“Savaş
hoşunuza gitmediği hâlde üzerinize yazıldı (farz kılındı). Olur ki hoşunuza
gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin
için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz” (Bakara Sûresi 216).
“O, sizi tek
bir nefisten yarattı ve kendisiyle durulup-yatışması için ondan eşini vâr etti.
Onu (eşini) örtüp-bürüyünce, o da bir yük yüklendi de bununla (bir süre)
gezindi. Nitekim ağırlaşınca, ikisi Rableri olan Allah’a duâ ettiler: ‘Eğer
bize sâlih (bir çocuk) verirsen, andolsun şükredenlerden olacağız” (A’raf 189).
Savaşmak
da sevişmek de insanlığın kaderi olarak kaçınılmaz şeylerdir. Sevişmek nesli
üretirken ve sürdürürken, savaşmak ise nesli kurutur. Nice insan genç yaşında
savaşlarda ölmüş sevdiği insanları gözyaşları ve acılar içinde arkasında
bırakmıştır. Düşünüldüğünde modern insan için bu büyük bir trajedidir.
Çocukluğundan
bêri savaşmak için yetiştirilmiş, ömrü savaşların içinde geçmiş olanlara
savaşmak ve savaşta ölme ihtimâli normâl gelebilir fakat aslında sâdece bir kez
gelinen şu kısa dünyâ hayâtında savaşmak ve savaş sonucunda genç yaşta
ölmek-öldürmek kötü bir şeydir. Üstelik yapılan savaşların kaçı hak bir dâvâ
için, hak ve hakîkat için, özgürlük için oluyor ki?. Açıkçası savaşların %90’ı
şeytanın vesveseleri, nefsin kışkırtması ve tâğutların hırsları sonucunda
meydana geliyor. Aslında sevişmek de öyledir, şeytan, nefs ve gayri-meşrû
anlamda tâğutların ayartmasının sonucudur. Belki de bu nedenle “savaşma seviş”
derler. İkisi de aynı nedenlerle ve aynı şekilde yapılır çünkü; yüz-yüze,
göz-göze.
Allah
için değilse, hak bir dâvâ için değilse yâni sonu gazilikle yada şehâdetle
bitmiyorsa, savaşlar hırs ve şehvetin sonucudur. Meşrû sevişmeler de
şehvettendir ama sevişmenin de gayri-meşrû olanı vardır. Hırs ve sapkınlık
nedeniyle yapılan savaşlar yasak olduğu gibi, nikahsız sevişmeler de yasaktır.
Günümüzde
savaşlar, meydana çıkmadan, uzaktan-uzağa düğmelere basa-basa yapılıyor. Çok
yüksek teknoloji ile üretilen savaş araçları ve silahlarla savaşılıyor. Mâsum
çocukları, kadınları, yaşlıları, hastaları öldürmeye ve binâları yıkmaya
“savaş” deniliyor. Ne kadar çok öldürürsen ve ne kadar çok yıkarsan o oranda
gâlip gelmiş sayılıyorsun. Eskisi gibi değil, iki ordu meydana çıkıp da bir
taraf tamâmen kırılana yada dağılana kadar yüz-yüze, göz-göze yapılan savaşlar
yok artık. Dünyâ’nın bir ucundaki ülke diğer ucundaki ülkeye bir füze atıyor ve
binlerce insanı öldürüyor ve buna “savaşmak” diyorlar. Uçağı ve bombaları olan
ordular 2-3 bin metre yukarıdan, uçağı, savunma silahı vs. olmayan insanların
üstüne bomba atarak onları öldürüyor ve sonuçta savaşı kazanmış sayılıyor.
Halbuki bu bir şerefsizliktir.
Savaşmalar
gibi sevişmeler de öyle; insanlar artık bir sorumluluk almadan ve işin sonunu
düşünmeden sevişiyorlar. Öneli olan amaca ulaşmak.
Artık
savaşmak da sevişmek de izlene bir şey hâline gelmiştir hattâ insanların en çok
izlediği şeyler savaşlar ve sevişmelerdir. Sınırı ve kırmızı çizgisi olmayan
savaşlar ve sevişmeler en ince ayrıntısına kadar açık ediliyor ve insanların
gözüne-gözüne sokuluyor. Bu da onları normâlleştiriyor. İzleyenler izledikleri
şey bitmesin istiyorlar ve izletenler de izleyicisi olan şeyi
bitirmiyorlar.
Artık
savaşlar da sevişmeler de pornolaşmıştır. Pornolaştığı için İkisi de herkes
tarafından izlenir hâle gelmiştir. Çünkü modernizm bir porno uygarlığıdır.
Savaşlar
sevişmeler gibi bâzen kısa sürer ama genelde uzun sürelidir. Hele modern savaşlar
yâni herkes tarafından izlenen porno-grafik gösteriler bir türlü bitmek
bilmiyor. 30 yıl, 100 yıl savaşları gibi bir türlü sonlanmıyor. Bir şey olsun
da bitsin diye beklenen savaşlar bitmek bilmiyor ve her fırsatta alevleniyor.
Aynen zinâ olan sevişmeler gibi.
Teoman Duralı savaşma ve sevişme hakkında
şunları söyler:
“Truva
savaşından önce Akhilleus Hektor’a bağırarak; “kalenden, müstahkem mevkiinden çık, gel buraya.
Sevişme ve savaşma göz-göze, yüz-yüze olur” der.
Çünkü eski Yunan’da savaşta at bile kullanılmıyordu. Yunanlılara en eski
dönemde yüz-yüze savaşmak “erkeklik” olarak kabûl ediliyordu. At üstünde ve
sütre gerisinden atış yapmak erkekliğe sığmayan bir şeydi. Aynen sevişmek gibi, savaş da yüz-yüze
göz-göze olmalıydı. Savaşmak ve sevişmek hayâtın iki nirengi noktasıdır. Biri
nesli yürütmeye, öbürü de karşısındakinin neslini kurutmaya yöneliktir ve her
iki olay da Yunan’da çok sıkı ahlâk kurallarına bağlıdır. Sevişme kadar savaşma
son derece sıkı kurallara bağlanmıştır. Savaşçı olağan-üstü derecede kısıtlı,
sınırlı çizgilerle savaşmaya mahkûmdur. Akhilleus’un dediği gibi yüz-yüze, göz-göze
gelmesi lâzım, insanın karşısındakinin gözünün içine bakması lâzım. Çünkü rûh
gözden yansır”.
Porno
“sevişmenin yoldan çıkması ve açık edilmesi” durumuyken, uçaklar, füzeler,
bombalar vs. ile yapılan savaşlar da bir sınırı aşma ve yoldan çıkma durumu
olarak pornodur; savaş pornosu. Yunan-Roma kültürünün ürettiği greko-romen modern
batı uygarlığı, savaşmayı da sevişmeyi de yoldan çıkarmış ve porno-grafik hâle
getirmiştir. Savaşlar ve sevişmeler kırmızı çizgileri çok aşmış ve haddini
bilmez duruma gelmiştir. Artık modern savaşlar ve sevişmeler ahlâkını yitirmiş
ve sapıklığa dönmüştür. Zîrâ savaşmak ve sevişmek târihte hiç olmadığı kadar
serbest kalmış, sınırı aşmış ve ahlâksızlaşmış durumdadır.
Modern
zamanlarda çıkarılan fitne ve üretilen ifsâd, savaşmak ve sevişmek üzerinde
yapılmaktadır. Savaşmaya ve sevişmeye bir sınır konulmazsa ve ahlâklı hâle
getirilmezse, Dünyâ’nın cehenneme dönmesi kaçınılmazdır.
En
doğrusunu sâdece Allah bilir.
Hârûn Görmüş
Mart
2024
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder