“De ki: Şüphesiz benim namazım, ibâdetlerim, dirimim ve ölümüm
âlemlerin Rabbi olan Allah’ındır. O’nun hiç-bir ortağı yoktur. Ben böyle
emrolundum ve ben müslüman olanların ilkiyim” (En-âm 162-163).
Apati
(ilgisizlik) ve ateizm kelimelerinin birleşmesinden oluşan, herhangi bir ilâhî
güce olan inanca yada inançsızlığa karşı ilgisiz olma anlamına gelen felsefî
düşünce.
Apatetik: Hissiz, duyusuz,
ilgisiz.
Apateizm
yada tanrı-umursamazlık, tanrının veyâ tanrıların varlığı veyâ yokluğu
konusunda ilgisiz, kayıtsız kalma durumudur. Bir apateist, tanrının veyâ
tanrıların vâr olduğu veyâ olmadığı yönündeki iddiâları kabûl etmek veyâ reddetmekle
ilgilenmez. Apateizm, bir inanç, iddiâ veyâ bir inanç sisteminden ziyâde bir
tutum olarak nitelendirilir. Türkçe karşılığı “tanrı umursamazlık” olan apateizm,
“pragmatik ateizm” veyâ “pratik ateizm” olarak da biliniyor.
Agnostisizmde
de bilinemezlik nedeniyle bir ilgisizlik durumu vardır ama agnostisizmdeki bu
ilgisizlik “kararsız kaldığı için” “gerekeni yapmama” durumudur. Fakat
agnostikler dîne ve ilâhî olana teorik anlamda ilgisiz değildirler. Agnostisizmde,
Tanrı’nın varlığı ve yokluğu meselesine ciddî bir entelektüel ilgi vardır ve bu
meselenin rasyonel zeminde tartışılamayacağına dâir bir felsefî duruş
sergilenir. Dînî ilgisizlikte ise Tanrı’nın varlığı veyâ yokluğu meselesi kişinin
gündeminde değildir.
Agnostikler
kendilerini ateist yada teist olarak ifâde etmezler ama pratikte ateist
davranışlar gösterirler, zîrâ teist gibi değil, ateist gibi yaşarlar. Apateistler
ise hem ateist, hem deist hem de agnostiktirler. Bu hem teorik anlamda hem de
pratik anlamda böyledir. Apateizm, din konusunda tam bir ilgisizlik ve
kayıtsızlık durumudur. Peki ya modern müslümanlar?. Onların apateistlerden
farkı nedir?
Bâtıl
dinlerde farklı olabilir ama Allah katındaki tek hak din olan İslâm’da
ilgisizlikle müslümanlık bir-arada durmaz. Çünkü İslâm’ı kabûl etmek, İslâm ile
ilgilenmeyi ve İslâm’ın emri ve yasaklarını yerine getirmeyi kabûl ve taahhüt
etmek demektir. Zîrâ İslâm demek ilgi demektir. Bu ilgi düşünsel ve teorik
olduğu kadar -hattâ daha fazla- pratik ve eylemseldir.
Dînî
ilgisizlik yada apateizm, işin teorik yönünden ziyâde pratik yönüne karşı olan
ilgisizlik olarak gözükmektedir. Çünkü çoğu-kişi kendisini müslüman olarak
ifâde ediyor ve dîni bilgi konusunda az-çok okuyor, dinliyor ve ilgileniyor.
Fakat bir kişi okuma-yazma bilmiyor ve üstelik duyma yetisini de kaybetmiş olabilir
Bu durumda İslâm’ın teorik yönüyle ilgilenemeyecektir. ama bu onun amelden
kopuk olmasını gerektirmez. O-hâlde önemli olan İslâm’ın pratik yönüyle
ilgilenip-ilgilenilmediğidir. Çünkü zâten İslâm’ın teorik yönünü bilmek de
pratik yönü için yâni amel-eylem için gereklidir. Yoksa İslâm’da kuru-kuruya
bilmek, işin gereğini yapmadıktan sonra çok da önemli bir şey değildir. Kur’ân
bildiklerinin gereğini yapmayan kişileri “kitap yüklü eşekler”e benzetir. Demek
ki bir kişinin İslâm ile ilgisinin olup-olmadığı, onun İslâm’ın emir ve
yasaklarına riâyet edip-etmediğine göre değerlendirilir. Nice oryantalistler
vardır ki İslâm konusunda aşırı bilgilidirler ama aynı-zamanda İslâm
düşmanıdırlar. Demek ki İslâm ile ilgili olmak, bilmek ve yapmak yada bilerek
yapmak demektir.
Günümüzde
müslümanların İslâm ile ilgisi neredeyse apateistler gibidir. Çünkü besmele
çekmeyi bile bilmeyen ama hiç-*bir ilgisi ve alâkası olmadığı hâlde kendini
müslüman sayan insanlar vardır.
Zâten
modern müslümanlıkta din, lâik-seküler-modern etkiler nedeniyle tamâmıyla
vicdanlara hapsedilmiştir. Modern müslümanlar îman sâhibi değil, belki sâdece
inanç sâhibidirler ki bu inanç Allah’ı kabûl etmekten ziyâde Allah’ı inkâr
etmemek yâni îman etmekle değil, inkâr etmemekle ilgilidir. Bu da insanların
“inanıyorum”a götürmesine rağmen “yapıyorum”a götürmemektedir. Modern
müslümanlar amelde tam bir apateist olmuşlardır ve bu gidişle teorik anlamda da
apateist olmaktan kurtulamayacaklardır. Zîrâ “müslümanım” diyenlerde İslâm’a
karşı çok belirgin ve bâriz bir ilgisizlik vardır.
Dînî ilgisizliğin
ana-nedeni, başka şeylere olan ilgiler ve aşırı ilgilerdir. Şeytan, nefs ve
tâğutlar her dâim iş-başındadır ve
bunların etkilerinin sonucu olarak modern insan, çıkarlarına aykırı
olana karşı ilgisizlik göstermektedir. Bu-noktada İslâm, çıkarcılığa en çok
karşı çıkan din’dir. Çünkü “çıkar” dendiğinde “sâdece bâzılarının çıkarı” öne
çıkar ki tüm adâletsizliklerin, haksızlıların, ahlâksızlıların, şirkin, küfrün
ve zulmün nedeni budur.
Teorik
olarak ateist olamayanların %90’ı “pratik ateist”tir. Zîrâ yaşam-biçimleri
ateistlerden ve ateistlikten farklı değildir. “İnanıyorum” diyenlerin büyük
çoğunluğu “artık inanmıyorum” demeye başlasa hayatlarında bir değişiklik olmayacaktır.
Çünkü tam bir dînî ilgisizlik içindedirler ve neredeyse apateist olmuşlardır.
Hattâ şöyle diyebiliriz; ateistler dîne, birer apateist hâline gelmiş olan modern müslümanlardan çok daha ilgilidirler.
Çünkü en azından dînin teorik yönüyle ilgilenmektedirler.
“Niye
öyle diyorsun?, biz inanıyoruz” diyorlar. Allah elbette îmanları zâyi etmez.
Fakat İslâm’da îmânın delili ve ispâtı amel-eylem ile gösterilir. Çünkü İslâm,
Hristiyanlık gibi yâni Pavlus Hristiyanlığı gibi salt “îman ve inanma dîni” değildir.
İslâm “îman ettim” deyince bitmez, “îman ettim” deyince başlar. Kur’ân, “Îman
ettim demekle iş bitmez” (Ankebût 2) der. İslâm îman etmek ve salih ameller
işlemekle ispât edilen ve tamamlanan tek hak din’dir. Bu nedenle “tamam inanıyorum”
demesine rağmen dînin amelî yönüne ilgisiz kalmak kabûl edilebilir değildir. Dinde
zorlama sâdece, “dîne dâhil olma” noktasındadır ve dînî kabûl edenler, İslâm
dîninin ona yüklediği sorumlulukları ve yükümlülükleri de kabûl etmiş
olmaktadırlar. Bu nedenle müslümanlar, ibâdetlere ve dînin amel ve eylem
yönüne, apateistler gibi ilgisiz kalamazlar.
Modern
insan ve müslümanların apateistliği yâni dîne kayıtsız ve ilgisiz kalmalarının
nedeni, tüm zamanlarda şeytanın ve nefsin, günümüzde ise modernizmin ağır
kuşatması, baskısı ve ayartmasıdır. Modern insan moderne uygun fikirlere çok
açık hâle gelmiştir ve işin amel-eylem yönünü sıkı tutmadığı için ve gerekeni
yapmadığından dolayı bunlardan çok fazla etkilenmektedir. Bu-bağlamda bir
yazıda şunlar söylenir:
“İnsanların inançsızlığa yönelmesinde
entelektüel faktörler baş-rôl oynar. İnanç konusundaki tutum değişiminin nedeni
bilişseldir ve kişinin düşüncelerinin değişmesiyle tutumu da değişir. Eğitim
düzeyi arttıkça, yeni fikirler edindikçe, muhâkeme gücü geliştikçe, farklı
fikirlere mâruz kaldıkça ve eleştirel düşünmeye başladıkça kişi inancından
vazgeçecektir. Bu-şekilde inançsız olan birey daha sonra yeni tutumuna uygun
davranışlar geliştirecek ve artık ‘Tanrı yokmuş gibi’ yaşayacaktır. Modernite
ile birlikte bâzı insanlar, ahlâkın toplum içinde toplumun ürünü olarak vâr olduğunu
ve insan yaşamının ahlâkî bir parçası olmak için din ile ahlâkî bağlantısının
olması gerekmediğini savunmaktadır. Apateistler etik değerlerinin yeterliliği
sebebiyle dîne ihtiyaç kalmadığını, onsuz yaşanabileceğini düşünmektedirler”.
İnançsız
veyâ dîne ilgisiz olmakla gelişmiş olmak arasında bir bağ kurulmakta ve
insanlardaki ilgisizlik artmaktadır. Baş-örtülü ve tesettürlü bir kadını namaz
kılarken gören bir lâik, kadına, “siz namaz kıldığınız ve örtündüğünüz için
fakir ve câhil kalıyorsunuz” demişti. Oysa olan şey, namaz kılan dindarların,
lâik sistem tarafından alanlarının daraltılması ve sınırlı bir hayâta mecbur
bırakılmasıdır. Dindarın alanı daraltılırken, dîne ilgisiz olanlara alan
açılmaktadır. Şu da var ki, dîne ilgisiz olanlar âhirete de ilgisiz oldukları
için tüm güçlerini ve enerjilerini dünyevî olana verip dünyevî olana odaklandıkları
için, dünyevî olana daha çok sâhip olabiliyorlar. Mü’minler için Dünyâ sınırlı
görüldüğünden dolayı, dünyevî olan da sınırlı olur. Bu da işin raconudur.
Lâik,
seküler, kentli, entelektüel, eğitimli ve modern olan bir-çok kişi için dindar
olup-olmadıklarına verdikleri “dindar değilim” cevâbı aslında “ben modernim,
liberâlim, sekülerim, aydınım yâni dîne ilgisizim” demektir. Zâten Allah yokmuş
gibi yaşamaktadırlar. Üstelik bunu üstünlük olarak da görmektedirler. Zîrâ
değer ölçüleri apateistler gibi maddeye göre şekillenmiştir.
Modern
müslümanlar ki bunların içinde namaz kılan, oruç tutan, hacca giden vs. vardır;
aslında dîne ilgisizdirler ve dînin ne hakîkatini-doğrusunu araştırılar ne de
dînin gereklerini tam olarak yerine getirirler. Yaşamlarının çoğu zamânında
Allah yokmuş gibi yaşamaktadırlar. Bu da bir kısır-döngü olarak dîne karşı
ilgisizliği arttırmaktadır.
Dîne
ilgisizlik aslında daha çok “âhirete ilgisizlik” olarak gözükmektedir. Çünkü
çoğu kişide âhiret bilinci ve inancı yoktur yada yeterli değildir. Bu da Allah
yokmuş gibi davranmaya neden olmaktadır.
Müslümanların
yer-altı ve yer-üstü kaynaklarının sömürülüp durduğu, canlarının ve mallarının
yağma edildiği, insanlar açlık, susuzluk, çıplaklık, evsizlik vs. bir-çok
mahrûmiyetler içinde yaşarken ve müslüman coğrafyalar birer savaş-alanına
dönmüşken, dîn ile hiç ilgilenmemek yada dînin sâdece teorik yönüyle yâni
sâdece bilgisiyle ilgilenmek de ilgisizliktir ve neredeyse apateizm denilecek
hâle gelmektedir.
Teorik
mükemmelliğin artması, pratiğe sekte vurmakta ve dînin amel-eylem yönüne
ilgisizliği başlatmakta ve arttırmaktadır.
En
doğrusunu sâdece Allah bilir.
Hârûn Görmüş
Şubat
2024
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder