23 Mart 2024 Cumartesi

Utanmak

 

“Ki onlar, ufak-tefek günahlar dışında, günahın büyük olanından ve çirkin utanmazlıklardan kaçınırlar…” (Necm 32).

 

Utanmak: “Onursuz sayılacak yada gülünç olacak bir duruma düşme nedeniyle bundan üzüntü duymak, utanç duyumsamak, sıkılmak”.

 

Utanmak kelimesi Türkçede, edep ve hayâ ile alâkalıdır fakat hayâ, bel-altındaki hayalarla alâkalıdır. Bel-altının gözükmesi yada vurgulanması hayâ ve utanma duygusu uyandırır. İşte bu nedenle utanmaz olanlar, hayâ ve edep duygusundan yoksun olanlardır.

 

Utanma en yoğun ve güçlü bir şekilde, kişiyi her-an gören varlığa yâni Allah’a karşı olmalıdır. Allah’ın kendisine her-an gördüğünün bilincinde olanlar, utanılacak olan bir şey yapmazlar, yapamazlar. Çünkü kişinin utanması Allah’tan değilse, yaptığı, söylediği yada yazdığı bir şeyi insanlardan birinin görmesi, duyması yada okuması nedeniyledir. Demek ki utanma, birisi tarafından görülme, duyulma yada bilinme nedeniyle oluyor. Hiç kimse olmasa bile insan, yaptığı kötü, çirkin ve ayıp şeylerden dolayı utanır, Allah’tan utanır çünkü. Hattâ insanın yaptığı şey normâl bir şey olsa ama herkesin içinde yapılmaması gereken bir şey olsa bile, insanda yine de bir utanma olur. Çünkü onu sürekli olarak gören biri vardır. Bunun en güzel örneği Yeni Hayat (Cast Away) adlı ve Tom Hanks’in baş-rôlde oynadığı filmdir. Bence filmde en can-alıcı sahnelerden biri de, baş-rôl oyuncusu ıssız bir adada tek-başına olmasına rağmen büyük abdestini gizli ve kuytu bir köşede, hem de sağına-soluna baka-baka ve tedirgin olarak yapmasıydı. Çünkü insanı sürekli olarak gören Biri vardır ve bu, insanda utanma duygusu oluşturmaktadır. Demek ki utanmak insanın en temel duygularından birdir.      

 

Fakat süreç içinde Fransız Devrimi, Sanâyileşme, Modernizm ve nihâyet İkinci Dünyâ Savaşı’yla birlikte büyük kırılmalar yaşandı ve işler tersine döndü. Son 75-80 yıldır neredeyse tüm insanların inancı zayıfladı ve bir-çokları için silindi ve yok oldu gitti. Artık Allah’a inanamıyoruz yada yeterince inanmıyoruz, bu nedenle O’ndan korkmuyoruz ve artık Allah’tan utanmıyoruz. Utanmadığımız için de, -hayvanların sokaklarda ve herkesin içinde çiftleştiği gibi çiftleşmek bile dâhil-  her-şeyi yapabiliyoruz. Çünkü utanmayanlar her-şeyi yapabilirler.

 

Peki utanmazlığın sünnetullah gereğince cezâsı ve sonucu nedir?. Utanmazlığın cezâsı ve sonucu, utanılması gereken şeylerden utanmazken, “utanılmaması gereken şeyleri yapmaktan utanmak”tır.  

 

Utanmazlığın bir sonucu olarak artık bir-çok şeyden utanıyoruz.

 

Ana-babamızdan utanıyoruz. Onların konuşmasından, giyiminden, yemesinden, içmesinden, davranışlarından utanıyoruz. Onlarla birlikte yürümekten, onlarla konuşmaktan utanıyoruz. Yolda karşılaşıp da görmezden gelenler var. Ya onlara anne ve baba demekten utanıyoruz.

 

Köyümüzden-kentimizden, doğum-yerimizden, yaşadığımız yerden utanıyoruz. Evimizden, eşyâmızdan, arabamızdan, eşimizden, işimizden ve kazancımızdan utanıyoruz.    

 

Adımızdan, saçımızdan, başımızdan, gözümüzden, kulağımızdan, burnumuzdan, ağzımızdan, boyumuzdan, posumuzdan, rengimizden, ellerimizden utanıyoruz.

 

Eğitim seviyemizden, mesleğimizden, yaşımızdan, davranışlarımızdan utanıyoruz.

 

Yağmurda ıslanmaktan, çamurun sıçramasından, ayaklarımıza su girmesinden, çorabımızın ıslanmasından, elbisemizin tozlanmasından, gözlüğümüzden, bastonumuzdan, tekerlekli sandalyemizden, yaralarımızdan utanıyoruz.

 

Çay, su ve ayran içmekten utanıyoruz. Çorba içmekten, sebze yemeği yemekten utanıyoruz.  

 

Müslümanlığımızdan ve dînimizden utanıyoruz. Modern gençlik; “selâmun aleyküm” (barış ve esenlik üzerinize olsun) sözünü ifâde etmekten utanır bir durumdadır. Müslümanlıktan utanmaktadır. Allah, âhiret, Kur’ân ve Peygamberimiz hakkında konuşmaktan utanıyoruz. Namaz kılmaktan, oruç tutmaktan, kurban kesmekten, zekat vermekten, hacca gitmekten, tesettürlü giyinmekten yâni mü’mince yaşamaktan utanıyoruz.

 

Ama…

 

İnsansızlığımızdan utanmıyoruz, şehvetin, şöhretin, servetin, siyâsetin peşinde koşmaktan utanmıyoruz. Cehâlet içinde olmaktan utanmıyoruz.

 

Haramdan, günahtan, ayıptan, suçtan utanmıyoruz. İçkiden, sigaradan, uyuşturucudan, zinâdan, kumardan, yalan söylemekten, iftirâ atmaktan, gıybetten, yolsuzluktan, soysuzluktan utanmıyoruz.

 

Adâletsizlikten, eşitsizlikten, haksızlıktan, ahlâksızlıktan, şirkten, küfürden, nifaktan, zulümden korkmuyoruz ve utanmıyoruz.

 

Yamuk ve sapık düşüncelerimizden, bozuk fikirlerimizden, yalan-yanlış fikirlerimizden ve bilgilerimizden, manyakça bağlılıklarımızdan ve kötü alışkanlıklarımızdan utanmıyoruz.

 

Fâhiş ticâretten, işçinin hakkını vermemekten, sigortasını yapmamaktan, komşumuz aç yatarken bir tıka-basa yemekten, insanları çeşitli şekillerde rahatsız etmekten utanmıyoruz.

 

Yere tükürmekten, çöp atmaktan, hayvanlara kötü davranmaktan, gürültü yapmaktan, mangal, balık ve sigara gibi duman ve koku çıkaran şeylerle insanları rahatsız etmekten vs. utanmıyoruz.  

 

Aptalca ve yüksek sesle konuşmalarımızdan, kahkahalarla gülmekten, terbiyesizce ve edepsizce oturmalarımız ve hareketlerimizden utanmıyoruz.

 

Utanmazlıktan utanmıyoruz.

 

Allah’ın açık “secde et” emrine uymayan şeytan Allah’ın karşısında aptalca bir kıyaslama yapmaktan utanmamıştır. Utanmazlık şeytandandır. Allah utanmazlığı telkin eden şeytandan sakınmamızı emreder:

 

“Ey îman edenler!; şeytanın adımlarına uymayın. Kim şeytanın adımlarına uyarsa, (bilsin ki) gerçekten o (şeytan) çirkin utanmazlıkları ve kötülüğü emreder. Eğer Allah’ın üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı, sizden hiç-biri ebedî olarak temize çıkamazdı. Ancak Allah, dilediğini temize çıkarır. Allah, işitendir, bilendir” (Nûr 21).

 

Peki utanmayı doğru yapmak ve utanmanın bizde meleke hâline gelmesi için ne yapmalıyız?. Onun formülünü Allah şöyle veriyor:

 

“Sana Kitap’tan vahyedileni oku ve namazı dosdoğru kıl. Gerçekten namaz, çirkin utanmazlıklar (fahşâ)dan ve kötülüklerden alıkoyar. Allah’ı zikretmek ise muhakkak en büyük (ibâdet)tür. Allah yaptıklarınızı bilir” (Ankebût 45).

 

Her Cuma günü hutbede tekrarlanan âyetin meâli şöyledir:

 

“Şüphesiz Allah, adâleti, ihsânı, yakınlara vermeyi emreder; çirkin utanmazlıklardan (fahşâdan), kötülüklerden ve zorbalıklardan sakındırır. Size öğüt vermektedir, umulur ki öğüt alıp-düşünürsünüz” (Nâhl 90).

 

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

 

Hârûn Görmüş

Mart 2024

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder