23 Mart 2024 Cumartesi

İnanmak ve Tapmak

 

“De ki: Ey kâfirler!. Ben sizin taptıklarınıza tapmam. Benim taptığıma siz tapacak değilsiniz. Ben de sizin taptıklarınıza tapacak değilim. Siz de benim taptığıma tapacak değilsiniz. Sizin dîniniz size, benim dînim bana” (Kâfirûn Sûresi).

 

İnanmanın gereğini yapmadıktan sonra inanmak neye yarar?. Doktorluk yapmayacak olduktan tıp okumanın bir yararı olmadığı gibi, inanmanın gereği olan tapmayı yapmadıktan sonra inanmanın da yararı yoktur. O yüzden Kur’ân şöyle der:

 

“İnsanlar, (sâdece) ‘inandık’ diyerek, sınanmadan bırakılacaklarını mı sandılar?” (Ankebût 2).

 

Neye inanıldığı da önemlidir ama asıl önemli ve değerli olan, inandıktan sonra tapmaktır.

 

Tapmak: “Allah’a kulluk etmek, ilah olarak tanınan varlığa karşı inancını ve bağlılığını belirli kurallar çerçevesinde göstermek ve bağlılığını bildirmek için belirli kurallara bağlı dînî hareketlerde bulunmak, Allah’a karşı kulluk görevini yerine getirmek, ibâdet etmek” anlamlarındadır. İslâm ‘da ise tapmak, “sâdece Allah’a tapmak” demektir: “Biz yalnızca Sana ibâdet eder ve yalnızca Sen’den yardım dileriz” (Fâtiha 5). Sâdece Allah’a inananlar sâdece Allah’a tapar ve sâdece Allah’tan yardım dilerler. İnanmak ve tapmak, “sâdece Allah’a inanmak ve sâdece Allah’a tapmak” demektir.

 

Târih boyunca sorun, “inanmak” değil, “tapmamak” ve “Allah’tan başkalarına yada Allah ile birlikte başkalarına ve başka şeylere de tapmak” olmuştur. Peygamberler inanamayan toplumlara değil, “sâdece Allah’a” tapmayan müşrik-kâfir toplumlara gönderilmişlerdir. Çünkü târih boyunca çok az istisnâlar dışında Allah’ı “en yüce yaratıcı” olarak görmeyen bir toplum yoktu. Fakat bu kişiler Allah’a ile birlikte O’na ortak koşarak başka şeylere yâni putlara yada putlar üzerinden bir şeylere de tapıyorlardı. İnsanın inandığı en yüce ilah varken daha düşük ilahlara tapamsı hem saçma hem de Allah’a karşı yapılmış ağır bir küstahlıktır.       

 

Modern zamanlara gelene kadar şirk, gizli yada açık olarak devâm etmiş, insanlar Hakka yada bâtıl şeylere hem inanmış hem  de tapmışlardır. Müslümanlar da çok az istisnâlar dışında Allah’a hem inanmış hem de tapmıştır. Hristiyan âleminde Rönesans, Aydınlanma, Protestanlık, Sanâyileşme ve Modernizm ile birlikte hem inanmada hem de tapmada çok azalmalar olmuştur. Benzer şey müslümanların da başına gelmiş, özellikle son 100 yıldır hristiyanlardan farklı olarak inanma -sözde- devâm etmesine rağmen tapmada belirgin bir azalma olmuştur. Meselâ Türkiye’de kime sorsanız müslümandır, inanıyordur ve ülkenin %99’u müslümandır ama tapmaya gelince bu oran %9’a düşmektedir. Hele son-moda gençlik tapmadığı gibi inanmadığını da dile getirmekte, ateist, deist yada agnostik olduğunu söylemektedir.

 

İnanmayanlar elbette tapmazlar da, bu normâl. Fakat inanmasına yada “inanıyorum” demesine rağmen tapmamak nedendir?. Bunun arkasında kanımca bilmenin fazlalaşması vardır. Bilmek ve inanmak ayrı, tapmak ise apayrı bir şey gibi görülüyor. Üstelik binlice tapmaya gerek kalmadığı gibi bir düşünce ortaya çıkıyor. Çünkü tapmadan kopuk olan bilmede ve inanmada böyle bir zan vardır.

 

Tabi hiç kıvırmaya gerek yoktur. İnanılmasına rağmen tapılmamasının tek gerçek nedeni, aslında inanılmaması yada “yeterince inanılmaması”dır. Şu da var ki, inanmak neye inanmaktır?. İnsanların çoğu inanmak deyince “Allah’a inanmayı” anlıyor. Fakat Allah’a inananların bir-çoğu İslâm’a inanmıyor ki!. Tapmamasının nedeni bu zâten. “Mutlaka her-şeyi yaratan bir yaratıcı olmalıdır” diye düşünerek Allah’ın varlığını kabûl ediyor ve Allah’a inanıyor, tamam bunda sorun yok. Zâten İslâm düşmanı olan deistler bile Allah’a inanıyor. Peygamberlerin gönderildiği peygamberlerin azılı düşmanları ve müşrikleri ele-başları olan kâfirler de Allah’a inanıyorlardı. Fakat sorun şu ki, insanların çoğu Allah’a inanıyor olsa da, aslında âhirete, gayba, meleklere, vahye, Kur’ân’a, peygamberliğe yâni İslâm’a tam yada tamâmen inanmıyor. Bu nedenle de tapmıyor. Âhirete, hesaba, sorguya, cennete, cehenneme inanmadığı, bu yüzden de bir korkusu, endişesi ve çekincesi olmadığı yada çok az olduğu için, bir de “Allah affeder düşüncesinde olduğu için tapmayı yapmıyor.

 

Tapmayanlar eğer deist değillerse ve “müslümanım” diyorlarsa, o-hâlde ya Allah’ın rahmetine ve affına câhilce ve körü-körüne çok güveniyorlar ve bu yüzden de önem vermiyorlar, yada aslında îmanları çok zayıf ve yetersiz. Çünkü tapmanın şiddeti, îmânın şiddeti oranındadır. Allah’ın dîni olan İslâm ‘a ne kadar teslim olmuşsanız tapmanız da o kadar fazla ve samîmi olur.       

 

Kudreti sonsuz, rahmân ve rahîm olan, âlemlerin Rabbi olan Allah, yedi kat göklerden yeryüzüne, meleklerin paşası olan Cebrâil as. aracılığı ile, âlemlere rahmet ve muhteşem bir ahlâk sâhip olan bir peygamber’e, tüm insanlara duyur ve bildir diye, ilk kelimesi “oku” (ikra) olan insanlara hayat verecek bir mesaj gönderiyor, fakat insan o mesajı açıp da bakmıyor, okumuyor bile ki, o mesaj ile emredilenleri yerine getirmesi söz-konusu olsun. Mahalle muhtarından önemsiz hattâ yanlışlıkla bir tebligat gelse onu bile bir-kaç kere dikkatli bir şekilde okur ve icâbında gerekeni hemen yerine getirirken, Allah’tan gelen kutlu mesajı açıp da bakmıyor bile. Bunu yapmayan adam nasıl tapsın ki?.  

 

Peki inanmasına rağmen Allah’a tapmayınca ne oluyor?. Ne olacak; başka şeylere tapıyor. Bağlandığı bir insana tapıyor, kutsallaştırdığı aklına tapıyor, beşerî ideolojilere, düşüncelere ve sistemlere tapıyor, felsefeye ve modern-bilime tapıyor, teknolojiye ise huşû ile tapıyor. Müziğe, spora, filme, kadına, eve, eşyâya, arabaya, çocuklara, içkiye, sigaraya, kumara, zinâya, uyuşturucuya vs. bâtıl olan ne varsa ona tapıyor. İnsanların çoğu kendilerine putlardan bir put bulmuş tapıp duruyor; üstelik o puta kendisi gibi tapmayanları da “kâfir” îlân ediyor. Modern insan, bedenine öyle bir tapıyor ki, Allah’a tapmaya vakit bulamıyor. Yine modern insan, târihte hiç olmayan seviyede “kendi yaptığına tapma şirki”ne düşmüştür Allah “takvâda yarışın” derken, birileri, Allah’tan başkalarına yada başka şeylere “tapma”da yarışıyorlar. Şirk, “insanların kendi elleriyle yaptıklarına tapması”nın adıdır. İşte bu, sünnetullahın bir sonucu olarak Allah’a inanıp “sâdece O’na” tapmamanın cezâsıdır.

 

Tapmak, “tapılana göre yapmak” demektir. “Kime göre yapıyorsanız ona tapıyorsunuz” demektir. İnanmanın delîlidir tapmak.

 

Unutulmasın ki cehennemin %90’ı, Allah’a inananlarla dolu olacak; Allah’a inanan ama O’na tapmayanlarla..

 

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

 

Hârûn Görmüş

Mart 2024

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder