“Göklerde
ve yerde olan (herkesin ve her şeyin) tümü Rahmân (olan Allah)a, yalnızca ‘kul’
olarak gelecektir” (Meryem
93).
“Hayır,
artık (yalnızca) Allah’a kulluk et ve şükredenlerden ol” (Zümer 66).
“Sâdece
kendisine” kulluk edilmeyi hak eden tek bir ilah vardır, o da âlemlerin Rabbi
olan Allah’tır. Çünkü herkesi ve her-şeyi O yaratmış ve O yaşatmaktadır. O’ndan
başkası “yaratılmış” olandır. Bu nedenle Allah’tan başka bir kişiye yada şeye
yapılan kulluk mecbûren, “kula kulluk” olur.
Şu
koca kâinatta “sâdece Allah’a” kulluk yapmayan tek varlık insandır. İnsanların
bir-çoğu, gönderilmiş ahlâk-timsâli peygamberlere ve indirilmiş onca vahye rağmen
insanların çoğu; “sâdece Allah’a” değil de, Allahtan başkalarına yada başka
şeylere kulluk yaparak küfre düşmekte; Allah ile birlikte, yaratılmış olan bir
kişiye yada şeye kulluk yaparak şirk koşmakta; yada “sâdece Allah’ın kuluyum” demesine
rağmen kulluğun hakkını vermeyerek münâfıklık yapmaktadır.
Allah’tan
başkalarına ve başka şeylere kulluk/ibâdet etmek, ille de taştan-tahtadan yapılmış
ve “put” denilen “bir-tâkım şekiller karşısında eğilip-bükülmek” demek değildir.
Önemli olan, bunların üzerinden neye tapıldığıdır. Bu putlara tapmak, asıl tapınılan
şeyin temsiline tapmaktır. O temsiller üzerinden asıl neye tapıldığı önemlidir.
Zâten o temsiller/putlar, asıl tapılan ve kulluk edilmekte olan şeyleri
örtmek/perdelemek için vardırlar. Yoksa taşa-tahtaya tapmanın saçmalığı
apaçıktır ve bunu Peygamberimiz zamânında bile açık-açık söyleyen hanifler
vardı.
Allah’tan
başkasına kulluk etmek demek; “Dünyâ’daki ve insanlar arasındaki istisnâsız her
alanda ve her konuda yâni sosyâl, kültürel, ekonomik, siyâsî, kânûnî, hukûkî,
askerî, ticârî, âilevî vs. aklınıza gelen-gelmeyen her konuda tasavvuru,
düşünceyi, söylemi ve eylemi Allah’a, Allah’ın emrettiğine yâni vahye ve peygamberlerin
örnekliğine göre değil de; başta şeytana, nefse, küresel gücü ellerine geçirmiş
olan tâğutlara (yâni kendisinde Allah gibi bir güç olduğu zannedilenlere), çıkarlara,
hevâ ve heveslere, arzulara vs. göre belirlemek, düzenlemek ve yapmak”
demektir. İşte “Allah’tan başkalarına kulluk ve ibâdet etmek” yâni tapmak bu demektir.
Kur’ân’ın şirk, küfür ve zulüm dediği budur.
Kula
kulluk, sâdece ibâdetle ilgili konularda değildir. Sosyâl, siyâsal, ekonomik ve
hukûki alanda da “sâdece Allah’a” kulluk yapılmalıdır. Kur’ân’da sürekli
söylenen; “yalnızca Allah’a kulluk edin” sözü, “yalnızca Allah’ın kânunlarına
uyun” demektir.
Beşerî
sistemler, “kula kulluk” sitemleridir. Meselâ demokrasi, kânun ve kural koymak
sâdece Allah’ın hakkıyken ve bu nedenle Allah’tan başkalarının koyduğu kânun ve
kurallara göre yaşamak şirk olduğundan dolayı, demokrasinin âyini olan oy verme
işlemi, oy verilen kişilere “al istediğin kânun ve kuralı çıkar, sana bu
yetkiyi veriyorum ve senin çıkaracağın kânun ve kuralara uyacağıma söz
veriyorum” demek olacağı için demokrasi ve oy kullanmak, “kula kulluk yapmak”
demektir.
İnsanlık
târihi, “sâdece Allah’a kulluk etmek” ile “kula kulluk etme”nin mücadelesinin
tarihidir. Çünkü üçüncü bir yol yoktur. Ya “sâdece Allah’a, yada Allah’tan
başka birine yada şeye kulluk edebilirsiniz. Allah ile birlikte başkasına da
aynı-anda kulluk etmek de “sâdece Allah’a kulluk” olmadığı için “kula kulluk
etmek” demektir. Kula kulluk etmek, Yaratıcı varken, bir yaratılmış olanın
başka bir yaratılmış olana meftûn, râm ve hayrân olarak ona göre düşünmesi,
konuşması ve davranmasıdır. Yâni Allah’ın belirlediğine ve emrettiğine göre
değil de, yaratılmış olan bir kişi yada şeye göre yaşamasıdır. Kula kulluk
etmek, Yaratıcı varken yaratılmış olana göre yaşamak demektir.
Peki
neden “sâdece Allah’a” kulluk etmeliyiz?. Çünkü kendisine kulluk edilmesini
istismâr etmeyen tek varlık Allah’tır. İnsan Allah’tan başka kulluk ettiği
kullardan hep ihânet görmüştür-görmektedir. Fakat yine de, nefsine çalınan bir
parça bal karşılığında kula kulluğu sürdürmektedir.
Bir
insanın en üst-düzeyde yaşayabileceği hâl, “kulluk hâli”dir. Bu kulluk, kula
kulluk değil, “yalnızca Allah’a” yapılan kulluktur. “Sâdece Allah’a” yapılan
kulluk, ancak kâlpten îman edenlerin ve O’na hakkıyla kulluk yapabilenlerin
işidir. Allah’a hakkıyla kulluk etmek ise, O’na tam bir teslîmiyetle teslim
olmayı gerektirir. “Sâdece Allah’a” kulluk etmeyenler ise, O’nu, “her
istenileni ânında yerine getiren bir uşak” olarak görmek isterler.
Birinin
yada birilerinin sana verdiği hak, seni o kişiye bağımlı yapar. Allah’ın
verdiği haklara göre yaşarsan, Allah’a bağımlı/bağlı olursun. Bu seni, kula
kulluktan kurtarır. Diri olan Allah’a kulluk yapmayanlar, “ölü” olan insanlara
kölelik yapmak zorunda kalırlar.
Allah’a
kulluk edilmediğinde kula kulluk kaçınılmazdır ve bu-bağlamda kulluk
edilmeyecek hiç-bir şey kalmaz. Târih boyunca insanların kulluk etmediği
hiç-bir şey kalmamıştır. Soyut-somut, canlı-cansız, gökte-yerde,
insan-hayvan-bitki, taş-toprak, düşünce, fikir, hattâ gerçek olmayan şeylere
bile kulluk yapılmıştır ve hâlen de yapılmaktadır. İnsan kulluk edilmemiş tek
bir varlık bile gösteremeyecek durumdadır.
İnsan
Allah’tan başka; meleklere, cinlere, perilere, yıldızlara, gezegenlere,
Güneş’e, Ay’a, mavi göğe, burçlara, yağmura, kara, fırtınaya, yangına-ateşe,
depreme, suya, toprağa, taşa, dağa, denize, nehire, göle, ağaca, bitkilere,
hayvanlara, madenlere-cevhere, insana, peygamberlere, kahramanlara, putlara,
bâtıl din ve inançlara, mezheplere, meşreplere, tasavvufa, mistisizme,
ezoterizme, batınîliğe, târikatlara, cemaatlere, hiziplere, gruplara,
partilere, gavslara, kutuplara, evliyâya, şeyhe, şıha, meleye-mütrefe, hacıya,
hocaya, ulu önderlere, dünyâ lîderlerine, kâinât imamlarına, ilme ve
ilim-adamlarına, Kur’ân’a, Sünnet’e, hadsilere, sözlere, kitaplara,
ibâdet-hânelere, akla, fikre, beyne, kâlbe-gönle, inançsızlığa, makinelere,
bilime, teknolojiye, elektronik ürünlere, modern savaş araçlarına, silahlara,
içkiye, kumara, zinâya, fuhşa, sigaraya, uyuşturuculara, paraya, mala-mülke,
kadınlara, ana-babaya ve atalara, çocuklara, şehvete, şöhrete, siyâsete, servete,
cehâlete, cinsel organlara, ideolojilere kısaca yaratılmış olan her-şeye kulluk
etmiştir ki bunlar kula kulluktan başkası değildir. “Sâdece Allah’a” kulluk
edilmediğinde bu saydıklarımıza ve sayamadıklarımıza kulluk etmiştir ve bir
cezâ olarak kulluk etmek zorunda kalmıştır. Kula kulluk bir cezâdır; “sâdece
Allah’a” yapılmayan kulluğun Dünyâ’daki cezâsı.
Adam
kalkmış, “şeyhinin karşısında, ölü yıkayıcınsın önündeki meyyit-ölü gibi
olacaksın” diyor, “insan-ı kâmile kul olmak”tan bahsediyor. Hangi peygamber
insanlardan böyle bir şey istemiştir ki!. “Şeyhinin iki kaşı arasına dikeceksin
gözünü ve kendini onda kaybedeceksin” diyorlar. Bu büyük ihtimâlle Hinduluktan
bize gelme bir olaydır, çünkü böyle bir şey İslâm’da yasaktır. Zîrâ bu kula
kulluk etmek demektir. İslâm’da, Allah’a kendini adamaktan gayrı bir şey olmaz.
Biri
Hz. Üzeyir’i, diğeri ise Hz. Îsâ’yı ilahlaştırmış olan ehl-i kitaba Allah şöyle
diyor:
“De ki: Ey Kitap Ehli, bizimle sizin aranızda
ortak (olan) bir kelimeye (tevhide) gelin. Allah’tan başkasına kulluk
etmeyelim, O’na hiç-bir şeyi ortak koşmayalım ve Allah’ı bırakıp bir kısmımız
(diğer) bir kısmımızı Rabler edinmeyelim. Eğer yine yüz çevirirlerse, deyin ki:
Şâhid olun, biz gerçekten müslümanlarız” (Âl-i İmran 64).
Yaratılmış
olan hiç-bir varlığın, kim ve ne olursa-olsun, kula kulluk etme bağlamında
“Allah’ı bırakın da bana kulluk edin” deme hakkı ve yetkisi yoktur, olamaz:
“Beşerden
hiç kimsenin, Allah kendisine Kitabı, hükmü ve peygamberliği verdikten sonra
insanlara: ‘Allah’ı bırakıp bana kulluk edin’ deme (hakkı ve yetki)si yoktur.
Fakat o, öğrettiğiniz ve ders verdiğiniz Kitaba göre “Rabbaniler olunuz” (deme
görevindedir)” (Âl-i İmran
79).
Ne demişti şeytan?:
“Dedi
ki: Mâdem öyle, beni azdırdığından dolayı onlar(ı insanları saptırmak) için
mutlakâ senin dosdoğru yolunda (pusu kurup) oturacağım. Sonra muhakkak onlara
önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Çoğunu
şükredici bulmayacaksın”
(A’raf 16-17).
“Dedi
ki: Senin izzetin adına andolsun, ben, onların tümünü mutlakâ kışkırtıp
azdıracağım. Ancak onlardan, muhlîs olan kulların hâriç” (Sâd 82-83).
Bu yüzden Allah bizi şöyle uyarmıştır:
“Ey âdem-oğulları, ben size and vermedim mi
ki: Şeytana kulluk etmeyin, çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır. Bana
kulluk edin, doğru yol budur” (Yâsîn 60-61).
Siz
Allah’a ne kadar “kulluk” yaparsanız, Allah da size o kadar “Allah’lık” yapar:
“De ki:
‘Ben, yalnızca Allah’a kulluk etmek ve O’na ortak koşmamakla emrolundum. Ben
ancak O’na dâvet ederim ve son dönüşüm O’nadır” (Ra’d 36).
Kula
kulluk etmenin panzehiri, “sâdece Allah’a” kulluk etmektir:
“Allah’ın boyası... Allah(ın boyasın)dan daha
güzel boyası olan kimdir?. Biz (yalnızca) O’na kulluk edenleriz” (Bakara
138).
“İşte
Rabbiniz olan Allah budur. O’ndan başka ilah yoktur. Her-şeyin yaratıcısıdır,
öyleyse O’na kulluk edin. O, her-şeyin üstünde bir vekildir” (En-âm
102).
Şirk;
Allah’ın ekmeğini yiyip, şeytana, nefse, tâğuta ve yaratılmış olana kulluk
yapmaktır.
En
doğrusunu sâdece Allah bilir.
Hârûn Görmüş
Mart
2024
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder