14 Mart 2024 Perşembe

Rahmet ve Adâlet

 

 

“Şüphesiz Allah, emânetleri ehline (sâhiplerine) teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adâletle hükmetmenizi emrediyor. Bununla Allah, size ne güzel öğüt veriyor!.. Doğrusu Allah, işitendir, görendir” (Nîsâ 58).

 

“Bize bu Dünyâ’da da, âhirette de iyilik yaz, şüphesiz ki biz Sana yöneldik. Dedi ki: ‘Azâbımı dilediğime isâbet ettiririm, rahmetim ise her-şeyi kuşatmıştır; onu korkup-sakınanlara, zekâtı verenlere ve bizim âyetlerimize îman edenlere yazacağım” (A’raf 156).

 

Ebû Hüreyre’den rivâyet edildiğine göre Resûlullah şöyle buyurdu: “Allah varlıkları yarattığı zaman, kendi katında arşın üstünde bulunan kitabına, ‘Rahmetim gerçekten gazâbıma gâlibtir’ diye yazmıştır”.

 

Bir rivâyette (Buhârî, Bed’ü’l-halk 1) “Rahmetim gazâbıma üstün geldi”; bir başka rivâyette de (Buhârî, Tevhid 22, 28, 55; Müslim, Tevbe 15) “Rahmetim gazâbımı (gadâbımı) aştı“ ifâdeleri yer almıştır. (Buhârî, Tevhîd 15, 22, 28, 55, Bed’ü’l-halk 1; Müslim, Tevbe l4-l6. Ayrıca bk. İbni Mâce, Zühd 35).

 

Allah Dünyâ’ya iki şekilde müdâhale eder. 1-Rahmetiyle, 2-Azâbıyla ve gazâbıyla. Allah’ın rahmeti her-şeyi kuşatmıştır ve hadiste denildiği gibi rahmeti gazabını aşmıştır. Fakat rahmetinin her-şeyi kuşatmış ve rahmetinin gazâbını aşmış olması adâletin iptâl olması demek değildir. Rahmeti gazâbını geçmiş olabilir ama adâleti rahmetinin de üstündedir. Allah’ın rahmeti gazâbını aşmıştır ama adâletini aşmamıştır ve rahmeti adâletini kısıtlayamaz, iptâl edemez. Çünkü insanlar bu hadis ile “ne de olsa rahmeti gazâbını geçmiştir, bizi affeder” diye düşünmekte ve adâlete mugâyir şeyler yapabilmektedir. Oysa rahmeti bile adâleti ekseninde olacaktır. Aksi-hâlde imtihanın ve sünnetullahın bir anlamı kalmazdı.  

 

Allah nasıl ki Dünyâ’da yaptığımız bir yanlışa -sünnetullahın gereği olarak- bir sıkıntıyla ve cezâyla karşılık veriyorsa, hayâtımız boyunca Dünyâ’da yaptığımız kötülükler ve günahların sonucu da -sünnetullahın bir gereği olarak- âhirette karşımıza çıkacak ve terâzide günahlar daha ağır basarsa cehennemi boylayacağız. Allah bundan gocunmaz ve birilerinin, -Allah’ın rahmetine güvenerek- zannettiği gibi, “rahmetim gazâbımı geçti, bırakın herkes cennete girsin” demez. Eğer öyle olsaydı aynı şey Dünyâ’da da olurdu ve başımıza -Allah’ın rahmetinin gereği olarak- bir kötülük gelmemesi gerekirdi. Oysa Dünyâ’da yaptığımız yanlışların cezâsını daha Dünyâ’da görmeye başlıyoruz. O-hâlde yaptığımız ağır günahların ve suçların cezâsını da âhirette kesinlikle göreceğiz. Allah nasıl ki Dünyâ’da bir yanlışımıza cezâyı hemen kesiyorsa, âhirette de, Dünyâ’da yaptığımız yanlışlara cezâyı kesecektir ve Allah’ın rahmeti günahkârlar için çok da işe yaramayacaktır. Tabi Allah’ın rahmeti; iyilik, sevap ve doğru şeylerin karşılığı olarak hem Dünyâ’da hem âhirette sâhiplerini bulacaktır:

 

“Dilediğini kendi rahmetine sokar. Zâlimlere ise, onlara acı bir azab hazırlamıştır”nsan 31).

 

Tabi her-şeye rağmen Allah’ın rahmetinden ümid kesilmez. Fakat Allah’ın rahmeti öyle şansa, torpile ve kayırmaya değil, bâzı şartlara bağlıdır:

 

“(Benden onlara) de ki: Ey kendi aleyhlerinde olmak üzere ölçüyü aşan kullarım. Allah’ın rahmetinden umut kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, esirgeyendir. Azab size gelip çatmadan evvel, Rabbinize yönelip-dönün ve O’na teslim olun. Sonra size yardım edilmez” (Zümer 53-54).

 

Allah; “sakın rahmetimden ümit kesmeyin. Benim affedemeyeceğim ve şirk dışında affetmeyeceğim günah yoktur. Fakat Ben’im adâletim de vardır ve adâletim gereğince rahmetimin size ulaşması için, azap size ulaşmadan önce Bana yönelin ve tam bir teslîmiyetle teslim olun” diyor. Zîrâ rahmeti gazâbını geçmiştir ama bedâvaya da rahmet etmiyor. Çünkü bu adâlete sığmayacak ve uymayacak bir şey olur. Bu yüzden Allah her zaman adâleti emreder, kötülüklerden kaçınılmasını ister: 

 

“Şüphesiz Allah, adâleti, ihsânı, yakınlara vermeyi emreder; çirkin utanmazlıklardan (fahşâdan), kötülüklerden ve zorbalıklardan sakındırır. Size öğüt vermektedir, umulur ki öğüt alıp-düşünürsünüz” (Nâhl 90).

 

Allah’ın sözü dosdoğrudur ve tam âdalet içerir. Zâten rahmeti ve merhâmeti de dosdoğru olan adâlet-sâhipleri içindir:

 

“Rabbinin sözü, doğruluk bakımından da, adâlet bakımından da tastamamlanmıştır. O’nun sözlerini değiştirebilecek (kimse) yoktur. O, işitendir, bilendir” (En-âm 115).

 

Adâletsizliğin, haksızlığın, ahlâksızlığın, küfrün, şirkin ve zulmün hâkim olduğu bir dünyâda, merhâmet, sevgi ve hoşgörü azalır ve azab ve gazap çoğalır.

 

Adâlet yoksa rahmet ve merhâmet de yoktur.

 

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

 

Hârûn Görmüş

Mart 2024

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder