23 Mart 2024 Cumartesi

Herkes Gibi Olma(ma)k

 

 

“Yer-yüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allah’ın yolundan şaşırtıp-saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar ancak zan ve tahminle yalan söylerler” (En-âm 116).

 

Allah, vahiyleri “herkes mü’minler gibi olsun” diye indirirken, peygamberleri ise “mü’minler herkes gibi olmasın” diye gönderir.

 

Kur’ân boyunca çoğunluğa uyanlar yâni herkes gibi olanlar için hep olumsuz ifâdeler kullanılmış, herkes gibi olanlar yerilmiştir. Kur’ân’ da herkes gibi olanlar yâni “insanların çoğu” için; nankör, fâsık, müşrik, inkârcı, gâfil, şükürsüz, kâfir, yalancı, müşrik ve münâfık denir. Çünkü herkes gibi olanlar Allah’a ve vahye göre değil de, herkese göre konum alırlar ve herkes gibi düşünürler, konuşurlar, yazarlar, yerler, içerler, giyerler, gezerler. Bu yüzden herkes gibi olan insanların çoğu herkes gibi olmaktan kurtulup da kendini gerçekleştiremez. 

 

Herkes gibi olmanın ilk görünümü “kendi gibi olamamak”tır. Zâten herkes gibi olmayı seçenler hem kendini beğenmeyen ve herkes gibi olduğunda kendi durumunun da meşrûlaşacağını düşünürler, hem de kendi olmak zor geldiği kolaya kaçıp herkes gibi olma yoluna girenlerdir.

 

Herkes gibi olursanız, herksin yâni kalabalığın içinde yalnızlaşır ve kaybolursunuz. Modern dünyâ, insanı gün geçtikçe yalnızlaştırmaktadır. Büyük kalabalıkların ve teknolojinin baskısı, insanoğlunu kendi özünden uzaklaştırmaktadır. “Herkes” gibi olmanın verdiği rahatlık, düşünmeyi ve sâhici bir insan olmayı engellemekte ve böylece insanları birbirlerinin aynı hâline getirmektedir. Bu insanlara “kütle insanı” diyebiliriz. Kütle insanı, hayâtının herhangi bir gâyesi olmayan ve kendini akıntıya kaptırmış insandır. Herkesin içinden birileri kendini akıntıya bırakmışsa, herkes bırakır.

 

Îmânın delîli “yaşam-tarzı değişimi”dir. Seküler-modern dünyâda “herkes gibi yaşayanlar”ın îmânı sorunludur.

 

Doğru, herkese göre değişen bir değer ölçüsü değildir. Doğru, “Allah’a göre doğru” olandır. Herkesin “kendi doğrusu”nun olduğu bir toplumda, hakîkati anlatmak ne kadar da zor.

 

Demokrasi: Herkesin aynı düşündüğü, davrandığı bir ideolojidir. Demokrasilerde herkes herkes gibi olur. Seçim ve rızâ kelimeleri yan-yana kullanılamaz. Zîrâ seçmenin en az %49’u sonuçtan râzı değildir. O-hâlde demokrasilerde herkesin râzı olması imkânsızdır.

 

İslâm dîni “sunum dîni”ne dönüştü, herkes bir şeyler anlatıyor ama kimse yapmıyor. Çünkü herkes bilmenin ve anlatmanın derdinde, yapanlara pek rastlanmıyor. Üstelik herkes Kur’ân’ın, tam da kendi düşündükleri gibi söyleme(me)sini istiyor. Olmadı, zorluyorlar. Kur’ân’ı İslâm düşmanları da dâhil herkes anlayabilir, fakat herkes uygulayamaz. Uygulayabilmek için ilk başta herkes gibi olmaktan vazgeçmek gerekir.

 

Herkes Kur’ân’ı kendi gittiği yola göre yorumluyor ve o yorum ona “en doğru yorum” olarak gözüküyor. Çünkü herkes Kur’ân’ı, âit olduğu ve izlediği düşünce merkezinde okuyor ve yorumluyor. Sonra da “en doğru yorumun kendi düşüncesine göre olan yorum” olduğunu zannediyor. Fakat bu yorumlar arasında birbirine % 100 aykırı olan yorumlar da var. O-hâlde hangisi doğrudur?. Hepsi de yanlıştır. Çünkü herkes birbirine yâni çoğunluğa göre yorum yaptığı ve davrandığı için Peygamber örnekliğini hesâba katmıyor. Hâlbuki Kur’ân’ın en doğru yorumunu Peygamberimiz yaptığı gibi, en doğru eylemini de yine Peygamberimiz göstermiştir. Peygamberler zâten bu nedenle gönderilir. Peygamberler, herkes gibi olmaya çomak somak ve Allah’ın istediği gibi olma yolunu göstermek için gönderilirler.

 

Âhirette izletilmek üzere herkesin bir “kaseti” vardır ve bu kasetteki filmin senaryosu birbirine benzeyecektir. Çünkü herkes benzer hayatlar yaşamaktadır ve bu yüzden de benzer haramları işlemekte, benzer günahlara girmektedir. Böyle olunca âhirette de benzer cezâlara çarptırılacaklardır. Herkes gibi yâni insanların çoğu gibi yaşarsanız herkes gibi haşrolursunuz ve çoğunluğun gittiği yere gidersiniz.

 

Bilenler çoğalınca yapanlar azalıyor. Herkes bilirse kim yapacak. Herkesin bilgisi kendine, vahyin bilgisi herkese. Herkese hitap etmeyen şey din olmaz.

 

Nesnel bilgi diye bir şey yoktur. Herkes inandığı şeyi bilir ve söyler. Herkes, herkesin bir-anda tüm bildiklerinden ve inandıklarından vazgeçip, kendisi gibi bilip inanmasını istiyor. Bunu yapmayanları da başlıyor yaftalamaya.

 

Modern zamanlardaki kölelik, eski köleliklerden bin beter. Çünkü eski kölelik sâdece bir kişiye ya da şeye yapılırken, şimdiki kölelik herkese ve her-şeye yapılan köleliktir. Günümüzde herkes herkese ve her-şeye herkes gibi kölelik yapmaktadır. Buna rağmen post-modernizm denilen akımda herkes doğru, herkes iyi ve herkes haklı görülmektedir. Çünkü herkes herkes gibi olmuştur.

 

Herkes bir şeylere önem veriyor ve onu “olmazsa-olmaz” olarak görüyor da, peki Allah neye önem veriyor ve neyi olmazsa-olmaz olarak görüyor?. Herkes gibi olmak “olmak” değildir, çünkü herkes gibi olmak anlamsızdır, değersizdir. Allah Kur’ân’da “peygamber gibi olun” demez de, “sizin için en güzel örnek peygamberdir” der. Peygamber’i örnek alarak kendimiz gibi olmamızı ister. Çünkü peygamberler, herkesin herkes gibi olduğu bir yerde farklı lan ve  farklı olmayı öğreten örnek kişilerdir.  

 

Târih hakkında konuşan herkes târihçi, felsefe hakkında konuşan herkes filozof, siyâset hakkında konuşan herkes siyâsetçi olmadığı gibi, İslâm hakkında konuşan herkes de “müslüman-mü’min” değildir.

 

Dünyâ’da en kesin şeylerden biri de, “herkesin lâyığını bulacak-buluyor olması”dır. Sünnetullah budur. Herkes lâyığını bulur.

 

Herkes için “iyi insan” deniyor, çünkü herkes herkese benziyor ve herkes gibi davranıyor, fakat târih boyunca kötüler iyilerden çok daha fazla olmuştur.

 

Artık herkes “okumuş” oluyor, herkes diploma sâhibi, fakat herkesin diploma sâhibi olması yâni herkesle aynı olması, “insanların yarısının işsiz olması” demek olacağı için iyi bir şey değildir.

 

Deizm çoğaldı diyorlar. “Allah; sosyâl, kültürel, ekonomik ve siyâsi hayâta karışmasın” diyen herkes deisttir zâten.

 

Herkes herkes gibi olmasına rağmen ilginçtir, yine de herkes herkesle çatışıyor.

 

Ne yapmak gerektiğini mi soruyorsunuz: “Herkes bir başkası için yaşayacak”. Ancak bu şekilde Dünyâ “barış yurdu” olabilir. İnsanlar “kendini yaşatmak” için değil de, “karşıdakini yaşatmak” için uğraşırsa, herkes mutlu olur. Çünkü “kendini yaşatmak” isteyen kişi, kendini yaşatabilmek için icâbında karşısındakini öldürebilir. Fakat herkes karşısındakini “yaşatmaya” çalışınca kimse kimseyi öldürmez. Gerçek güvenlik ortamı ancak bu şekilde kurulabilir. Fakat herkes herkes gibi bencil olursa bunu yapmak mümkün olmaz.

 

Demek ki sorun, herkesin herkes gibi olmasıdır.

 

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

 

Hârûn Görmüş

Mart 2024

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder