23 Mart 2024 Cumartesi

Büyük Tâlihsizlik

 

“O, iş-başına geçti mi yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya, ekini ve nesli helâk etmeye çaba harcar. Allah ise, bozgunculuğu sevmez” (Bakara 205).

 

Büyük tâlihsizlik, modern zamanlarda yaşıyor olmaktır. Bu söylediğim söz bir-çoklarına anlamsız ve yanlış gelebilir. Fakat anlamsız ve yanlış gelmesi bilgiye ve sezgiye değil, alışkanlığa dayanmaktadır. Zîrâ müslümanların bir-çoğu da dâhil modern insan gelinen mevcut zaman ve mekânı yâni modern hayâtı, “insanın ulaşabileceği en yüksek ve ileri bir uygarlık seviyesi” olarak görüyor. Peki neden?. Neye kıyasla?.

 

Modernizm denilen şey, “hayâtın her alanında her-şeyi Allah’a, âhirete, gayba, vahye, peygamberlere, kitaplara yâni dîne göre yapmaktan vazgeçip; insana, akla, doğaya, eşyâya, maddeye, beşerî bilgiye, teknolojiye, paraya vs. göre yapmaya başlamak” demektir. Modernizm denilen şey “Allahsızlık”tır, “dinsizlik”tir. “Allah’a ve dîne göre değil de insana ve akla göre yaşamak” demektir. Böyle bir yaşam elbette şeytanı memnun ettiği, nefsin hoşuna gittiği ve tâğutları beslediği için iyi ve hoş görünmekte, Allah’tan, âhiretten, din’den, kitaptan ve bunların kontrôlünden ve denetiminden uzak kalarak istediği gibi yaşayarak rahat ve konfor içinde olmak insanın çoğunun hoşuna gitmiştir-gitmektedir. Bu yüzden de aslında içinde yaşıyor olmak büyük bir tâlihsizlik olan modernizm insanlar tarafından “en ileri gelişmiş düzeyi” olarak kabûl edilmekte ve kutsanmaktadır.     

 

Fakat dediğimiz gibi, modern insan bu yargıya bir kıyasın sonucunda değil, nefsin memnûniyeti netîcesinde ulaşmıştır. Çünkü insanlar modernizmin gerçek bir alternatifi olan İslâm-merkezli bir zamanda, mekânda, dünyâda ve hayat içinde hiç yaşamadılar ki!. Modernizm dışında bir hayâtın nasıl olduğu-olacağı hakkında bilgileri ve düşünceleri yok. Çünkü modernizm buna fırsat  vermiyor ve vermek istemiyor. Modernizm alternatiflere düşmandır. Çünkü en basit bir alternatif bile modernizmi sarsmaya hattâ yıkmaya yeter. Çünkü modernizm aslında, Hz. Îsâ’nın deyimiyle, “dışı badanalanmış kabir” gibidir. Dışarıdan bakınca bembeyaz ve tertemizmiş gibi görünür ama içi çürümüş cesettir. Üstelik sağlam ve dayanıklı da değildir ve örümcek ağı kadar dayanıksızdır.        

 

Felsefenin, bilimin ve bilginin doğu’dan batı’ya geçmesi ve Allahsızlaştırılarak modernizm olarak ortaya çıkması, insanlık için çok büyük bir tâlihsizlik ve felâket olmuştur-olmaktadır. Çünkü güzelim bilgi batı’ya geçince Allahsızlaştığı ve dinsizleştiği için yoldan çıkmış ve fitne ve ifsâdın aracı olmuştur. Yaratılmış olanlar Yaratıcı’dan koptuğunda olan olmuş ve sonunda Dünyâ bir pislik yuvasına dönmüştür. Son 100 yıldır ama özellikle de 2. Dünyâ Savaşı’yla birlikte ortalık toza-dumana karışmış ve o günden bêri bir türlü durulmamaktadır. Dünyâ’nın yarısı yangın yerine dönmüş olmasına rağmen diğer yarısı sûnî ışıklarla aydınlatıldığı için modernizme övgüler yapılmaktadır.

 

Dünyâ’nın kötülüğe boğulmasına neden olan şey Allah, din, îman, Kur’ân, Peygamber ve İslâm yâni anti-modernizm değildir. Biz şu-an İslâmî bir toplum, devlet ve medeniyet içinde yaşamıyoruz ki!. Dünyâ İslâm dünyâsı değildir. Biz şu-anda şeytanın, nefsin ve tâğutların kontrôlünde, yönlendirmesinde ve yönetmesinde olan bir aklın ortaya çıkardığı zaman, mekân ve şartlar içinde yaşıyoruz. Allahsız ve dinsiz bir modern dünyâ ve hayat içinde yaşıyoruz.

 

Bu-bağlamda; “keşif” adı altında Amerika’yı, Avustralya’yı ve Afrika’yı işgâl edip sömürenler modernizmi başlatan insanlardı. Kızılderilileri öldürenler, onların mallarını-mülklerini yağmalayanlar vahiy-merkezli olanlar değildi, (ki Avrupa, kızıl-derili ve yerlilerin altın ve gümüşleriyle zengin olmuş ve o çok beğenilen modern süreci başlatmıştır). Kezâ Afrika’yı sömürgeleştiren ve Afrika’lı insanları köleleştirenler de akla tapan modern insanlar ve devletlerdi. Uzak-doğu ülkelerini işgâl edenler, oraları sömürgeye tâbi tutanlar, bu uğurda nice sayıdaki insanları öldürenler aklını vahiy-merkezli kullananlar değildi. Akla aykırı modern bir-çok sapık düşünce ve teorileri üretenler ve insanları bu düşünce ve teorilerle dinden-îmandan çıkararak dünyevileştirenler modernlerdi. Yine; 1. ve 2. Dünyâ Savaşları’nı çıkaranlar, lâikliği, demokrasiyi, sekülerizmi, liberâlizmi, kapitâlizmi, feminizmi, ateizmi, deizmi, modernizmi, LGBT’yi çıkaranlar, Japonya’ya atom bombasını atanlar, uzak, orta ve yakın doğu’da çeşitli fitneler çıkarıp oraları ifsâd edenler, Bosna-Hersek’te Srebrenitsa katliamını yapan ve Filistinlilerle Gazzelilere zulmedenler aklını vahiy-merkezli kullananlar değil, aklını şeytan, nefs ve tâğut-merkezli kullananlar ve Allahsız akla tapan modern insanlardır. Modernizm dinden yâni “Allah’tan kopuk bir akıl uygarlığı” olduğu için modernlerin yaptıkları şeyler yakın-uzak vâdede zorluklar, kötülükler, pislikler ve zulümler ortaya çıkarmaktadır.

 

Evet; bu zulümleri yapanlar, hırsızlık, sömürü ve cinâyetlerle parayı bulunca (daha doğrusu çalınca) Rönesans, Protestanlık, Aydınlanma, Sanâyileşme ile dinden uzaklaşan ve vicdanlarını-merhâmetlerini kaybederek aklı ilahlaştıran ve ona tapan batı’lı modern insanlar ve devletlerdi, modernizm denen melânetti. Peki o zaman niçin bunlara bir eleştiri getirilmiyor da eleştiri, îtirâz  ve isyân sâdece İslâm’a, dîne, müslümanlara, doğululara vs. yapılıyor?. Şeytanın, nefsin ve tâğutların modernizm ile geldiği yeri ve yaptıkları kötülükleri-yanlışlar niçin eleştirilmiyor ve modernizm içinde yaşamanın nasıl da büyük bir tâlihsizlik olduğu gösterilmiyor ve anlatılmıyor?. İşte ben de diyorum ki; din-îman-gelenek eleştirisi gereğinden çok fazla yapılıyor oluşundan dolayı modernizmin ve aklın eleştirisine bir türlü sıra gelmiyor. Hedef saptırıyorlar ve insanlara eleştirilecek, îtirâz edilecek ve isyân yükseltecek farklı şeyler ve odaklar gösteriyorlar. Böylece insanların-müslümanların gazlarını alıyorlar, sivriliklerini törpülüyorlar. Bu-arada kendileri de her türlü şirki, küfrü, adâletsizliği, ahlâksızlığı ve zulmü yâni şerefsizliği yapıyor. İnsanların parmaklarına da biraz bal sürüyorlar ve insanlar o balı emerken aslında bir tâlihsizlik olan modernizmi övüyor.

 

Modern insanlar aslında buhran, bunalım ve cinnet içinde yaşıyor. Aslında mutlu bir azınlık dışında insanlar modernizmin kıskacı içinde Dünyâ’da yaşamıyorlar, sâdece bulunuyorlar. Bir nebze insan gibi yaşayabilmeniz için onların dinlerine-sistemlerine uymayı şart koşuyorlar. Uymayanları ise açık yada üstü örtülü şekilde cezâlandırıyorlar. Bu yüzden insanların çoğu da sisteme uymak ve sistemi övmek zorunda kalıyor. Fakat Allah şöyle diyor:  

 

“Yer-yüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allah’ın yolundan şaşırtıp-saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar ancak zan ve tahminle yalan söylerler” (En-âm 116).

 

Peki ne yamak lâzım?. Bunun en net çâresi, modernizme en az mâruz kalınacak yada hiç mâruz kalınmayacak olan yerlere göçmektir:

 

“(İçlerinden biri demişti ki:) Mâdem ki siz onlardan ve Allah’tan başka taptıklarından kopup-ayrıldınız, o hâlde, (dağlara çekilip) mağaraya sığının da Rabbiniz size rahmetinden (bolca bir miktârını) yaysın ve işinizden size bir yarar kolaylaştırsın” (Kehf 16).

 

“Allah yolunda hicret eden, yeryüzünde barınacak çok yer de bulur, genişlik (ve bolluk) da. Allah’a ve Resûlü’ne hicret etmek üzere evinden çıkan, sonra kendisine ölüm gelen kişinin ecri şüphesiz Allah’a düşmüştür. Allah, bağışlayıcıdır, esirgeyicidir” (Nîsâ 100).

 

Modernizm bir tâlihsizliktir, çünkü Allahsızlıktır. Böyle olduğu için insan maddî ve mânevî olarak düştükçe-düşecektir.

 

Modernizm, insanların Allahsızlaşmasıyla birlikte ortaya çıkardığı ifsâd edici çürük bir yapıdır:

 

“İnsanların kendi ellerinin kazandığı dolayısıyla, karada ve denizde fesad ortaya çıktı. Umulur ki, dönerler diye (Allah) onlara yaptıklarının bir kısmını kendilerine tattırmaktadır” (Rûm 41).

 

Bir fitne, ifsâd ve çürük bir yapı olan modernizm içinde içinde insanca ve İslâmca yaşamak mümkün değildir. Bu yüzden insanlar ya bu çürük ve bozuk modern sistemi yıkıp yerine doğala, fıtrata, normâle, insana, rûha uygun tek yaşam-şekli olan İslâm’ı yeniden yükseltecekler yada Dünyâ’da rezil oldukları gibi âhirette de acı azapla karşılaşmaları kaçınılmaz olacaktır.

 

Bu nedenle mü’minler, büyük bir tâlihsizliğin sonucu olarak ortaya çıkan seküler-modern sistem içinde yaşamayı zûl (ayıplanacak, utanç verici, küçük düşürücü) ve zulüm kabûl eden kişilerdir.

 

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

 

Hârûn Görmüş

Mart 2024

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder