“Onlar, yalnızca zanna uymaktadırlar. Oysa
gerçekte zan, haktan (ve hakîkatten) yana hiç-bir yarar sağlamaz” (Necm 28).
Fantezi:
“Sonsuz, sınırsız düş. Fantezi kelimesinin ilk
anlamı ‘hayâl mahsûlü’dür. Gerçek olmayan, zihin yada bilinç-altı tarafından
üretilen tüm görüntüler ‘fantezi’ olarak nitelendirilir. Değişik heves, değişik
beğeni, değişik düşünüş. Sonsuz, sınırsız hayâl. Süslü
ve türü değişik olan”.
“Fantezi müzik”
denilen, “serbest biçimli beste veyâ alaturkada serbest biçimli şarkı” anlamı
buradan gelir.
Fransızca fantaisie “görüntü, hayâl, hayâl mahsûlü, düş gücü”
sözcüğünden alıntıdır. Bu sözcük Eski Yunanca “phantasía”, “görüntü, hayâlât”
sözcüğünden alıntıdır. Bu sözcük Eski Yunanca “phaínō”, “aydınlanmak, görünmek,
aydınlatmak, görünür kılmak” fiilinden türetilmiştir. Bu kelimenin doğru
yazılışı “fantezi” şeklinde olan değil, “fantezi” olarak yazılandır.
İnsanın
bir özelliği de “ideâlleştirmek”tir. İnsan, doğal ve normâl olan bir şey
üzerinde fantezi kurarak onu hayâlinde ideâlleştirir ve olduğundan çok farklı
ve kusursuz bir hâle getirir. Bunun nedeni kanımca, kusursuz ve ideâl bir
sonsuz nîmet diyârı olan cennete ayarlı olana göre yaratıldığı içindir. Fakat
bu aynı-zamanda bir imtihandır da. Çünkü fantezilere uygun hattâ ondan da öte
hakîki bir karşılığı olan tek yer cennettir. Dünyâ’da ideâlleştirilen hiç-bir
şey fantezi olarak hayâl edilen gibi değildir ve olmaz da. Çünkü Dünyâ
fanteziye uygun karşılık üretecek bir yer değildir. Bu nedenle fantezi, hayâli
ve düşsel olmak zorundadır. Zâten bir şey fanteziyle hayâl edilen şekilde
kusursuzca olsaydı cennet anlamsızlaşırdı. Demek ki Dünyâ’da hiç-bir zaman,
fantezilerdeki gibi, zannedildiği gibi ve beklenildiği gibi olağan-üstü
olmayacak.
Mü’minler
Dünyâ’da cenneti anlamsızlaştıracak şekilde yaşayamayacakları için
fantezi-merkezli bir hayat yaşamazlar-yaşayamazlar. Onlar ancak cennet
üzerinden fantezi kurabilirler. Çünkü Allah cennet için şöyle der:
“Orada
nefislerinizin arzuladığı her-şey sizindir ve istediğiniz her-şey de sizindir”
(Fussilet 31)
Hakîkatten
başka her-şey fantezidir. Hakîkat ise “Hak’tan gelen”dir. O-hâlde Allah’a değil
de insana mahsus her türlü; dînî, felsefî, kültürel, siyâsî, askerî, ekonomik,
hukûkî, bilimsel ve teknolojik düşünceler fantezidir ve bunlara dayanarak
ortaya konulanlar da fantezinin ürünleri ve uygulamalarıdır. İnsana has olan,
ideâl zaman, mekân, ev, eşyâ, araçlar, kadın, erkek, çocuk, iş, zenginlik,
kısaca dünyevî olan her-şey fıtrî, doğal ve normâlden kopmuş ve yapay, sûnî ve
beşer-ürünü olan her-şey fantezidir, fantezi ürünüdür.
İnsanlığın
geldiği ve “en ileri insanlık seviyesi” olarak görülen ve kabûl edilen
modernizm bir “fantezi uygarlığı”dır. Modernizm hayâtiyetini fanteziden alır.
Bu-bağlamda hakîkatten uzak kalır ve kalması gerekir. Çünkü fantezi bâtıldır ve
bu nedenle de fantezi ile hakîkatin bir-arada olması mümkün olmadığı gibi İslâm
‘a göre bu şirktir ki şirk zâten budur.
Modern
insanın merkezinde fantezi vardır ve Dünyâ’yı -hakîkate aykırı olsa bile-
fantezilerine uygun olarak görmek ister ve bunun için çalışır. Ev, araba, eşya,
kadın, çocuklar, torunlar, eğitim, yollar, dağlar, denizler, yazlık, kışlık,
arkadaşlar, bilgi, eğitim, iş, para, ömür, emeklilik, yaşlılık, ölüm ve
mezarların bile fantezilerine göre olmasını ister bunun hayâlini kurar. Neşe,
haz, zevk ve konfor içinde, dertsiz-tasasız, kavgasız-gürültüsüz,
kazâsız-belâsız, sağlıklı, güçlü, heybetli bir beden, zihin, akıl, ve zekânın
en üst seviyedeki hayâlini kurar durur. Fakat fantezi üreterek hayâlini kurduğu
bu şeylerin ancak en fazla %20’sine ulaşabilir. Aslında insan bir cennet
fantezisi üretmektedir ve cenneti Dünyâ’da istemektedir. Zâten modern insanın
cinnetinin nedeni budur. Zîrâ cenneti Dünyâ’da kurmak ve istemek çabası bir
cinnettir, cinnet ile sonuçlanır. Çünkü Dünyâ’nın formatı, kaynakları ve
imkânları buna uygun değildir. Böyle olduğu için bir kısım insanlar kaynakları
ve imkânları “sâdece kendileri için” isterler ve kaynakları ve imkânları zâlimce
ve şerefsizce ele geçirenler (çünkü başka şekilde ele geçirilemez), paylaşmamak
için başkalarını üzmekten, ezmekten ve onları sınırlı bir yaşam içinde
bırakmaktan çekinmezler. İşte tüm bunlar, hakîkatten uzaklaşılıp kopmanın
sonucunda ortaya çıkan “fanteziler”
nedeniyledir. Âhiret-merkezli olmayan insan mecbûren fantezi-merkezli olacak ve
dünyevîleştikçe dünyevîleşecektir.
Modern-bilim
ve teknoloji fantezinin bir sonucudur. Sürekli olarak fanteziler ve fantezilere
uygun ürünler üretir. Teknoloji modern insanın fantezilerini fazla-fazla
karşılar hattâ fantezik ürünleri insanın gözüne-gözüne sokup durmaktadır. Bu
ürünleri almayanlar ve almak istemeyenler ise garipsenir ve “geri kafalı”
olarak görülür.
Modern-bilimin
-sözde- yaptığı gözlemler sonucu ortaya koyduğu teoriler, düşünceler ve
hipotezler tam bir fantezidir. Hattâ modern-bilimin teorileri ve hipotezleri “fantezinin
zirvesi”dir. Big-Bang Teorisi, Evrim Teorisi, Kâinâtın Genişlediği Teorisi,
Genel ve Özel Görecelik Teorileri, Ay’a ve Mars’a gidileceği-gidildiği hattâ
Dünyâ’nın yuvarlak olduğu döndüğü, uzaya çıkılabileceği ve uzay yolculuğu gibi
teoriler ve söylemler hep birer fantezidirler. Adamların uzayla ilgili olan
şehvetli bir fantezisi şöyledir: Yakın bir zaman önce Dünyâ’dan bilmem kaç milyon
km. uzaklıktaki bir meteora, içinde bir sondaj makinesi olan uzay aracı ile
gidilip meteora inildiği, o meteorda sondaj yapılıp meteorun içinden örnekler
alınıp tahlil edildiği ve hem tahlil sonuçlarının Dünyâ’ya gönderildiği hem de
o örneklerle birlikte geri Dünyâ’ya dönüldüğü söylenmiştir. Kanımca bu,
insanoğlunun ürettiği en büyük bir-kaç fanteziden biridir ve hakîkatle
uzaktan-yakından bir alâkası yoktur.
Yine
ışınlanma, ölümsüzlük, tüm hastalıkların iyileştirilmesi, robotların Dünyâýı
işgâl etmesi, geleceğe yada geçmişe gitmek, bir-anda kâinâtın diğer ucundan
çıkmak vs. gibi fanteziler vardır. Fanteziler bu kadar artınca komplo
teorisyenleri de boş durmamakta ve onlar da fanteziler üretmektedir. Bu-bağlamda
mesela, modern-bilim ve özellikle son sürüm teknolojiyle; çeşitli şekillerde
bulutların oluşturulabileceğine, yağmur, kar ve dolu yağdırılabileceğine,
fırtına ve tipi oluşturulacağına yâni mevsimlerin değiştirilebileceğine,
sellerin, heyelanların, yangınların ve en önemlisi de depremlerin ve -hâşâ-
Allah’ın bile yapmadığı-yapamadığı büyük depremlerin yapılabileceğine,
yanar-dağların harekete geçirilebileceğine, havanın, suyun, toprağın,
bitkilerin, hayvanların ve insanların başkalaştırılabileceğine, sûnî Güneş, Ay
ve yıldızların yapılabileceğine, gök-taşlarının yönlendirilebileceğine, bir
gök-taşının bir uzay aracına çarpmasıyla yönünün değiştirilebileceğine, Ay’da
ve Mars’ta koloniler kurulabileceğine ve neredeyse Güneş’in ve Ay’ın
karartılabileceğine, dağların yürütülebileceğine, denizlerin kaynatılabileceğine,
hortumların çıkartılabileceğine, denizde girdaplar oluşturulabileceğine,
yıldızların düşürülebileceğine vs. ve en nihâyet, insanın ilahlaşabileceği gibi
absürd ve olmadık-olmayacak fanteziler bile üretilmektedir. İnsan etkisiyle
ancak çok küçük etkiler oluşturulabilecekken, modern-bilim ve teknolojiyi
elinde tutan büyük devletlerin ve bilim-adamlarının, HAARP, Chemtrail ve
uydularla istedikleri her-şeyi yapabileceklerine inanılıyor. Peki neden?. Çünkü
modern-bilim ve teknolojinin %90’ı fantezidir.
Yine
fantezilere göre düşünen ve yaşayan insanlar; “büyük” denilen devletlerin ve
bilim-adamlarının olağan-üstü bilgilere ve güçlere sâhip oldukları
zannetmektedirler. Bu nedenle de modern-bilim ve teknolojiye hiç-bir eleştiri
getirmeden, hiç îtirâz etmeden sonsuz bir îman ve güven duymaktadırlar. Fakat
bilinsin ki bu şirktir ki şirk zâten budur. Eğer sizin birilerine yada bir şeye
karşı sorgusuz-suâlsiz ve koşulsuz-şartsız bir güveniniz varsa ve bunları hiç
eleştirmiyor ve îtirâz etmiyorsanız, siz bunlar üzerinden şirk koşuyorsunuz
demektir. Bu-bağlamda en önemli görevi fantezi üretmek olan modern-bilim ve
teknoloji neredeyse tüm Dünyâ’da putlaştırılmış ve ilahlaştırılmıştır ve
bunlarla şirk koşulmaktadır, bunlara tapılmaktadır. Modern dünyâda modern şirk,
modern-bilim ve teknolojiyle koşulmaktadır ve bu şirk ve de küfür, insanlık
târihinde ortaya çıkmış olan en yaygın şirk, küfür ve zulümdür. Çünkü hakîkate
değil, fanteziye dayalıdır.
Fantezi
bir şeyi gerçekliğine ve hakîkatine zıt olarak tasarlamak demektir. Fantezi hep
olmayan şeyi tasarlar ve ideâlleştirir. Mükemmeliyetçidir ama tasarlanan
mükemmeller gerçek değildir, olamaz da. Geçici bir imtihan dünyâsında mükemmellik
olmaz. Belki motivasyon için mükemmel bir ideâl ve hedef belirleyebilirsiniz ve
ona yaklaşabildikçe-yaklaşmaya çalışırsınız ama mükemmelliğe hiç-bir zaman ulaşamazsınız.
Çünkü madde formunda bu mümkün değildir ve mükemmellik sâdece Allah’a ve -belki-
cennete mahsustur. Zîrâ maddede mükemmelliğin olması, cennetin anlamsızlaşması
demek olur.
Mistisizm,
ezoterizm, bâtınîlik, tasavvuf, mezhep, meşrep, târikatlar, cemaatler, hizipler
ve partiler kendilerini hep kusursuz ve mükemmel görürler. Fakat mükemmel
olmadıkları ortaya çıkınca da “gerçeği yoksa bâri hayâli olsun” diyerek başlarlar
hayâller kurmaya ve fanteziler üretmeye.
Vahiy-merkezli
olmayan akıl ancak fantezi üretebilir. Aklı ilahlaştırmanın ve akla gereğinden
fazla değer vermenin kendisi de bir
fantezidir. Hâlbuki vahiyden uzak yada kopuk olan aklın ürettiği fanteziler
Dünyâ’yı yaşanmaz bir yer hâline getirmiştir. Buna rağmen yine de dinden kopuk
bir akla vurgu yapılmakta ruhsuz-kâlpsiz bir akıldan medet umulmaktadır.
İnsanlar mükemmelliğe ulaşamayınca fanteziler kurmaya başlarlar böylece
kendilerini bir nebze olsun rahatlatmak isterler. Oysa hakîkatin olmadığı yer
yalanın kuşattığı bir alandır ve burada her-şey kurgudur, hayâldir, fantezidir.
Zavallı insan, bir türlü hakka ve hakîkate bağlanamadığı, Allah’a ve
İslâm’a tam bir teslîmiyetle teslim olmadığı için fantezilere sığınmakta ve
fantezileri din edinmektedir. Tâ ki son saate kadar. Ondan sonra artık
fanteziler biter ve hakîkat başlar. Fakat hakîkatin hâkim olması çoğu kişi için
hüsrân olacaktır.
Hakîkat ortaya çıktığında fanteziler yok olur gider.
En
doğrusunu sâdece Allah bilir.
Hârûn Görmüş
Mart
2024
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder