“Hayır!;
inkâr edenler, (kesintisiz) bir yalanlama içindedirler” (Burûc 19).
Modernite bir “yalan uygarlığı”dır. Yalanla
başlamıştır ve yalan ile sürmektedir fakat hak ve hakîkat ile son bulacaktır.
Zîrâ tüm yalanlar ve bâtıl olanlar hakkın ve hakîkatin karşısında erir ve hak
geldiğinde bâtıl olan def olup gider. Yalancının mumu yatsıya kadar yanar.
Dünyâ’nın en kolay şeyi “yalan söylemek”tir. Bildiğiniz
yada gördüğünüz bir şeye kolayca “bilmiyorum” yada “görmedim” diyebilirsiniz.
Yalana inanmak ise yalan söylemekten bile daha kolaydır. Bunun delîli ise tüm
insanlık târihidir. Çünkü insanlar târih boyunca hep söylenen yalanlara
inanmışlar ve çeşitli yalanların peşinden gitmişlerdir. Zîrâ yalan içinde
yaşamak kolaydır, çünkü en azından âcil bir bedeli yoktur; hakîkat ise adamın
belini büker, saçlarını beyazlatır. Tek hak ve doğru Allah’ın söyledikleridir.
Allah’ın söylediklerinden başka her-şey ya yalandır yada içine yalan karışmış
sözlerdir.
Günümüzde yalan en çok modern-bilim üzerinden
söylenmektedir. Çünkü insanlar genelde bilimden anlamazlar ve bilmedikleri
şeylere çok kolay inanırlar. Söylenen yalanlar bir de görsel yalanlarla
süslenmişse artık insanların çok az bir kısmı hâriç herkes o yalana inanır. Modern-bilimin
%90’ı yalan, geriye kalsan %10’u ise yalanla karışmış şeylerdir. Değişip
durmasının nedeni budur.
Modern-bilim en büyük yalanları da astronomi
alanında söyler. Meselâ benim çok bir yalan olarak gördüğüm ve “bu kadar da
olmaz” dediğim yalanlardan bir tânesi şöyledir: “Üzerinde bir sondaj makinesi olan bir uzay aracı … milyon km.
uzaklıktaki bir asteroide inerek orada sondaj yaptı ve oradan çıkardıkları
parçaları inceleyip tahlil etti, sonra da topladığı parçaları Dünyâ’ya
getirdi”. Herhâlde insanlık târihinde daha önce böyle büyük bir yalan
söylenmemiştir.
Yalanın büyüklüğü, insanların ahmaklığının
büyüklüğü kadardır. İnsanlar ne kadar ahmaksa, “yalancılar” da o kadar büyük
yalan söylerler. Modern insan, insanlık târihinin en ahmak insanıdır.
Bilim adına ortaya atılmış manşetler “bilim”
değildir. Modern yalanlardır. Modern bilim, yalanlar ve “yalanlanma” üzerine
kuruludur. O-hâlde modern bilim, bir “yalanlar târihi”dir.
Modernizmi ve bilimi “din” edinip onu
kutsamış ve modern-bilim ile büyülenmiş olanlar, hakkın tek temsilcisi olan İslâm’a
“burun kıvırarak” bakmaya başlıyorlar. Mevcut zamâna, modern-bilime ve
modernizme uymadığını düşündükleri için onu yalan olarak görüyorlar yada gerçek
anlamda İslâm’a inanamıyorlar. Böylece artık İslâm ile ilişkileri “yalandan”
bir ilişki oluyor.
Bilimsel araştırma şirketleri, şeytana hizmet
eden ve nefislerine tapan küresel tâğutların yalan merkezleridir.
Yalan, bir kişi tarafından söylense de, bir
milyon kişi tarafından söylense de yine de yalandır. Bütün Dünyâ bir yalana
inansa ve o yalanı kabûl etse bile o şey yine de yalandır. İnsanların çoğunun
inandığı şey, -yalan da olsa- “inanmak istedikleri” şeydir.
Modernizm merkezli hemen her-şey, bir
yalanın ve hırsızlığın üzerine kurulmuştur. Modern yalanların çok etkili
olmasının nedeni, çok profesyonel olmasından dolayıdır.
Şu-anda insanların en büyük doğruları,
insanlık târihinin en büyük yalanlarıdır.
Yalanın
içinde yalana destek olurken, yalanı görebilmek ve ifşâ etmek pek mümkün olmaz.
Yalancılar ve yalana inanalar “en çok
yalanlayan” insanlardır. Böyle kişiler âdetâ yalan kapılıp gitmektedirler.
Yalanı kim söylerse
söylesin, yalan yalandır.
Doğrunun bir ağırlığı ve dolayısıyla bir yükü
vardır. O yükün altına girmek istemeyenler yalanlara sığınmak zorunda kalırlar.
Televizyon, bilgisayar, tablet ve
cep-telefonları birer “yalan
kutusu”dur.
Deizm; “Allah’ın dînini ve emirlerini kabûl
etmez ve tınlamazken, Allah’ın mutlak varlığına inandığını söyleme” küstahlığı
ve yalanıdır.
Ateizm
de öyledir. Din hâline gelmiş yalanlara taparcasına inanıp ve sarılıp dururken,
“ilâhî olan hiç-bir şeye inanmıyorum” demesi koca bir yalandır. Her-şeye
inanıyorsunuz da her-şeyin Yaratıcısı olan Allah’a mı inanmıyorsunuz?.
Modern kentler, “harbî yaşamlar”ın blôke
edildiği, “yalandan yaşanılan” yerlerdir.
Yalancının ve yalanlayanların yalanları
sâdece bu dünyâda geçerli olabilir. Âhirette yalan yoktur ve yalancılar ve
yalanlayanlara: “Sizi şu cehenneme sürükleyip-iten nedir?” (Müddesir 42) diye sorulduğunda
pişmanlık içinde şöyle diyeceklerdir:
“Onlar: ‘Biz namaz kılanlardan değildik’
dediler. Yoksula yedirmezdik. (Bâtıla ve tutkulara) dalıp gidenlerle biz de
dalar giderdik. Din (hesap ve cezâ) gününü yalan sayıyorduk” (Müddesir
42-46).
Dünyâ’daki yalancılara ve yalanlayanlara ise,
Allah’ın yarattıklarından ve nîmetlerinden bahsedildikten sonra:
“Şu-hâlde
Rabbinizin hangi nîmetlerini yalanlayabilirsiniz?” (Rahmân 13).
Âhiret, yalancıların, yalanlayanların ve
yalanın peşinden gidenler için çok zorlu bir gün olacaktır:
“O gün,
yalanlayanların vay hâline” (Mürselât 19).
Âhirette
yalancıların, yalanlayanların ve yalanın peşinden gidenlerin dillerine pelesenk
olacak olan söz şu olacaktır: “Her-şey yalan, tek gerçek Sen’sin”.
En doğrusunu sâdece Allah bilir.
Hârûn
Görmüş
Şubat 2024
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder