13 Şubat 2024 Salı

Kavlî Âyetler ve Kevnî Âyetler

 

 

“Onlara bir âyet getirmediğin zaman: ‘Sen onu (inmeyen âyeti) derleyip-toplasana’ derler. De ki: ‘Ben, yalnızca bana Rabbimden vahyolunana uyarım. Bu, Rabbinizden olan basîretlerdir; îman edecek bir topluluk için bir hidâyet ve bir rahmettir” (A’raf 203).

 

“O, biri diğeriyle ‘tam bir uyum’ (mutâbakat) içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahmân (olan Allah)ın yaratmasında hiç-bir ‘çelişki ve uygunsuzluk’ (tefâvüt) göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun?” (Mülk 3).

 

Allah’ın “kün” = “ol” emri ile bir-anda yarattığı her-şey, Allah’ın kevnî âyetlerine yâni Allah’ın tüm kâinâta koyduğu sünnetullah denen ve hiç şaşmayan yasalarına ve kânunlarına göre hareket eder ve deverânını sürdürür. Aslında Allah’ın yarattığı her-şey, Allah’ın varlığını, yasalarını ve sanatını gösteren kevnî âyetlerdir. Allah yaratması demek, “âyet yaratması” demektir.

 

İnsanların kendi irâdeleri ile kendi aralarındaki İslâmî olmayan işleri hâriç, yaratılmış her-şey yâni her âyet, Allah’ın sünnetine, yasalarına, kânunlarına ve emrine göre hareket ettiği için, yaratılmış olan her-şeyde muhteşem bir düzen, nizam ve döngü vardır. İnsan hâricindeki yaratılmış her-şey mutlak anlamda Allah’a göre hareket ettiği için, bu zamâna kadar onlarda bir değişiklik olmamış ve döngüsünde bir bozulma yaşanmamıştır. Çünkü bir şey tam da Allah’a göre hare hareket edince onda bir bozukluğun, kaosun ve düzensizliğin olması söz-konusu olmaz ve olmamıştır.

 

Allahın indirdiği kavlî âyetler, insanların, şeytan ve nefse uydukları için bozdukları düzeni yeniden sağlar ve devâm ettirir. Zâten insanlar arasındaki işler, Allah’ın kavlî âyetlerine göre düzenlenmediği için bozulur. Aynen göklerdeki gibi bir düzenin ve nizâmın olabilmesinin tek-yolu, Allah’ın kavlî âyetlerine göre düşünmek, konuşmak ve davranmaktır. Bunun başka bir yolu yoktur.

 

Allah’ın “indirdiği” kavlî âyetler ile “”yarattığı kevnî âyetler arasında hiç-bir çelişki olamaz. Eğer bunlar arasında bir uyumsuzluk görülüyorsa o zaman bunları yorumlamada biri yanlış yapılıyor demektir. Zâten tüm sorun ve kavga da, kevnî âyetlerin kavlî âyetlere yâni vahye göre mi yoksa insanın düşüncesine, aklına ve arzularına-isteklerine-çıkarlarına göre mi yorumlanıp düzenleneceğidir.

 

Modernler sanki kevnî âyetler ile kavlî âyetler birbiriyle uyuşmuyor ve birbirini desteklemiyormuş ve aralarında büyük ihtilaflar varmış gibi, onlara karşı Allah’ın kavlî âyetleriyle konuştuğunuzda, “Allah’ın kevnî âyetleri de var ama” diyorlar. Eee; nolmuş varsa?. Sanki Güneş doğu’dan doğuyor ama kavlî âyetler “hayır, Güneş batı’dan doğuyor” mu diyor. Kavlî âyetlerin kontrôlünden ve baskısından kurtulmak için, kevnî âyetler öne sürülüyor ama modern insan bir sapkınlık olarak kevnî âyetleri kavlî ayetlere göre değil de şeytana, nefse ve tâğutlara göre yorumladığı ve kavlî âyetlerle aykırı bir şekilde hayâtını da ona göre düzenlediği için kavlî âyetlerde bir sorun olduğunu, çünkü kevnî ayetlere uymadığı gibi bir durum olduğunu zannediyor. Oysa olan şey, kevnî âyetlerin ve yaratılmış olanın ifsâd edilerek yanlış ve doğasına aykırı bir şekle getirilmiş olmasıdır. Zâten Allah kavlî âyetleri, tüm zamanlarda, kevnî âyetlerin yanlış okunup yorumlanması ve böylece Dünyâ’yı zulmün kapaması nedeniyle indirmiştir. Allah’ın kavlî âyetleri indirmesinin nedeni, kavlî âyetler ile kevnî âyetleri tevhid etmek ve böylece göklerin Rabbi olduğu gibi yeryüzünde de tek Rab olarak bilinmesi ve itaat edilmesi içindir.

 

İslâm’a uymak “doğaya, fıtrata ve normâle uyum sağlamak” demektir. Doğaya uyum sağlamak, kevnî âyetlere uyum sağlamak, kevnî âyetlere uyum sağlamak ise vahyî âyetlere uyum sağlamak demektir. Kevnî âyetler de birer âyettirler ama şeytanın, nefsin ve tâğutların etkisi ve yönlendirmesindeki insan kevnî âyetlere vahyin penceresinden değil de nefsin penceresinden batlığı için çelişkiler ve farklılar görmektedir. Kavlî âyetlerin indirilmesi ve onların en ideâl uygulayıcıları olan peygamberlerin gönderilmesiyle, bakışları vahiy-merkezli yapmak ve böylece kevnî âyetlerdeki düzenin ve kavlî âyetlerle uyumunun görülmesi hedeflenmiştir. 

 

Kevnî âyetler, ancak kavlî âyetlerin penceresinden bakıldığında anlamını bulur. Kevnî âyetlere akıl-merkezli bakarak Allah’ı bulduklarını söyleyenler, hem Allah’ı “yaratıp çekip giden bir tanrı” olduğunu ve hiç-bir şeye karışmadığını, hem de Allah’ın vahiy diye bir şey indirmediği gibi bir peygamber de göndermediğini söyleyerek iki türlü iftirâ atarak Deizm denen sapkınlığa kaymışlardır. Deizm küfrü, kavlî âyetleri önemsizleştirip hattâ inkâr edip, “her-şeyi Allah yaratmıştır ama O hiç-bir şeye karışmaz” düşüncesiyle başlar. Meftûn, râm ve hayrân oldukları mevcut zaman ve mekânın hatırına kavlî âyetlerden soğuyan ve onları inkâr ve iptâl etme meyli gösterenlerin, deizmi baş-tâcı edici sözler söylemeleri ve deizmi övenleri tâkip etmelerinin nedeni budur. “Kevnî âyetler de var ama”.. İyi de kevnî âyetleri de kavlî âyetleri de yaratan ve indiren Allah değil mi?. Bunları birbirlerine çelişik olarak mı yarattı ve indirdi?.  

 

İşte tüm bu nedenlerle modern insan kavlî âyetleri, ifsâd edilmiş ve yanlış yorumlanmış -sözde- kevnî âyetlerle yorumlamak ve değiştirmek istiyor. Böylece kavlî âyetlerin apaçık hükümlerinden, yüklediği sorumluluklardan ve yaşadıkları eziklikten kurtulmak istemektedirler. Zîrâ kevnî âyetlerle kavlî âyetler arasında hiç-bir çelişki yoktur ama modern hayât, modern mekân, modern düşünce, modern söylem ve modern Allahsız eylemler hem kevnî hem de kavlî âyetlerle fenâ hâlde çelişmektedir. İşte tüm sorun bunu ortadan kaldırmaktır.

 

Kevnî âyetlere kavlî âyetlerin penceresinden bakılmadığında görülecek olan şey şeytan, nefs, tâğutlar ve onların düzeninden ve sisteminden başkası olmaz. Kevnî âyetler ancak kavlî âyetlerin penceresinden bakıldığında ve kavlî âyetlere göre düzenlendiğinde anlamını bulur ve herkes için faydalı olacak şekilde düzenlenebilir ki Allah da ancak bundan râzı olur. Zîrâ şeytan ve onun fısıldayıp durduğu nefsin kontrôlündeki akıl, kevnî âyetleri de insanları da ifsâd eder ve kısa zamanda yıkıma doğru sürükler. Modernizm denilen lânet işte budur.

 

Modernler, kâinatın sistemiyle yâni kevnî âyetlerle Kur’ân’da ifâde edilen kavlî âyetlerin aslâ çelişmeyeceğini söylemişlerdir ama kavlî âyetlerin ancak moderne uygun yorumlandığında ve uygulandığında kevnî âyetlerle çelişmeyeceğini fakat geleneğe ve Sünnet’e göre yorumlandığında hep çelişkili olacağını, zâten ateizm, deizm ve agnostisizm gibi inançsızlıkların ortaya çıkmasının ve artmasının nedeninin de bu olduğunu söylerler. Oysa klâsik hurâfeler olduğu gibi modern hurâfeler de vardır. Buların ikisi de fitne üretmekte ve ifsâd etmektedir. Fakat kanımca modern hurâfeler fitne üretip ifsâd etmede daha etkilidirler ki zâten Dünyâ’daki sorunların nedeni büyük oranda modern hurâfeler, düşünceler, üretimler ve uygulamalardır. Fakat modernler bunu saklamak için klâsik hurâfelere ve geleneğe aşırı şekilde yüklenmekte ve tüm suçu eski olana atmaktadırlar. Bâzı ahmaklar da onlara uyarak kendi dinlerine küfretmektedir.    

 

Birileri insanların yaptıkları ve ürettikleri şeyleri de kevnî âyetler zannetmektedirler. Sonra da kavlî âyetleri bu türedi üretimlere göre yorumlamaktadırlar. Meselâ kavlî âyetleri cep telefonuna, uzay araçlarına, çeşitli makinelere göre yorumluyorlar ve kavlî âyetleri ilkel, kevnî âyetler zannettikleri modern üretimleri ise ideâl olarak kabûl ediyorlar. Üstelik modern üretimlere göre yorum yaparak kavlî âyetlerin o -sözde- kevnî âyetlerle (aslında beşerî-şeytâni modern üretimler) çeliştiğini söylüyorlar. Bu  nedenle de kavlî âyetlerin modern zamâna, mekâna ve üretimlere göre yorumlanmasını ve uydurulmasını istiyorlar. Oysa asıl ve esas olan âyetler kavlî âyetlerdir kevnî âyetler de ancak kavlî âyetlere göre yorumlandığında kendini doğru gösterir. Vahiy-merkezli değil de nefs-merkezli olan insanın yaptığı her-şey kavlî âyetlere aykırı olacaktır ki aslında kevnî âyetlere de aykırı olmasına rağmen nefsin penceresinden bakıldığında, yapılan beşerî-şeytânî şeyler modern insana doğru ve iyi gözükmektedir.

 

Şu da var ki kevnî âyetleri bildiğini ve kuşattığını iddiâ eden modern insan ağır bir küstahlık yapmaktadır. Çünkü kevnî âyetleri kuşatıcı şekilde bilebilmek de ancak Allah’a mahsustur “…Allah bilir de siz bilmezsiniz” (Bakara 216).

Kavlî âyetlerden bahsedildiğinde “kevnî âyetler de var ama” diyenler, aslında kevnî âyetlerin kavlî âyetlerden kopuk olarak yorumlanmış yönüne atıf yapıyorlar. Onların “kevnî âyetler” dediği şey aslında vahiyden kopuk olan “aklî âyetler”dir. Nefis-merkezli aklın üretimleri elbette hem kavlî âyetlerle hem de kevnî âyetlerle çelişir. Fakat kevnî âyetler ile kavlî âyetler zinhar birbiriyle çelişmez. Çünkü kevnî âyetleri yaratan Allah olduğu gibi, kavlî âyetleri indiren de Allah’tır. Yaratılmış olan âyetler ile indirilmiş olan âyetler arasında hiç-bir çelişki olmaz. Çelişki, kavlî ve kevnî âyetler ile, vahiyden-İslâm’dan kopuk olan, beşerî aklın yorumları ve üretimleridir. Bu çelişki aslında apaçık şekilde görülmesine ve kötü sonucu acı bir şekilde yaşanmasına rağmen, sırf nefse ve hazza uygunluğundan dolayı sürdürülmektedir.

 

Kavlî âyetler ile kevnî âyetler arasında bir çelişkinin olduğunu söylemek, vahiy-merkezli olmayan yamuk bakışların bir sonucudur. Zâten ateizm, deizm ve agnostisizmin ortaya çıkması ve yaygınlaşması, “kevnî ve kavlî âyetlerin birbiriyle çelişkisinden” dolayı değil, “şeytânî-nefsî-beşerî akıl ile, kevnî ve kavlî âyetlerin çelişmesinden ve farklılığından” dolayıdır. Modern hayat kavlî ve kevnî âyetlere göre değil de beşerî ve aklî olan göre düzenlendiği için, ortaya çıkan çelişkide modern insan “hak tarafı” değil de “haz tarafı” seçtiği için Allah’tan, vahiyden, din’den ve İslâm’dan uzaklaşmakta ve onlara düşman olmaktadır. Olan şey apaçık şekilde budur. Vahiyden kopuk olan akıl varlığı ve hayâtı mecbûren yanlış yorumladığı için din ile Dünyâ arasında bir çelikli olduğunu sanıyor ve nefsine uyarak din’den uzaklaşıyor. Modern gençlik hakka değil de hazza müptelâ olduğu için ateist, deist ve agnostik oluyor.

 

Modern insan, Allah’ın kesin ve sapasağlam kavlî âyetleri üzerinde istediği gibi oynayamadığı için, modern-bilim ve teknolojiyi kullanarak kevnî âyetler üzerinde oynamakta, ortaya çıkan geçici beşeri yorumlara ve sonuçlara bakarak kavlî âyetler ile kevnî âyetler arasında çelişki olduğunu sanmakta ve bu nedenle de İslâm’dan uzaklaşmaktadır. Kevnî âyetler olan tabiatı sınırsızca yorumlayarak değişikliğe uğratanları alkışlayan modern müslümanlar ise, ahmakça ve câhilce, vahyin âyetlerini sapkın aklın yorumlarına uydurmaya çalışmaktadır. Sürekli olarak okumak, araştırmak ve yazıp-konuşmaktan, uygulamaya ve amel-eyleme fırsat bulamalarının nedeni budur.

 

İşte tüm bunlar, kevnî âyetleri “kavlî âyetler merkezinde” değil de, şeytanın, nefsin ve tâğutların yönlendirmesine göre şekillenmiş sapkın akla göre okumak ve yorumlamanın sonucudur. Aklın ilahlaştırılması, kevnî âyetleri kavlî âyetlere göre değil de sapkın akla göre yorumlamak nedeniyledir.

 

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

 

Hârûn Görmüş

Şubat 2024

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder