“Kahrolası
insan, ne kadar nankördür. (Allah) onu hangi şeyden yarattı?. Bir damla sudan
yarattı da onu bir ölçüyle biçime soktu. Sonra ona yolu kolaylaştırdı” (Abese 17-20).
En büyük nankörlük, Allah’a yapılan
nankörlüktür. Şu koca kâinatta insandan başka Allah’a nankör olan bir varlık
yoktur. Tamam; “imtihan” nedeniyle insanda bir nefs vardır ve nefs şeytanın
vesveselerine ve tâğutların ayartmasına açıktır. Fakat insan aynı-zamanda bir
rûh, kâlp, akıl, vicdan, merhâmet ve bilinç-sâhibi bir varlıktır. Üstelik Allah,
hem insanın nefsiyle baş-başa kalmaması ve ona uymaması için sürekli olarak
vahiy indirmiş ve onu vahiysiz bırakmamıştır ve şeytanla, nefsle ve tâğutlarla nasıl
mücâdele edileceğinin en güzel örnekleri olan peygamberler göndermiştir, hem de
nefsi helâl yönden tatmin edecek nîmetler ve imkânlar yaratmıştır. Buna rağmen
insan yine de nefsine yenilmektedir. Nefsine yenildiği için de insana yakışmayacak
şeyler yapmaktadır. Zâten insandan (ve bir de şeytandan) başka yanlış yolda
olan bir varlık yoktur.
Tüm kâinat mutlak ve kesin anlamda Allah
adına ve adıyla hareket eder. Zâten tüm kâinâtın o muhteşem âhenge, düzene,
nizâma ve döngüye sâhip olması ve bunu sürdürebilmesi, Allah adına-adıyla
hareket ettiği içindir. Dünyâ da öyledir; dağlar taşlar, denizler, göller, nehirler,
ormanlar, ağaçlar, bitkiler, sebzeler meyveler, hayvanlar, hattâ insanın fizîkî
yapısı ve işleyişi hep Allah adına ve Allah adıyla olur. Yâni aslında her-şey
Allah adına-adıyla Allah’a göre hareket etmektedir. İnsandan başka her-şey
mutlak anlamda Allah’a göre hareket eder.
Şu koca kâinatta Allah adına ve adıyla
hareket etmeyen tek varlık insandır. Zâten Dünyâ’da -aynen kâinattaki gibi- bir
düzenin, nizâmın, âhengin ve döngünün kurulamamasının, adâletin, eşitliğin ve
ahlâkın “herkes için” sağlanamamasının nedeni, insanın Allah adına-adıyla
hareket etmemesi yada “sâdece Allah adına-adıyla” hareket etmemesinden
dolayıdır. İnsanın Allah adına-adıyla düşünmemesi, konuşmaması ve hareket
etmemesi nedeniyle Dünyâ’da sürekli yeni zorluklar ortaya çıkmakta ve
insanların çoğu maddî ve mânevî olarak çöktüğü için mazlûmiyet içinde
yaşamaktadır.
Şeytanı
farklı türden bir varlık olduğu için es geçersek; insandan başka kendini
müstağni gördüğü için azan ve sapıtan bir varlık yoktur:
“O, insanı bir alâk’tan yarattı. Hayır; gerçekten insan, azar. Kendini
müstağni gördüğünden” (Alâk 5-7).
İnsandan başka sabretmesini bilmeyen bir
varlık yoktur:
“Fakat insan;
ne zaman Rabbi kendisini bir denemeden geçirse, ona bir keremde bulunsa,
nîmetler verse: ‘Rabbim bana ikrâm etti’ der. Ama ne zaman onu deneyerek,
rızkını kıssa, hemen: ‘Rabbim bana ihânet etti’ der” (Fecr 15-16).
İnsandan başka nankörlüğüne şâhid olan bir
varlık yoktur:
“Gerçekten insan, Rabbine karşı nankördür. Ve
gerçekten, kendisi buna şâhiddir” (Âdiyât 6-7).
İnsandan başka
mal-sevgisi nedeniyle bencillik yapan bir varlık yoktur:
“Muhakkak o, mal-sevgisinden dolayı (bencil ve
cimri tutumundan) çok katıdır” (Âdiyât 6-8).
İnsandan başka “her istediğim olsun” diyen
bir varlık yoktur:
“Yoksa insana
‘her dileyip arzu ettiği’ şey mi var?” (Necm
24).
İnsandan başka Allah’a karşı kendini kandıran
bir varlık yoktur:
“Ey insan!;
‘üstün kerem sâhibi’ olan Rabbine karşı seni aldatıp-yanıltan nedir?” (İnfitâr 6).
İnsandan başka hüsrân ve ziyân içinde yüzen
bir varlık yoktur. Hattâ günümüz îtibârıyla Gazzelilerin dışında, genelde tüm
insanlar özelde ise tüm müslümanlar hüsrân ve ziyân içindedir:
“Asra andolsun; gerçekten insan ziyandadır. Ancak
îman edip sâlih amellerde bulunanlar, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve
birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka” (Asr 1-3).
Aslında hayvanlar
bile tam da Allah’ın yarattığına göre hareket ettikleri için hayvanların
görünüşte yaptıklarına bakarak insanla kıyaslanması yanlış olur. Hayvanların
yaratılışlarına aykırı davrandıkları görülmez.
İnsandan başka
yaratılışına aykırı davranan bir varlık yoktur. Allah insanı “en güze şekilde”
yaratmasına rağmen insan sapmış, saptırmış ve yoldan çıkmıştır. Allah da onu “aşağıların
aşağısına” (esfel-i sâfilin) atmıştır.
İnsandan başka,
bildiği ve kötü sonucunu gördüğü hâlde aynı yanlışı yapan başka bir varlık yoktur.
İnsandan başka
“gürültü” (ses değil) yapan bir varlık yoktur.
İnsandan başka
yangın çıkaran bir varlık yoktur.
İnsandan başka
doğaya zarar veren bir varlık yoktur.
İnsandan başka
doğayı, havayı ve çevreyi kirleten bir varlık yoktur.
İnsandan başka
enflasyonu ve fâizi yükselten bir varlık yoktur.
İnsandan başka
dünyâ savaşı çıkaran bir varlık yoktur.
İnsandan başka,
kitlelerin yok olmasına neden olacak bir bomba îcâd eden bir varlık yoktur.
İnsandan başka
ekini ve nesli ifsâd eden bir varlık yoktur.
İnsandan başka,
uçaklardan ve binlerce metre yükseklikten, uçağı ve savunma sistemi olmayan
insanlar üzerine bombalar atan başka bir varlık yoktur.
İnsandan başka kötü
alışkanlık-sâhibi bir varlık yoktur.
İnsandan başka,
cinsine yada başka bir şeye karşı nefret derecesinde kin duyan bir varlık
yoktur.
İnsan başka,
Rabbinden gelen apaçık gerçeği inkâr eden bir varlık yoktur.
İnsandan başka küfre
düşen, şirk koşan ve zulmeden bir varlık yoktur.
Tüm bunlardan
dolayı, insan ve taşlardan başka, cehennemi dolduracak bir varlık yoktur:
“Ey îman edenler’; kendinizi ve yakınlarınızı ateşten koruyun ki onun
yakıtı insanlar ve taşlardır; üzerinde oldukça sert (iri cüsseli), güçlü
melekler vardır. Allah kendilerine neyi emretmişse ona isyân etmezler ve
emredildiklerini yerine getirirler” (Tahrîm 6).
En doğrusunu sâdece Allah bilir.
Hârûn Görmüş
Şubat 2024
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder