Türkiye ve Türk
cumhuriyetlerinde “şeker bayramı” tâbir edilen ve kutlanan bayramın asıl adı
“şeker bayramı” değildir. Şeker ve baklava ile yâni glikoz-früktoz ile alâkası
yoktur bu bayramın. Peki nedir bu bayramın adı?. Hemen diyeceksiniz ki “Ramazan
Bayramı”. Hayır!, bu da değil.. Çünkü bayramın 1. günü, hicrî takvime göre
Ramazan Ayı içinde değildir. Arefe günü Ramazan Ayı’nın son günüdür ve o gün
Ramazan Ayı biter. Bayramın 1. günü “1 Şevvâl”dir. Şevvâl ayında Ramazan
kutlanır mı?. Biz, “Temmuz bayramı” olsa onu Ağustos ayında kutlar mıyız?.
“Aslında ‘şükür
bayramı’dır da, değişince ‘şeker bayramı’ olmuştur” gibi “şeker bayramı
söylemini meşrûlaştırmak” için söylenmiş câhilce sözleri hemen en yakındaki
çöpe atabiliriz. Peki nedir bu bayramın adı?: Iyd-ûl Fıtr.. İşte bu bayramın
orijinâl ismi budur. “Fıtr”ın “fitre sadakası” ile aynı olmadığını da hemen
belirtelim. Fıtır sadakası “fıtr”ın sadakasıdır sâdece. Zâten fıtır sadakası
(fitre) de Ramazan ayında verilir.
Bu bayramın adı: Fıtr=fıtır=iftar,
yâni “açma bayramı”dır. “Oruç açma bayramı”. 1 ay boyunca iftarlı
olmanın sonunda, orucun bitip iftarın yapılmasının şölen hâlinde kutlanmasıdır.
“İftar Bayramı”dır yâni. Oruç tutmayanlar da, yâni bir mâzereti olan yada “müslüman
oldukları ve İslâm’a müntesip bulunduklarını söyledikleri için” tabî ki onlar
da bu bayramı kutlayabilirler. Fakat aslen “oruç tutanlara has kılınmış” bir
bayramdır ıyd-û fıtr=iftar bayramı. (“îd-i
fıtr” olarak da söylenir). Fıtr; “oruç açmak, iftar etmek” demektir. Oruç tutanlar Allah rızâsına uygun olarak yaptıkları
fedâkârlık için birbirlerini kutlarlar bu bayramda ve zımnen derler ki: “Allah
oruçlarınızı kabûl etsin, iftarınız kutlu olsun”..
1 ay boyunca tutulan
orucun yâni Allah için vazgeçişin ve fedâkârlıkta bulunabilmenin iftihârıdır
bu. Zîrâ iftar etmek iftihârdır. Bu nedenle bu bayrama “iftihâr bayramı” dense
abaes kaçmaz. Bu bayram bir “hak-ediş”tir.
Ömrü Ramazan gibi geçirip,
âhireti de bayram gibi yaşamanın bir provasıdır Ramazan ve Bayram. “Eğer hayâtınızı
Ramazan gibi yaşarsanız, âhiretiniz de bayram gibi olur” mesajı verilir. Ramazan’ı
yâni Dünyâ’daki mü’minliği ne kadar takvâlı, gayretli, samîmi ve müslimce
yaşarsanız, cennetteki (bayramdaki) coşkunuz da o oranda fazla olur. Ramazan’daki
(Dünyâ’daki) orucunuz (savm) ne kadar samîmi ise, bayramdaki (cennetteki)
iftarınız da o kadar ihtişamlı olur. Sonunda da cennete (bayrama) şu şekilde
karşılanarak kavuşursunuz:
“Rableri katında onların ödülleri, içinde ebedî kalıcılar olmak üzere altından ırmaklar akan Adn cennetleridir.
Allah, onlardan râzı olmuştur, kendileri de O’ndan râzı
(hoşnut, memnun) kalmışlardır (Radıyallâhu anhum ve radû anh). İşte bu, Rabbinden ‘içi
titreyerek korku duyan (haşyet) kimse’
içindir” (Beyyine 8).
En doğrusunu sâdece Allah bilir.
Hârûn Görmüş
Temmuz 2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder