“Her neyi nafaka olarak infâk eder ve adak olarak neyi
adarsanız, muhakkak Allah onu bilir. Zulmedenlerin yardımcıları yoktur” (Bakara
270).
İslâm’da “adak adama” vardır. Bir beklentiye karşı,
meselâ kirâcılıktan bıkmış olan birinin evi olması durumunda, araba almak
isteyen birinin araba alması, askerdeki oğlunun askerliğini sağ-sâlim bitirip
gelmesi, çocuğunun sınavı kazanması, iş bulması, hayırlı ve uygun bir gelin
yada dâmat bulabilmesi ve çocuklarını evlendirebilmesi, hastalıktan kurtulması,
çocuğunun olması vs. gibi nedenlerle kişi, gerçekleşmesini istediği bir şey
için, “o şeyin gerçekleşmesinden önce” adak adayabilir ve “Allah’ım!; şu-şu
dileğim gerçekleşirse şöyle-şöyle yapacağım” diyerek adakta bulunur. Tabi bu
meşrû bir şey için meşrû bir dilek olmalıdır. Bu adağın ille de, çoğu insanın
ilk aklına geldiği, bildiği ve alıştığı şekilde “kesilen” cinsten bir şey
olması şart değildir. Bu adak para da olabilir, yemek yedirme olabilir, oruç
gibi, ibâdet olabilir, çeşitli sadaka ve infâk olabilir yada karşılıksız bir
hizmet olabilir. Dolayısıyla İslâm’da adak adama vardır. Lâkin İslâm’da adak
adamak şart/farz değildir, fakat adanan adağın yerine getirilmesi
şarttır/farzdır.
Adağın “meşrû bir adak” olabilmesi için, bir hayâlin,
isteğin ve dileğin, o dilek gerçekleşmeden yapılmış olması gerekir. Yoksa
gerçekleşen bir şey üzerine adak kesmek yada adak yapmak sorunludur ve bu büyük
oranda şirke girer. Adak, Allah’ın huzûrunda, O’nun yardımını celb-edebilmek ve
sırf Allah’ın rızâsını kazanabilmek için, gerçekleşmesi istenen bir şeyin
olması için yapılır. Bu-bağlamda meselâ önceden bir adama yapılmamış olmasına
rağmen bir ev yada araba vs. alındığında, “hadi bir koyun yada horoz keselim,
kanını da evin duvarına yada arabanın tekerine akıtalım” demek, adağı sırf
Allah için değil de, “Allah’tan başka bir şey için yada başka bir şey adına
kesmek” anlamına geleceği için yada bu eylem en azından “şüpheli” olacağından
dolayı şirk olur. Adağın raconu, gerçekleşmesi istenen şeyin “gerçekleşmeden
önceki bir zamanda yapılmış olması” gerekir.
Adak yapmak söz-konusu olmayıp da sonradan sâhip olunan bir şey için bir
şey kesmek, “sâhip olunan şey için kesim yapmak” anlamına geleceğinden dolayı
şirktir.
Adak meselâ, uzun yıllardır kirâda oturan ve artık kirâ
vermekten bıkmış olan bir kişinin, “Allah’ım!; emekli ikrâmiyesi ve köydeki
tarlalardan gelen parayla bir ev alma hedefim var, eğer bu gerçekleşirse ve
artık kirâdan kurtulursam bir koyun adıyorum” derse ve ev hayâli gerçekleşirse,
adadığı koyunu kestirip parçalattırır ve bunu 3-5 kişiye dağıtırsa adağını
doğru bir şekilde yapmış olur. Fakat “ev/araba aldık, hadi bir koyun yada horoz
keselim” demek ve bunu yapmak sorunludur.
Çünkü o zaman adak, “Allah’a verilen söz ve önceden yapılan bir adama için”
değil de, bir adamanın söz-konusu olmadığı bir zamanda, satın alınan bir şey için
yapılmaktadır. Dolayısıyla kesilen yada verilen adak Allah rızâsı için değil,
“satın alınan şey için”, dolayısıyla Allah’tan başka bir şey ve Allah’tan başka
bir şey adına yapılmıştır ki bu şirktir, haramdır. Yâni kesilen yada bağışlanan
şey “sâdece Allah için” değil, satın alınan yada gerçekleşen şey için
yapıldığından dolayı bu işe şirk karışmış olur:
“Ölü eti, kan, domuz eti, Allah’tan başkası
adına kesilen, boğulmuş, vurulmuş, yüksek bir yerden düşmüş, boynuzlanmış,
yırtıcı hayvan tarafından yenmiş, -(henüz canlıyken yetişip) kestikleriniz
hâriç,- dikili taşlar üzerine boğazlanan (hayvanlar) ve fal oklarıyla kısmet
aramanız size haram kılındı. Bunlar fısktır (günahla yoldan
sapmadır)” (Mâide3).
Fakat bir eve yada arabaya vs. sâhip olunduğu zaman, adak
değil de, “aldığımız şeyin hayrı olsun” diye birilerine para vermek yada
eşe-dosta yemek yedirmek başkadır.
Bahsettiğimiz şekilde yapılan adak ve kurban kesimleri
müşriklerin âdetiydi. Kurbanlarını ve adaklarını putlarının yanında keserler ve
kanlarını da taştan yada tahtadan olan putların üzerlerine akıtırlardı. Bu
konuda bir yazıda şöyle denir:
“Yanında kurbanlarını kestikleri, put veyâ taşlara ‘nusb’ denilmekteydi. Müşriklerin,
putların önemli bir kısmının önünde sunakları bulunurdu. Uzza putunun önündeki
sunağa ‘ğabğab’ denilirdi. Dışarıdan gelen şahıslar, yedeklerinde getirdikleri
kurbanlarını bu sunaklarda tanrıları adına keserler, çoğu-zaman akan kanını putlarının
üzerine sürerlerdi. Şâyet kurbanını putunun yanında değil de tavaf için ortaya
koyduğu ve etrâfında döndüğü taşın üzerinde kesmişse bu kurbana ‘el-atâir’;
kurban kesilen sunağa veyâ kurban taşına ise ‘el-itr’ denilirdi. Kurban etleri
ise orada bulunan fakirler arasında üleştirilirdi”.
İslâm’da kan zâten haramdır. Kan akıtmak için adak ve
kurban kesmek İslâm’da yoktur. Bunu müşrikler, kurbanı putlarının yanında kesip kanlarını da
putların taşına-tahtasına sürerlerdi ve böylece bir koruyuculuğun olacağını düşünürlerdi
ve böyle inanırlardı. Kesilen kurbanın yada adağın kanını yeni doğan
çocuklarının başlarına da sürerlerdi ki Peygamberimiz bunu yasaklamıştır. Allah
böyle bir ameli yasaklamış ve şöyle demiştir:
“…Kim
Rabbine kavuşmayı umuyorsa, artık sâlih bir amelde bulunsun ve Rabbine ibâdette
hiç kimseyi ortak tutmasın” (Kehf 110).
Peygamberimiz bir hadisinde şöyle
der: “Allah-u Teâlâ buyuruyor ki, kim sâlih bir
amel işlerse ve benden başkasını da onda ortak ederse, o amel bütünüyle onun içindir;
ben ondan (o amelden yada o ameli yapandan) uzağım. Ben şirkten, ihtiyaçsızların
en ihtiyaçsızıyım”.
İnsanın bizzat kendisi de adanabilir ki kanımca de en
büyük adama budur:
“Hani İmran’ın karısı: ‘Rabbim, karnımda olanı, her türlü
bağımlılıktan özgürlüğe kavuşturulmuş olarak Sana adadım, benden kabûl et.
Şüphesiz işiten bilen Sensin Sen’ demişti” (Âl-i İmran
35).
Bir ibâdet olan oruç da adak olarak adanabilir:
“Artık, ye, iç; gözün aydın olsun. Eğer herhangi bir
beşer görecek olursan, de ki: ‘Ben Rahmân (olan Allah)a oruç adadım, bugün hiç
kimseyle konuşmayacağım” (Meryem 26).
Evet; adak bir ibâdettir ve yerine
getirilmesi şarttır ve farzdır:
“İyiler ebrar olanlar adaklarını
yerine getirirler ve şerri (kötülüğü) yaygın olan bir günden korkarlar” (İnsan
7).
En doğrusunu sâdece Allah bilir.
Hârûn Görmüş
Kasım 2024
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder