçekleşen şey için yapıldığından dolayı bu işe şirk karışmış olur:

 

Ölü eti, kan, domuz eti, Allah’tan başkası adına kesilen, boğulmuş, vurulmuş, yüksek bir yerden düşmüş, boynuzlanmış, yırtıcı hayvan tarafından yenmiş, -(henüz canlıyken yetişip) kestikleriniz hâriç,- dikili taşlar üzerine boğazlanan (hayvanlar) ve fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. Bunlar fısktır (günahla yoldan sapmadır) (Mâide3).

 

Fakat bir eve yada arabaya vs. sâhip olunduğu zaman, adak değil de, “aldığımız şeyin hayrı olsun” diye birilerine para vermek yada eşe-dosta yemek yedirmek başkadır.

 

Bahsettiğimiz şekilde yapılan adak ve kurban kesimleri müşriklerin âdetiydi. Kurbanlarını ve adaklarını putlarının yanında keserler ve kanlarını da taştan yada tahtadan olan putların üzerlerine akıtırlardı. Bu konuda bir yazıda şöyle denir:

 

Yanında kurbanlarını kestikleri, put veyâ taşlara ‘nusb’ denilmekteydi. Müşriklerin, putların önemli bir kısmının önünde sunakları bulunurdu. Uzza putunun önündeki sunağa ‘ğabğab’ denilirdi. Dışarıdan gelen şahıslar, yedeklerinde getirdikleri kurbanlarını bu sunaklarda tanrıları adına keserler, çoğu-zaman akan kanını putlarının üzerine sürerlerdi. Şâyet kurbanını putunun yanında değil de tavaf için ortaya koyduğu ve etrâfında döndüğü taşın üzerinde kesmişse bu kurbana ‘el-atâir’; kurban kesilen sunağa veyâ kurban taşına ise ‘el-itr’ denilirdi. Kurban etleri ise orada bulunan fakirler arasında üleştirilirdi”.

 

İslâm’da kan zâten haramdır. Kan akıtmak için adak ve kurban kesmek İslâm’da yoktur. Bunu müşrikler, kurbanı  putlarının yanında kesip kanlarını da putların taşına-tahtasına sürerlerdi ve böylece bir koruyuculuğun olacağını düşünürlerdi ve böyle inanırlardı. Kesilen kurbanın yada adağın kanını yeni doğan çocuklarının başlarına da sürerlerdi ki Peygamberimiz bunu yasaklamıştır. Allah böyle bir ameli yasaklamış ve şöyle demiştir:

 

“…Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, artık sâlih bir amelde bulunsun ve Rabbine ibâdette hiç kimseyi ortak tutmasın” (Kehf 110).

 

Peygamberimiz bir hadisinde şöyle der: “Allah-u Teâlâ buyuruyor ki, kim sâlih bir amel işlerse ve benden başkasını da onda ortak ederse, o amel bütünüyle onun içindir; ben ondan (o amelden yada o ameli yapandan) uzağım. Ben şirkten, ihtiyaçsızların en ihtiyaçsızıyım”.

 

İnsanın bizzat kendisi de adanabilir ki kanımca de en büyük adama budur:

 

Hani İmran’ın karısı: ‘Rabbim, karnımda olanı, her türlü bağımlılıktan özgürlüğe kavuşturulmuş olarak Sana adadım, benden kabûl et. Şüphesiz işiten bilen Sensin Sen’ demişti” l-i İmran 35).

 

Bir ibâdet olan oruç da adak olarak adanabilir:

 

“Artık, ye, iç; gözün aydın olsun. Eğer herhangi bir beşer görecek olursan, de ki: ‘Ben Rahmân (olan Allah)a oruç adadım, bugün hiç kimseyle konuşmayacağım” (Meryem 26).

 

Evet; adak bir ibâdettir ve yerine getirilmesi şarttır ve farzdır:

 

İyiler ebrar olanlar adaklarını yerine getirirler ve şerri (kötülüğü) yaygın olan bir günden korkarlar”nsan 7).

 

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

 

Hârûn Görmüş

Kasım 2024

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder