“Yer-yüzünde
olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allah’ın yolundan
şaşırtıp-saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar ancak zan ve tahminle
yalan söylerler” (En-âm 116).
Allah, vahiyleri “herkes mü’minler gibi
olsun” diye indirirken, peygamberleri ise “mü’minler herkes gibi olmasın” diye
gönderir.
Kur’ân
boyunca çoğunluğa uyanlar yâni herkes gibi olanlar için hep olumsuz ifâdeler
kullanılmış, herkes gibi olanlar yerilmiştir. Kur’ân’ da herkes gibi olanlar
yâni “insanların çoğu” için; nankör,
fâsık, müşrik, inkârcı, gâfil, şükürsüz, kâfir, yalancı, müşrik ve münâfık
denir. Çünkü herkes gibi olanlar Allah’a ve vahye göre değil de, herkese göre
konum alırlar ve herkes gibi düşünürler, konuşurlar, yazarlar, yerler, içerler,
giyerler, gezerler. Bu yüzden herkes gibi olan insanların çoğu herkes gibi
olmaktan kurtulup da kendini gerçekleştiremez.
Herkes
gibi olmanın ilk görünümü “kendi gibi olamamak”tır. Zâten herkes gibi olmayı
seçenler hem kendini beğenmeyen ve herkes gibi olduğunda kendi durumunun da
meşrûlaşacağını düşünürler, hem de kendi olmak zor geldiği kolaya kaçıp herkes
gibi olma yoluna girenlerdir.
Herkes
gibi olursanız, herksin yâni kalabalığın içinde yalnızlaşır ve kaybolursunuz. Modern
dünyâ, insanı gün geçtikçe yalnızlaştırmaktadır. Büyük kalabalıkların ve
teknolojinin baskısı, insanoğlunu kendi özünden uzaklaştırmaktadır. “Herkes”
gibi olmanın verdiği rahatlık, düşünmeyi ve sâhici bir insan olmayı
engellemekte ve böylece insanları birbirlerinin aynı hâline getirmektedir. Bu
insanlara “kütle insanı” diyebiliriz. Kütle insanı, hayâtının herhangi bir gâyesi
olmayan ve kendini akıntıya kaptırmış insandır. Herkesin içinden birileri
kendini akıntıya bırakmışsa, herkes bırakır.
Îmânın delîli “yaşam-tarzı değişimi”dir.
Seküler-modern dünyâda “herkes gibi yaşayanlar”ın îmânı sorunludur.
Doğru, herkese göre değişen bir değer ölçüsü
değildir. Doğru, “Allah’a göre doğru” olandır. Herkesin “kendi doğrusu”nun
olduğu bir toplumda, hakîkati anlatmak ne kadar da zor.
Demokrasi: Herkesin aynı düşündüğü,
davrandığı bir ideolojidir. Demokrasilerde herkes herkes gibi olur. Seçim ve rızâ kelimeleri yan-yana
kullanılamaz. Zîrâ seçmenin en az %49’u sonuçtan râzı değildir. O-hâlde
demokrasilerde herkesin râzı olması imkânsızdır.
İslâm dîni “sunum dîni”ne dönüştü, herkes bir
şeyler anlatıyor ama kimse yapmıyor. Çünkü herkes bilmenin ve anlatmanın
derdinde, yapanlara pek rastlanmıyor. Üstelik herkes Kur’ân’ın, tam da kendi
düşündükleri gibi söyleme(me)sini istiyor. Olmadı, zorluyorlar. Kur’ân’ı İslâm
düşmanları da dâhil herkes anlayabilir, fakat herkes uygulayamaz.
Uygulayabilmek için ilk başta herkes gibi olmaktan vazgeçmek gerekir.
Herkes Kur’ân’ı kendi gittiği yola göre
yorumluyor ve o yorum ona “en doğru yorum” olarak gözüküyor. Çünkü herkes
Kur’ân’ı, âit olduğu ve izlediği düşünce merkezinde okuyor ve yorumluyor. Sonra
da “en doğru yorumun kendi düşüncesine göre olan yorum” olduğunu zannediyor.
Fakat bu yorumlar arasında birbirine % 100 aykırı olan yorumlar da var. O-hâlde
hangisi doğrudur?. Hepsi de yanlıştır. Çünkü herkes birbirine yâni çoğunluğa
göre yorum yaptığı ve davrandığı için Peygamber örnekliğini hesâba katmıyor.
Hâlbuki Kur’ân’ın en doğru yorumunu Peygamberimiz yaptığı gibi, en doğru
eylemini de yine Peygamberimiz göstermiştir. Peygamberler zâten bu nedenle
gönderilir. Peygamberler, herkes gibi olmaya çomak somak ve Allah’ın istediği
gibi olma yolunu göstermek için gönderilirler.
Âhirette izletilmek üzere herkesin bir
“kaseti” vardır ve bu kasetteki filmin senaryosu birbirine benzeyecektir. Çünkü
herkes benzer hayatlar yaşamaktadır ve bu yüzden de benzer haramları işlemekte,
benzer günahlara girmektedir. Böyle olunca âhirette de benzer cezâlara
çarptırılacaklardır. Herkes gibi yâni insanların çoğu gibi yaşarsanız herkes
gibi haşrolursunuz ve çoğunluğun gittiği yere gidersiniz.
Bilenler çoğalınca yapanlar azalıyor. Herkes
bilirse kim yapacak. Herkesin bilgisi kendine,
vahyin bilgisi herkese. Herkese hitap etmeyen şey din olmaz.
Nesnel bilgi diye bir şey yoktur. Herkes
inandığı şeyi bilir ve söyler. Herkes, herkesin bir-anda tüm bildiklerinden ve
inandıklarından vazgeçip, kendisi gibi bilip inanmasını istiyor. Bunu
yapmayanları da başlıyor yaftalamaya.
Modern zamanlardaki kölelik, eski
köleliklerden bin beter. Çünkü eski kölelik sâdece bir kişiye ya da şeye
yapılırken, şimdiki kölelik herkese ve her-şeye yapılan köleliktir. Günümüzde
herkes herkese ve her-şeye herkes gibi kölelik yapmaktadır. Buna rağmen post-modernizm
denilen akımda herkes doğru, herkes iyi ve herkes haklı görülmektedir. Çünkü
herkes herkes gibi olmuştur.
Herkes bir şeylere önem veriyor ve onu
“olmazsa-olmaz” olarak görüyor da, peki Allah neye önem veriyor ve neyi
olmazsa-olmaz olarak görüyor?. Herkes gibi olmak “olmak” değildir, çünkü herkes
gibi olmak anlamsızdır, değersizdir. Allah Kur’ân’da “peygamber gibi olun” demez
de, “sizin için en güzel örnek peygamberdir” der. Peygamber’i örnek alarak
kendimiz gibi olmamızı ister. Çünkü peygamberler, herkesin herkes gibi olduğu
bir yerde farklı lan ve farklı olmayı
öğreten örnek kişilerdir.
Târih hakkında konuşan herkes târihçi,
felsefe hakkında konuşan herkes filozof, siyâset hakkında konuşan herkes
siyâsetçi olmadığı gibi, İslâm hakkında konuşan herkes de “müslüman-mü’min”
değildir.
Dünyâ’da en kesin şeylerden biri de,
“herkesin lâyığını bulacak-buluyor olması”dır. Sünnetullah budur. Herkes
lâyığını bulur.
Herkes için “iyi insan” deniyor, çünkü herkes
herkese benziyor ve herkes gibi davranıyor, fakat târih boyunca kötüler
iyilerden çok daha fazla olmuştur.
Artık herkes “okumuş” oluyor, herkes diploma
sâhibi, fakat herkesin diploma sâhibi olması yâni herkesle aynı olması, “insanların
yarısının işsiz olması” demek olacağı için iyi bir şey değildir.
Deizm çoğaldı diyorlar. “Allah; sosyâl,
kültürel, ekonomik ve siyâsi hayâta karışmasın” diyen herkes deisttir zâten.
Herkes herkes gibi olmasına
rağmen ilginçtir, yine de herkes herkesle çatışıyor.
Ne yapmak gerektiğini mi soruyorsunuz:
“Herkes bir başkası için yaşayacak”. Ancak bu şekilde Dünyâ “barış yurdu”
olabilir. İnsanlar
“kendini yaşatmak” için değil de, “karşıdakini yaşatmak” için uğraşırsa, herkes
mutlu olur. Çünkü “kendini yaşatmak” isteyen kişi, kendini yaşatabilmek için
icâbında karşısındakini öldürebilir. Fakat herkes karşısındakini “yaşatmaya”
çalışınca kimse kimseyi öldürmez. Gerçek güvenlik ortamı ancak bu şekilde
kurulabilir. Fakat herkes herkes gibi bencil olursa bunu yapmak mümkün olmaz.
Demek ki sorun, herkesin herkes gibi
olmasıdır.
En doğrusunu sâdece Allah bilir.
Hârûn Görmüş
Mart 2024
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder