Ortopedik aygıtları almak çok kolay.
Gidersiniz ortopedi malzemeleri satan bir dükkana, istediğini alırsınız. Tabi
ücretini cebinizden vermek kaydıyla. Peki bu cihazları devlet karşılamıyor mu?
Karşılıyor. Daha doğrusu karşılıyor gibi gözüküyor. Daha da doğrusu
karşılamak istemiyor. Neden mi? …
Artık hemen herkesin ilaç kullandığı
ülkemizde, bir rapor çıkararak ilacını en yakınındaki sağlık ocağından bile
yazdırıp hemen yanı-başındaki eczânelerden alması çok kolay. Ben denedim, 52
kutu ilacı almam 17 dakika sürdü. Ve bu ilaçlara neredeyse para vermedim.
Raporlu ya… Zâten ben biyolojik ajan denilen Anti TNF ilaçlarını da
kullandığımdan, ve bir raporla 4 kutusu 10.000 lira (eski parayla 10 milyar) lirayı
bulan ilaçlarımı (bu fiyatlar büyük ilaç indiriminden sonraki fiyatlardır) 1
saatte alabiliyorum ve hiç de bir para ödemiyorum. Hepsini devlet karşılıyor. (Aslında
karşılayan halktır). 10 küsur bin liralık ilaçların bu kadar kolay alınmasını o
kadar senedir ilaç almama rağmen garip buluyorum. Peki 100 liralık (eski
parayla 100 milyon) liralık bir tabanlığın ücret geri ödemesi olan 85-90 lirayı
geri almak da bu kadar kolay mı? Hayır değil. Hattâ neredeyse imkânsız.. Neden
mi? Dinleyin…
Başta ilaçlar olmak üzere tüm tıp
masrafları aslında küresel bir çarkın etrafında döner. Yâni aldığınız bir
aspirin bile o çarkın etrafında döner-dolaşır ve halkın tepesine biner. Devlet
zarar etmez aslında bu masraftan. Zâten baksanıza; SGK şu-anda zarardan kurtulmuş
ve hatta kâra geçmeye başlamış. Sosyal devletlerde bu tür kurumların her zaman
zararda olması gerekir. Bu kurumlar kapitâlist devletlerde kâr yapar. Aldığımız
ilaçlar ki neredeyse tamamı yurt-dışı ilaçlardır, küresel ilaç çarklarından
geçe-geçe bir pazar olur ve bu pazardan bu çarka dâhil olan şirketler/şahıslar
ve devletler büyük miktarda para kazanır. Devlet bu masrafları göstererek
primlere gereğinden fazla zam yapar. Ne kadar masraf varsa, masraftan daha
fazla prim-zammı yapar. İlaç ve tıp-malzemelerinin satıcısından/alıcısından
vergi alır. Ayrıca halk, faydalandığı her hizmet için primden ayrı bir de katkı
payları, muâyene paraları öder. Mesele “can/sağlık meselesi” olduğu için halk
zammı meşrû görür ve sesini çıkarmaz. Yâni; “devlet bu kadar sağlık giderini
nasıl karşılıyor” merâkı gereksiz bir kaygılanmadır. Devlet verdiği hizmetten
kâr eder aslında. Tabi buna hizmet denmez artık. “Hizmet’te kâr olmaz” çünkü.
Yâni aldığınız ilaç eğer o “çark”a girmişse halktan başka kimse zarar etmez. Üretenler;
satanlar, alanlar hep kazanır. İlacı kullananlar ve prim yatıranlar zarar eder
bir tek.
Eeee tabanlık…?? Tüm ortopedik cihazlar
için geçerlidir, ancak örneğimizi tabanlık üzerinden verelim..
Tabanlık şu şekilde alınır. Bir ortopedi
yada fizik-tedâvi doktoruna gidip tabanlığa ihtiyâcınız olduğunuzu söylersiniz.
Doktor bakar. Gerçekten de ihtiyaç varsa tabanlığı yazar. Hem rapor, hem de
reçete gerekir bunun için. Sonra bir ortopedik malzeme satan dükkana gidip
ölçünüzü aldırırsınız ve bir gün sonra tabanlığınız yapılır ve ayakkabınızın
içine koyarsınız. %75 iyi de gelir. Bu tabanlığın parasını o anda cebinizden
dükkana ödersiniz ve çıkıp gidersiniz. Dükkanla işiniz bu kadar kolay. Sonra
tekrar doktora gidip faturayı onaylattıktan sonra elinizdeki yaklaşık 15-20
parça kağıda hastanede 15-20 adet kaşe/imzâ/mühür vurdurursunuz. Sonra “dosya”yı
teslim etmek üzere bu tür dosyaların teslim edildiği SGK kurumuna götürürsünüz.
Onlar dosyada 6-7 tane eksik bulup tekrar; İl Sağlık Müdürlüğüne, ortopedi
dükkanına, hasta-hâneye ve doktora gönderirler ve işlemleri yapıp tekrar o
kuruma dönersiniz. Tabi bu-arada 7-8 tane de fotokopi çektirmişsinizdir. En
sonunda mırın-kırın ederek dosyayı kabûl ederler. Okuma-yazma bilmeyen garip-gariban
insanlar ise oraya bir-kaç defâ daha gitmek mecbûriyetindedirler. (Ben sıra
beklerken 10 kişiden 7’sini eksik var gerekçesiyle geri göndermişlerdi). Neyse
artık paranızı yaklaşık 1 ay sonra bankaya göndereceklerini beklerken, İl
Sağlık Müdürlüğünden dosyanız bir mektup ile birlikte adresinize gönderilir.
Yazıda, yaklaşık 20 sayfadan birinde kimlik no’su yazılmamıştır. 2 tane kimlik
fotokopisi ek’te ilişik olmasına rağmen. Tabi bu işlerden iyice yorulmuş,
yılmış ve sinirlenmiş olduğunuz için, bir de zaten tabanlığın parasını vermiş
olduğunuz için gelen kâğıtların tamâmını yırtıp atarsınız. Yâni geri ödeme
almaktan vaz-geçmişsinizdir. Tabi 100 liralık tabanlık; git-gel, fotokopi, yol
parası vs. derken 150 TL olmuştur.
Peki 10.000 liralık ilaçları alırken
sadece kimlik (çünkü reçete ve raporlar artık yok, sistemde gözüküyor) yeterli
oluyorken ve hiç para ödenmiyorken, neden 100 liralık tabanlıkta binbir zorluk
çıkartılıyor ve insanlar hem yıldırıldığı hem de “uğraşmamak” için parayı
almaktan vaz-geçiyorlar?
Çünkü tabanlık
“özel” bir yerden alınmıştır ve parası ödenmiştir. Ve bu para “sistem”e uğramamıştır. Kirli çarklardan geçmemiştir. Sisteme
uğramadığı için de aracılar kazanamamıştır. O çirkin çarka uğramamıştır
tabanlık.
Peki ortopedik cihazlar da ilaçlar gibi
kolaycacık alınabilseydi ne olurdu? El cevap: Her semtte 10 tane eczane olduğu
gibi 5 tane de ortopedik cihaz dükkanları olurdu. Sorun ortadan kalkardı. “Sistem”e
işlenmiş cihazı bir tek kimlik ile alabilirdik. Tabi “sistem” aracılara büyük
paralar kazandırırdı.
Peki bu ne zaman olacak? GSMH arttığında;
devlet zenginleştiğinde falan değil; “çark sâhipleri” çarklarını büyütmeye
karar verdiklerinde.
Peki şu-anda nasıl yapalım derseniz.
(Tabanlık için konuşuyorum) Direkt ortopedi dükkanına gidip parasını vererek
tabanlığınızı yaptırın ve kullanın. Devleti işin içine karıştırmayın. Mutlu, huzurlu ve sağlıklı bir
şekilde tabanlığınızı kullanın vesselam..
En doğrusunu sâdece Allah bilir.
Hârûn Görmüş
Mayıs 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder