“O pek acı
azâbı görünceye kadar ona inanmazlar” (Şuârâ
201).
Ekserunnâs yâni insanların çoğu korku
ile yönetilir, çünkü buna lâyıktırlar. Zîrâ akılları başka türlü başlarına
gelmez. Bunu çok iyi bilen ve gören tâğutlar, yönetimi, demir yumruğun üstüne
kadife geçirerek yaparlar. İnsanlar da yumuşacık kadifeyi görüp de altındaki
demir yumruğu göremeyince iyi bir yönetime sâhip olduklarını düşünmeye ve
kadifesiz demir yumruk yönetimini lânetlemeye başlarlar. Allah’tan dolayısıyla
rahmet ve merhâmetten yoksun olan tüm yönetim-şekilleri, kim yönetiyor
olursa-olsun aslında demir yumruk ile yönetmektedirler.
İslâm’da ise öncelikli olan kitap ve
“ölçü”dür, ölçülü olmaktır. Bunlarla yola gelmeyen ve aklını başına almayanlar
için elbette demir de vardır. “Barış dîni olan İslâm’da sertlik ve şiddet
içeren demir olmamalıdır” sözü boş bir sözdür. Çünkü burası cennet değil
Dünyâ’dır ve Dünyâ ve tüm kâinat hem sünnetullah denen Allah’ın kânunlarının
hâkim olduğu bir yer hem de bir imtihan yurdudur. Allah, Kitap ve mizândan sonra gerektiğinde demirin de
devreye gireceğinden şöyle bahseder:
“Andolsun, Biz elçilerimizi apaçık
belgelerle gönderdik ve insanlar adâleti ayakta tutsunlar diye, onlarla
birlikte kitabı ve mizânı indirdik. Ve kendisine çetin bir sertlik ve insanlar
için (çeşitli) yararlar bulunan demiri indirdik; öyle ki Allah, kendisine ve
elçilerine gayb ile (görmedikleri hâlde) kimlerin yardım edeceğini bilsin
(ortaya çıkarsın). Şüphesiz Allah, büyük kuvvet sâhibidir, üstün olandır” (Hadîd
25).
İnsan lâyığını bulan bir
varlıktır. Neye lâyıksa onunla karşılaşır. İnsanın yönetilmesi de, yaşamıyla
direkt olarak alâkalıdır. Düşünce, konuşma, davranış, ahlâk ve adâletle ilgili
nasıl bir davranışı varsa, -yöneticiler içlerinden çıkan biri olacağı için- ona
göre bir yönetim ile karşılaşır ki târih-boyunca bu “demir yumruk ile yönet(il)mek
olarak tezâhür etmiştir. Bu demir yumruğun üstünde bâzen kadifeden yada pamuktan
eldivenler olur yada olmaz. Fakat demir yumruk ile yönetenler hep zâlim olur:
“Böylece biz, kazandıkları dolayısıyla zâlimlerin
bir kısmını bir kısmının başına geçiririz” (En-âm 129).
Hadis olup-olmadığı tartışmalı olan fakat gerçeği
iyi yansıtan bir sözde; “siz nasılsanız o-şekilde yönetilirsiniz, çünkü
başınızdaki yöneticiler sizden birileridir” denir.
Uygarlık, “kaynak ve ham-madde”ye göre şekillenir. Kaynaklar değiştikçe
uygarlıkların yapısı da değişir. Taş-uygarlığı, bronz-uygarlığı, demir-uygarlığı
vs. gibi. Günümüz uygarlığı “petrôl ve uranyum uygarlığı”dır. Daha sonraki
uygarlık meselâ “toryum-uygarlığı” yada değerini şimdilik bilmediğimiz başka
bir kaynağın uygarlığı olabilir. Mesele, bu uygarlığın dayanağının ne olacağı
ve yöneticiliğini kimin yapacağıdır. Lâkin gidişâta bakıldığında hırs ve
aşırılığın yine hâkim ve baskın olacağı ve dolayısıyla yeni eldivenlerle
örtülmüş demir yumruk ile yönetme-yönetilmenin devâm edeceği görülmektedir.
İnsanlar yine “görünmez prangaların
boyunduruğunda yaşamak” zorunda kalacak, çoğu-zaman da bunu hak edeceklerdir.
Çünkü prangalardan bile bâzı çıkarlar elde edeceklerdir. Hattâ yeni
prangalarının övmeye ve ölümlüne savunmaya bile başlayacaklardır. Oysa prangaların
demir olmasıyla altın olması arasında hiç-bir fark yoktur. Şu
da var ki aslında altından prangaların şiddeti daha fazladır ve insanları daha
ağır bir kölelik altında tutar.
Bir nedenden dolayı korkutulan
insanlarla koyunlar arasında fark kalmaz. İkisini de istediğiniz gibi yönetip
yönlendirebilirsiniz. Demir yumruğun gözüküvermesiyle insanlar aynen koyunlar
gibi sağa-sola koşuştururlar ve en sonunda da “çoban”ın bir ıslığı ile sürüyü
tâkip etmeye başlarlar. Bu, demir yumruk ile yönetmek ve yönetilmenin en bâriz
göstergelerinden biridir. Bakın geçtiğimiz yıllarda korona-virüs daha doğrusu
korona-grip denen şeyi “demir yumruk” şekline sokup insanları koyun gibi
istedikleri yöne çevirdiler, yönlendirdiler ve çoğu-kişi de “mezbahâne” görevi
gören mâlûm yerlerde kurbân olup gitti. Hiç evinde ölen oldu mu ki?. Üstelik
insanlar bırakın buna bir eleştiri getirmeyi, îtirâz ve isyân etmeyi,
tam-aksine, demir yumruk şekline sokulmuş olan korona-virüs karşısında, demir
yumruk ile yönetenlerin uşaklığını yapan uzmanların laflarıyla ve
yönlendirmeleriyle maymuna döndüler ve sorgusuz-suâlsiz ve koşulsuz-şartsız bir
şekilde boyunlarını kasapların önlerine uzattılar. Böyle bir pasiflik târih-boyunca
hiç görülmemişti. Modern insan kendini; sorgulayan, araştıran, öğrenen,
eleştiren, îtirâz ve isyân eden bilgili bir varlık zannede-dursun, târihin en
zayıf karakterli, en pasif ve en ezik varlığı olduğunu ortaya koydu. Modern
insan ancak Allah’ın dîni karşısında aslan kesiliyor fakat şeytanın
fısıltıları, nefsin kışkırtmaları ve tâğutların emirleri ve yasakları
karşısında ise yerlerde sürünen solucanlara dönüşüyorlar.
Bâzen
hoş-görü bile sonunda demir bir yumruğa dönebilir. Kanımca Osmanlılar hem
Balkanlarda hem de Orta-doğu’da hoşgörüyü çok abartmışlardı. Devlet demek
mecbûren bir noktada “demir yumruk” da demektir. Bu İslâm devletinde, “Kitap ve
mizândan sonraki demir” şeklindedir. Devlet, Kitap ve mizânı merkeze aldıktan
sonra demir yumruğunu da arada göstermelidir ki bir caydırıcılık olsun ve
haddini aşanlar yada aşmayı düşünenler kendilerine bir çeki-düzen versinler.
Osmanlı bunu yapmayınca sonunda meydanı boş bulan ve tâğutların kışkırtmalarına
kapılan, acıyıp aşırı hoş-görü gösterdikleri toplumlarca zayıflatılmış ve
yıkılışa sürüklenmişlerdir. Bu-bağlamda; “Osmanlı Selânik’i aldı ama
Selânikliler Osmanlı’yı yıktı” denir.
Sünnetullah ve imtihan gereğince Dünyâ’nın doğal hâlinde bile bir
sertlik vardır. Dünyâ’yı ve
insanları melekler yönetse bile, sünnetullah gereğince insanlar, “doğal
imtihan”ın zorluklarıyla karşılaşmaya devâm edeceklerdir ki çoğu-kişi için bu
imtihan “demir yumruk” gibi gözükecek ve hissedilecektir.
Demir yumruğunu en az kullanan
yönetim, İslâmî yönetimdir. Bu nedenle gökleri kim yönetiyorsa, yeryüzünü de o
yönetmelidir. Bu yönetim mutlak bir yönetim olmalıdır ki göklerdeki
düzenin ve nizâmın aynısı yada benzeri Dünyâ’da da kurulabilsin. Aksi-hâlde Allahsız yönetimlerde kaos ve
bunun sonucunda demir yumruk kaçınılmaz olacak ve sürekli bir demir yumruk ile
yönetme ve yönetilme ve de insanlar sürekli olarak Demokles’in kılıcı gibi tepelerindeki
demir yumruk altında kalmak ve yaşamak zorunda kalacaklardır.
Allah tüm kâinâtı kusursuz bir
şekilde yönetmektedir. O-hâlde yönetimi Allah’a bırakmak şarttır. Yönetimi
Allah’a bırakmak, Kur’ân ve Sünnet yâni İslâm-merkezli bir yönetim demektir.
Böylece en ideâl ve yumuşak yönetim-şekli ortaya konacak ve en ideâl
yaşam-şekli ortaya konulacaktır. O-hâlde “gık”ları bile çıkmadığı için evde
karılarını bile yönetemeyenlerin, demir yumruk ile memleketi ve Dünyâ’yı iyi
bir şekilde yönetebileceğini beklemek ağır bir ahmaklıktır.
Allah’ın Kur’ân’da belirlediği ve
Peygamberimiz ile uygulamasını yaptığı kânunlarla yönetilmeyi istemeyenler,
mecbûren çeşitli renklerdeki ve kılıflardaki demir yumruklarla yönetilmek
zorunda kalacakları için zor bir yaşamları olur. Üstelik Allah’ın kânunlarını
es geçmenin bir sonucu ve cezâsı olarak âhirette de yine demirin sertliği ile
karşılaşmaktan kurtulamazlar:
“Onlar için
demirden kamçılar vardır” (Hac
21).
Zîrâ
Peygamberimiz’in dediği gibi: “Nasıl yaşarsanız öyle ölür ve nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz” (Aliyyülkârî, Mirkâtü’l-mefâtîh
1/332, 7/375, 8/431; Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, V, 663).
En doğrusunu sâdece Allah bilir.
Hârûn Görmüş
Kasım 2024
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder