“Siz yalnızca
Allah’tan başka bir-takım putlara tapıyor ve bir-takım yalanlar uyduruyorsunuz.
Gerçek şu ki, sizin Allah’tan başka taptıklarınız, size rızık vermeye güç
yetiremezler; öyleyse rızkı Allah’ın katında arayın, O’na kulluk edin ve O’na
şükredin. Siz O’na döndürüleceksiniz” (Ankebût
17).
Put:
Kimi ilkel toplumlarda, doğa-üstü gücü ve etkisi olduğuna inanılan, tanrı
olarak tapılan, genellikle canlı bir varlığı, özellikle insanı gösteren,
tahtadan, taştan, topraktan yapılmış yontu.
Farsça but, sanem, tapınılan nesne sözcüğünden alıntıdır. Bu
sözcük Soğdca bwt “Buddha, Buda heykeli” sözcüğü ile eş kökenlidir. But, soylu kişilerin çocuklarının saçına takılan
bir tür muska, idôl. Büt-perest,
“puta (Buddha'ya) tapan" (Âşık Paşa, Garib-nâme).
Put,
insanların Allah’ı hesâba katmadan ürettiği ve kutsadığı her-şeydir. Yaratılmış
olan her-şey put yapılmıştır ve kendisine tapılmıştır-tapılmaktadır. Putlar ve
putçuluk eskide kalmış bir şey değildir. Klâsik putlar olduğu gibi modern
putlar da vardır ve modern putlar sayıca daha fazladır: Peygamberler, sahabe, tâbiûn, mezhep
imamları ve mezhepler, evliyâ, şeyhler, hoca-efendiler, tasavvuf ve
tasavvufçular, kutuplar, gavslar, âlimler, târikat pirleri, seyyidler,
şerifler, pâdişahlar, hükümdarlar, sultanlar, vezirler, kahramanlar,
kurtarıcılar, mesih ve mehdî, askerler, bürokrasi, lîderler, partiler,
ideolojiler, izmler, süper-sistemler olarak görülen ideolojiler, filozoflar ve
felsefe, düşünürler ve düşünceler, fikirler, modern-bilim ve bilim-adamları,
teknoloji ve teknokratlar, teorisyenler, internet, sosyâl medya, modern insan,
nefs, haz, çıkar, arzular, ihtiraslar, şeytan, küresel güçler, tâğutlar, mele
ve mütrefler, sermâyedarlar, ortak-akıl, üst-akıl, evrensel akıl, zenginler, servet-sâhipleri,
modern Nemrut ve Firavunlar, peygamberleri es geçen Kur’âncılar, modern müslümanlar,
hadisçiler, târikatçılar, solcular, sağcılar, şiiler, sünnîler, türkler,
araplar ve diğerleri, -sözde- uzaylılar, yıldızlar, gezegenler, burçlar,
fallar, cinler, periler, insanın râm ve meftûn olduğu ürünler, kadınlar, kantar-kantar
altın ve gümüş, ana-babalar, çocuklar, sevgililer, beşerî ana-yasalar, silah,
makâm ve para-gücü olanlar vs. söylenen-söylenmeyen, Allah’tan gayrı ne ve kim
varsa put edinilmiştir, edinilmektedir.
Allah’ı
göklere hapsettiğinizde ve yeryüzünün işlerine karıştırmadığınızda mutlakâ
putlar ortaya çıkar. Çünkü insan tapacak bir şeye ihtiyaç duyar. Tapacağı şeyi
ise, kendisine en ucuza mâl olacak olan putların içinden seçer. İnsanların çoğu kendilerine putlardan bir put
bulmuş tapıp duruyor; üstelik o puta kendisi gibi tapmayanları “kâfir”, yobaz,
ilkel, gerici ve hattâ terörist îlan ediyor. Çünkü câhillerin hiç-bir zaman
affetmeyeceği şey, “putlarına dokunulması”dır. Peygamberlerin, bizzat yada misyonu ile
(sünnet) yokluğunda mutlakâ çeşitli putlar ortaya çıkar. Hz. Mûsâ, toplumundan
bir süreliğine ayrıldığında bile hemen “buzağı putu”nu peydahlayıvermişlerdi.
Put-perestliğin nedeni, “Allah’ı hakkıyla
takdir edememek”ten sonra, insanın konumunu ve haddini bilmemesindendir. Allah
bâkî, putlar “geçici” ve fânîdir. Putçuluk ise kıyâmete kadar sürer. Putperestliğin
en tehlikelisi, kişinin kendisini put edinmesidir.
Put edinilip kendisine tapılanlar da “bir üst put”a taparlar. Putçuluk,
“hiyerarşik bir şirk” sistemidir.
Putçuluğun,
şirkin, küfrün ve dolayısıyla zulmün kökeninde “aşırı sevgi” vardır. Put edinilmiş olanların çoğu, eski zamanlarda
yaşamış “put-kırıcılar”dır. Şirkin
kökünde, “birilerine karşı duyulan aşırı sevgi” vardır. O kişiler yaşamlarında
yada ölümlerinden sonra onları aşırı sevenler tarafından putlaştırılmıştır-putlaştırılır.
“(İbrâhim)
dedi ki: ‘Siz gerçekten, Allah’ı bırakıp dünyâ-hayâtında aranızda bir
sevgi-bağı olarak putları (ilahlar) edindiniz. Sonra kıyâmet günü, kiminiz
kiminizi inkâr edip-tanımayacak ve kiminiz kiminize lânet edeceksiniz. Barınma
yeriniz ateştir ve hiç-bir yardımcınız yoktur” (İbrâhim 25).
Putlar; önceki zamanlarda yaşayan kahramanlar,
bilginler, yöneticiler vb. gibi insanlardı. İnsanlar bu kişileri çok
sevmişlerdi. Bu kişilerin ölümlerinden sonra resimleri ve heykelleri yapıldı.
Onlar ilk başta ölüm yıldönümlerinde, daha sonra ise sık-sık ziyâret edildi.
Zamanla onlara tâzim gösterilmeye ve en nihâyet de tapılmaya başlandı. Demek ki
şirkin kökeni “aşırı bağlılık” ve “aşırı sevgi”dir. Allah’tan başkasına aşırı
bağlılık şirk sürecini başlatır. İslâm’da resim ve heykele iyi gözle
bakılmamasının nedeni de budur.
Beytullah yâni Kâbe “Allah’ın evidir.
Müşrikler o eve putlarını koyarak onları “Allah’ın misâfirleri” îlân
ediyorlardı. Mekke müşriklerinin Kâbe’de “el-lâh” adında taptıkları bir put da
vardı. Allah’ın putuna tapmak da şirktir. Zîrâ şirk, “aracılı tapım”dır.
Putçuluğun târihte kaldığını zannedenler
bilmelidir ki, insanlık târihinde hiç-bir zaman, günümüzdeki kadar put ve
putçuluk olmadı.
Putçuluk, kendi putunu yüceltirken,
başkasının putunu aşağılamaktır. Oysa bunların ikisi de şirk ve küfürdür.
Putlar, kendilerine tapanlara hiç acımazlar.
Allah ise, “Rahmân ve Rahîm”dir.
Modernizm, bir “teknoloji putperestliği”dir.
Modern insanın değeri, putunun değeri kadardır.
Modern Dünyâ’ya ve modern
insana “menat putu”=mâni (money) para” hâkimdir.
Modern insan, “aklı” ve “aşkı” putlaştırmış
durumdadır.
Demokrasi, “birileri” tarafından kullanılan
bir puttur. O “birileri”, demokrasiyi paravan yaparak ilahlık taslayanlardır. Demokratik
seçimler, “putların tâzelenmesi” etkinliğidir. Laiklik ve Demokrasi, modern
müslümanların, “acıkınca yedikleri helvadan putlar”dır.
Eski putperestlik, bâzı kadınları “tanrıça”
yapmıştı; modern putperestlik ise, tüm kadınları “tanrıça” yapma yolunda.
Birey(sel)leşmiş olan modern insanın putu,
bedenidir. Lâkin beden aslâ tatmin olmaz.
Modern putçuluklardan biri
de, “uzman-perestlik”tir.
Doğum-günü pastası da bir puttur.
Ağaca çaput bağlayıp dilekte bulunmakla,
ağaca ampûl ve süs bağlayıp dilekte bulunmak arasında, şirk ve cehâlet olması
bakımından bir fark yoktur.
Hz. İbrâhim’in güzel örnekliği, ateşte yanma
pahasına “putları baltayla parçalaması”dır.
Hz. İbrâhim’in babası, İbrâhim’i putlara
kurbân edip ateşe atmak isterken, Hz. İbrâhim, oğlu İsmâil’i, Allah’a kurbân
etmek istemişti. Babası ile arasındaki fark budur.
Eğer put-kırıcı olmak istiyorsanız, bâzı
bedelleri göze alabilmeniz gerekir. Hicreti göze al(a)mayanlar, put kıramazlar.
Târih boyunca hiç-bir putun insana yada
yaratılmış olan bir varlığa hiç-bir yarârı olmamıştır. Hattâ kendisine bile
yarârı yoktur. Putlar kendilerine tapanlara bir yarar sağlamadıkları gibi sürekli
zarar vermektedirler. Çünkü putların bir bakım mâliyetleri vardır. Hz. İbrâhim
işte bunu dile getirerek insanları uyarmak istemiştir:
“Onlara
İbrâhim’in haberini de aktar-oku: Hani, babasına ve kavmine: ‘Siz neye kulluk
ediyorsunuz?’ demişti. Demişlerdi ki: ‘Putlara tapıyoruz, bunun için sürekli
onların önünde bel büküp eğiliyoruz’. Dedi ki: Peki, duâ ettiğiniz zaman onlar
sizi işitiyorlar mı?. Yada size bir yararları veyâ zararları dokunuyor mu?” (Şuârâ 69-73).
Tabi
uyarının faydası olmadı. Budan dolayı Hz. İbrâhim şu duâyı etmişti:
“Hani İbrâhim
şöyle demişti: Rabbim bu şehri güvenli kıl, beni ve çocuklarımı putlara kulluk
etmekten uzak tut” (İbrâhim
35).
Put
denilen şeyin her türü, “sâdece Allah’a” tapılmadığında ortaya çıkar. Putlar
hiç-bir gücü ve faydası olmayan sahte ilahlardır. Oysa hakîki tek ilah
Allah’tır. Allah varken putlara tapmak, olsa-olsa “sâdece Allah’a tapmama”nın
bir cezâsı olabilir.
En doğrusunu
sâdece Allah bilir.
Hârûn Görmüş
Mart
2024
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder