“Onlara bir
âyet getirmediğin zaman: ‘Sen onu (inmeyen âyeti) derleyip-toplasana’ derler.
De ki: ‘Ben, yalnızca bana Rabbimden vahyolunana uyarım. Bu, Rabbinizden olan
basîretlerdir; îman edecek bir topluluk için bir hidâyet ve bir rahmettir” (A’raf 203).
“O, biri
diğeriyle ‘tam bir uyum’ (mutâbakat) içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahmân
(olan Allah)ın yaratmasında hiç-bir ‘çelişki ve uygunsuzluk’ (tefâvüt)
göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve
çarpıklık) görüyor musun?” (Mülk 3).
Allah’ın “kün” = “ol” emri ile bir-anda
yarattığı her-şey, Allah’ın kevnî âyetlerine yâni Allah’ın tüm kâinâta koyduğu
sünnetullah denen ve hiç şaşmayan yasalarına ve kânunlarına göre hareket eder
ve deverânını sürdürür. Aslında Allah’ın yarattığı her-şey, Allah’ın varlığını,
yasalarını ve sanatını gösteren kevnî âyetlerdir. Allah yaratması demek, “âyet
yaratması” demektir.
İnsanların kendi irâdeleri ile kendi aralarındaki
İslâmî olmayan işleri hâriç, yaratılmış her-şey yâni her âyet, Allah’ın
sünnetine, yasalarına, kânunlarına ve emrine göre hareket ettiği için, yaratılmış
olan her-şeyde muhteşem bir düzen, nizam ve döngü vardır. İnsan hâricindeki
yaratılmış her-şey mutlak anlamda Allah’a göre hareket ettiği için, bu zamâna
kadar onlarda bir değişiklik olmamış ve döngüsünde bir bozulma yaşanmamıştır.
Çünkü bir şey tam da Allah’a göre hare hareket edince onda bir bozukluğun, kaosun
ve düzensizliğin olması söz-konusu olmaz ve olmamıştır.
Allahın indirdiği kavlî âyetler, insanların,
şeytan ve nefse uydukları için bozdukları düzeni yeniden sağlar ve devâm
ettirir. Zâten insanlar arasındaki işler, Allah’ın kavlî âyetlerine göre düzenlenmediği
için bozulur. Aynen göklerdeki gibi bir düzenin ve nizâmın olabilmesinin
tek-yolu, Allah’ın kavlî âyetlerine göre düşünmek, konuşmak ve davranmaktır. Bunun
başka bir yolu yoktur.
Allah’ın “indirdiği” kavlî âyetler ile “”yarattığı
kevnî âyetler arasında hiç-bir çelişki olamaz. Eğer bunlar arasında bir
uyumsuzluk görülüyorsa o zaman bunları yorumlamada biri yanlış yapılıyor
demektir. Zâten tüm sorun ve kavga da, kevnî âyetlerin kavlî âyetlere yâni
vahye göre mi yoksa insanın düşüncesine, aklına ve arzularına-isteklerine-çıkarlarına
göre mi yorumlanıp düzenleneceğidir.
Modernler sanki kevnî âyetler ile kavlî âyetler
birbiriyle uyuşmuyor ve birbirini desteklemiyormuş ve aralarında büyük
ihtilaflar varmış gibi, onlara karşı Allah’ın kavlî âyetleriyle konuştuğunuzda,
“Allah’ın kevnî âyetleri de var ama” diyorlar. Eee; nolmuş varsa?. Sanki Güneş
doğu’dan doğuyor ama kavlî âyetler “hayır, Güneş batı’dan doğuyor” mu diyor. Kavlî
âyetlerin kontrôlünden ve baskısından kurtulmak için, kevnî âyetler öne
sürülüyor ama modern insan bir sapkınlık olarak kevnî âyetleri kavlî ayetlere
göre değil de şeytana, nefse ve tâğutlara göre yorumladığı ve kavlî âyetlerle
aykırı bir şekilde hayâtını da ona göre düzenlediği için kavlî âyetlerde bir sorun
olduğunu, çünkü kevnî ayetlere uymadığı gibi bir durum olduğunu zannediyor.
Oysa olan şey, kevnî âyetlerin ve yaratılmış olanın ifsâd edilerek yanlış ve doğasına
aykırı bir şekle getirilmiş olmasıdır. Zâten Allah kavlî âyetleri, tüm zamanlarda,
kevnî âyetlerin yanlış okunup yorumlanması ve böylece Dünyâ’yı zulmün kapaması
nedeniyle indirmiştir. Allah’ın kavlî âyetleri indirmesinin nedeni, kavlî
âyetler ile kevnî âyetleri tevhid etmek ve böylece göklerin Rabbi olduğu gibi
yeryüzünde de tek Rab olarak bilinmesi ve itaat edilmesi içindir.
İslâm’a uymak “doğaya, fıtrata ve normâle
uyum sağlamak” demektir. Doğaya uyum sağlamak, kevnî âyetlere uyum sağlamak,
kevnî âyetlere uyum sağlamak ise vahyî âyetlere uyum sağlamak demektir. Kevnî
âyetler de birer âyettirler ama şeytanın, nefsin ve tâğutların etkisi ve
yönlendirmesindeki insan kevnî âyetlere vahyin penceresinden değil de nefsin
penceresinden batlığı için çelişkiler ve farklılar görmektedir. Kavlî âyetlerin
indirilmesi ve onların en ideâl uygulayıcıları olan peygamberlerin
gönderilmesiyle, bakışları vahiy-merkezli yapmak ve böylece kevnî âyetlerdeki
düzenin ve kavlî âyetlerle uyumunun görülmesi hedeflenmiştir.
Kevnî
âyetler, ancak kavlî âyetlerin penceresinden bakıldığında anlamını bulur. Kevnî
âyetlere akıl-merkezli bakarak Allah’ı bulduklarını söyleyenler, hem Allah’ı
“yaratıp çekip giden bir tanrı” olduğunu ve hiç-bir şeye karışmadığını, hem de
Allah’ın vahiy diye bir şey indirmediği gibi bir peygamber de göndermediğini söyleyerek
iki türlü iftirâ atarak Deizm denen sapkınlığa kaymışlardır. Deizm küfrü, kavlî
âyetleri önemsizleştirip hattâ inkâr edip, “her-şeyi Allah yaratmıştır ama O
hiç-bir şeye karışmaz” düşüncesiyle başlar. Meftûn, râm ve hayrân oldukları
mevcut zaman ve mekânın hatırına kavlî âyetlerden soğuyan ve onları inkâr ve
iptâl etme meyli gösterenlerin, deizmi baş-tâcı edici sözler söylemeleri ve deizmi
övenleri tâkip etmelerinin nedeni budur. “Kevnî âyetler de var ama”.. İyi de
kevnî âyetleri de kavlî âyetleri de yaratan ve indiren Allah değil mi?. Bunları
birbirlerine çelişik olarak mı yarattı ve indirdi?.
İşte
tüm bu nedenlerle modern insan kavlî âyetleri, ifsâd edilmiş ve yanlış yorumlanmış
-sözde- kevnî âyetlerle yorumlamak ve değiştirmek istiyor. Böylece kavlî
âyetlerin apaçık hükümlerinden, yüklediği sorumluluklardan ve yaşadıkları
eziklikten kurtulmak istemektedirler. Zîrâ kevnî âyetlerle kavlî âyetler arasında
hiç-bir çelişki yoktur ama modern hayât, modern mekân, modern düşünce, modern söylem
ve modern Allahsız eylemler hem kevnî hem de kavlî âyetlerle fenâ hâlde
çelişmektedir. İşte tüm sorun bunu ortadan kaldırmaktır.
Kevnî
âyetlere kavlî âyetlerin penceresinden bakılmadığında görülecek olan şey
şeytan, nefs, tâğutlar ve onların düzeninden ve sisteminden başkası olmaz. Kevnî
âyetler ancak kavlî âyetlerin penceresinden bakıldığında ve kavlî âyetlere göre
düzenlendiğinde anlamını bulur ve herkes için faydalı olacak şekilde
düzenlenebilir ki Allah da ancak bundan râzı olur. Zîrâ şeytan ve onun
fısıldayıp durduğu nefsin kontrôlündeki akıl, kevnî âyetleri de insanları da
ifsâd eder ve kısa zamanda yıkıma doğru sürükler. Modernizm denilen lânet işte
budur.
Modernler,
kâinatın sistemiyle yâni kevnî âyetlerle Kur’ân’da ifâde edilen kavlî âyetlerin
aslâ çelişmeyeceğini söylemişlerdir ama kavlî âyetlerin ancak moderne uygun
yorumlandığında ve uygulandığında kevnî âyetlerle çelişmeyeceğini fakat
geleneğe ve Sünnet’e göre yorumlandığında hep çelişkili olacağını, zâten
ateizm, deizm ve agnostisizm gibi inançsızlıkların ortaya çıkmasının ve
artmasının nedeninin de bu olduğunu söylerler. Oysa klâsik hurâfeler olduğu
gibi modern hurâfeler de vardır. Buların ikisi de fitne üretmekte ve ifsâd
etmektedir. Fakat kanımca modern hurâfeler fitne üretip ifsâd etmede daha
etkilidirler ki zâten Dünyâ’daki sorunların nedeni büyük oranda modern
hurâfeler, düşünceler, üretimler ve uygulamalardır. Fakat modernler bunu
saklamak için klâsik hurâfelere ve geleneğe aşırı şekilde yüklenmekte ve tüm
suçu eski olana atmaktadırlar. Bâzı ahmaklar da onlara uyarak kendi dinlerine
küfretmektedir.
Birileri
insanların yaptıkları ve ürettikleri şeyleri de kevnî âyetler zannetmektedirler.
Sonra da kavlî âyetleri bu türedi üretimlere göre yorumlamaktadırlar. Meselâ
kavlî âyetleri cep telefonuna, uzay araçlarına, çeşitli makinelere göre
yorumluyorlar ve kavlî âyetleri ilkel, kevnî âyetler zannettikleri modern
üretimleri ise ideâl olarak kabûl ediyorlar. Üstelik modern üretimlere göre
yorum yaparak kavlî âyetlerin o -sözde- kevnî âyetlerle (aslında beşerî-şeytâni
modern üretimler) çeliştiğini söylüyorlar. Bu
nedenle de kavlî âyetlerin modern zamâna, mekâna ve üretimlere göre
yorumlanmasını ve uydurulmasını istiyorlar. Oysa asıl ve esas olan âyetler kavlî
âyetlerdir kevnî âyetler de ancak kavlî âyetlere göre yorumlandığında kendini
doğru gösterir. Vahiy-merkezli değil de nefs-merkezli olan insanın yaptığı her-şey
kavlî âyetlere aykırı olacaktır ki aslında kevnî âyetlere de aykırı olmasına
rağmen nefsin penceresinden bakıldığında, yapılan beşerî-şeytânî şeyler modern
insana doğru ve iyi gözükmektedir.
Şu da var ki kevnî âyetleri bildiğini ve
kuşattığını iddiâ eden modern insan ağır bir küstahlık yapmaktadır. Çünkü kevnî
âyetleri kuşatıcı şekilde bilebilmek de ancak Allah’a mahsustur “…Allah bilir
de siz bilmezsiniz” (Bakara
216).
Kavlî
âyetlerden bahsedildiğinde “kevnî âyetler de var ama” diyenler, aslında kevnî
âyetlerin kavlî âyetlerden kopuk olarak yorumlanmış yönüne atıf yapıyorlar.
Onların “kevnî âyetler” dediği şey aslında vahiyden kopuk olan “aklî
âyetler”dir. Nefis-merkezli aklın üretimleri elbette hem kavlî âyetlerle hem de
kevnî âyetlerle çelişir. Fakat kevnî âyetler ile kavlî âyetler zinhar
birbiriyle çelişmez. Çünkü kevnî âyetleri yaratan Allah olduğu gibi, kavlî
âyetleri indiren de Allah’tır. Yaratılmış olan âyetler ile indirilmiş olan
âyetler arasında hiç-bir çelişki olmaz. Çelişki, kavlî ve kevnî âyetler ile,
vahiyden-İslâm’dan kopuk olan, beşerî aklın yorumları ve üretimleridir. Bu
çelişki aslında apaçık şekilde görülmesine ve kötü sonucu acı bir şekilde
yaşanmasına rağmen, sırf nefse ve hazza uygunluğundan dolayı sürdürülmektedir.
Kavlî
âyetler ile kevnî âyetler arasında bir çelişkinin olduğunu söylemek,
vahiy-merkezli olmayan yamuk bakışların bir sonucudur. Zâten ateizm, deizm ve
agnostisizmin ortaya çıkması ve yaygınlaşması, “kevnî ve kavlî âyetlerin
birbiriyle çelişkisinden” dolayı değil, “şeytânî-nefsî-beşerî akıl ile, kevnî
ve kavlî âyetlerin çelişmesinden ve farklılığından” dolayıdır. Modern hayat
kavlî ve kevnî âyetlere göre değil de beşerî ve aklî olan göre düzenlendiği
için, ortaya çıkan çelişkide modern insan “hak tarafı” değil de “haz tarafı”
seçtiği için Allah’tan, vahiyden, din’den ve İslâm’dan uzaklaşmakta ve onlara
düşman olmaktadır. Olan şey apaçık şekilde budur. Vahiyden kopuk olan akıl
varlığı ve hayâtı mecbûren yanlış yorumladığı için din ile Dünyâ arasında bir
çelikli olduğunu sanıyor ve nefsine uyarak din’den uzaklaşıyor. Modern gençlik
hakka değil de hazza müptelâ olduğu için ateist, deist ve agnostik oluyor.
Modern
insan, Allah’ın kesin ve sapasağlam kavlî âyetleri üzerinde istediği gibi
oynayamadığı için, modern-bilim ve teknolojiyi kullanarak kevnî âyetler
üzerinde oynamakta, ortaya çıkan geçici beşeri yorumlara ve sonuçlara bakarak
kavlî âyetler ile kevnî âyetler arasında çelişki olduğunu sanmakta ve bu
nedenle de İslâm’dan uzaklaşmaktadır. Kevnî âyetler
olan tabiatı sınırsızca yorumlayarak değişikliğe uğratanları alkışlayan modern
müslümanlar ise, ahmakça ve câhilce, vahyin âyetlerini sapkın aklın yorumlarına
uydurmaya çalışmaktadır. Sürekli olarak okumak, araştırmak ve
yazıp-konuşmaktan, uygulamaya ve amel-eyleme fırsat bulamalarının nedeni budur.
İşte tüm bunlar, kevnî âyetleri “kavlî
âyetler merkezinde” değil de, şeytanın, nefsin ve tâğutların yönlendirmesine
göre şekillenmiş sapkın akla göre okumak ve yorumlamanın sonucudur. Aklın
ilahlaştırılması, kevnî âyetleri kavlî âyetlere göre değil de sapkın akla göre
yorumlamak nedeniyledir.
En doğrusunu sâdece Allah bilir.
Hârûn Görmüş
Şubat 2024
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder