بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ
Bismillâhirrahmânirrahîm
Rahman-Rahim
Allah’ın adıyla.
MEKKE DÖNEMİ
1- Fâtiha
اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَعٖينُ
اِھْدِنَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَقٖيمَ
صِرَاطَ الَّذٖينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ غَيْرِ الْمَغْضُوبِ عَلَيْهِمْ وَلَا الضَّالّٖينَ
5-İyyâke na’budu ve iyyâke nestaîn.
صِرَاطَ الَّذٖينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ غَيْرِ الْمَغْضُوبِ عَلَيْهِمْ وَلَا الضَّالّٖينَ
5-İyyâke na’budu ve iyyâke nestaîn.
6-İhdinâs
sırâtel mustakîm.
7-Sırâtallezîne
en’amte aleyhim gayril magdûbi aleyhim ve lâd dâllîn.
5-Biz yalnızca Sana ibâdet eder ve yalnızca Sen'den yardım dileriz.
6-Bizi doğru yola ilet”.
7-Kendilerine nîmet verdiklerinin yoluna, gazâba uğrayanların ve
sapmışlarınkine değil.
23- Felak
قُلْ
اَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِ
مِنْ شَرِّ مَا خَلَقَ
وَمِنْ شَرِّ غَاسِقٍ اِذَا وَقَبَ
وَمِنْ شَرِّ النَّفَّاثَاتِ فِى الْعُقَدِ
وَمِنْ شَرِّ حَاسِدٍ اِذَا حَسَدَ
مِنْ شَرِّ مَا خَلَقَ
وَمِنْ شَرِّ غَاسِقٍ اِذَا وَقَبَ
وَمِنْ شَرِّ النَّفَّاثَاتِ فِى الْعُقَدِ
وَمِنْ شَرِّ حَاسِدٍ اِذَا حَسَدَ
1-Kul eûzu bi rabbil felak.
2-Min
şerri mâ halak.
3-Ve
min şerri gâsikın izâ vekab.
4-Ve
min şerrin neffâsâti fîl ukad.
5-Ve
min şerri hâsidin izâ hased.
1-De ki: Sabahın Rabbine sığınırım.
2-Yarattığı şeylerin şerrinden,
3-Karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden,
4-Düğümlere üfüren-kadınların şerrinden,
5-Ve hased ettiği zaman, hasetçinin şerrinden.
24- Nâs
قُلْ
اَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِ
مَلِكِ النَّاسِ
اِلٰهِ النَّاسِ
مِنْ شَرِّ الْوَسْوَاسِ الْخَنَّاسِ
اَلَّذٖى يُوَسْوِسُ فٖى صُدُورِ النَّاسِ
مِنَ الْجِنَّةِ وَ النَّاسِ
مَلِكِ النَّاسِ
اِلٰهِ النَّاسِ
مِنْ شَرِّ الْوَسْوَاسِ الْخَنَّاسِ
اَلَّذٖى يُوَسْوِسُ فٖى صُدُورِ النَّاسِ
مِنَ الْجِنَّةِ وَ النَّاسِ
1-Kul
eûzu bi rabbin nâs.
2-Melikin
nâs.
3-İlâhin
nâs.
4-Min
şerril vesvâsil hannâs.
5-Ellezî
yuvesvisu fî sudûrin nâs.
6-Minel
cinneti ven nâs.
1-De ki: İnsanların
Rabbine sığınırım.
2-İnsanların mâlikine,
3-İnsanların (gerçek)
ilahına;
4-Sinsice, kâlplere
vesvese ve şüphe düşürüp duran vesvesecinin şerrinden.
5-Ki o, insanların
göğüslerine vesvese verir (içlerine kuşku, kuruntu fısıldar);
6-Gerek cinlerden,
gerekse insanlardan (olan her hannas'tan Allah'a sığınırım).
40- Furkân
وَالَّذٖينَ
يَقُولُونَ رَبَّنَا اصْرِفْ عَنَّا عَذَابَ جَهَنَّمَ اِنَّ عَذَابَهَا كَانَ
غَرَامًا
اِنَّهَا سَاءَتْ
مُسْتَقَرًّا وَمُقَامًا
65-Vellezîne yekûlûne rabbenâsrif annâ
azâbe cehenneme inne azâbehâ kâne garâmen.
66-İnnehâ
sâet mustekarren ve mukâmâ.
65-Rabbimiz, cehennem
azabını bizden geri çevir; gerçekten, onun azâbı ödenmesi kaçınılmaz bir borç
(veya sürekli bir acıdır) derler.
66-Şüphesiz o, ne kötü
bir karargâh ve ne kötü bir konaklama yeridir.
وَالَّذٖينَ
يَقُولُونَ رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ اَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ
اَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّقٖينَ اِمَامًا
74-Vellezîne yekûlûne rabbenâ heb lenâ min ezvâcinâ ve
zurriyyâtinâ kurrete a’yunin vec’alnâ lil muttekîne imâmâ.
74-Ve onlar: Rabbimiz,
bize eşlerimizden ve soyumuzdan, göz-aydınlığı olacak (çocuklar) armağan et ve
bizi takvâ sâhiplerine önder kıl, diyenlerdir.
42- Fâtır
وَقَالُوا
الْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذٖى اَذْهَبَ عَنَّا الْحَزَنَ اِنَّ رَبَّنَا لَغَفُورٌ
شَكُورٌ
اَلَّذٖى اَحَلَّنَا دَارَ الْمُقَامَةِ مِنْ فَضْلِهٖ لَا يَمَسُّنَا فٖيهَا نَصَبٌ وَلَا يَمَسُّنَا فٖيهَا لُغُوبٌ
اَلَّذٖى اَحَلَّنَا دَارَ الْمُقَامَةِ مِنْ فَضْلِهٖ لَا يَمَسُّنَا فٖيهَا نَصَبٌ وَلَا يَمَسُّنَا فٖيهَا لُغُوبٌ
34-Ve kâlûl hamdu lillâhillezî ezhebe
annel hazen(hazene), inne rabbenâ le gafûrun şekûr.
35-Ellezî
ehallenâ dârel mukâmeti min fadlih(fadlihî), lâ yemessunâ fîhâ nasabun ve lâ
yemessunâ fîhâ lugûb.
34-Derler ki: Bizden
hüznü giderip yok eden Allah'a hamdolsun; şüphesiz Rabbimiz, gerçekten
bağışlayandır, şükrü kabûl edendir.
35-Ki O, bizi kendi
fazlından (ebedi olarak) kalınacak bir yurda yerleştirdi; burada bize bir
yorgunluk dokunmaz ve burada bize bir bıkkınlık da dokunmaz.
43- Meryem
قَالَ
رَبِّ اِنّٖى وَهَنَ الْعَظْمُ مِنّٖى وَاشْتَعَلَ الرَّاْسُ شَيْبًا وَلَمْ
اَكُنْ بِدُعَائِكَ رَبِّ شَقِيًّا
وَاِنّٖى خِفْتُ
الْمَوَالِىَ مِنْ وَرَائٖى وَكَانَتِ امْرَاَتٖى عَاقِرًا فَهَبْ لٖى مِنْ
لَدُنْكَ وَلِيًّا
يَرِثُنٖى وَيَرِثُ مِنْ اٰلِ يَعْقُوبَ وَاجْعَلْهُ رَبِّ رَضِيًّا
يَرِثُنٖى وَيَرِثُ مِنْ اٰلِ يَعْقُوبَ وَاجْعَلْهُ رَبِّ رَضِيًّا
4-Kâle rabbî innî ve henel azmu minnî
veştealer re’su şeyben ve lem ekun bi duâike rabbî şakıyyâ.
5-Ve
innî hıftul mevâliye min verâî ve kânetimreetî âkıran feheb lî min ledunke
veliyyâ.
6-Yerisunî
ve yerisu min âli ya’kûbe vec’alhu rabbî radıyyâ.
4-Demişti ki: Rabbim,
şüphesiz benim kemiklerim gevşedi ve baş, yaşlılık aleviyle tutuştu; ben sana
duâ etmekle mutsuz olmadım.
5-Doğrusu ben, arkamdan
gelecek yakınlarım adına korkuya kapıldım, benim karım bir kısır (kadın)dır.
Artık bana kendi katından bir yardımcı armağan et.
6-Bana mîrasçı olsun.
Yakup-oğullarına da mîrasçı olsun. Rabbim, onu (kendisinden) râzı
olunan(lardan) kıl.
44- Tâ-hâ
قَالَ
رَبِّ اشْرَحْ لٖى صَدْرٖی
وَيَسِّرْ لٖى اَمْرٖی
وَاحْلُلْ عُقْدَةً مِنْ لِسَانٖی
يَفْقَهُوا قَوْلٖی
وَاجْعَلْ لٖى وَزٖيرًا مِنْ اَهْلٖی
هٰرُونَ اَخٖی
اُشْدُدْ بِهٖ اَزْرٖی
وَاَشْرِكْهُ فٖى اَمْرٖی
كَيْ نُسَبِّحَكَ كَثٖيرًا
وَنَذْكُرَكَ كَثٖيرًا
اِنَّكَ كُنْتَ بِنَا بَصٖيرًا
وَيَسِّرْ لٖى اَمْرٖی
وَاحْلُلْ عُقْدَةً مِنْ لِسَانٖی
يَفْقَهُوا قَوْلٖی
وَاجْعَلْ لٖى وَزٖيرًا مِنْ اَهْلٖی
هٰرُونَ اَخٖی
اُشْدُدْ بِهٖ اَزْرٖی
وَاَشْرِكْهُ فٖى اَمْرٖی
كَيْ نُسَبِّحَكَ كَثٖيرًا
وَنَذْكُرَكَ كَثٖيرًا
اِنَّكَ كُنْتَ بِنَا بَصٖيرًا
25-Kâle rabbişrah lî sadrî.
26Ve
yessir lî emrî.
27-Vahlul
ukdeten min lisânî.
28-Yefkahû
kavlî.
29-Vec’al
lî vezîren min ehlî.
30-Hârûne
ahî.
31-Uşdud
bihî ezrî.
32-Ve
eşrikhu fî emrî.
33-Key
nusebbihake kesîrâ.
34-Ve
nezkureke kesîrâ.
35-İnneke
kunte binâ basîrâ.
25-Dedi ki: Rabbim, benim göğsümü aç.
26-İşimi kolaylaştır.
27-Dilimden düğümü çöz;
28-Ki söyleyeceklerimi kavrasınlar.
29-Âilemden bana bir yardımcı kıl,
30-Kardeşim Hârun'u,
31-Onunla arkamı kuvvetlendir.
32-Onu işimde ortak kıl,
33-Böylece seni çok tesbih edelim.
34-Ve seni çok zikredelim.
35-Şüphesiz Sen bizi görüyorsun.
فَتَعَالَى
اللّٰهُ الْمَلِكُ الْحَقُّ وَلَا تَعْجَلْ بِالْقُرْاٰنِ مِنْ قَبْلِ اَنْ
يُقْضٰى اِلَيْكَ وَحْيُهُ وَقُلْ رَبِّ زِدْنٖى عِلْمًا
114-Fe teâlallâhul melikul hak(hakku),
ve lâ ta’cel bil kur’âni min kabli en yukdâ ileyke vahyuhu ve kul rabbi zidnî
ılmâ.
114-Hak
olan, biricik hükümdar olan Allah yücedir. Onun vahyi sana gelip-tamamlanmadan
evvel, Kur’ân'ı (okumada) acele etme ve de ki: “Rabbim, ilmimi arttır”.
51- Şuârâ
فَاِنَّهُمْ
عَدُوٌّ لٖى اِلَّا رَبَّ الْعَالَمٖينَ
اَلَّذٖى خَلَقَنٖى فَهُوَ يَهْدٖينِ
وَالَّذٖى هُوَ يُطْعِمُنٖى وَيَسْقٖينِ
وَاِذَا مَرِضْتُ فَهُوَ يَشْفٖينِ
وَالَّذٖى يُمٖيتُنٖى ثُمَّ يُحْيٖينِ
وَالَّذٖى اَطْمَعُ اَنْ يَغْفِرَ لٖى خَطٖيپَتٖى يَوْمَ الدّٖينِ
رَبِّ هَبْ لٖى حُكْمًا وَاَلْحِقْنٖى بِالصَّالِحٖينَ
وَاجْعَلْ لٖى لِسَانَ صِدْقٍ فِى الْاٰخِرٖينَ
وَاجْعَلْنٖى مِنْ وَرَثَةِ جَنَّةِ النَّعٖيمِ
وَاغْفِرْ لِاَبٖى اِنَّهُ كَانَ مِنَ الضَّالّٖينَ
وَلَا تُخْزِنٖى يَوْمَ يُبْعَثُونَ
يَوْمَ لَا يَنْفَعُ مَالٌ وَلَا بَنُونَ
اِلَّا مَنْ اَتَى اللّٰهَ بِقَلْبٍ سَلٖيمٍ
اَلَّذٖى خَلَقَنٖى فَهُوَ يَهْدٖينِ
وَالَّذٖى هُوَ يُطْعِمُنٖى وَيَسْقٖينِ
وَاِذَا مَرِضْتُ فَهُوَ يَشْفٖينِ
وَالَّذٖى يُمٖيتُنٖى ثُمَّ يُحْيٖينِ
وَالَّذٖى اَطْمَعُ اَنْ يَغْفِرَ لٖى خَطٖيپَتٖى يَوْمَ الدّٖينِ
رَبِّ هَبْ لٖى حُكْمًا وَاَلْحِقْنٖى بِالصَّالِحٖينَ
وَاجْعَلْ لٖى لِسَانَ صِدْقٍ فِى الْاٰخِرٖينَ
وَاجْعَلْنٖى مِنْ وَرَثَةِ جَنَّةِ النَّعٖيمِ
وَاغْفِرْ لِاَبٖى اِنَّهُ كَانَ مِنَ الضَّالّٖينَ
وَلَا تُخْزِنٖى يَوْمَ يُبْعَثُونَ
يَوْمَ لَا يَنْفَعُ مَالٌ وَلَا بَنُونَ
اِلَّا مَنْ اَتَى اللّٰهَ بِقَلْبٍ سَلٖيمٍ
77-Fe innehüm adüvvül lı illa rabbel alemın.
78-Ellezı halekanı fe hüve yehdın.
79-Vellezı hüve yut'ımünı ve yeskıyn.
80-Ve iza merıdtü fe hüve yeşfın.
81-Vellezı yümıtünı sümme yuhyın.
82-Vellezı at'meu ey yağfira lı hatıy'etı
yevmeddın.
83-Rabbi heb lı hukmev ve elhıknı bis sâlihıyn.
84-Vec'al lı lisane sıdkın fil ahırın.
85-Vec'alnı miv veraseti cennetin neıym.
86-Vağfir li ebı innehu kane mined dallın.
87-Ve la tuhzinı yevme yüb'asun.
88-Yevme la yenfeu malüv ve la benun.
89-İlla men etellahe bi kalbin selim.
77-İşte bunlar,
gerçekten benim düşmanımdır; yalnızca âlemlerin Rabbi hâriç,
78-Ki beni yaratan
ve bana hidâyet veren O'dur;
79-Bana yediren ve
içiren O'dur;
80-Hastalandığım zaman
bana şifâ veren O'dur;
81-Beni öldürecek, sonra
diriltecek olan da O'dur,
82-Din (cezâ) günü
hatâlarımı bağışlayacağını umduğum da O'dur;
83-Rabbim, bana hüküm
(ve hikmet) bağışla ve beni sâlih olanlara kat;
84-Sonra gelecekler
arasında bana bir doğruluk dili (lîsân-ı sıdk) ver.
85-Beni nîmetlerle-donatılmış
cennetin mîrasçılarından kıl,
86-Babamı da bağışla,
çünkü o şaşırıp sapanlardandır.
87-Ve beni (insanların)
diriltilecekleri gün küçük düşürme,
88-Malın da, çocukların
da bir yarar sağlayamadığı günde.
89-Ancak Allah'a selim
bir kâlp ile gelenler başka.
قَالَ
رَبِّ اِنَّ قَوْمٖى كَذَّبُونِ
فَافْتَحْ بَيْنٖى وَبَيْنَهُمْ فَتْحًا وَنَجِّنٖى وَمَنْ مَعِىَ مِنَ الْمُؤْمِنٖينَ
فَافْتَحْ بَيْنٖى وَبَيْنَهُمْ فَتْحًا وَنَجِّنٖى وَمَنْ مَعِىَ مِنَ الْمُؤْمِنٖينَ
117-Kale rabbi inne kavmı kezzebun.
118-Fettah beynı ve beynehüm fethav ve neccinı
ve mem meıye minel mü'minın.
117-Dedi ki: Rabbim, şüphesiz kavmim beni
yalanladı.
118-Bundan böyle,
benimle onların arasını açık bir hükümle ayır ve beni ve benimle birlikte olan
mü'minleri kurtar.
رَبِّ
نَجِّنٖى وَاَهْلٖى مِمَّا يَعْمَلُونَ
169-Rabbi neccinı ve ehlı mimma ya'melun.
169-Rabbim, beni ve
âilemi bunların yaptıklarından kurtar.
53- Neml
وَلَقَدْ
اٰتَيْنَا دَاوُدَ وَسُلَيْمٰنَ عِلْمًا وَقَالَا الْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذٖى
فَضَّلَنَا عَلٰى كَثٖيرٍ مِنْ عِبَادِهِ الْمُؤْمِنٖينَ
15-Ve legad âteynâ dâvûde
ve suleymâne ılmâ, ve gâlel hamdu lillâhillezî feddalenâ alâ kesîrim min
ıbâdihil mué'minîn.
15-Andolsun, Davud'a ve Süleyman'a bir ilim verdik: "Bizi inanmış kullarından bir-çoğuna
göre üstün kılan Allah'a hamdolsun" dediler.
فَتَبَسَّمَ
ضَاحِكًا مِنْ قَوْلِهَا وَقَالَ رَبِّ اَوْزِعْنٖى اَنْ اَشْكُرَ نِعْمَتَكَ
الَّتٖى اَنْعَمْتَ عَلَیَّ وَعَلٰى وَالِدَیَّ وَاَنْ اَعْمَلَ صَالِحًا
تَرْضٰیهُ وَاَدْخِلْنٖى بِرَحْمَتِكَ فٖى عِبَادِكَ الصَّالِحٖينَ
19-Fe tebesseme dahıkem
min kavliha ve kale rabbi evzı'nı en eşküra nı'metekelletı en'amte aleyye ve
ala valideyye ve en a'mele sâlihan terdahü ve edhılnı bi rahmetike fı ıbadikes
sâlihıyn.
19-(Süleyman) Bu sözü
üzerine tebessüm edip güldü ve dedi ki: Rabbim, bana, anne ve babama
verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnut olacağın sâlih bir amelde bulunmamı ilhâm
et ve beni rahmetinle sâlih kulların arasına kat.
وَقُلِ
الْحَمْدُ لِلّٰهِ سَيُرٖيكُمْ اٰيَاتِهٖ فَتَعْرِفُونَهَا وَمَا رَبُّكَ
بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ
93-Ve gulil hamdu
lillâhi seyurîkum âyâtihî fetağrifûnehâ, ve mâ rabbuke biğâfilin ammâ tağmelûn.
93-Ve de ki:
"Allah'a hamdolsun, O size âyetlerini gösterecektir, siz de onları bilip
tanıyacaksınız". Senin Rabbin, yaptıklarınızdan gâfil değildir.
54- Kamer
فَدَعَا
رَبَّهُ اَنّٖى مَغْلُوبٌ فَانْتَصِرْ
10-Fe deâ rabbehû ennî maglûbun
fentasır.
10-Sonunda
Rabbine duâ etti: Gerçekten ben, yenik
düşmüş durumdayım. Artık Sen (bu kâfir toplumdan) intikâm al.
55- Sâd
قَالَ
رَبِّ اغْفِرْ لٖى وَهَبْ لٖى مُلْكًا لَا يَنْبَغٖى لِاَحَدٍ مِنْ بَعْدٖى
اِنَّكَ اَنْتَ الْوَهَّابُ
35-Kâle rabbigfir lî veheb lî mulken lâ
yenbagî li ehadin min ba’dî, inneke entel vehhâb.
35-Rabbim, beni bağışla
ve benden sonra hiç kimseye nasib olmayan bir mülkü bana armağan et. Şüphesiz
sen, karşılıksız armağan edensin.
قَالُوا
رَبَّنَا مَنْ قَدَّمَ لَنَا هٰذَا فَزِدْهُ عَذَابًا ضِعْفًا فِى النَّارِ
61-Kâlû rabbenâ men kaddeme lenâ hâzâ fe
zidhu azâben dı’fen fîn nâr.
61-Derler ki: Rabbimiz, kim bunu bizim önümüze sürdüyse, ateşteki azabını kat-kat
arttır.
56- A’raf
قَالَا
رَبَّنَا ظَلَمْنَا اَنْفُسَنَا وَاِنْ لَمْ تَغْفِرْ لَنَا وَتَرْحَمْنَا
لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِرٖينَ
23-Kala rabbena zalemna
enfüsena ve il lem tağfir lena ve terhamna lenekunenne minel hasirın.
23-Dediler ki: Rabbimiz, biz nefislerimize zulmettik, eğer bizi
bağışlamazsan ve esirgemezsen, gerçekten hüsrâna uğrayanlardan olacağız.
وَاِذَا
صُرِفَتْ اَبْصَارُهُمْ تِلْقَاءَ اَصْحَابِ النَّارِ قَالُوا رَبَّنَا لَا
تَجْعَلْنَا مَعَ الْقَوْمِ الظَّالِمٖينَ
47-Ve iza surifet ebsaruhüm tilkae ashabin nari kalu rabbena la
tec'alna meal kavmiz zalimın.
47-Gözleri cehennem halkından yana çevrilince: “Rabbimiz, bizi zâlimler
topluluğuyla birlikte kılma” derler.
قَدِ
افْتَرَيْنَا عَلَى اللّٰهِ كَذِبًا اِنْ عُدْنَا فٖى مِلَّتِكُمْ بَعْدَ اِذْ
نَجّٰینَا اللّٰهُ مِنْهَا وَمَا يَكُونُ لَنَا اَنْ نَعُودَ فٖيهَا اِلَّا اَنْ
يَشَاءَ اللّٰهُ رَبُّنَا وَسِعَ رَبُّنَا كُلَّ شَیْءٍ عِلْمًا عَلَى اللّٰهِ
تَوَكَّلْنَا رَبَّنَا افْتَحْ بَيْنَنَا وَبَيْنَ قَوْمِنَا بِالْحَقِّ وَاَنْتَ
خَيْرُ الْفَاتِحٖينَ
89-Kadifterayna alellahi keziben in udna fı milletiküm ba'de iz
neccanellahü minha ve ma yekunü lena en neude fıha illa ey yeşaellahü rabbüna
vesia rabbüna külle şey'in ılma alellahi tevekkelna rabbeneftah beynena ve
beyne kavmina bil hakkı ve ente hayrul fatihıyn.
89-Allah bizi ondan kurtardıktan
sonra, bizim tekrar sizin dîninize dönmemiz Allah'a karşı yalan yere iftirâ
düzmemiz olur. Rabbimiz olan Allah'ın dilemesi dışında, ona geri dönmemiz bizim
için olacak iş değildir. Rabbimiz, ilim bakımından her şeyi kuşatmıştır. Biz
Allah'a tevekkül ettik. Rabbimiz, bizimle kavmimiz arasında Sen hak ile
hüküm ver, Sen hüküm verenlerin'en hayırlısısın.
وَمَا
تَنْقِمُ مِنَّا اِلَّا اَنْ اٰمَنَّا بِاٰيَاتِ رَبِّنَا لَمَّا جَاءَتْنَا
رَبَّنَا اَفْرِغْ عَلَيْنَا صَبْرًا وَتَوَفَّنَا مُسْلِمٖينَ
126-Ve ma tenkımü minna illa en amenna bi ayati rabbina lemma
caetna rabbena efrığ aleyna sabrav ve teveffena müslimın.
126-Oysa sen, yalnızca, bize geldiğinde Rabbimizin âyetlerine inanmamızdan
başka bir nedenle bizden intikâm almıyorsun. Rabbimiz, üstümüze sabır yağdır
ve bizi müslüman olarak öldür.
وَلَمَّا
جَاءَ مُوسٰى لِمٖيقَاتِنَا وَكَلَّمَهُ رَبُّهُ قَالَ رَبِّ اَرِنٖى اَنْظُرْ
اِلَيْكَ قَالَ لَنْ تَرٰینٖى وَلٰكِنِ انْظُرْ اِلَى الْجَبَلِ فَاِنِ اسْتَقَرَّ
مَكَانَهُ فَسَوْفَ تَرٰینٖى فَلَمَّا تَجَلّٰى رَبُّهُ لِلْجَبَلِ جَعَلَهُ
دَكًّا وَخَرَّ مُوسٰى صَعِقًا فَلَمَّا اَفَاقَ قَالَ سُبْحَانَكَ تُبْتُ
اِلَيْكَ وَاَنَا اَوَّلُ الْمُؤْمِنٖينَ
143-Ve lemma cae musa li
mıkatina ve kelemehu rabbühu kale rabbi erinı enzir ileyk kale len teranı ve
lakininzur ilel cebeli fe inistekarra mekanehu fe sevfe teranı felemma tecella
rabbühu lil cebeli cealehu dekkev ve harra musa saıka felemma efaka kale
sübhaneke tübtü ileyke ve ene evvelül mü'minın.
143-Musa tâyin edilen sürede gelince ve Rabbi O'nunla konuşunca: Rabbim, bana
göster, Seni göreyim dedi. (Allah:) Beni asla göremezsin, ama şu dağa bak; eğer
o yerinde karar kılabilirse, sen de beni göreceksin. Rabbi dağa tecelli edince,
onu param-parça etti. Musa bayılarak yere düştü. Kendine geldiğinde: Sen ne
yücesin (Rabbim). Sana tevbe ettim ve ben îman edenlerin ilkiyim dedi.
قَالَ
رَبِّ اغْفِرْ لٖى وَلِاَخٖى وَاَدْخِلْنَا فٖى رَحْمَتِكَ وَاَنْتَ اَرْحَمُ
الرَّاحِمٖينَ
151-Kale rabbığfir lı ve li ehıy ve edhılna fı rahmetike ve ente
erhamür rahımın.
151-(Musa yalvarıp) Dedi ki: Rabbim, beni ve kardeşimi bağışla, bizi
rahmetine kat. Sen merhâmet edenlerin en merhâmetli olanısın.
وَاخْتَارَ مُوسٰى
قَوْمَهُ سَبْعٖينَ رَجُلًا لِمٖيقَاتِنَا فَلَمَّا اَخَذَتْهُمُ الرَّجْفَةُ
قَالَ رَبِّ لَوْ شِئْتَ اَهْلَكْتَهُمْ مِنْ قَبْلُ وَاِيَّايَ اَتُهْلِكُنَا
بِمَا فَعَلَ السُّفَهَاءُ مِنَّا اِنْ هِىَ اِلَّا فِتْنَتُكَ تُضِلُّ بِهَا مَنْ
تَشَاءُ وَتَهْدٖى مَنْ تَشَاءُ اَنْتَ وَلِيُّنَا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا
وَاَنْتَ خَيْرُ الْغَافِرٖينَ
وَاكْتُبْ
لَنَا فٖى هٰذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِى الْاٰخِرَةِ اِنَّا هُدْنَا اِلَيْكَ
قَالَ عَذَابٖى اُصٖيبُ بِهٖ مَنْ اَشَاءُ وَرَحْمَتٖى وَسِعَتْ كُلَّ شَیْءٍ
فَسَاَكْتُبُهَا لِلَّذٖينَ يَتَّقُونَ وَيُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ وَالَّذٖينَ هُمْ
بِاٰيَاتِنَا يُؤْمِنُونَ
155-Vahtara musa kavmehu
seb'ıyne racülel li mıkatina felemma ehazethümür racfetü kale rabbi lev şi'te
ehlektehüm min kablü ve iyyay e tühliküna bima feales süfehaü minna in hiye
illa fitnetük tüdıllü biha men teşaü ve tehdı men teşa' ente veliyyüna fağfir
lena verhamna ve nete hayrul ğafirın.
156-Vektüb lena fı
hazihid dünya hazenetev ve fil ahırati inna hüdna ileyk kale azabı üsıybü bihı
men eşa' ve rahmetı vesiat külle şey' fe seektübüha lillezıne yettekune ve
yü'tunez zekate vellezıne hüm bi ayatina yü'minun.
155-Musa, belirlediğimiz buluşma zamanı için kavminden yetmiş adam
seçip-ayırdı. Bunları da dayanılmaz bir sarsıntı tutuverince, dedi ki:
Rabbim, eğer dileseydin, onları ve beni daha önceden helâk ederdin. (Şimdi)
İçimizdeki beyinsizlerin yaptıklarından dolayı bizi helak edecek misin? O da
Senin denemenden başkası değildir. Onunla sen dilediğini saptırır, dilediğini
hidâyete erdirirsin. Bizim velimiz Sensin. Öyleyse bizi bağışla, bizi esirge;
Sen bağışlayanların en hayırlısısın.
156-Bize bu dünyâda da,
âhirette de iyilik yaz, şüphesiz ki biz Sana yöneldik. Dedi ki: Azâbımı dilediğime isâbet ettiririm, rahmetim ise her şeyi
kuşatmıştır; onu korkup-sakınanlara, zekatı verenlere ve bizim âyetlerimize
îman edenlere yazacağım.
وَاِذْ
قٖيلَ لَهُمُ اسْكُنُوا هٰذِهِ الْقَرْيَةَ وَكُلُوا مِنْهَا حَيْثُ شِئْتُمْ
وَقُولُوا حِطَّةٌ وَادْخُلُوا الْبَابَ سُجَّدًا نَغْفِرْ لَكُمْ خَطٖيپَاتِكُمْ
سَنَزٖيدُ الْمُحْسِنٖينَ
161-Ve iz gîle
lehumuskunû hâzihil garyete ve kulû minhâ haysu şié'tum ve gûlû hıttatuv
vedhulul bâbe succeden nağfirlekum hatîâtikum, senezîdul muhsinîn.
161-Onlara: "Bu şehirde oturun, ondan istediğiniz yerden
yeyin, “dileğimiz bağışlanmadır” deyin
ve kapısından secde ederek girin, (biz de) hatâlarınızı bağışlayalım. “İyilik
yapanların (armağanlarını) arttıracağız" denilir.
هُوَ
الَّذٖى خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ وَجَعَلَ مِنْهَا زَوْجَهَا لِيَسْكُنَ
اِلَيْهَا فَلَمَّا تَغَشّٰیهَا حَمَلَتْ حَمْلًا خَفٖيفًا فَمَرَّتْ بِهٖ
فَلَمَّا اَثْقَلَتْ دَعَوَا اللّٰهَ رَبَّهُمَا لَئِنْ اٰتَيْتَنَا صَالِحًا
لَنَكُونَنَّ مِنَ الشَّاكِرٖينَ
189-Huvellezî halegakum min nefsiv vâhıdetiv ve ceale minhâ
zevcehâ liyeskune ileyhâ, felemmâ teğaşşâhâ hamelet hamlen hafîfen femerrat
bih, felemmâ esgalet deavallâhe rabbehumâ lein âteytenâ sâlihal lenekûnenne
mineş şâkirîn.
189-O, sizi tek bir nefisten yarattı ve kendisiyle durulup yatışması
için ondan eşini vâr etti. Onu (eşini) örtüp bürüyünce, o da bir yük yüklendi
de bununla (bir süre) gezindi. Nitekim ağırlaşınca, ikisi Rableri olan Allah'a
duâ ettiler: "Eğer bize sâlih (bir
çocuk) verirsen, andolsun şükredenlerden olacağız".
62- Kehf
اِذْ
اَوَى الْفِتْيَةُ اِلَى الْكَهْفِ فَقَالُوا رَبَّنَا اٰتِنَا مِنْ لَدُنْكَ
رَحْمَةً وَهَيِّئْ لَنَا مِنْ اَمْرِنَا رَشَدًا
10-İz evel fityetü ilel kehfi fe kalu rabbena atina mil ledünke
rahmetev ve heyyi' lena min emrina raşeda.
10-O gençler, mağaraya sığındıkları zaman,
demişlerdi ki: Rabbimiz, katından bize bir rahmet ver ve işimizden bize
doğruyu kolaylaştır (bizi başarılı kıl).
اِلَّا
اَنْ يَشَاءَ اللّٰهُ وَاذْكُرْ رَبَّكَ اِذَا نَسٖيتَ وَقُلْ عَسٰى اَنْ
يَهْدِيَنِ رَبّٖى لِاَقْرَبَ مِنْ هٰذَا رَشَدًا
24-İlla ey yeşâallâh,
vezkur rabbeke izâ nesîte ve gul asâ ey yehdiyeni rabbî liagrabe min hâzâ
raşedâ.
24-Ancak: "Allah dilerse" (inşâllah yapacağım de).
Unuttuğun zaman Rabbini zikret ve de ki:
"Umulur ki, Rabbim beni bundan daha yakın bir başarıya yöneltip iletir".
63- Cin
قُلْ
اِنَّمَا اَدْعُوا رَبّٖى وَلَا اُشْرِكُ بِهٖ اَحَدًا
20-Kul innema ed'u rabbiy ve la uşriku bihi ehaden.
20-De ki: Ben
gerçekten, yalnızca Rabbime duâ ediyorum ve O'na hiç kimseyi (ve hiç-bir şeyi)
ortak koşmuyorum.
64- Nûh
وَقَالَ
نُوحٌ رَبِّ لَا تَذَرْ عَلَى الْاَرْضِ مِنَ الْكَافِرٖينَ دَيَّارًا
اِنَّكَ اِنْ تَذَرْهُمْ يُضِلُّوا عِبَادَكَ وَلَا يَلِدُوا اِلَّا فَاجِرًا كَفَّارًا
رَبِّ اغْفِرْ لٖى وَلِوَالِدَیَّ وَلِمَنْ دَخَلَ بَيْتِىَ مُؤْمِنًا وَلِلْمُؤْمِنٖينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَلَا تَزِدِ الظَّالِمٖينَ اِلَّا تَبَارًا
اِنَّكَ اِنْ تَذَرْهُمْ يُضِلُّوا عِبَادَكَ وَلَا يَلِدُوا اِلَّا فَاجِرًا كَفَّارًا
رَبِّ اغْفِرْ لٖى وَلِوَالِدَیَّ وَلِمَنْ دَخَلَ بَيْتِىَ مُؤْمِنًا وَلِلْمُؤْمِنٖينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَلَا تَزِدِ الظَّالِمٖينَ اِلَّا تَبَارًا
26-Ve kale nuhun rabbiy la
tezer 'alel'ardı minelkâfiriyne deyyaren.
27-İnneke in tezerhum
yuodıllu 'ıbadeke ve la yehidu illa faciren keffaren.
28-Rabbiğfirliy ve
livalideyye ve limen de hale beytiye mu'minen ve lilmu'miniyne velmu'minati ve
la tezidizzalimiyne illa tebaren.
26-Nuh: Rabbim, yer-yüzünde kâfirlerden yurt edinen hiç kimseyi bırakma dedi.
27-Çünkü Sen onları
bırakacak olursan, Senin kullarını şaşırtıp-saptırırlar ve onlar, kötülükten
sınırı aşan (fâcir'den) kâfirden başkasını doğurmazlar.
28-Rabbim, beni, annemi,
babamı, mü'min olarak evime gireni, îman eden erkekleri ve îman eden kadınları
bağışla. Zâlimlere yıkımdan başkasını arttırma.
65- İbrâhim
وَاِذْ
قَالَ اِبْرٰهٖيمُ رَبِّ اجْعَلْ هٰذَا الْبَلَدَ اٰمِنًا وَاجْنُبْنٖى وَبَنِىَّ
اَنْ نَعْبُدَ الْاَصْنَامَ
رَبِّ اِنَّهُنَّ اَضْلَلْنَ كَثٖيرًا مِنَ النَّاسِ فَمَنْ تَبِعَنٖى فَاِنَّهُ مِنّٖى وَمَنْ عَصَانٖى فَاِنَّكَ غَفُورٌ رَحٖيمٌ
رَبَّنَا اِنّٖى اَسْكَنْتُ مِنْ ذُرِّيَّتٖى بِوَادٍ غَيْرِ ذٖى زَرْعٍ عِنْدَ بَيْتِكَ الْمُحَرَّمِ رَبَّنَا لِيُقٖيمُوا الصَّلٰوةَ فَاجْعَلْ اَفْپِدَةً مِنَ النَّاسِ تَهْوٖى اِلَيْهِمْ وَارْزُقْهُمْ مِنَ الثَّمَرَاتِ لَعَلَّهُمْ يَشْكُرُونَ
رَبَّنَا اِنَّكَ تَعْلَمُ مَا نُخْفٖى وَمَا نُعْلِنُ وَمَا يَخْفٰى عَلَى اللّٰهِ مِنْ شَیْءٍ فِى الْاَرْضِ وَلَا فِى السَّمَاءِ
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذٖى وَهَبَ لٖى عَلَى الْكِبَرِ اِسْمٰعٖيلَ وَاِسْحٰقَ اِنَّ رَبّٖى لَسَمٖيعُ الدُّعَاءِ
رَبِّ اجْعَلْنٖى مُقٖيمَ الصَّلٰوةِ وَمِنْ ذُرِّيَّتٖى رَبَّنَا وَتَقَبَّلْ دُعَاءِ
رَبَّنَا اغْفِرْ لٖى وَلِوَالِدَیَّ وَلِلْمُؤْمِنٖينَ يَوْمَ يَقُومُ الْحِسَابُ
رَبِّ اِنَّهُنَّ اَضْلَلْنَ كَثٖيرًا مِنَ النَّاسِ فَمَنْ تَبِعَنٖى فَاِنَّهُ مِنّٖى وَمَنْ عَصَانٖى فَاِنَّكَ غَفُورٌ رَحٖيمٌ
رَبَّنَا اِنّٖى اَسْكَنْتُ مِنْ ذُرِّيَّتٖى بِوَادٍ غَيْرِ ذٖى زَرْعٍ عِنْدَ بَيْتِكَ الْمُحَرَّمِ رَبَّنَا لِيُقٖيمُوا الصَّلٰوةَ فَاجْعَلْ اَفْپِدَةً مِنَ النَّاسِ تَهْوٖى اِلَيْهِمْ وَارْزُقْهُمْ مِنَ الثَّمَرَاتِ لَعَلَّهُمْ يَشْكُرُونَ
رَبَّنَا اِنَّكَ تَعْلَمُ مَا نُخْفٖى وَمَا نُعْلِنُ وَمَا يَخْفٰى عَلَى اللّٰهِ مِنْ شَیْءٍ فِى الْاَرْضِ وَلَا فِى السَّمَاءِ
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذٖى وَهَبَ لٖى عَلَى الْكِبَرِ اِسْمٰعٖيلَ وَاِسْحٰقَ اِنَّ رَبّٖى لَسَمٖيعُ الدُّعَاءِ
رَبِّ اجْعَلْنٖى مُقٖيمَ الصَّلٰوةِ وَمِنْ ذُرِّيَّتٖى رَبَّنَا وَتَقَبَّلْ دُعَاءِ
رَبَّنَا اغْفِرْ لٖى وَلِوَالِدَیَّ وَلِلْمُؤْمِنٖينَ يَوْمَ يَقُومُ الْحِسَابُ
35-Ve iz kale ibrahımü rabbic'al hazel belede aminev vecnübnı ve
beniyye en na'büdel asnam.
36-Rabbi innehünne
adlelne kesıram minen nas fe men tebianı fe innehu minnı ve men asanı fe inneke
ğafurur rahıym.
37-Rabbena innı eskentü
min zürriyyetı bi vadin ğayri zı zer'ın ınde beytikel muharrami rabbena li
yükıymus salate fec'al ef'idetem minen nasi tehvı ileyhim verzukhüm mines
semerati leallehüm yeşkürun.
38-Rabbena inneke
ta'lemü ma nuhfı ve ma nı'lin ve ma yahfa alellahi min şey'in fil erdı ve la
fis sema.
39-Elhamdü lillahillezı
vehebe lı alel kiberi ismaıyle ve ishak inne rabbı le semıud düa.
40-Rabbic'alnı mükıymes
salati ve imn zürriyyetı rabbena ve tekabbel düa.
41-Rabbenağfir lı ve li
valideyye ve lil mü'minıne yevme yekumül hısab.
35-Hani İbrâhim şöyle demişti: Bu
şehri güvenli kıl, beni ve çocuklarımı putlara kulluk etmekten uzak tut.
36-Rabbim, gerçekten
onlar insanlardan bir-çoğunu şaşırtıp-saptırdı. Bundan böyle kim bana uyarsa,
artık o bendendir, kim bana isyân ederse elbette Sen, bağışlayansın,
esirgeyensin.
37-Rabbimiz,
gerçekten ben, çocuklarımdan bir kısmını Beyt-i Haram yanında ekini olmayan bir
vâdiye yerleştirdim; Rabbimiz, dosdoğru namazı kılsınlar diye (öyle yaptım),
böylelikle Sen, insanların bir kısmının kâlplerini onlara ilgi duyar kıl ve
onları bir-takım ürünlerden rızıklandır. Umulur ki şükrederler.
38-Rabbimiz,
şüphesiz Sen, bizim saklı tuttuklarımızı da, açığa vurduklarımızı da bilirsin.
Yerde ve gökte hiç-bir şey Allah'a gizli kalmaz.
39-Hamd, Allah'a âittir
ki, O, bana ihtiyarlığa rağmen İsmâil'i ve İshak'ı armağan etti. Şüphesiz
Rabbim, gerçekten duâyı işitendir.
40-Rabbim, beni
namazı(nda) sürekli kıl, soyumdan olanları da. Rabbimiz, duâmı kabûl buyur.
41-Rabbimiz, hesâbın
yapılacağı gün, beni, anne-babamı ve mü'minleri bağışla.
66- Sâffât
رَبِّ
هَبْ لٖى مِنَ الصَّالِحٖينَ
100-Rabbi heb lı mines sâlihıyn.
100-Rabbim, bana
sâlihlerden (olan bir çocuk) armağan et.
67- Kasas
قَالَ
رَبِّ اِنّٖى ظَلَمْتُ نَفْسٖى فَاغْفِرْ لٖى فَغَفَرَ لَهُ اِنَّهُ هُوَ
الْغَفُورُ الرَّحٖيمُ
قَالَ رَبِّ بِمَا اَنْعَمْتَ عَلَیَّ فَلَنْ اَكُونَ ظَهٖيرًا لِلْمُجْرِمٖينَ
قَالَ رَبِّ بِمَا اَنْعَمْتَ عَلَیَّ فَلَنْ اَكُونَ ظَهٖيرًا لِلْمُجْرِمٖينَ
16-Kale rabbi innı zalemtü nefsı fağfirlı fe ğafera leh innehu
hüvel ğafurur rahıym.
17-Kale rabbi bima
en'amte aleyye fe lem ekune zahıral lil mücrimın.
16-Dedi ki: Rabbim, gerçekten, ben kendi nefsime zulmettim, artık beni
bağışla. Böylece (Allah) onu bağışladı. Şüphesiz. O, bağışlayandır,
esirgeyendir.
17-Dedi ki: Rabbim, bana verdiğin nîmetler adına, artık suçlu günahkârlara
destekçi olmayacağım.
فَخَرَجَ
مِنْهَا خَائِفًا يَتَرَقَّبُ قَالَ رَبِّ نَجِّنٖى مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِمٖينَ
وَلَمَّا تَوَجَّهَ تِلْقَاءَ مَدْيَنَ قَالَ عَسٰى رَبّٖى اَنْ يَهْدِيَنٖى سَوَاءَ السَّبٖيلِ
وَلَمَّا تَوَجَّهَ تِلْقَاءَ مَدْيَنَ قَالَ عَسٰى رَبّٖى اَنْ يَهْدِيَنٖى سَوَاءَ السَّبٖيلِ
21-Fe harace minha halifey yeterakkabü kale rabbi neccinı minel
kavmiz zalimın.
22-Ve lemma teveccehe tilkae medyene kale asa rabbı
ey yehdiyenı sevaes sebıl.
21-Böylece oradan korku içinde (çevreyi) gözetleyerek çıkıp gitti: Rabbim,
zâlimler topluluğundan beni kurtar dedi.
22-Medyen'e doğru yöneldiğinde de: Umarım Rabbim, beni doğru bir yola
yöneltip iletir dedi.
فَسَقٰى
لَهُمَا ثُمَّ تَوَلّٰى اِلَى الظِّلِّ فَقَالَ رَبِّ اِنّٖى لِمَا اَنْزَلْتَ
اِلَیَّ مِنْ خَيْرٍ فَقٖيرٌ
24-Fe seka lehüma sümme tevella ilez zılli fe kale rabbi ninı
lima enzelte ileyye min hayrin fekıyr.
24-Hemencecik onların sürülerini suladı, sonra yine gölgeye çekilerek dedi
ki: Rabbim, doğrusu bana indirdiğin her hayra muhtâcım.
68- İsrâ
وَاخْفِضْ
لَهُمَا جَنَاحَ الذُّلِّ مِنَ الرَّحْمَةِ وَقُلْ رَبِّ ارْحَمْهُمَا كَمَا
رَبَّيَانٖى صَغٖيرًا
24-Vahfıd lehüma cenahaz
zülli miner rahmeti ve kur rabbirhamhüma kema rabbeyanı sağıyra.
24-Onlara acıyarak alçak-gönüllülük kanadını ger ve de ki: Rabbim, onlar
beni küçükken nasıl terbiye ettilerse, Sen de onları esirge.
وَقُلْ
رَبِّ اَدْخِلْنٖى مُدْخَلَ صِدْقٍ وَاَخْرِجْنٖى مُخْرَجَ صِدْقٍ وَاجْعَلْ لٖى
مِنْ لَدُنْكَ سُلْطَانًا نَصٖيرًا
80-Ve kur rabbi edhılnı müdhale sıdkıv ve ahricnı muhrace sıdkıv
vec'al lı mil ledünke sültanen nesıyra.
80-Ve de ki: Rabbim, beni (girilecek yere) doğru bir girdirişle girdir ve
(çıkarılacak yerden) doğru bir çıkarışla çıkar ve katından bana yardımcı bir
kuvvet ver.
69- Yûnus
فَقَالُوا
عَلَى اللّٰهِ تَوَكَّلْنَا رَبَّنَا لَا تَجْعَلْنَا فِتْنَةً لِلْقَوْمِ
الظَّالِمٖينَ
وَنَجِّنَا بِرَحْمَتِكَ مِنَ الْقَوْمِ الْكَافِرٖينَ
وَنَجِّنَا بِرَحْمَتِكَ مِنَ الْقَوْمِ الْكَافِرٖينَ
85-Fe kalu alellahi tevekkelna rabbena la tec'alna fitnetel lil
kavmiz zalimın.
86-Ve neccina bi
rahmetike minel kavmil kâfirun.
85-Dediler ki: Biz Allah'a tevekkül ettik; Rabbimiz, bizi zulmeden bir
kavim için bir fitne (konusu) kılma.
86-Ve bizi, kâfirler
topluluğundan rahmetinle kurtar.
وَقَالَ
مُوسٰى رَبَّنَا اِنَّكَ اٰتَيْتَ فِرْعَوْنَ وَمَلَاَهُ زٖينَةً وَاَمْوَالًا فِى
الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا رَبَّنَا لِيُضِلُّوا عَنْ سَبٖيلِكَ رَبَّنَا اطْمِسْ
عَلٰى اَمْوَالِهِمْ وَاشْدُدْ عَلٰى قُلُوبِهِمْ فَلَا يُؤْمِنُوا حَتّٰى يَرَوُا
الْعَذَابَ الْاَلٖيمَ
88-Ve gâle mûsâ rabbenâ
inneke âteyte fir'avne ve meleehû zînetev ve emvâlen fil hayâtid dunyâ rabbenâ
liyudıllû an sebîlik, rabbenatmis alâ emvâlihim veşdud alâ gulûbihim felâ
yué'minû hattâ yeravul azâbel elîm.
88-Mûsa dedi ki: "Rabbimiz, şüphesiz Sen, Firavun'a ve önde gelen çevresine dünyâ-hayâtında bir çekicilik (güç, ihtişam) ve mallar verdin. Rabbimiz, Senin yolundan saptırmaları için (mi?) Rabbimiz, mallarını yerin dibine geçir ve onların kâlblerinin üzerini şiddetle bağla; onlar acı azâbı görecekleri zamâna kadar îman etmeyecekler".
70- Hûd
وَنَادٰى
نُوحٌ رَبَّهُ فَقَالَ رَبِّ اِنَّ ابْنٖى مِنْ اَهْلٖى وَاِنَّ وَعْدَكَ الْحَقُّ
وَاَنْتَ اَحْكَمُ الْحَاكِمٖينَ
45-Ve nâdâ nûhur rabbehû
fegâle rabbi innebnî min ehlî ve inne vağdekel haggu ve ente ahkemul
hâkimîn.
45-Nûh, Rabbine seslendi. Dedi ki: "Rabbim, şüphesiz benim oğlum âilemdendir ve senin vâdin de
doğrusu haktır. Sen hâkimlerin hâkimisin".
قَالَ
رَبِّ اِنّٖى اَعُوذُ بِكَ اَنْ اَسْپَلَكَ مَا لَيْسَ لٖى بِهٖ عِلْمٌ وَاِلَّا
تَغْفِرْ لٖى وَتَرْحَمْنٖى اَكُنْ مِنَ الْخَاسِرٖينَ
47-Kale rabbi innı euzü bike en es'eleke ma leyse lı bihı ılm ve
illa tağfirlı ve terhamnı eküm minel hasirın.
47-Dedi ki: Rabbim, bilgim olmayan şeyi Senden istemekten Sana sığınırım.
Ve eğer beni bağışlamaz ve beni esirgemezsen, hüsrâna uğrayanlardan olurum.
71- Yûsuf
قَالَ
رَبِّ السِّجْنُ اَحَبُّ اِلَیَّ مِمَّا يَدْعُونَنٖى اِلَيْهِ وَاِلَّا تَصْرِفْ
عَنّٖى كَيْدَهُنَّ اَصْبُ اِلَيْهِنَّ وَاَكُنْ مِنَ الْجَاهِلٖينَ
33-Kale rabbis sicnü ehabbü
ileyye mimma yed'unenı ileyh ve illa tasrif annı keydehünne asbü ileyhinne ve
eküm minel cahilın.
33-(Yusuf) Dedi ki: Rabbim, zindan,
bunların beni kendisine çağırdıkları şeyden bana daha sevimlidir. Kurdukları
düzeni benden uzaklaştırmazsan, onlara (korkarım) eğilim gösterir, (böylece)
câhillerden olurum.
رَبِّ
قَدْ اٰتَيْتَنٖى مِنَ الْمُلْكِ وَعَلَّمْتَنٖى مِنْ تَاْوٖيلِ الْاَحَادٖيثِ
فَاطِرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ اَنْتَ وَلِيّٖ فِى الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِ
تَوَفَّنٖى مُسْلِمًا وَاَلْحِقْنٖى بِالصَّالِحٖينَ
101-Rabbi kad ateytenı
minel mülki ve allemtenı min te'vılil ehadıs fatıras semavati vel erdı ente
veliyyı fid dünya vel ahırah teveffenı müslimev ve elhıknı bis sâlihıyn.
101-Rabbim, Sen bana mülkten (bir pay ve onu yönetme imkânını)
verdin, sözlerin yorumundan (bir bilgi) öğrettin. Göklerin ve yerin yaratıcısı,
Dünyâ’da ve âhirette benim velim Sensin. Müslüman olarak benim hayâtıma son ver
ve beni sâlihlerin arasına kat.
73- En-âm
قُلْ
اِنَّ صَلَاتٖى وَنُسُكٖى وَمَحْيَایَ وَمَمَاتٖى لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمٖينَ
162-Kul inne salati ve nüsükı ve mahyaye ve mematı lillahi
rabbil alemın.
162-De ki: Şüphesiz benim namazım,
ibâdetlerim, dirimim ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah'ındır.
78- Mü’min (Ğâfir)
اَلَّذٖينَ
يَحْمِلُونَ الْعَرْشَ وَمَنْ حَوْلَهُ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ
وَيُؤْمِنُونَ بِهٖ وَيَسْتَغْفِرُونَ لِلَّذٖينَ اٰمَنُوا رَبَّنَا وَسِعْتَ
كُلَّ شَیْءٍ رَحْمَةً وَعِلْمًا فَاغْفِرْ لِلَّذٖينَ تَابُوا وَاتَّبَعُوا
سَبٖيلَكَ وَقِهِمْ عَذَابَ الْجَحٖيمِ
رَبَّنَا وَاَدْخِلْهُمْ جَنَّاتِ عَدْنٍ الَّتٖى وَعَدْتَهُمْ وَمَنْ صَلَحَ مِنْ اٰبَائِهِمْ وَاَزْوَاجِهِمْ وَذُرِّيَّاتِهِمْ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَزٖيزُ الْحَكٖيمُ
وَقِهِمُ السَّيِّپَاتِ وَمَنْ تَقِ السَّيِّپَاتِ يَوْمَئِذٍ فَقَدْ رَحِمْتَهُ وَذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظٖيمُ
رَبَّنَا وَاَدْخِلْهُمْ جَنَّاتِ عَدْنٍ الَّتٖى وَعَدْتَهُمْ وَمَنْ صَلَحَ مِنْ اٰبَائِهِمْ وَاَزْوَاجِهِمْ وَذُرِّيَّاتِهِمْ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَزٖيزُ الْحَكٖيمُ
وَقِهِمُ السَّيِّپَاتِ وَمَنْ تَقِ السَّيِّپَاتِ يَوْمَئِذٍ فَقَدْ رَحِمْتَهُ وَذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظٖيمُ
7-Ellezıne yahmilunel arşe ve men havlehu yüsebbihune bi hamdi
rabbihim ve yü'minune bihı ve yestağfirune lillezıne amenu rabbena vesı'te
külle şey'ir rahmetev ve ılmen fağfir lillezıne tabu vettebeu sebıleke vekıhim
azabel cehıym.
8-Rabbena ve edhılhüm
cennati adninilletı veadtehüm ve men salehü min abaihim ve ezvacihim ve
zürriyyatihim inneke entel azızül hakım.
9-Vekıhimüs seyyiat ve
men tekıs seyyiati yevmeizin fe kad rahımteh ve zalike hüvel fevzül azıym.
7-Arş'ı yüklenmekte olanlar ve çevresinde bulunanlar, Rablerini hamd ile
tesbih etmekte, O'na îman etmekte ve îman edenlere mağfiret dilemektedirler: Rabbimiz,
rahmet ve ilim bakımından her şeyi kuşatıp-sardın, tevbe edenler ve senin
yoluna tâbi olanlara mağfiret et ve onları cehennem azabından koru.
8-Rabbimiz, onları Adn
cennetlerine sok ki onlara (bunu) vâdettin; babalarından, eşlerinden ve
soylarından sâlih olanları da. Gerçekten Sen, üstün ve güçlü olansın, hüküm ve
hikmet sâhibisin.
9-Ve onları
kötülüklerden koru. O gün Sen, kimi kötülüklerden korumuşsan, gerçekten ona
rahmet etmişsin. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur.
وَقَالَ
مُوسٰى اِنّٖى عُذْتُ بِرَبّٖى وَرَبِّكُمْ مِنْ كُلِّ مُتَكَبِّرٍ لَا يُؤْمِنُ
بِيَوْمِ الْحِسَابِ
27-Ve
kale musa innı ustü bi rabbı ve rabbiküm min külli mütekebbiril la yü'minü bi
yevmil hısab.
27-Musa dedi ki:
Gerçekten ben, hesap gününe îman etmeyen her mütekebbirden, benim de Rabbim,
sizin de Rabbinize sığınırım.
79- Enbiyâ
وَاَيُّوبَ
اِذْ نَادٰى رَبَّهُ اَنّٖى مَسَّنِىَ الضُّرُّ وَاَنْتَ اَرْحَمُ الرَّاحِمٖينَ
83-Ve eyyube iz nada rabbehu ennı messeniyed durru ve ente erhamür
rahımın.
83-Eyüp de; hani o Rabbine çağrıda
bulunmuştu: Şüphesiz bu dert (ve hastalık) beni sarıverdi. Sen
merhâmetlilerin en merhâmetli olanısın.
وَذَا
النُّونِ اِذْ ذَهَبَ مُغَاضِبًا فَظَنَّ اَنْ لَنْ نَقْدِرَ عَلَيْهِ فَنَادٰى
فِى الظُّلُمَاتِ اَنْ لَا اِلٰهَ اِلَّا اَنْتَ سُبْحَانَكَ اِنّٖى كُنْتُ مِنَ
الظَّالِمٖينَ
87-Ve zen nuni iz zehebe
müğadıben fe zanne el len nakdira aleyhi fe nada fiz zulümati el la ilahe illa
ente sübhaneke innı küntü minez zalimın.
87-Balık sâhibi (Yunus'u da); hani o,
kızmış vaziyette gitmişti ki; bundan dolayı kendisini sıkıntıya
düşürmeyeceğimizi sanmıştı. (Balığın karnındaki) karanlıklar içinde: Senden
başka ilah yoktur, sen yücesin, gerçekten ben zulmedenlerden oldum diye
çağrıda bulunmuştu.
وَزَكَرِيَّا
اِذْ نَادٰى رَبَّهُ رَبِّ لَا تَذَرْنٖى فَرْدًا وَاَنْتَ خَيْرُ الْوَارِثٖينَ
89-Ve zekeriyya iz nada
rabbehu rabbi la tezernı fardev ve ente hayrul varisın.
89-Zekeriyya da; hani Rabbine çağrıda
bulunmuştu: Rabbim, beni yalnız başıma bırakma, sen mîrasçıların en
hayırlısısın.
قَالَ
رَبِّ احْكُمْ بِالْحَقِّ وَرَبُّنَا الرَّحْمٰنُ الْمُسْتَعَانُ عَلٰى مَا
تَصِفُونَ
112-Kale rabbıhküm bil hakk
ve rabbüner rahmanül müsteanü ala ma tesıfu.
112-(Resulullah) Dedi ki: Rabbim, (müşriklerle
aramızda) hak ile hükmet. Bizim Rabbimiz, sizin her türlü nitelendirmelerinize
karşı yardımına sığınılan Rahman (olan Allah)dır.
80- Mü’minûn
قَالَ
رَبِّ انْصُرْنٖى بِمَا كَذَّبُونِ
26-Kale rabbinsurnı bima
kezzebun.
26-Rabbim dedi (Nuh). Beni yalanlamalarına karşılık, bana yardım et.
فَاِذَا
اسْتَوَيْتَ اَنْتَ وَمَنْ مَعَكَ عَلَى الْفُلْكِ فَقُلِ الْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذٖى
نَجّٰینَا مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِمٖينَ
وَقُلْ رَبِّ اَنْزِلْنٖى مُنْزَلًا مُبَارَكًا وَاَنْتَ خَيْرُ الْمُنْزِلٖينَ
وَقُلْ رَبِّ اَنْزِلْنٖى مُنْزَلًا مُبَارَكًا وَاَنْتَ خَيْرُ الْمُنْزِلٖينَ
28-Fe izesteveyte ente ve mem meake alel fülki fe kulil hamdü
lillahillezı neccana minel kavmiz zalimın.
29-Ve kur rabbi enzilnı
münzelem mübarakev ve ente hayrul münzilın.
28-Böylece sen, berâberinde olanlarla
gemiye bindiğinde o zaman de ki: Bizi o zulmeden kavimden kurtaran Allah'a
hamdolsun.
29-Ve de ki: Rabbim, beni kutlu
bir konakta indir, sen konuklayanların en hayırlısısın.
قَالَ
رَبِّ انْصُرْنٖى بِمَا كَذَّبُونِ
39-Kale rabbinsurnı bima kezzebun.
39-(Peygamber) Dedi ki: Rabbim, beni yalanlamalarına karşı bana yardım
et.
قُلْ
رَبِّ اِمَّا تُرِيَنّٖى مَا يُوعَدُونَ
رَبِّ فَلَا تَجْعَلْنٖى فِى الْقَوْمِ الظَّالِمٖينَ
رَبِّ فَلَا تَجْعَلْنٖى فِى الْقَوْمِ الظَّالِمٖينَ
93-Kur rabbi imma türiyennı ma yuadun.
94-Rabbi fe la tec'alnı
fil kavmiz zalimın.
93-De ki: Rabbim, eğer onlara
va'dolunan (azab)ı mutlaka bana göstereceksen,
94-Rabbim, bu
durumda beni zulmeden kavmin içinde bırakma.
وَقُلْ
رَبِّ اَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطٖينِ
وَاَعُوذُ بِكَ رَبِّ اَنْ يَحْضُرُونِ
وَاَعُوذُ بِكَ رَبِّ اَنْ يَحْضُرُونِ
97-Ve kur rabbi euzü
bike min hemezatiş şeyatıyn.
98-Ve euzü bike rabbi ey
yahdurun.
97-Ve de ki: Rabbim, Şeytan’ın
kışkırtmalarından sana sığınırım.
98-Ve onların benim
yanımda bulunmalarından da sana sığınırım Rabbim.
اِنَّهُ
كَانَ فَرٖيقٌ مِنْ عِبَادٖى يَقُولُونَ رَبَّنَا اٰمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا
وَارْحَمْنَا وَاَنْتَ خَيْرُ الرَّاحِمٖينَ
109-İnnehu kane ferıkum min ıbadı yekulune rabbena amenna fağfir
lena varhamna ve ente hayrur rahımın.
109-Çünkü gerçekten benim kullarımdan bir grup: Rabbimiz, îman ettik, sen artık
bizi bağışla ve bize merhâmet et, sen merhâmet edenlerin en hayırlısısın, derlerdi
de.
وَقُلْ
رَبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَاَنْتَ خَيْرُ الرَّاحِمٖينَ
118-Ve kur rabbığfir verham ve ente hayrur rahımın.
118-Ve de ki: Rabbim, bağışla ve merhâmet et, sen merhâmet edenlerin en
hayırlısısın.
82- Şûrâ
وَمَا
اخْتَلَفْتُمْ فٖيهِ مِنْ شَیْءٍ فَحُكْمُهُ اِلَى اللّٰهِ ذٰلِكُمُ اللّٰهُ
رَبّٖى عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَاِلَيْهِ اُنٖيبُ
10-Ve
mahteleftüm fıhi min şey'in fe hukmühu ilellah zalikümüllahü rabbı aleyhi
tevekkeltü ve ileyhi ünıb.
10-Hakkında ihtîlafa düştüğünüz her-hangi
bir şey; artık O'nun hükmü Allah'ındır. İşte Rabbim olan Allah. Ben O'na
tevekkül ettim ve yalnızca O'na dönüp-yönelirim.
86- Ahkâf
وَوَصَّيْنَا
الْاِنْسَانَ بِوَالِدَيْهِ اِحْسَانًا حَمَلَتْهُ اُمُّهُ كُرْهًا وَوَضَعَتْهُ
كُرْهًا وَحَمْلُهُ وَفِصَالُهُ ثَلٰثُونَ شَهْرًا حَتّٰى اِذَا بَلَغَ اَشُدَّهُ
وَبَلَغَ اَرْبَعٖينَ سَنَةً قَالَ رَبِّ اَوْزِعْنٖى اَنْ اَشْكُرَ نِعْمَتَكَ
الَّتٖى اَنْعَمْتَ عَلَیَّ وَعَلٰى وَالِدَیَّ وَاَنْ اَعْمَلَ صَالِحًا
تَرْضٰیهُ وَاَصْلِحْ لٖى فٖى ذُرِّيَّتٖى اِنّٖى تُبْتُ اِلَيْكَ وَاِنّٖى مِنَ
الْمُسْلِمٖينَ
15-Ve vessaynel insane
bi valideyhi ıhsana hamelethü ümmühu kürhev ve vedaathü kürha ve hamlühu ve
fisalühu selasune şehra hatta iza beleğa eşüddehu ve belğa erbeıyne seneten
kale rabbi evzı'nı en eşküra nı'metekelletı en'amte aleyye ve ala valedeyye ve
en a'mele salihan terdahü ve aslıh lı fı zürriyyetı innı tübtü ileyke ve innı
minel müslimın.
15-Biz insana, anne ve babasına iyilikle davranmasını tavsiye ettik. Annesi
onu güçlükle taşıdı ve onu güçlükle doğurdu. Onun (hâmilelikte) taşınması ve sütten
kesilmesi, otuz aydır. Nihâyet güçlü (erginlik) çağına erip kırk yıl (yaşın)a
ulaşınca, dedi ki: Rabbim, bana, anne ve babama verdiğin nîmete şükretmemi
ve senin râzı olacağın sâlih bir amelde bulunmamı bana ilhâm et; benim için
soyumda salâhı ver. Gerçekten ben tevbe edip Sana yöneldim ve gerçekten ben
müslümanlardanım.
89- Ankebût
قَالَ
رَبِّ انْصُرْنٖى عَلَى الْقَوْمِ الْمُفْسِدٖينَ
30-Kale rabbinsurnı alel kavmil müfsidın.
30-Dedi ki: Rabbim, fesat çıkaran (bu) kavme karşı bana yardım et.
MEDÎNE DÖNEMİ
94- Bakara
قَالُوا
سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَا اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلٖيمُ
الْحَكٖيمُ
32-Kalu sübhaneke la ılme lena illa ma alemtena inneke entel
alımül hakım.
32-Dediler ki: Sen yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiç-bir bilgimiz
yok. Gerçekten sen, her-şeyi bilen, hüküm ve hikmet sâhibi olansın.
وَاِذْ
قُلْنَا ادْخُلُوا هٰذِهِ الْقَرْيَةَ فَكُلُوا مِنْهَا حَيْثُ شِئْتُمْ رَغَدًا
وَادْخُلُوا الْبَابَ سُجَّدًا وَقُولُوا حِطَّةٌ نَغْفِرْ لَكُمْ خَطَايَاكُمْ
وَسَنَزٖيدُ الْمُحْسِنٖينَ
58-Ve iz gulnedhulû
hâzihil garyete fekulû minhâ haysu şié'tum rağadev vedhulul bâbe succedev ve
gûlû hittatun nağfirlekum hatâyâkum, ve senezîdul muhsinîn.
58-Ve hatırlayın, demiştik
ki: "Şu şehre girin ve orada istediğiniz yerde bol-bol yiyin, yalnızca
secde ederek kapısından girerken
“dileğimiz bağışlanmadır” deyin; (biz de) hatâlarınızı bağışlayalım; iyilik
yapanların (ecirlerini) arttıracağız.
وَاِذْ
قَالَ مُوسٰى لِقَوْمِهٖ اِنَّ اللّٰهَ يَاْمُرُكُمْ اَنْ تَذْبَحُوا بَقَرَةً
قَالُوا اَتَتَّخِذُنَا هُزُوًا قَالَ اَعُوذُ بِاللّٰهِ اَنْ اَكُونَ مِنَ
الْجَاهِلٖينَ
67-Ve iz kale musa li kavmihı innellahe ye'müruküm en tezbehu
bekarah kalu etettehızüna hüzüva kale euzü billahi en ekune minel cahilın.
67-Hani Musa kavmine: Allah, muhakkak sizin bir sığır kesmenizi emrediyor
demişti. Bizi alaya mı alıyorsun? dediler. (Mûsa) câhillerden
olmaktan Allah'a sığınırım dedi.
وَاِذْ
قَالَ اِبْرٰهٖيمُ رَبِّ اجْعَلْ هٰذَا بَلَدًا اٰمِنًا وَارْزُقْ اَهْلَهُ مِنَ
الثَّمَرَاتِ مَنْ اٰمَنَ مِنْهُمْ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ قَالَ وَمَنْ
كَفَرَ فَاُمَتِّعُهُ قَلٖيلًا ثُمَّ اَضْطَرُّهُ اِلٰى عَذَابِ النَّارِ وَبِئْسَ
الْمَصٖيرُ
وَاِذْ يَرْفَعُ اِبْرٰهٖيمُ الْقَوَاعِدَ مِنَ الْبَيْتِ وَاِسْمٰعٖيلُ رَبَّنَا تَقَبَّلْ مِنَّا اِنَّكَ اَنْتَ السَّمٖيعُ الْعَلٖيمُ
رَبَّنَا وَاجْعَلْنَا مُسْلِمَيْنِ لَكَ وَمِنْ ذُرِّيَّتِنَا اُمَّةً مُسْلِمَةً لَكَ وَاَرِنَا مَنَاسِكَنَا وَتُبْ عَلَيْنَا اِنَّكَ اَنْتَ التَّوَّابُ الرَّحٖيمُ
رَبَّنَا وَابْعَثْ فٖيهِمْ رَسُولًا مِنْهُمْ يَتْلُوا عَلَيْهِمْ اٰيَاتِكَ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَيُزَكّٖيهِمْ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَزٖيزُ الْحَكٖيمُ
وَاِذْ يَرْفَعُ اِبْرٰهٖيمُ الْقَوَاعِدَ مِنَ الْبَيْتِ وَاِسْمٰعٖيلُ رَبَّنَا تَقَبَّلْ مِنَّا اِنَّكَ اَنْتَ السَّمٖيعُ الْعَلٖيمُ
رَبَّنَا وَاجْعَلْنَا مُسْلِمَيْنِ لَكَ وَمِنْ ذُرِّيَّتِنَا اُمَّةً مُسْلِمَةً لَكَ وَاَرِنَا مَنَاسِكَنَا وَتُبْ عَلَيْنَا اِنَّكَ اَنْتَ التَّوَّابُ الرَّحٖيمُ
رَبَّنَا وَابْعَثْ فٖيهِمْ رَسُولًا مِنْهُمْ يَتْلُوا عَلَيْهِمْ اٰيَاتِكَ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَيُزَكّٖيهِمْ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَزٖيزُ الْحَكٖيمُ
126-Ve iz kale ibrahımü rabbic'al haza beleden aminev verzuk
ehlehu mines semerati min amene minhüm billahi vel yevmil ahır kale ve men
kefera fe ümettiuhu kalılen sümme adtarruhu ila azabin nar ve bi'sel mesıyr.
127-Ve iz yerfeu
ibrahımül kavaıde minel beyti ve ismaıyl rabbena tekabbel minna inneke entes
semıul alım.
128-Rabbena vec'alna
müslimeyni leke ve min zürriyyetina ümmetem müslimetel leke ve erina menasikena
ve tüb aleyna inneke entet tevvabür rahıym.
129-Rabbena veb'as fıhim
rasulem minhüm yetlu aleyhim ayatike ve yüallimühümül kitabe vel hıkmete ve
yüzekkıhim inneke entel azızül hakım.
126-Hani İbrâhim: Rabbim, bu şehri bir güvenlik yeri kıl ve halkından
Allah'a ve âhiret gününe inananları ürünlerle rızıklandır demişti de
(Allah: sâdece inananları değil) inkâr edeni de az bir süre yararlandırır,
sonra onu ateşin azâbına uğratırım; ne kötü bir dönüştür o demişti.
127-İbrâhim, İsmâil'le birlikte Evin (Kâbe'nin) sütunlarını yükselttiğinde
(ikisi şöyle duâ etmişti): Rabbimiz bizden (bunu) kabûl et. Şüphesiz, Sen
işiten ve bilensin,
128-Rabbimiz, ikimizi
sana teslim olmuş (müslümanlar) kıl ve soyumuzdan sana teslim olmuş (müslüman)
bir ümmet (ver). Bize ibâdet yöntemlerini (yer veya ilkelerini) göster ve
tevbemizi kabûl et. Şüphesiz, Sen tevbeleri kabûl eden ve esirgeyensin.
129-Rabbimiz, içlerinden
onlara bir elçi gönder, onlara âyetlerini okusun, kitabı ve hikmeti öğretsin ve
onları arındırsın. Şüphesiz, Sen güçlü ve üstün olansın, hüküm ve hikmet
sâhibisin.
وَمِنْهُمْ مَنْ يَقُولُ رَبَّنَا اٰتِنَا فِى
الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِى الْاٰخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ
201-Ve minhüm mey yekulü rabbena atine fid dünya hasenetev ve
fil ahırati hasenetev ve kına azaben nar.
201-Onlardan öylesi de vardır ki: Rabbimiz, bize Dünyâ’da da iyilik ver,
âhirette de iyilik (ver) ve bizi ateşin azâbından koru der.
وَلَمَّا بَرَزُوا لِجَالُوتَ وَجُنُودِهٖ
قَالُوا رَبَّنَا اَفْرِغْ عَلَيْنَا صَبْرًا وَثَبِّتْ اَقْدَامَنَا وَانْصُرْنَا
عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرٖينَ
250-Ve lemma berazu li
calute ve cünudihı kalu rabbena efrığ aleyna sabrav ve sebbit akdamena vensurna
alel kavmil kâfirın.
250-Onlar, Calut ve ordusuna karşı meydana (savaşa) çıktıklarında, dediler ki:
Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır, adımlarımızı sâbit kıl (kaydırma) ve kâfirler
topluluğuna karşı bize yardım et.
اٰمَنَ الرَّسُولُ بِمَا اُنْزِلَ اِلَيْهِ مِنْ
رَبِّهٖ وَالْمُؤْمِنُونَ كُلٌّ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَمَلٰئِكَتِهٖ وَكُتُبِهٖ
وَرُسُلِهٖ لَا نُفَرِّقُ بَيْنَ اَحَدٍ مِنْ رُسُلِهٖ وَقَالُوا سَمِعْنَا
وَاَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَاِلَيْكَ الْمَصٖيرُ
لَا يُكَلِّفُ اللّٰهُ نَفْسًا اِلَّا وُسْعَهَا لَهَا مَا كَسَبَتْ وَعَلَيْهَا مَا اكْتَسَبَتْ رَبَّنَا لَا تُؤَاخِذْنَا اِنْ نَسٖينَا اَوْ اَخْطَاْنَا رَبَّنَا وَلَا تَحْمِلْ عَلَيْنَا اِصْرًا كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذٖينَ مِنْ قَبْلِنَا رَبَّنَا وَلَا تُحَمِّلْنَا مَا لَا طَاقَةَ لَنَا بِهٖ وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا اَنْتَ مَوْلٰینَا فَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرٖينَ
لَا يُكَلِّفُ اللّٰهُ نَفْسًا اِلَّا وُسْعَهَا لَهَا مَا كَسَبَتْ وَعَلَيْهَا مَا اكْتَسَبَتْ رَبَّنَا لَا تُؤَاخِذْنَا اِنْ نَسٖينَا اَوْ اَخْطَاْنَا رَبَّنَا وَلَا تَحْمِلْ عَلَيْنَا اِصْرًا كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذٖينَ مِنْ قَبْلِنَا رَبَّنَا وَلَا تُحَمِّلْنَا مَا لَا طَاقَةَ لَنَا بِهٖ وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا اَنْتَ مَوْلٰینَا فَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرٖينَ
285-Amener
rasulü bi ma ünzile ileyhi mir rabbihı vel mü'minun küllün amene billahi ve
melaiketihı ve kütübihı ve rusülih la nüferriku beyne ehadim mir rusülih ve
kalu semı'na ve eta'na ğufraneke rabbena ve ileykel masıyr.
286-La yükellifüllahü nefsen illa vüs'aha leha
ma kesebet ve aleyha mektesebet rabbena la tüahızna in nesına ev ahta'na
rabbena ve la tahmil aleyna ısran kema hameltehu alellezıne min kablina rabbena
ve la tühammilna ma la takate lena bih va'fü anna vağfir lena verhamna ente
mevlane fensurna alel kavmil kâfirın.
285-Elçi, kendisine Rabbinden indirilene îman etti, mü'minler de. Tümü,
Allah'a, meleklerine, kitaplarına ve elçilerine inandı. O'nun elçileri
arasında hiç birini (diğerinden) ayırdetmeyiz. İşittik ve itaât ettik. Rabbimiz
bağışlamanı (dileriz). Varış ancak Sana'dır dediler.
286-Allah, hiç kimseye güç yetireceğinden başkasını yüklemez. (Kişinin
nefsinin) kazandığı lehine, kazandırdıkları aleyhinedir. Rabbimiz,
unuttuklarımızdan veya yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma. Rabbimiz,
bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Rabbimiz, kendisine
güç yetiremeyeceğimiz şeyi bize taşıtma. Bizi affet. Bizi bağışla. Bizi esirge,
Sen bizim mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.
98- Âl-i İmran
رَبَّنَا
لَا تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ اِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ
رَحْمَةً اِنَّكَ اَنْتَ الْوَهَّابُ
رَبَّنَا اِنَّكَ جَامِعُ النَّاسِ لِيَوْمٍ لَا رَيْبَ فٖيهِ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُخْلِفُ الْمٖيعَادَ
رَبَّنَا اِنَّكَ جَامِعُ النَّاسِ لِيَوْمٍ لَا رَيْبَ فٖيهِ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُخْلِفُ الْمٖيعَادَ
8-Rabbena la tüzığ
kulubena ba'de iz hedeytena veheb lena mil ledünke rahmeh inneke entel vehhab.
9-Rabbena inneke camiun
nasi li yevmil la raybe fıh innellahe la yuhlifül mıad.
8-Rabbimiz, bizi
hidâyete erdirdikten sonra kâlplerimizi kaydırma ve katından bize bir rahmet
bağışla. Şüphesiz, bağışı en çok olan Sensin Sen.
9-Rabbimiz, kendisinde
şüphe olmayan bir günde insanları gerçekten Sen toplayacaksın. Doğrusu Allah,
vâdinden cayıp-dönmez.
اَلَّذٖينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا اِنَّنَا
اٰمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ
16-Ellezıne
yekulune rabbena innena amenna fağfir lena zünubena vekına azaben nar.
16-Onlar: Rabbimiz şüphesiz biz îman ettik, artık bizim günahlarımızı
bağışla ve bizi ateşin azâbından koru diyenler;
قُلِ اللّٰهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ تُؤْتِى
الْمُلْكَ مَنْ تَشَاءُ وَتَنْزِعُ الْمُلْكَ مِمَّنْ تَشَاءُ وَتُعِزُّ مَنْ
تَشَاءُ وَتُذِلُّ مَنْ تَشَاءُ بِيَدِكَ الْخَيْرُ اِنَّكَ عَلٰى كُلِّ شَیْءٍ
قَدٖيرٌ
تُولِجُ الَّيْلَ فِى النَّهَارِ وَتُولِجُ النَّهَارَ فِى الَّيْلِ وَتُخْرِجُ الْحَیَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَتُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَیِّ وَتَرْزُقُ مَنْ تَشَاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ
تُولِجُ الَّيْلَ فِى النَّهَارِ وَتُولِجُ النَّهَارَ فِى الَّيْلِ وَتُخْرِجُ الْحَیَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَتُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَیِّ وَتَرْزُقُ مَنْ تَشَاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ
26-Kulillahümme
malikel mülki tü'til mülke men teşaü ve tenziul mülke mimmen teşa' ve tüızzü
men teşaü ve tüzillü men teşa' bi yedikel hayr inneke ala külli şey'in kadır.
27-Tulicül leyle fin nehari ve tulicün
nehara fil leyl ve tuhricül hayye minel meyyiti ve tuhricül meyyite minel hayy
ve terzüku men teşaü bi ğayri hısab.
26-De ki: Ey mülkün sâhibi Allah'ım, dilediğine mülkü verirsin ve
dilediğinden mülkü çekip-alırsın, dilediğini aziz kılar, dilediğini
alçaltırsın; hayır Senin elindedir. Gerçekten Sen, her şeye güç yetirensin.
27-Geceyi gündüze
bağlayıp-katarsın, gündüzü de geceye bağlayıp-katarsın; diriyi ölüden
çıkarırsın, ölüyü de diriden çıkarırsın. Sen, dilediğine hesapsız rızık
verirsin.
هُنَالِكَ دَعَا زَكَرِيَّا رَبَّهُ قَالَ رَبِّ
هَبْ لٖى مِنْ لَدُنْكَ ذُرِّيَّةً طَيِّبَةً اِنَّكَ سَمٖيعُ الدُّعَاءِ
38-Hünalike
dea zekeriyya rabbeh kale rabbi heb lı mil ledünke zürriyyeten tayyibeh inneke
semıud düa.
38-Orada Zekeriyya Rabbine duâ etti: Rabbim, bana katından tertemiz bir soy
armağan et. Doğrusu Sen, duâları işitensin dedi.
رَبَّنَا اٰمَنَّا بِمَا اَنْزَلْتَ
وَاتَّبَعْنَا الرَّسُولَ فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِدٖينَ
53-Rabbena
amenna bi ma enzelte vetteba'ner rasüle fektübna meaş şahidın.
53-Rabbimiz, biz
indirdiğine inandık ve elçiye uyduk. Böylece bizi şâhidlerle berâber yaz.
وَمَا كَانَ قَوْلَهُمْ اِلَّا اَنْ قَالُوا
رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَاِسْرَافَنَا فٖى اَمْرِنَا وَثَبِّتْ
اَقْدَامَنَا وَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرٖينَ
147-Ve ma kane kavlehüm illa en kalu
rabbenağfir lena zünubena ve israfena fı emrina ve sevvit akdamena vensurna
alel kavmil kâfirın.
147-Onların söyledikleri: Rabbimiz, günahlarımızı ve işimizdeki
aşırılıklarımızı bağışla, ayaklarımızı (bastıkları yerde) sağlamlaştır ve bize
kâfirler topluluğuna karşı yardım et demelerinden başka bir şey değildi.
اَلَّذٖينَ يَذْكُرُونَ اللّٰهَ قِيَامًا
وَقُعُودًا وَعَلٰى جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ فٖى خَلْقِ السَّمٰوَاتِ
وَالْاَرْضِ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هٰذَا بَاطِلًا سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ
النَّارِ
رَبَّنَا اِنَّكَ مَنْ تُدْخِلِ النَّارَ فَقَدْ اَخْزَيْتَهُ وَمَا لِلظَّالِمٖينَ مِنْ اَنْصَارٍ
رَبَّنَا اِنَّنَا سَمِعْنَا مُنَادِيًا يُنَادٖى لِلْاٖيمَانِ اَنْ اٰمِنُوا بِرَبِّكُمْ فَاٰمَنَّا رَبَّنَا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَكَفِّرْ عَنَّا سَيِّپَاتِنَا وَتَوَفَّنَا مَعَ الْاَبْرَارِ
رَبَّنَا وَاٰتِنَا مَا وَعَدْتَنَا عَلٰى رُسُلِكَ وَلَا تُخْزِنَا يَوْمَ الْقِيٰمَةِ اِنَّكَ لَا تُخْلِفُ الْمٖيعَادَ
رَبَّنَا اِنَّكَ مَنْ تُدْخِلِ النَّارَ فَقَدْ اَخْزَيْتَهُ وَمَا لِلظَّالِمٖينَ مِنْ اَنْصَارٍ
رَبَّنَا اِنَّنَا سَمِعْنَا مُنَادِيًا يُنَادٖى لِلْاٖيمَانِ اَنْ اٰمِنُوا بِرَبِّكُمْ فَاٰمَنَّا رَبَّنَا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَكَفِّرْ عَنَّا سَيِّپَاتِنَا وَتَوَفَّنَا مَعَ الْاَبْرَارِ
رَبَّنَا وَاٰتِنَا مَا وَعَدْتَنَا عَلٰى رُسُلِكَ وَلَا تُخْزِنَا يَوْمَ الْقِيٰمَةِ اِنَّكَ لَا تُخْلِفُ الْمٖيعَادَ
191-Ellezıne
yezkürunellahe kıyamev ve kuudev ve ala cünubihim ve yetefekkerune fı halkıs
semavati vel ard rabbena ma halakte haza batıla sübhaneke fekına azaben nar.
192-Rabbena inneka men tüdhılin nara fe kad ahzeyteh ve ma liz zalimıne min ensar.
193-Rabbena innena semı'na münadiyey yünadı lil ımani en aminu bi rabbiküm fe amenna rabbena fağfir lena zünubena ve keffir anna seyyiatina ve teveffena meal ebrar.
194-Rabbena ve atina ma veadtena ala rusülike ve la tuhzina yevmel kıyameh inneke la tuhlifül mıad.
192-Rabbena inneka men tüdhılin nara fe kad ahzeyteh ve ma liz zalimıne min ensar.
193-Rabbena innena semı'na münadiyey yünadı lil ımani en aminu bi rabbiküm fe amenna rabbena fağfir lena zünubena ve keffir anna seyyiatina ve teveffena meal ebrar.
194-Rabbena ve atina ma veadtena ala rusülike ve la tuhzina yevmel kıyameh inneke la tuhlifül mıad.
191-Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve
göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) Rabbimiz,
sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azâbından koru.
192-Rabbimiz, şüphesiz
Sen kimi ateşe sokarsan, artık onu hor ve aşağılık kılmışsındır; zulmedenlerin
yardımcıları yoktur.
193-Rabbimiz, biz:
Rabbinize îman edin diye îmana çağrıda bulunan bir çağırıcıyı işittik, hemen
îman ettik. Rabbimiz, bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve bizi
de iyilik yapanlarla birlikte öldür.
194-Rabbimiz, elçilerine
vâdettiklerini bize ver, kıyâmet gününde de bizi hor ve aşağılık kılma. Şüphesiz
Sen, vâdine muhâlefet etmeyensin.
102- Haşr
وَالَّذٖينَ
جَاؤُ مِنْ بَعْدِهِمْ يَقُولُونَ رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا وَلِاِخْوَانِنَا
الَّذٖينَ سَبَقُونَا بِالْاٖيمَانِ وَلَا تَجْعَلْ فٖى قُلُوبِنَا غِلًّا
لِلَّذٖينَ اٰمَنُوا رَبَّنَا اِنَّكَ رَؤُفٌ رَحٖيمٌ
10-Velleziyne cau min
ba'dihim yekulune rabbenağfir lena ve liıhvaninelleziyne sebekuna bil'iymani ve
la tec'al fiy kulubina ğullen lilleziyne amenu rabbena inneke reufun rahıymun.
10-Bir de onlardan sonra gelenler, derler ki: Rabbimiz, bizi ve bizden
önce îman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla ve kâlplerimizde îman edenlere
karşı bir kin bırakma. Rabbimiz, gerçekten sen, çok şefkatlisin, çok
esirgeyicisin.
106- Nîsâ
وَمَا لَكُمْ لَا تُقَاتِلُونَ فٖى سَبٖيلِ
اللّٰهِ وَالْمُسْتَضْعَفٖينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَاءِ وَالْوِلْدَانِ
الَّذٖينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا اَخْرِجْنَا مِنْ هٰذِهِ الْقَرْيَةِ الظَّالِمِ
اَهْلُهَا وَاجْعَلْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ وَلِيًّا وَاجْعَلْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ
نَصٖيرًا
75-Ve ma leküm la
tükatilune fı sebılillahi vel müstad'afıne miner ricali ven nisai vel
vildanillezıne yekulune rabbena ahricna min hazihil rayetiz zalimi ehlüha
vec'al lena mil ledünke veliyya vec'al lena mil ledünke nesıyra.
75-Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: Rabbimiz, bizi halkı zâlim olan
bu ülkeden çıkar, bize katından bir veli (koruyucu sâhip) gönder, bize katından
bir yardım eden yolla diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf
bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz?
108- Mâide
قَالَ
رَبِّ اِنّٖى لَا اَمْلِكُ اِلَّا نَفْسٖى وَاَخٖى فَافْرُقْ بَيْنَنَا وَبَيْنَ
الْقَوْمِ الْفَاسِقٖينَ
25-Kale rabbi innı la
emlikü illa nefsı ve ehıy fefruk beynena ve beynel kavmil fasikıyn.
25-(Mûsa:) Rabbim, gerçekten kendimden ve kardeşimden başkasına mâlik
olamıyorum. Öyleyse bizimle fâsıklar topluluğunun arasını Sen ayır dedi.
وَاِذَا
سَمِعُوا مَا اُنْزِلَ اِلَى الرَّسُولِ تَرٰى اَعْيُنَهُمْ تَفٖيضُ مِنَ
الدَّمْعِ مِمَّا عَرَفُوا مِنَ الْحَقِّ يَقُولُونَ رَبَّنَا اٰمَنَّا
فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِدٖينَ
83-Ve iza semiu ma ünzile iler rasuli tera a'yünehüm tefıdu
mined dem'ı mimma arafu minel hakk yekulune rabbena amenna fektübna meaş şahidın.
83-Elçiye indirileni dinlediklerinde hakkı tanıdıklarından dolayı gözlerinin
yaşlarla dolup taştığını görürsün. Derler ki: Rabbimiz inandık; öyleyse bizi
şâhitlerle birlikte yaz.
قَالَ
عٖيسَى ابْنُ مَرْيَمَ اللّٰهُمَّ رَبَّنَا اَنْزِلْ عَلَيْنَا مَائِدَةً مِنَ
السَّمَاءِ تَكُونُ لَنَا عٖيدًا لِاَوَّلِنَا وَاٰخِرِنَا وَاٰيَةً مِنْكَ
وَارْزُقْنَا وَاَنْتَ خَيْرُ الرَّازِقٖينَ
114-Kale ıysebnü
meryemellahümme rabbena enzil aleyna maidetem mines semai tekunü lena ıydel li
evvelina ve ahırina ve ayetem mink verzukna ve ente hayrır razikıyn.
114-Meryem-oğlu İsa: Allah'ım, Rabbimiz, bize gökten bir sofra indir,
öncemiz ve sonramız için bir bayram ve Sen'den de bir belge olsun. Bizi
rızıklandır, Sen rızık vericilerin en hayırlısısın demişti.
109- Mümtehine
قَدْ
كَانَتْ لَكُمْ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ فٖى اِبْرٰهٖيمَ وَالَّذٖينَ مَعَهُ اِذْ
قَالُوا لِقَوْمِهِمْ اِنَّا بُرَءٰؤُا مِنْكُمْ وَمِمَّا تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ
اللّٰهِ كَفَرْنَا بِكُمْ وَبَدَا بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةُ
وَالْبَغْضَاءُ اَبَدًا حَتّٰى تُؤْمِنُوا بِاللّٰهِ وَحْدَهُ اِلَّا قَوْلَ
اِبْرٰهٖيمَ لِاَبٖيهِ لَاَسْتَغْفِرَنَّ لَكَ وَمَا اَمْلِكُ لَكَ مِنَ اللّٰهِ
مِنْ شَیْءٍ رَبَّنَا عَلَيْكَ تَوَكَّلْنَا وَاِلَيْكَ اَنَبْنَا وَاِلَيْكَ
الْمَصٖيرُ
رَبَّنَا لَا تَجْعَلْنَا فِتْنَةً لِلَّذٖينَ كَفَرُوا وَاغْفِرْ لَنَا رَبَّنَا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَزٖيزُ الْحَكٖيمُ
رَبَّنَا لَا تَجْعَلْنَا فِتْنَةً لِلَّذٖينَ كَفَرُوا وَاغْفِرْ لَنَا رَبَّنَا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَزٖيزُ الْحَكٖيمُ
4-Kad kanet lekum usvetun hasenetun fiy ibrahiyme velleziyne
me'ahu iz kalu likavmihim inna bureau minkum ve mimma ta'budune min dunillahi
keferna bikum ve beda beynena ve beynekumul'adavetu velbağdau illa kavle
ibrahiyme liebiyhi leestağfirenne leke ve ma emliku leke minallahi min şey'in
rabbena 'aleyke tevekkelna ve ileyke enebna ve ileykelmesıyru.
5-Rabbena tec'alna
fitneten lilleziyne keferu vağfir lena rabbena inneke entel'azizül hakim.
4-İbrâhim ve onunla birlikte olanlarda size güzel bir örnek vardır. Hani
kendi kavimlerine demişlerdi ki: Biz, sizlerden ve Allah'ın dışında
taptıklarınızdan gerçekten uzağız. Sizi (artık) tanımayıp-inkâr ettik. Sizinle
aramızda, siz Allah'a bir olarak îman edinceye kadar ebedi bir düşmanlık ve bir
kin baş-göstermiştir. Ancak İbrâhim'in babasına: Sana bağışlanma dileyeceğim,
ama Allah'tan gelecek herhangi bir şeye karşı senin için gücüm yetmez, demesi
hâriç. Ey Rabbimiz, biz sana tevekkül ettik ve içten sana yöneldik. Dönüş
sanadır.
5-Rabbimiz, bizi inkâr
edenler için bizi fitne (deneme konusu) kılma ve bizi bağışla Rabbimiz.
Şüphesiz Sen, üstün ve güçlüsün, hüküm ve hikmet sâhibisin.
113- Tahrîm
يَا
اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا تُوبُوا اِلَى اللّٰهِ تَوْبَةً نَصُوحًا عَسٰى
رَبُّكُمْ اَنْ يُكَفِّرَ عَنْكُمْ سَيِّپَاتِكُمْ وَيُدْخِلَكُمْ جَنَّاتٍ
تَجْرٖى مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ يَوْمَ لَا يُخْزِى اللّٰهُ النَّبِىَّ
وَالَّذٖينَ اٰمَنُوا مَعَهُ نُورُهُمْ يَسْعٰى بَيْنَ اَيْدٖيهِمْ
وَبِاَيْمَانِهِمْ يَقُولُونَ رَبَّنَا اَتْمِمْ لَنَا نُورَنَا وَاغْفِرْ لَنَا
اِنَّكَ عَلٰى كُلِّ شَیْءٍ قَدٖيرٌ
8-Ya eyyuhelleziyne
amenu tubu ilellahi tevbeten nesuhan asa rabbukum en yukeffire ankum seyyiatikum
ve yudhılekum cennatin tecriy min tahtihel'enharu yevme la yuhzillahunnebiyye
velleziyne amenu me'ahu nuruhum yes'a beyne eydiyhim ve bieymanihim yekulune
rabbena etmin lena nurena vağfir lena inneke 'ala kulli şey'in kadiyrun.
8-Ey îman edenler, Allah'a kesin (nasuh) bir tevbe ile tevbe edin. Olabilir
ki, Allah sizin kötülüklerinizi örter ve altından ırmaklar akan cennetlere
sokar. O gün Allah, Peygamberi ve onunla birlikte îman edenleri küçük
düşürmeyecektir. Nurları, önlerinde ve sağ yanlarında koşar-parıldar. Derler
ki: Rabbimiz nûrumuzu tamamla, bizi bağışla. Şüphesiz Sen, her şeye güç
yetirensin.
وَضَرَبَ
اللّٰهُ مَثَلًا لِلَّذٖينَ اٰمَنُوا امْرَاَتَ فِرْعَوْنَ اِذْ قَالَتْ رَبِّ
ابْنِ لٖى عِنْدَكَ بَيْتًا فِى الْجَنَّةِ وَنَجِّنٖى مِنْ فِرْعَوْنَ وَعَمَلِهٖ
وَنَجِّنٖى مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِمٖينَ
11-Ve da reballahu meselen lilleziyne amenumreete fir'avne iz
kalet rabbibni liy ındeke beyten fiylcenneti ve necciniy min fir'avne ve
amelihi ve necciniy minelkavmizzalimiyne.
11-Allah, îman edenlere de Firavun'un karısını örnek verdi. Hani demişti ki:
Rabbim bana kendi katında, cennette bir ev yap; beni Firavun'dan ve onun
yaptıklarından kurtar ve beni o zâlimler topluluğundan da kurtar.
114- Tevbe
فَاِنْ
تَوَلَّوْا فَقُلْ حَسْبِىَ اللّٰهُ لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ
وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظٖيمِ
129-Fe
in tevellev fe kul hasbiyallahü la ilahe illa hu aleyhi tevekkeltü ve hüve
rabbül arşil azıym.
129-Eğer onlar yüz çevirirlerse, de ki: Bana Allah yeter. O'ndan başka
ilah yoktur. Ben O'na tevekkül ettim ve büyük arşın Rabbi O'dur.
Âmin; Âmin; Âmin.. Vel hamdülillâhi rabbilâlemin.
Sadakallahülazim
En doğrusunu sâdece Allah bilir.
(Not: İniş sırası Mustafa İslamoğlu
tertibine göre yapılmıştır).
Hârûn Görmüş
Eylül 2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder