14 Mart 2024 Perşembe

Haddini Bilmek

 

“Rabbinize yalvara-yalvara ve için-için duâ edin. Şüphesiz O, haddi aşanları sevmez” (A’raf 55).

 

Tüm kâinat haddini bilmekle ayakta duran bir yapıdır. Şu kâinatta haddini bilmeyen tek varlık ise insandır. Zâten kâinatta her-şey muhteşem bir düzene, nizâma ve döngüye sâhipken bir tek insanın kendi aralarındaki işleri sarpa sarmakta ve bir türlü düzene girmemekte, nizâma kavuşmamaktadır. Çünkü insan haddini bilmemekte ve Yaratıcısının değil de şeytanın, nefsinin ve tâğutların emirlerine göre düşünmekte, konuşmakta ve davranmaktadır. Kâinatta bir tek insan Allah’a göre hareket etmediği için bir tek insanın işleri tutarlı ve düzenli değildir. Zâten tüm adâletsizlikler, eşitsizlikler, haksızlıklar, ahlâksızlılar, küfür, şirk ve zulmün ortaya çıkmasının nedeni, insanın haddini bilmeyerek Allah’a karşı küstahlaşması ve dikleşmesidir.   

 

İslâm demek, “sınır” demektir. İslâm’ın aşılması yasak olan hudutları vardır. Haddini-hududunu bilenler bu sınırları ve hudutları geçmezler, hadsizler ise aşıladık kırmızı çizgi, geçilmedik sınır bırakmazlar. Bu da onların Dünyâ’da rezil olmasına neden olduğu gibi âhirette de hadsizlerin yurdu olan cehenneme düşmelerine neden olur.

 

Modernite “bir haddini bilmezlik”tir. Modernite bir hadsizlik uygarlığı”dır. Modern insan da târihteki “en hadsiz varlık” rekorunu elinde tutmaktadır. Modern insan, haddini bilmeyen insandır. Modernizm ilerlemiştir ama haddini aşmış ve çok ileri gitmiştir. Artık moderniteye haddini ya mü’min bir toplum bildirecektir yada kritik eşiğin aşılmasıyla birlikte Allah haddini bildirecektir ona.

 

Putperestliğin nedeni, “Allah’ı hakkıyla takdir edememek”ten sonra, insanın konumunu ve haddini bilmemesindendir.

 

Kulun Allah’a en yakın olduğu hâl, secde hâlidir. Secde hâli, Allah karşısında haddini bilmenin zirvesidir. Secde ile Allah’a yaklaşamayanlar, kıyâm ile ayağa kalkamazlar.

 

“Nefsini ve kendini bilmeyen” değil, haddini bilmeyen, rabbini bilemez. Haddini bilmeyenler her-şeyi bilmek isteyen hadsizlerdir. Her-şeyi bilmek istemek hadsizliktir. Çünkü her-şeyi bilmek Allah’a mahsustur. O-hâlde Allah’ın bildirdiği kadarını bilmekle yetinmek haddini bilmektir.

 

Korku sevgiden daha üstündür, çünkü insana haddini bildiren şey korkudur, hattâ bitkilere ve hayvanlara bile haddini bildiren şey korkudur. Bu korku ilk başta Allah korkusu sonra da varlığın varlığa karşı korkusudur.

 

Sevgide sınır yoktur, bu yüzden sevgide her zaman hadsizlik olur. Sevginin yoldan çıkmış yâni hadsizlik hâline “aşk” diyorlar. Bu nedenle sevgi ile sınırı aşmak kolay olur. Sevgide kırmızı çizgileri aşmak çok olasıdır. Korku ise doğal olarak bir sınır ve had koyar.

 

Kadın ve erkekler önce Allah’a, sonra da birbirlerine karşı hadlerini bilmedikçe bu Dünyâ düzelmez. Mutlu âilenin formulü: Kadınlar erkekler karşısında “haddini” bilecek; erkekler de “emânet”e (kadın) ihânet etmeyecek.

 

Hadsizlik isyânı, isyân da hadsizliği getirir. Hadsizlere peygamberlerin diliyle lânet edilmiştir:

 

“İsrâiloğullarından inkâr edenlere, Davud ve Meryem-oğlu Îsâ diliyle lânet edilmiştir. Bu, isyân etmeleri ve haddi aşmaları nedeniyledir” (Mâide 78).

 

Allah’ın apaçık âyetlerini yalanlamak apaçık bir hadsizliktir:

 

Sonra onun ardından kendi kavimlerine (başka) elçiler gönderdik; onlara apaçık belgeler getirmişlerdi. Ama daha önce onu yalanlamaları nedeniyle inanmadılar. İşte biz, haddi aşanların kâlblerini böyle mühürleriz” (Yûnus 74).

 

Hadsizlik ilk önce haram-helâl koymada kendini gösterir. Hevâ ve hevesler kişiyi hadsizleştirir ve sapıtmaya ve saptırmaya neden olur:

 

“Ne oluyor ki size, kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşı-karşıya kalmanız dışında, O, size haram kıldıklarını ayrı-ayrı açıklamışken, üzerinde Allah’ın ismi anılan şeyleri yemiyorsunuz?. Gerçekten çoğu, bir ilim olmaksınız kendi hevâ(istek ve tutku)larıyla (kimilerini) saptırıyorlar. Şüphesiz, senin Rabbin haddi aşanları en iyi bilendir” (En-âm 119).

 

İnsan açlıktan ölmemek için haram olan bir şeyi yerken bile haddini bilecek ve “ölmeyecek kadar”ını yiyecektir:

 

“De ki: ‘Bana vahyolunanlar içinde, yiyen bir kimsenin yiyeceği (şeyler) için, ölü eti, dökülen kan, domuz eti -ki bu gerçekten murdardır- yada Allah’tan başkası adına kesilmiş bir fısk dışında, haram kılınmış bir şey bulmuyorum. Kim kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşı-karşıya kalırsa, -saldırmamak ve haddi aşmamak şartıyla- (bu sayılanlardan ölmeyecek kadar yiyebilir). Şüphesiz Rabbin bağışlayandır, esirgeyendir” (En-âm 145).

 

Haddini bilmeyenler, Allah’ın âyetlerini inkâr etmiş, peygamberleri öldürmüşlerdir. Bu onları daha da hadsizleştirmiş ve işi Allah’a isyân etmeye kadar vardırmışlardır:

 

“Her nerede bulunurlarsa-bulunsunlar -Allah’ın ipine ve insanların ipine (ahdine) sığınanlar başka- onlara zillet (zorluk damgası) vurulmuştur. Onlar, Allah’tan bir gazâba uğradılar da üzerlerine aşağılanma (damgası) vuruldu. Bu, Allah’ın âyetlerini inkâr etmeleri ve peygamberleri haksız yere öldürmeleri nedeniyledir. (Yine) Bu, isyân etmeleri ve haddi aşmaları dolayısıyladır”l-i İmran 112).

 

Hadsizliğin en çok görüldüğü ve yaşandığı yerlerden biri de ticârettir. İnsanlar ticârette haddi çok kolay aşabilmektedirler:

 

“Ey îman edenler!. Birbirinizin malını karşılıklı rızâ ile yapılan ticâretle de olsa haksızlık ve hîle ile yemeyin (de) birbirinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah, size karşı çok merhâmetlidir. Kim haddi aşarak ve zulmederek böyle yaparsa, biz onu ateşe göndeririz. Bu Allah için pek kolaydır” (Nîsâ 29-30).

 

Bir topluluğa karşı duyulan kin, kişiye haddini çok kolay aştırmaktadır. Bu yüzden Allah bizi uyarıyor ve şöyle diyor:

 

“…Sizi Mescid-i Haram’dan alıkoyduklarından dolayı bir topluluğa olan kininiz, sakın sizi haddi aşmaya sürüklemesin. İyilik ve takvâ konusunda yardımlaşın, günah ve haddi aşmada yardımlaşmayın ve Allah’tan korkup-sakının. Gerçekten Allah (cezâ ile) sonuçlandırması pek şiddetli olandır” (Mâide 2).

 

Akrabâlık bağlarını koparmak ve sözleşmelere uymamak haddi aşmanın bir başka göstergesidir:

 

“Onlar (hiç) bir mü’mine karşı ne akrabâlık bağlarını, ne de sözleşme hükümlerini gözetip tanırlar. İşte bunlar, haddi aşmakta olanlardır” (Tevbe10).

 

Şeytan, nefs ve tâğutlar insanları sürekli olarak haddi aşmaya, kırmızı çizgileri çiğnemeye ve sınırları geçmeye çağırırken, tek hak din olan İslâm ise, tâ ilk insan ve ilk peygamberden bêri, indirilen tüm vahiyler insanlara hadlerini bildirmek içindir.

 

Hadlerini bilmeyenler cehennemi bilir, hadlerini bilenler ise cenneti bulur.

 

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

 

Hârûn Görmüş

Mart 2024

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder