15 Mart 2024 Cuma

Kula Kulluk Etmek

 

“Göklerde ve yerde olan (herkesin ve her şeyin) tümü Rahmân (olan Allah)a, yalnızca ‘kul’ olarak gelecektir” (Meryem 93).

 

Hayır, artık (yalnızca) Allah’a kulluk et ve şükredenlerden ol” (Zümer 66).

 

“Sâdece kendisine” kulluk edilmeyi hak eden tek bir ilah vardır, o da âlemlerin Rabbi olan Allah’tır. Çünkü herkesi ve her-şeyi O yaratmış ve O yaşatmaktadır. O’ndan başkası “yaratılmış” olandır. Bu nedenle Allah’tan başka bir kişiye yada şeye yapılan kulluk mecbûren, “kula kulluk” olur.

 

Şu koca kâinatta “sâdece Allah’a” kulluk yapmayan tek varlık insandır. İnsanların bir-çoğu, gönderilmiş ahlâk-timsâli peygamberlere ve indirilmiş onca vahye rağmen insanların çoğu; “sâdece Allah’a” değil de, Allahtan başkalarına yada başka şeylere kulluk yaparak küfre düşmekte; Allah ile birlikte, yaratılmış olan bir kişiye yada şeye kulluk yaparak şirk koşmakta; yada “sâdece Allah’ın kuluyum” demesine rağmen kulluğun hakkını vermeyerek münâfıklık yapmaktadır. 

 

Allah’tan başkalarına ve başka şeylere kulluk/ibâdet etmek, ille de taştan-tahtadan yapılmış ve “put” denilen “bir-tâkım şekiller karşısında eğilip-bükülmek” demek değildir. Önemli olan, bunların üzerinden neye tapıldığıdır. Bu putlara tapmak, asıl tapınılan şeyin temsiline tapmaktır. O temsiller üzerinden asıl neye tapıldığı önemlidir. Zâten o temsiller/putlar, asıl tapılan ve kulluk edilmekte olan şeyleri örtmek/perdelemek için vardırlar. Yoksa taşa-tahtaya tapmanın saçmalığı apaçıktır ve bunu Peygamberimiz zamânında bile açık-açık söyleyen hanifler vardı.

 

Allah’tan başkasına kulluk etmek demek; “Dünyâ’daki ve insanlar arasındaki istisnâsız her alanda ve her konuda yâni sosyâl, kültürel, ekonomik, siyâsî, kânûnî, hukûkî, askerî, ticârî, âilevî vs. aklınıza gelen-gelmeyen her konuda tasavvuru, düşünceyi, söylemi ve eylemi Allah’a, Allah’ın emrettiğine yâni vahye ve peygamberlerin örnekliğine göre değil de; başta şeytana, nefse, küresel gücü ellerine geçirmiş olan tâğutlara (yâni kendisinde Allah gibi bir güç olduğu zannedilenlere), çıkarlara, hevâ ve heveslere, arzulara vs. göre belirlemek, düzenlemek ve yapmak” demektir. İşte “Allah’tan başkalarına kulluk ve ibâdet etmek” yâni tapmak bu demektir. Kur’ân’ın şirk, küfür ve zulüm dediği budur.

 

Kula kulluk, sâdece ibâdetle ilgili konularda değildir. Sosyâl, siyâsal, ekonomik ve hukûki alanda da “sâdece Allah’a” kulluk yapılmalıdır. Kur’ân’da sürekli söylenen; “yalnızca Allah’a kulluk edin” sözü, “yalnızca Allah’ın kânunlarına uyun” demektir.

 

Beşerî sistemler, “kula kulluk” sitemleridir. Meselâ demokrasi, kânun ve kural koymak sâdece Allah’ın hakkıyken ve bu nedenle Allah’tan başkalarının koyduğu kânun ve kurallara göre yaşamak şirk olduğundan dolayı, demokrasinin âyini olan oy verme işlemi, oy verilen kişilere “al istediğin kânun ve kuralı çıkar, sana bu yetkiyi veriyorum ve senin çıkaracağın kânun ve kuralara uyacağıma söz veriyorum” demek olacağı için demokrasi ve oy kullanmak, “kula kulluk yapmak” demektir.

 

İnsanlık târihi, “sâdece Allah’a kulluk etmek” ile “kula kulluk etme”nin mücadelesinin tarihidir. Çünkü üçüncü bir yol yoktur. Ya “sâdece Allah’a, yada Allah’tan başka birine yada şeye kulluk edebilirsiniz. Allah ile birlikte başkasına da aynı-anda kulluk etmek de “sâdece Allah’a kulluk” olmadığı için “kula kulluk etmek” demektir. Kula kulluk etmek, Yaratıcı varken, bir yaratılmış olanın başka bir yaratılmış olana meftûn, râm ve hayrân olarak ona göre düşünmesi, konuşması ve davranmasıdır. Yâni Allah’ın belirlediğine ve emrettiğine göre değil de, yaratılmış olan bir kişi yada şeye göre yaşamasıdır. Kula kulluk etmek, Yaratıcı varken yaratılmış olana göre yaşamak demektir.

 

Peki neden “sâdece Allah’a” kulluk etmeliyiz?. Çünkü kendisine kulluk edilmesini istismâr etmeyen tek varlık Allah’tır. İnsan Allah’tan başka kulluk ettiği kullardan hep ihânet görmüştür-görmektedir. Fakat yine de, nefsine çalınan bir parça bal karşılığında kula kulluğu sürdürmektedir.

 

Bir insanın en üst-düzeyde yaşayabileceği hâl, “kulluk hâli”dir. Bu kulluk, kula kulluk değil, “yalnızca Allah’a” yapılan kulluktur. “Sâdece Allah’a” yapılan kulluk, ancak kâlpten îman edenlerin ve O’na hakkıyla kulluk yapabilenlerin işidir. Allah’a hakkıyla kulluk etmek ise, O’na tam bir teslîmiyetle teslim olmayı gerektirir. “Sâdece Allah’a” kulluk etmeyenler ise, O’nu, “her istenileni ânında yerine getiren bir uşak” olarak görmek isterler.

 

Birinin yada birilerinin sana verdiği hak, seni o kişiye bağımlı yapar. Allah’ın verdiği haklara göre yaşarsan, Allah’a bağımlı/bağlı olursun. Bu seni, kula kulluktan kurtarır. Diri olan Allah’a kulluk yapmayanlar, “ölü” olan insanlara kölelik yapmak zorunda kalırlar.

 

Allah’a kulluk edilmediğinde kula kulluk kaçınılmazdır ve bu-bağlamda kulluk edilmeyecek hiç-bir şey kalmaz. Târih boyunca insanların kulluk etmediği hiç-bir şey kalmamıştır. Soyut-somut, canlı-cansız, gökte-yerde, insan-hayvan-bitki, taş-toprak, düşünce, fikir, hattâ gerçek olmayan şeylere bile kulluk yapılmıştır ve hâlen de yapılmaktadır. İnsan kulluk edilmemiş tek bir varlık bile gösteremeyecek durumdadır.

 

İnsan Allah’tan başka; meleklere, cinlere, perilere, yıldızlara, gezegenlere, Güneş’e, Ay’a, mavi göğe, burçlara, yağmura, kara, fırtınaya, yangına-ateşe, depreme, suya, toprağa, taşa, dağa, denize, nehire, göle, ağaca, bitkilere, hayvanlara, madenlere-cevhere, insana, peygamberlere, kahramanlara, putlara, bâtıl din ve inançlara, mezheplere, meşreplere, tasavvufa, mistisizme, ezoterizme, batınîliğe, târikatlara, cemaatlere, hiziplere, gruplara, partilere, gavslara, kutuplara, evliyâya, şeyhe, şıha, meleye-mütrefe, hacıya, hocaya, ulu önderlere, dünyâ lîderlerine, kâinât imamlarına, ilme ve ilim-adamlarına, Kur’ân’a, Sünnet’e, hadsilere, sözlere, kitaplara, ibâdet-hânelere, akla, fikre, beyne, kâlbe-gönle, inançsızlığa, makinelere, bilime, teknolojiye, elektronik ürünlere, modern savaş araçlarına, silahlara, içkiye, kumara, zinâya, fuhşa, sigaraya, uyuşturuculara, paraya, mala-mülke, kadınlara, ana-babaya ve atalara, çocuklara, şehvete, şöhrete, siyâsete, servete, cehâlete, cinsel organlara, ideolojilere kısaca yaratılmış olan her-şeye kulluk etmiştir ki bunlar kula kulluktan başkası değildir. “Sâdece Allah’a” kulluk edilmediğinde bu saydıklarımıza ve sayamadıklarımıza kulluk etmiştir ve bir cezâ olarak kulluk etmek zorunda kalmıştır. Kula kulluk bir cezâdır; “sâdece Allah’a” yapılmayan kulluğun Dünyâ’daki cezâsı.     

 

Adam kalkmış, “şeyhinin karşısında, ölü yıkayıcınsın önündeki meyyit-ölü gibi olacaksın” diyor, “insan-ı kâmile kul olmak”tan bahsediyor. Hangi peygamber insanlardan böyle bir şey istemiştir ki!. “Şeyhinin iki kaşı arasına dikeceksin gözünü ve kendini onda kaybedeceksin” diyorlar. Bu büyük ihtimâlle Hinduluktan bize gelme bir olaydır, çünkü böyle bir şey İslâm’da yasaktır. Zîrâ bu kula kulluk etmek demektir. İslâm’da, Allah’a kendini adamaktan gayrı bir şey olmaz.

 

Biri Hz. Üzeyir’i, diğeri ise Hz. Îsâ’yı ilahlaştırmış olan ehl-i kitaba Allah şöyle diyor:

 

“De ki: Ey Kitap Ehli, bizimle sizin aranızda ortak (olan) bir kelimeye (tevhide) gelin. Allah’tan başkasına kulluk etmeyelim, O’na hiç-bir şeyi ortak koşmayalım ve Allah’ı bırakıp bir kısmımız (diğer) bir kısmımızı Rabler edinmeyelim. Eğer yine yüz çevirirlerse, deyin ki: Şâhid olun, biz gerçekten müslümanlarız” (Âl-i İmran 64).

 

Yaratılmış olan hiç-bir varlığın, kim ve ne olursa-olsun, kula kulluk etme bağlamında “Allah’ı bırakın da bana kulluk edin” deme hakkı ve yetkisi yoktur, olamaz:

 

“Beşerden hiç kimsenin, Allah kendisine Kitabı, hükmü ve peygamberliği verdikten sonra insanlara: ‘Allah’ı bırakıp bana kulluk edin’ deme (hakkı ve yetki)si yoktur. Fakat o, öğrettiğiniz ve ders verdiğiniz Kitaba göre “Rabbaniler olunuz” (deme görevindedir)” (Âl-i İmran 79).

 

Ne demişti şeytan?:

 

“Dedi ki: Mâdem öyle, beni azdırdığından dolayı onlar(ı insanları saptırmak) için mutlakâ senin dosdoğru yolunda (pusu kurup) oturacağım. Sonra muhakkak onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Çoğunu şükredici bulmayacaksın” (A’raf 16-17).

 

“Dedi ki: Senin izzetin adına andolsun, ben, onların tümünü mutlakâ kışkırtıp azdıracağım. Ancak onlardan, muhlîs olan kulların hâriç” (Sâd 82-83).

 

Bu yüzden Allah bizi şöyle uyarmıştır:

 

“Ey âdem-oğulları, ben size and vermedim mi ki: Şeytana kulluk etmeyin, çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır. Bana kulluk edin, doğru yol budur” (Yâsîn 60-61).

 

Siz Allah’a ne kadar “kulluk” yaparsanız, Allah da size o kadar “Allah’lık” yapar:

 

“De ki: ‘Ben, yalnızca Allah’a kulluk etmek ve O’na ortak koşmamakla emrolundum. Ben ancak O’na dâvet ederim ve son dönüşüm O’nadır” (Ra’d 36).

 

Kula kulluk etmenin panzehiri, “sâdece Allah’a” kulluk etmektir:

 

“Allah’ın boyası... Allah(ın boyasın)dan daha güzel boyası olan kimdir?. Biz (yalnızca) O’na kulluk edenleriz” (Bakara 138).

 

“İşte Rabbiniz olan Allah budur. O’ndan başka ilah yoktur. Her-şeyin yaratıcısıdır, öyleyse O’na kulluk edin. O, her-şeyin üstünde bir vekildir” (En-âm 102).

 

Şirk; Allah’ın ekmeğini yiyip, şeytana, nefse, tâğuta ve yaratılmış olana kulluk yapmaktır.

 

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

 

Hârûn Görmüş

Mart 2024

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder