“O, iş-başına
geçti mi yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya, ekini ve nesli helâk etmeye çaba
harcar. Allah ise, bozgunculuğu sevmez” (Bakara 205).
Büyük
tâlihsizlik, modern zamanlarda yaşıyor olmaktır. Bu söylediğim söz
bir-çoklarına anlamsız ve yanlış gelebilir. Fakat anlamsız ve yanlış gelmesi
bilgiye ve sezgiye değil, alışkanlığa dayanmaktadır. Zîrâ müslümanların
bir-çoğu da dâhil modern insan gelinen mevcut zaman ve mekânı yâni modern
hayâtı, “insanın ulaşabileceği en yüksek ve ileri bir uygarlık seviyesi” olarak
görüyor. Peki neden?. Neye kıyasla?.
Modernizm
denilen şey, “hayâtın her alanında her-şeyi Allah’a, âhirete, gayba, vahye,
peygamberlere, kitaplara yâni dîne göre yapmaktan vazgeçip; insana, akla,
doğaya, eşyâya, maddeye, beşerî bilgiye, teknolojiye, paraya vs. göre yapmaya
başlamak” demektir. Modernizm denilen şey “Allahsızlık”tır, “dinsizlik”tir.
“Allah’a ve dîne göre değil de insana ve akla göre yaşamak” demektir. Böyle bir
yaşam elbette şeytanı memnun ettiği, nefsin hoşuna gittiği ve tâğutları
beslediği için iyi ve hoş görünmekte, Allah’tan, âhiretten, din’den, kitaptan
ve bunların kontrôlünden ve denetiminden uzak kalarak istediği gibi yaşayarak
rahat ve konfor içinde olmak insanın çoğunun hoşuna gitmiştir-gitmektedir. Bu
yüzden de aslında içinde yaşıyor olmak büyük bir tâlihsizlik olan modernizm
insanlar tarafından “en ileri gelişmiş düzeyi” olarak kabûl edilmekte ve
kutsanmaktadır.
Fakat
dediğimiz gibi, modern insan bu yargıya bir kıyasın sonucunda değil, nefsin memnûniyeti
netîcesinde ulaşmıştır. Çünkü insanlar modernizmin gerçek bir alternatifi olan
İslâm-merkezli bir zamanda, mekânda, dünyâda ve hayat içinde hiç yaşamadılar
ki!. Modernizm dışında bir hayâtın nasıl olduğu-olacağı hakkında bilgileri ve
düşünceleri yok. Çünkü modernizm buna fırsat
vermiyor ve vermek istemiyor. Modernizm alternatiflere düşmandır. Çünkü
en basit bir alternatif bile modernizmi sarsmaya hattâ yıkmaya yeter. Çünkü
modernizm aslında, Hz. Îsâ’nın deyimiyle, “dışı badanalanmış kabir” gibidir.
Dışarıdan bakınca bembeyaz ve tertemizmiş gibi görünür ama içi çürümüş
cesettir. Üstelik sağlam ve dayanıklı da değildir ve örümcek ağı kadar
dayanıksızdır.
Felsefenin, bilimin ve bilginin doğu’dan
batı’ya geçmesi ve Allahsızlaştırılarak modernizm olarak ortaya çıkması,
insanlık için çok büyük bir tâlihsizlik ve felâket olmuştur-olmaktadır. Çünkü
güzelim bilgi batı’ya geçince Allahsızlaştığı ve dinsizleştiği için yoldan
çıkmış ve fitne ve ifsâdın aracı olmuştur. Yaratılmış olanlar Yaratıcı’dan
koptuğunda olan olmuş ve sonunda Dünyâ bir pislik yuvasına dönmüştür. Son 100
yıldır ama özellikle de 2. Dünyâ Savaşı’yla birlikte ortalık toza-dumana
karışmış ve o günden bêri bir türlü durulmamaktadır. Dünyâ’nın yarısı yangın
yerine dönmüş olmasına rağmen diğer yarısı sûnî ışıklarla aydınlatıldığı için
modernizme övgüler yapılmaktadır.
Dünyâ’nın
kötülüğe boğulmasına neden olan şey Allah, din, îman, Kur’ân, Peygamber ve
İslâm yâni anti-modernizm değildir. Biz şu-an İslâmî bir toplum, devlet ve
medeniyet içinde yaşamıyoruz ki!. Dünyâ İslâm dünyâsı değildir. Biz şu-anda şeytanın, nefsin ve
tâğutların kontrôlünde, yönlendirmesinde ve yönetmesinde olan bir aklın ortaya
çıkardığı zaman, mekân ve şartlar içinde yaşıyoruz. Allahsız ve dinsiz bir modern
dünyâ ve hayat içinde yaşıyoruz.
Bu-bağlamda; “keşif” adı altında Amerika’yı,
Avustralya’yı ve Afrika’yı işgâl edip sömürenler modernizmi başlatan
insanlardı. Kızılderilileri öldürenler, onların mallarını-mülklerini yağmalayanlar
vahiy-merkezli olanlar değildi, (ki Avrupa, kızıl-derili ve yerlilerin altın ve
gümüşleriyle zengin olmuş ve o çok beğenilen modern süreci başlatmıştır). Kezâ
Afrika’yı sömürgeleştiren ve Afrika’lı insanları köleleştirenler de akla tapan
modern insanlar ve devletlerdi. Uzak-doğu ülkelerini işgâl edenler, oraları
sömürgeye tâbi tutanlar, bu uğurda nice sayıdaki insanları öldürenler aklını
vahiy-merkezli kullananlar değildi. Akla aykırı modern bir-çok sapık düşünce ve
teorileri üretenler ve insanları bu düşünce ve teorilerle dinden-îmandan çıkararak
dünyevileştirenler modernlerdi. Yine; 1. ve 2. Dünyâ Savaşları’nı çıkaranlar,
lâikliği, demokrasiyi, sekülerizmi, liberâlizmi, kapitâlizmi, feminizmi,
ateizmi, deizmi, modernizmi, LGBT’yi çıkaranlar, Japonya’ya atom bombasını atanlar,
uzak, orta ve yakın doğu’da çeşitli fitneler çıkarıp oraları ifsâd edenler, Bosna-Hersek’te
Srebrenitsa katliamını yapan ve Filistinlilerle Gazzelilere zulmedenler aklını
vahiy-merkezli kullananlar değil, aklını şeytan, nefs ve tâğut-merkezli
kullananlar ve Allahsız akla tapan modern insanlardır. Modernizm dinden yâni
“Allah’tan kopuk bir akıl uygarlığı” olduğu için modernlerin yaptıkları şeyler
yakın-uzak vâdede zorluklar, kötülükler, pislikler ve zulümler ortaya
çıkarmaktadır.
Evet; bu zulümleri yapanlar, hırsızlık,
sömürü ve cinâyetlerle parayı bulunca (daha doğrusu çalınca) Rönesans,
Protestanlık, Aydınlanma, Sanâyileşme ile dinden uzaklaşan ve vicdanlarını-merhâmetlerini
kaybederek aklı ilahlaştıran ve ona tapan batı’lı modern insanlar ve
devletlerdi, modernizm denen melânetti. Peki o zaman niçin bunlara bir eleştiri
getirilmiyor da eleştiri, îtirâz ve
isyân sâdece İslâm’a, dîne, müslümanlara, doğululara vs. yapılıyor?. Şeytanın,
nefsin ve tâğutların modernizm ile geldiği yeri ve yaptıkları
kötülükleri-yanlışlar niçin eleştirilmiyor ve modernizm içinde yaşamanın nasıl
da büyük bir tâlihsizlik olduğu gösterilmiyor ve anlatılmıyor?. İşte ben de
diyorum ki; din-îman-gelenek eleştirisi gereğinden çok fazla yapılıyor
oluşundan dolayı modernizmin ve aklın eleştirisine bir türlü sıra gelmiyor.
Hedef saptırıyorlar ve insanlara eleştirilecek, îtirâz edilecek ve isyân yükseltecek
farklı şeyler ve odaklar gösteriyorlar. Böylece insanların-müslümanların
gazlarını alıyorlar, sivriliklerini törpülüyorlar. Bu-arada kendileri de her
türlü şirki, küfrü, adâletsizliği, ahlâksızlığı ve zulmü yâni şerefsizliği
yapıyor. İnsanların parmaklarına da biraz bal sürüyorlar ve insanlar o balı
emerken aslında bir tâlihsizlik olan modernizmi övüyor.
Modern
insanlar aslında buhran, bunalım ve cinnet içinde yaşıyor. Aslında mutlu bir
azınlık dışında insanlar modernizmin kıskacı içinde Dünyâ’da yaşamıyorlar, sâdece
bulunuyorlar. Bir nebze insan gibi yaşayabilmeniz için onların
dinlerine-sistemlerine uymayı şart koşuyorlar. Uymayanları ise açık yada üstü
örtülü şekilde cezâlandırıyorlar. Bu yüzden insanların çoğu da sisteme uymak ve
sistemi övmek zorunda kalıyor. Fakat Allah şöyle diyor:
“Yer-yüzünde
olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allah’ın yolundan
şaşırtıp-saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar ancak zan ve tahminle
yalan söylerler” (En-âm 116).
Peki ne yamak lâzım?. Bunun en net çâresi,
modernizme en az mâruz kalınacak yada hiç mâruz kalınmayacak olan yerlere
göçmektir:
“(İçlerinden biri demişti ki:) Mâdem ki siz onlardan
ve Allah’tan başka taptıklarından kopup-ayrıldınız, o hâlde, (dağlara çekilip)
mağaraya sığının da Rabbiniz size rahmetinden (bolca bir miktârını) yaysın ve
işinizden size bir yarar kolaylaştırsın” (Kehf 16).
“Allah
yolunda hicret eden, yeryüzünde barınacak çok yer de bulur, genişlik (ve
bolluk) da. Allah’a ve Resûlü’ne hicret etmek üzere evinden çıkan, sonra
kendisine ölüm gelen kişinin ecri şüphesiz Allah’a düşmüştür. Allah,
bağışlayıcıdır, esirgeyicidir” (Nîsâ 100).
Modernizm
bir tâlihsizliktir, çünkü Allahsızlıktır. Böyle olduğu için insan maddî ve
mânevî olarak düştükçe-düşecektir.
Modernizm,
insanların Allahsızlaşmasıyla birlikte ortaya çıkardığı ifsâd edici çürük bir
yapıdır:
“İnsanların
kendi ellerinin kazandığı dolayısıyla, karada ve denizde fesad ortaya çıktı.
Umulur ki, dönerler diye (Allah) onlara yaptıklarının bir kısmını kendilerine
tattırmaktadır” (Rûm 41).
Bir
fitne, ifsâd ve çürük bir yapı olan modernizm içinde içinde insanca ve İslâmca
yaşamak mümkün değildir. Bu yüzden insanlar ya bu çürük ve bozuk modern sistemi
yıkıp yerine doğala, fıtrata, normâle, insana, rûha uygun tek yaşam-şekli olan
İslâm’ı yeniden yükseltecekler yada Dünyâ’da rezil oldukları gibi âhirette de
acı azapla karşılaşmaları kaçınılmaz olacaktır.
Bu nedenle mü’minler, büyük bir tâlihsizliğin
sonucu olarak ortaya çıkan seküler-modern sistem içinde yaşamayı zûl (ayıplanacak,
utanç verici, küçük düşürücü) ve zulüm kabûl eden kişilerdir.
En doğrusunu sâdece Allah bilir.
Hârûn Görmüş
Mart 2024
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder