Ana’m
Bir cana en
cânan Ana’dır,
Gönlü hep
evlâdından yanadır,
Âşıktır
evlâdına ona rânâ’dır,
Canım Ana’m,
duâlarım sanadır.
Açılmış duâdadır
hep ellerin,
Dolmuş da;
ağlamak üzere gözlerin,
Başına bir
tâc taksam, omzuna da pelerin,
Uçup gitse
hüznün, karışsa sesine yellerin.
Koysam
başımı her-zamanki gibi dizlerine,
Tutsam
elini; baksam üstündeki yılların izlerine,
Kulak verip
dinlesem de, dalıp gitsem sözlerine,
Bu şiiri
okusam ağlayarak, bakarken gözlerine.
Oğlun: Hârûn Görmüş
21 Aralık 2005
Çarşamba
Saat 11:00
Aşk
Sordum kendime aşk nedir diye,
Dedi ki; karışır hep sevgi ile,
Peki bu yanış ve yakarış niye,
Dedi erir yanan demir bile.
Mecnun dâhi geçti Leyla’dan sonunda,
Dedi; “sen değilsin bendeki Leyla”,
Âşıkken her şey gider yolunda,
Zâten ne rüyâdır bu ne de hülya.
Tek-yönlüdür aşk, almaz verir boyuna,
Olmaz aşkta madde ve çıkar,
Dikkat et! rabbin nasıl muhabbet duyar kuluna,
Ne dalar bir-an, ne muhabbetten bıkar.
Hârûn Görmüş
12 Mayıs 2005
Aşk Şarabı
Bir kere içersen
şarab-ı lâ yezel,
Toprak
olsan da artık gelmez sana ecel,
Bir
çirkinlik görmezsin baktığın her yer güzel,
Koy başını
secdeye, çık mîrâca, yüceldikçe yücel.
Bir
istemsiz zikir başlar, ardından tefekkür,
Boşalır
gözden yaşlar, dudaktan da teşekkür,
Aşk yakar
içini, kâlbinde bir tezekkür,
Dökülür
ruhundan günahlar, kalanı da örter tesettür.
Hârûn Görmüş
2005
Ayşegül’üme
Bakınca
derin mâvi gözlerine,
Dalıyorum,
doluyorum, kendimden geçiyorum,
Duyunca
büyülenirim sözlerine,
Ona ne
güzel hayâller seçiyorum.
Kalınca
gülümle bir-an baş-başa,
Babalık
duygusunu bir yaşıyorum,
Görünce mâvi
gözleri karışmış yaşa,
Yanıyor
yüreğim, hüznümü aşıyorum.
“Baba gel”
değince, karşı konulmaz sesiyle,
Titriyor
içim, bir-anda taşıyorum,
İtip her
şeyi elimin tersiyle,
Çarçabuk
ona koşuyorum.
Adını ben
koydum, ona AYŞEGÜL diyorum,
Ağlarsa
ağlıyorum, gülerse gülüyorum,
Sefâsı ne
hoş, herkes yaşasın diliyorum,
Canım
AYŞEGÜL’üm seni çok seviyorum.
Baban: Hârûn Görmüş
7 Ekim 2003
Salı
Saat 22:30
Çıkmaz
Hava kapalı
yine, rüzgâr kendini göstermiş,
Kul yine
durgun, her-şeyden ümîdi kesmiş,
Baharın
hayâlinde hep, çiçek açmış, kuşlar ötmüş,
Rûhu
doygun, aklı dingin, kendinden geçmiş,
Bir çıkar-yol
arar, varlık ve yokluk hakkında,
Kaderine
küsmüş, çünkü hep dert var aklında,
İkisinin de
farkında, ama bir-şeyler eksik,
Döner durur
çâresiz, feleğin çarkında.
Hârûn Görmüş
29 Şubat 2004
Dost Özlemi
Öyle
hasretim ki şu sıralar bir dosta,
İçim
yanıyor, çok yalnızım yüreğim hasta,
Muhabbetin
kokusu duyulmuyor, gönlüm yasta,
Yok mu
Allah’ım bir Kur’ân ehli şu Dünyâ’daki nas’ta?
Gönder bir
dost artık Mevlâ’m içim karardı,
Çok
mutsuzum, yüzüm gülmüyor, benzim sarardı,
Olsaydı o
dost, kul seni hep onunla anardı,
Sıkılsa
biraz, daralsa gönlüm, hemen onu arardı.
Ana-baba,
çoluk-çocuk, kardeş-akraba sevgisi ayrı,
Dost ile
yaparsın sohbeti, mânâsal hayrı,
Biliyorsun
Rabbim, kâlptendir sana bu yaptığım çağrı,
Nasip eyle
Çalab’ım, şu sabırsız kuluna bir dostu gayrı.
Hârûn Görmüş
26 Nîsan 2006
Çarşamba
Saat 10.30
Figân-ı Üveysi
İnsanlar
umarsız hep, tüm dertleri; lak, lak,
Oysa
saatler durmadan çalışıyor; tik tak, tik tak,
Gece yatmaz,
sabah kalkmaz, desen bile; kalk, kalk,
Güneş ne
güzel doğuyor, uyan da bir; bak, bak.
Ördekler
kazlar zikrederler Hakkı; vak, vak,
Beğenmediğin
karga bile katılır onlara; gak, gak,
İnsan ise
ağzında bir sakız, çiğner hep; cak, cak,
Oynar çıkıp
ortaya, ya da alkışlar her şeyi; şak, şak.
Aldırma
onlara Üveysi’m, tüm günahlarını; yak, yak.
Kararsın
gök-yüzü, sen de bir şimşek ol da; çak, çak,
Aydınlansın
âlem, nurla dolsun her yer; pak, pak,
Sabret ve
kapa gözlerini, başlasın zikir; HAK, HAK.
Hârûn Görmüş
12 Eylül
2007 Çarşamba
Günah
Gönlüm eder her dâim bir ahh!,
Her yanım çirkef, her yanım günah,
Sarmış her yanı kin ve düşmanlık, bir de silah,
Bu kan ve gözyaşı içinde nasıl olur felah.
Bir-yan küfür içinde her sözleri inat,
Öbür-yan üretir hep bid’at üstüne bid’at,
Bırak da bu öfkeyi herkese bir gül at,
Bir zikir çek, hemen ardın da salât.
Ne kadar iğrenç şey şu Dünyâ,
Ne edep bırakıyor kulda, ne hâyâ,
Uykuda hep insanlar, gördükleri ise rüyâ,
En doğru ve haklı olan kendisidir güya.
Allah’ım, göster bana bir çıkar yol,
Silindi gözümün feri, kırıldı kanat ve kol,
Gör diyorsun, hakka giden yollar daha bol,
Ve diyorsun ki...”emr-olunduğun gibi dosdoğru ol”.
Hârûn Görmüş
04 Mayıs 2006 Cuma
Saat 10:30
Güney’e
Hasret
Neden bu hasret, bilmem bu sevgi niye,
Alın dostlar, götürün beni bu yaz “Güney Köy”e,
Gezineyim yaylasında, seyredeyim âlemi dağlarından,
Varıp da “dolaya”, meyve toplayayım biraz dallarından.
Seyrederken seherde güneşin doğuşunu gözlerim dolar,
Yükselirken güneş, toplanır da “mallar” “eğreği” toza bular,
Gece olur, sessizliğin sesini dinlerim, bir tek köpekler havlar,
Yıldızlar da ne kadar net, bakarken her birine, dalarım da dalar.
Hârûn Görmüş
30 Kasım 2004
Saat 12:00
Hayâl
Bir hayâl
kurdum bu-gün çay içerken oturduğum sandalyede,
Güzel
ülkemin dört yanını gezerken aklımdaydı elbet âhiret de,
Öyle
dalmışım ki hayâle, bir-an zannettim kendimi cennette,
Kurdurduğun
hayâl bile rahmettir, olsak da sefâlette.
Hârûn
Görmüş
06 Temmuz 2002
Her-şeyim
Ayşegül’üm
her şeyim,
Ne güzeldir
her şeyin,
Sensin
benim tek kızım,
Sen
olmazsan yalnızım.
Bir kez
baba de bana,
Bir gülümse
babana,
Ayşegül’üm
sen bana,
Allah’ın
bir lûtfusun.
Sensin
benim Güneş’im,
Sensin
benim yıldızım,
Aydan nurlu
yüzünle,
Bana her an
bak kızım.
Güller
açsın yüzünde,
Işıl-ışıl
gözünde,
Her-an
yanımda olsan,
Baharımda
güzümde.
Hârûn Görmüş
13 Ekim
2011 Çarşamba
(Bestelenmiştir)
Hz.
Muhammed’sin Sen
Olmasan da bu çağda, sen her-an bizdesin,
Sen en güzel seste ve hep en güzel sözdesin,
Güller içinde en güzel, Hak katında gözdesin,
Sen Allah’ın Resûlü, Hz. Muhammed’sin sen.
Duyur mübârek sesini, herkes seni dinlesin,
Seni duyan ağlar mı, mazlum niye inlesin?
Vur bu çağa yumruğu, yer de gök de inlesin,
Sen Allah’ın Resûlü, Hz. Muhammed’sin sen.
Sen en yüksek şuurda ve en yüksek “tin”desin,
Üç ilâhi kitapta ve üç ilâhi dindesin,
Gönlün en aziz yerinde, kâlpte ve zihindesin,
Sen Allah’ın Resûlü, Hz. Muhammed’sin sen.
Sen Kur’ân’da, Tevrat’da, Zebur’da İncil’desin,
Bâzı yerde “şın” dasın, bâzı yerde “sin” desin,
Herkes tükenip bitmişken, sen ise hep zindesin,
Sen Allah’ın Resûlü, Hz. Muhammed’sin sen.
Sen isminle Dünyâ’da, Ay’da ve Güneş’tesin,
Bâzen minik bir goncada, çoğu-zaman güldesin,
Onlar-yüzler az kalır, sen yüz-binlerdesin,
Sen Allah’ın Resûlü, Hz. Muhammed’sin sen.
Peygamberin sorana, herkes Muhammed desin,
Âlemlere rahmetsin, Resûl olduğun kesin,
Mevlâ’m bütün Dünyâ’yı, ümmetinden eylesin,
Sen Allah’ın Resûlü, Hz. Muhammed’sin sen.
Hârûn
Görmüş
27 Şubat 2007 Salı
Saat 18:00
İmbat Yeli
Esti yine
imbat yeli, duydum kokusunu denizin taa “ikinci çeşme”den,
Daldım bir
vâdinin derinliğine, bir yudum bile su içmeden,
Tutuştu
hasretim, gel bir yol göreyim seni ekinleri biçmeden,
Gel de tâzelensin
aşkımız, ilkbahar geçmeden.
Hârûn Görmüş
02 Hazîran 2002
Karamsar
Bir hâl
gelir bana bâzen, o an olurum karamsar,
Baktığım
her şey boştur ve anlamsız,
Bir
muhabbet aç o zaman Allah’ım bana da, yaram sar,
O an her
şey hoştur, tatlı ve gamsız.
Bu
durgunluk bitsin bir-anda, başlasın sohbet,
Geçip kendimden
dalayım derinlere, koyulaşsın muhabbet,
Bitmesin bu
sohbet hiç, bir ömür sürsün, bir müebbet,
Aşk ile
yanayım, dinmesin bu ateş, gitsin benimle ilelebet.
Hârûn Görmüş
26 Şubat 2007
Pazartesi
Saat 14:30
Ne Hayâl
Ben mi hayâl deyim, hayâl mi bende,
Ben hayâldeysem, gerçek nerde,
Ben hayâlsem hayâlsin sen de,
Sen gerçeksen gerçeğim ben de.
Sen bendesin ben sende,
Öyleyse hayâl ve gerçek neyde,
Derler ki; gördüğün hayâl gerçek sende,
Şu gerçeği bir görebilsem ben de.
Hayâl derler, gerçek derler,
Ne hayâlde ne gerçekteler,
Dünyâ fâni, âhret baki,
Hayâl ve gerçek mi var sanki.
Hârûn
Görmüş
06 Şubat 2005
Saat 11:00
Olsam
Bir
bencillik ki, almış başını gidiyor,
“Kardeş..
nedir bu yaptığın” diye sorsam,
Dinlemiyor
da, dînine ecdâdına küfrediyor,
Duyururdum
sesimi belki CEBRÂİL olsam.
Ey bozulup
yozlaşmış insan, ömrün geçiyor,
Bir ilâhi
güçle bunlara siper dursam,
Üzülme
boşuna, herkes ektiğini biçiyor,
Güneşli
günler sunardım MİKÂİL olsam.
Dalda bir
kuş ötüyor, kırda ceylan sekiyor,
Kendimi
böyle bir yerde bulsam,
Bu ne
dehşet! Zâlim mazlumu eziyor,
Durmazdım
bir-an, üflerdim sûra İSRÂFİL olsam.
İnsan
isyanda, ALLAH’ıma zâlim diyor,
Bir sınav
bu, dayanmalıyım kulsam,
Tükendi
sabrım, feryâdım arşa değiyor,
Alırdım
canları bir-anda AZRÂİL olsam.
Hârûn Görmüş
15 Aralık
2005 Perşembe
Saat 18:30
O’nu Düşünmenin Zamânı
Şimdi tam
O’nu düşünmenin zamânı;
Her-an, her
yerdeyken.
Şimdi tam
O’nu düşünmenin zamânı;
Azap sana
henüz berideyken.
Şimdi tam
O’nu düşünmenin zamânı;
Ateş canda,
sızı derideyken.
Şimdi tam
O’nu düşünmenin zamânı;
O, yakın,
Şeytan gerideyken.
Şimdi tam
O’nu düşünmenin zamânı;
Kâlpler
yıkık ve harâbeyken.
Şimdi tam
O’nu düşünmenin zamânı;
Fıtrat
henüz kâlpteyken.
Şimdi tam
O’nu düşünmenin zamânı;
Arılar
henüz lâledeyken.
Şimdi tam
O’nu düşünmenin zamânı;
Kâbe’de,
Arafat’ta, Mina’dayken.
Şimdi tam
O’nu düşünmenin zamânı;
Tüm
kulaklar nidâdayken.
Şimdi tam
O’nu düşünmenin zamânı;
Her yer vîrân
ve pâredeyken.
Şimdi tam
O’nu düşünmenin zamânı;
Gülde,
sümbülde, reyhandayken.
Şimdi tam
O’nu düşünmenin zamânı;
Hem
hazarda, hem seferdeyken.
Şimdi tam
O’nu düşünmenin zamânı;
Birazcık da
olsa şerefliyken.
Şimdi tam
O’nu düşünmenin zamânı;
Tesbihde,
zikirde ve virddeyken.
Şimdi tam
O’nu düşünmenin zamânı;
Gökte,
denizde ve yerdeyken.
Şimdi tam
O’nu düşünmenin zamânı;
Genç, güçlü
ve zindeyken.
İşte! şimdi tam O’nu düşünmenin zamânı;
Henüz ruh
tendeyken.
Hârûn Görmüş
20 Nisan
2010 Salı
Saat 11:00
Rüyâm
Gönlümün
coşkusu doruğa çıktı bu-gün,
Gülümü
rüyamda gördüm bu-gün,
Uzatıp
huzur veren sıcak ellerini,
Kabûl edip
aldı bu-gün biatimi.
Sarıldık
birbirimize sevgiyle sımsıcak,
Daha da
sıkı sarıldım aşkla coşarak,
Özden net
bir duâ etti bana,
Erdi kemâle
bu-gün, gördüğüm rüyâm da.
Hârûn Görmüş
19 Hazîran 2002
Selime
Sevginin gerçeğini
bilememiştim bu-güne dek,
Erişmek istiyorum şimdi
en yükseklerine seni severek,
Leylâ ile Mecnun’un aşkına
erişerek,
İstiyorum beni sevmeni kâlbimi
fethederek,
Masal dünyâsındayım
sanki, bir periyim bir kelebek,
En güzel duygularımla seveceğim seni
ecelime dek.
Hârûn Görmüş
1996
Nişanlılık Günleri
Seyahat
Kaparım gözlerimi, bir yolculuk başlar içimde,
Öyle huzur kaplar ki beni, anlatılmaz biçimde,
Mevsim bahardır, kokusu sarmıştır her yeri,
Kuşlar öter, arılar gezer dağları.
Âheste-âheste giderken otobüs, bakarım camdan,
Bir türkü -ki gönülden kopmuş-, geçirir beni candan,
Ne de asil durur tarla kenarında selviler,
Boy-boy olmuş rahmeti söyler ekinler.
“Tebdil-i mekânda hayır vardır” der efendim,
“Allah’ım bir seyahat nasip eyle” diye seslendim,
Anlatırken memleket kokusu olsun sözlerimde,
Hoş bir tebessüm kalsın buğulu gözlerimde.
Hârûn Görmüş
07 Şubat 2005
Saat 12:00
Üveysi’m
Kâh
kederden, kâh dertten, kâh çileden ağlarsın,
Başın önde
hep, çok dertlisin Üveysi’m,
Sûretin
durgun gibi, sîretinde çağlarsın,
Hep
perişan, hep yıkık, vîrânesin Üveysi’m.
Kâh Kur’ân’ı insanı, kâh âlemi dinlersin,
Hep
içlisin, hüzünlü, hep ahh! dersin Üveysi’m,
Kâh yanar,
kâh sızlar, kâh söylenir inlersin,
Zulme, isyâna,
günaha, kahredersin Üveysi’m.
Sevdiğin
çiçeği sorana; elbette ki “gül” dersin,
“Gül”
denince için titrer, neşelenip gülersin,
Tevhid’dir
bu Dünyâ’daki en önemli dersin,
Vasiyetin
ölünce, âlem kabrine “gül” sersin,
Ve istersin
ki Üveysi’m... melekler sana “Gül” dersin.
Hârûn Görmüş
6 Şubat
2008 Çarşamba
Saat 16:30
Vahiy
yada Kur’ân
Bana bir şeyler söyle,
İlle de vahiy olsun, ille de Kur’ân,
Ne söyleyeyim diye bakma öyle,
Fâtiha olsun ille de, Yâsin, Âl-i İmrân.
Bana bir şeyler anlat,
İlle de hadis olsun, ille de sünnet,
Bağırabildiğin kadar bağır da, kulaklarımı çınlat,
İlle de Firdevs olsun yerim, ille de Cennet.
Bana bir bakış at,
İlle de ışık olsun, ille de nûr,
Atılacak olan her şeyi at,
İlle de şahsiyet kalsın, ille de onûr.
Bana bir türkü yak, bir şiir oku,
İlle de vaah olsun içinde, ille de ahh,
Bana bir hadis söyle, bir Kur’ân oku,
İlle de Muhammed olsun içinde, İllallah.
Hârûn Görmüş
11 Aralık 2007 Salı
Saat 16:30
Zor Dünyâ
Zor dostum
bu Dünyâ zor,
Bir dertten
alır bir derde kor,
Üzülürsün,
hep olursun hor,
Kurtuluşun
çaresini KUR’ÂN’a sor.
Üzülürsün
hep yok ile vara,
Güvenemezsin
ne zahmete ne zara,
Dayanamazsın
ne yağmura ne kara,
Mutluluğun
formülünü KUR’ÂN’da ara.
Sevindirmez
seni hep üzer,
Çok
ağlarsın az güler,
MUHAMMED’de
böyle der,
Gel kendini
Kur’ân’a ver.
Hârûn Görmüş
14 Nisan 2003
Pazartesi
Yaşanmamış
Günler
Al işte... bulutlar toplandı, nem yaptı sardı her yeri,
Biraz merhâmet, uzak durun, gidin biraz geri,
Yanıyor sızlıyor, perişan bedenimin her yeri,
Çâre bulamaz ne melek, ne Şeytan, ne vildân ne de peri,
Zordayım, hordayım, kordayım, düşmüşüm dara,
Beden bitmiş, paralanmış ki daha nere vara,
Ne âfiyet, ne huzur, ne umut, ne de para,
Kaderden de geçtim zâten, bundan gayrı bize ne kura.
Hârûn Görmüş
Târih: Yaşanmamış günler
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder