31 Mayıs 2024 Cuma

Modernizm ve Dünyevîleşme

 

“Size verilen her-şey, yalnızca dünyâ-hayâtının metaı ve süsüdür. Allah katında olan ise, daha hayırlı ve daha süreklidir. Yine de akıllanmayacak mısınız?” (Kasas 60):

 

Modernizm, modernite, modernlik, moda vs. denen şeyler niçin insanlar tarafından hep olumlu görülüyor?. İnsanlar niçin moderniteyi çok kolay ve çabuk benimsiyor ve hattâ fanatik bir şekilde savunuyor?. Çünkü tam da nefse göre. Üstelik şeytan ve onun uşakları olan tâğutlar da bundan çok memnun. Zîrâ şeytan, modernizm ile insanı istediği gibi oyalıyor ve ayartabiliyorken, tâğutlar da Dünyâ’yı istedikleri gibi şekillendirebiliyor, insanları da alabildiğine sömürüyorlar ve ilahlık taslıyorlar.  

 

Allah’ı, âhireti, dîni, îmânı, İslâm’ı, Kur’ân’ı ve Peygamber’i bilmeyen, inanmayan ve umursamayanları hadi bir tarafa koyalım, onlar bilmedikleri ve inanmadıkları için Dünyâ’ya sarılıyorlar, hiç ıskalamadan ve en üst seviyede haz, zevk, neşe ve konfor içine Dünyâ’yı dibine kadar yaşama düşüncesindedirler. Peki bizim müslümanlara ne oluyor!. Müslümanlar yada kendine “müslümanım” diyenler niçin mânevî ve uhrevî olanı pek de umursamayarak Dünyâ’ya alabildiğine sarılıyorlar?. Bunun elbette tek bir cevâbı vardır: Dünyevîleşme. Müslümanlar da artık modernleşip dünyevîleştikleri için Allah’ı, âhireti, dîni, îmânı vs. kabûl etseler ve “inanıyorum” deseler de pek de umursamıyorlar. Zîrâ İslâm’ı, dîni ve îmânı çok da sevmiyorlar. Sevmedikleri için de meyilleri İslâm’a, Kur’ân’a a ve Peygamber’e değil, daha çok bağlı oldukları ve sevdikleri Dünyâ’ya dönük oluyor. Dünyâ bir imtihan dünyâsıdır ve bundan kurtuluş yoktur. Müslümanlar dünyevîleşerek imtihanı zorlaştırıyorlar ve hayâtı çekilmez bir hâle getiriyorlar?. Zîrâ dünyevîleşmeye karşı çıkacak olan müslümanlar da dünyevîleşiyorlar.

 

Genelde tüm insanlarda, özelde ise müslümanlarda öyle bir dünyevîleşme var ki, sanki gözleri kararmış gibi. Bu yüzden Dünyâ’nın tek bir ânını bile ıskalamak ve boşa geçirmek istemiyorlar. Böyle olduğu için de elbette İslâm’dan ve onun gereklerinden uzaklaşıyorlar ve Dünyâ’ya yaklaşıyorlar. Günümüzde Dünyâ’ya ancak modernizm ile yaklaşıldığı için, modernist ve çağdaş oluyorlar. Üstelik modernizmi iyi bir şey sanarak savunuyorlar.

 

Modern insanlar Dünyâ’yı ıskalamamak için Allah’ı, âhireti, gaybı, Kur’ân’ı, Peygamber’i yâni İslâm’ı ıskalıyorlar. Çünkü asıl adı dünyevîleşme olan modernizm, Dünyâ mekânını ve hayâtı tam da insanların nefsine yönelik ve dönük olarak tasarımlamış ve düzenlemiştir. Tâğutlar yâni “Allah’tan başka, kendilerinde güç vehmedilenler”, şeytanın fısıldamalarıyla nefse yönelik olarak Dünyâ’yı bildiğimiz-yaşadığımız hâle getirmişlerdir. Böyle bir Dünyâ’da dünyevîleşmek çok-çok kolayken, uhrevîleşmek ve İslâmlaşmak ise çok-çok zordur.

 

Modernlik “dünyevîleşme” demektir ve dünyevîleşmenin karşısında mânevî olan, uhrevîlik yâni İslam vardır. Özellikle son 200 yıldır insanlar modernliğe yâni dünyevîliğe meylettiler ve meyletmektedirler. Zîrâ İslâm’dan uzak oldukları için, modernizm çepe-çevre kuşatması ve baskısı karşısında bir direnç gösterememekte ve sonunda da bunun için uğraşmamaktadırlar bile. 

 

Modernizm; Allah’tan, âhiretten, gaybtan, vahiyden, Peygamber’den, İslâm’dan, dinden ve îmandan kopmak ve Dünyâ’ya, maddeye, eşyâya, insana ve akla yönelmek demektir. Dünyevîleşmek, merkeze Allah’ı değil de, insanı, aklı, doğayı, tabiatı, eşyâyı ve maddeyi almak demektir.

 

Modernizm, insanların sandıkları gibi, çamaşır-bulaşık makinesi, buzdolabı, elektrik süpürgesi, ulaşım ve iletişim araçları gibi işlerini -görece- kolaylaştıran araçlardan ibâret bir şey değildir. Bunlar da modernizmin ürünleridir ama asıl mesele bunların olup-olmaması değildir. Modernizme karşı olmayı anlayamayan ve “modernizme neden karşısınız?” diyenler vardır. Karşıyız, çünkü müslümanız. Müslüman olduğumuz için hem iç-âlemlerde hem de dış-âlemde merkeze Allah’ı, âhireti, dîni, İslâm’ı ve vahyi koymak istiyoruz. Bunun önündeki en büyük engel modernizm yâni dünyevîleşmedir. Modernizm “dünyevîleşmek” demektir.

 

Modernite; Allah’ı, âhireti, dîni ve kitapları merkeze almaktan vazgeçip, insanı, aklı, maddiyatı, nefsi yâni şeytanı merkeze almaya başlamaktır. İnsanlar peygamberlere ve kitaplara çok zor inandıkları ve bu yüzden de Dünyâ’nın geçici bir imtihan yeri, âhiretin ve cennetin ise ebedî bir nîmet diyârı olduğuna kabûl edemedikleri için “şimdi olan”ı, peşin olanı yâni Dünyâ’yı seçmişlerdir-seçmektedirler. Modernite, Dünyâ’nın geçici bir imtihan yurdu olduğunu bir türlü kabûl etmek istememektedir. Zâten modernite “hemen şimdi, şu-an” demektir. Din ise işi tâ baştan başlatır ve en sona yâni âhirete dayandırır. Bu nedenle modernite hem dinden hem de eski olandan nefret eder. Zâten hayâtiyetini de bu nefretle ile sürdürür.  

 

En nihâyet modernizm de bir “dîne karşı bir din”dir ve son 250 yıldır etkilidir. Bu dinde dîni akıl belirlerken, insan ise “tanrı”lık taslar. Çünkü akıl sâdece insanda vardır. Fakat bu akıl Allah’tan, dolayısı ile ahlâktan kopuk olduğu için, aslında bu din şeytanın vahiyleriyle oluşmuş, nefsin arzularına göre şekillenmiş ve tâğutların baskılarıyla yayılmıştır. Modernizm beşerî bir din’dir. Allah ile, âhiret ile, peygamber, melek ve kitaplarla ilgisi yoktur. Şeytan, nefs ve tâğut merkezlidir.

 

Modernizm Allah yerine maddeyi ve Dünyâ’yı merkeze almak demektir. Bu yüzden hem modern hem de müslüman olunamaz. Çünkü müslümanlar dünyevî olamaz. Zîrâ İslâm zâten, “Allah tarafından indirilmiş vahiylerle ve gönderilen peygamberler dünyevîleşmeye karşı mücâdele etmek” demektir. Bu nedenle de müslümanların modern ve dünyevî olmaları mümkün değildir, söz-konusu olamaz, zinhar ve aslâ böyle bir şeyden bahsedilemez bile. Çünkü bu, “on numara bir münâfıklık” olurdu ki günümüzde bahsettiğimiz anlamda çok sayıda münâfık vardır.

 

Dünyevîleşmenin panzehiri “İslâmlaşma”dır. Çünkü insanların dünyevîleşmelerinin nedeni “İslâm’dan uzaklaşmak”tır. İslâm’dan-din’den uzaklaştıkça Dünyâ’ya, Dünyâ’ya bir sınır koyup denge sağladıkça İslâm’a yaklaşılır. İslâmlaşmak ile dünyevîleşmek yâni modernleşmek birbirinin zıddıdır. Dünyevîleştikçe İslâm’dan, İslâmlaştıkça ise Dünyâ’dan kısarsınız. İslâmlaştıkça dünyadan belli ölçüde kısma olur ve olmalıdır.

 

“Her çağın kendine göre bir modernleşmesi yâni dünyevîleşmesi vardır, bu yüzden modernizm ve dünyevîleşeme kötü değildir” diyorlar. Hâlbuki her çağın kendine göre bir modernleşmesi değil, “dünyevîleşmesi” vardır. Modernizm denilen şey ise, insanın târih boyunca yaşadığı en yoğun dünyevîleşmedir. İnsanlar ilk baştan bêri dünyevîleşmişlerdir, fakat modernizm gibi bir dünyevîleşmeyle hiç-bir zaman karşılaşmamışlar ve hiç-bir zaman bu oranda bir dünyevîleşme yaşamamışlardır. Çünkü hayatlarında illâ ki Allah, âhiret, din ve îman olmuştur. Fakat modernizm ile birlikte uhrevîlikten tamâmen kopulmuştur ve vazgeçilmiştir.

 

Çeşitli kırılmaların yaşanmasından sonra; Fransız Devrimi, Sanâyi Devrimi, Modernizm, 1. ve 2. Dünyâ savaşları, tarım devrimi ve en sonunda da SSCB’nin yıkılmasıyla tek-kutuplu kalan Dünyâ ortaya çıkmış, 11 Eylül -sözde- saldırılarıyla ve çeşitli küresel krizlerden sonra da insanlar artık modernizme karşı tamâmen dirençlerini kaybetmişler ve dünyevîleştikçe dünyevîleşmişlerdir. Türkiye’de ise bu 28 Şubat’tan sonra AKP-FETÖ iş-birliği ile yoğunlaşmış, 15 Temmuz darbesi ve korona süreciyle birlikte büyük bir kopuş ile birlikte dünyevîlik almış balını gitmiştir-gitmektedir. Günümüzde dünyevîlik “modernizm” olarak görünmektedir.

 

Artık insanlar öyle bir dünyevîleşmişler ve buna bağlı olarak da öyle bir bencilleşmişlerdir ki, yanı-başlarında ölen müslüman kardeşleri ve onların çocuklarının kopan kol, bacak ve kafalarından, çekilen açlık, susuzluk, evsizlik, çıplaklık, yaralanma ve ölümlerden bile etkilenmemektedirler. İşin berbat tarafı ise, bu tutumu müslümanların da sürdürmeleridir. Çünkü dünyevîleşme had safhadadır.

 

Düşünsenize; dünyevîleşmenin etkisiyle oluşan zevk, haz, neşe ve konfor sarhoşluğu nedeniyle yeğenlerinizin kopmuş kafa, kol, el ve bacaklarını bile umursamaz duruma gelmişsiniz.. Dünyevî haz, dinden verilen tâvizlere bağlıdır. Dinden ne kadar tâviz verirseniz, Dünyâ’dan o kadar haz alırsınız. Şu da var ki, dünyevî şeylere ve eğlenceye aşırı para harcamak, uhrevî ve mânevî şeylere para harcamaya kıyamamakla sonuçlanır.

 

Dünyevîleşme günahı, haramı, ayıbı ve suçu, modernizm ile örtülmektedir. Çünkü modernizm iyi bir şey zannedilmektedir.

 

Modernizm yâni dünyevîleşeme, okumayı, şeytan, nefs, haz, konfor, neşe, eğlence adına yapar. Çünkü merkeze bunları alır. Allah ise okumanın, “ikrâ, bismi rabbike” şeklinde “Allah’ın adıyla” yapılmasını ister. Okuma Allah adına ve adıyla olunca, amel-eylem de Allah adına ve adıyla olacaktır elbette. Böylece adâlet, eşitlik, hak, hakîkat, ahlâk ve tevhid Dünyâ’ya hâkim olacaktır. Aksi-hâlde ise adâletsizlik, eşitsizlik, haksızlık, ahlâksızlık, hakîkatsizlik, fitne, fesat, nifak, şirk, küfür ve zulüm alıp başını gidecektir ki, dünyevîleşmenin tüm zamanlardaki sonuçları böyle olmuş ve Allah da “kritik eşik” aşıldığında azâbını göndermiştir. 

 

Dünyevîleşmenin yâni modernizmin en bâriz görüntüsü “inandığınız gibi yaşamazsanız, yaşadığınız gibi inanırsınız” sözünde ifâdesini bulur. Yaşadığınız gibi inanmaya başlarsanız, yaşadıklarınızı din zannetmeye başlarsınız. Bu da dünyevîleşmeyi kolay benimsemenize neden olur. Çünkü bir şeyi zihnen idrâk ve kabûl etmek çok zordur, zîrâ zihnî olan teorik bir şeydir, yoruma açıktır, farklı söylenip farklı anlaşılabilir, fakat bir şeyi yapmak ve tatmak, onun bizzat deneyimlemek demek olduğu için yoruma gerek bırakmaz ve o şey daha çabuk kabûl edilir yada daha çabuk reddedilir. Bu hem uhrevî alanda hem de dünyevî alanda böyledir.

 

Dünyevîleşme, -sünnetullah ve imtihandan dolayı- daha çok nefsin hoşuna giden şeyler üzerinden olur. Bu da uhrevîlikten uzaklaşamaya neden olur. Modernizm budur ve bunun üzerine kuruludur.

 

Dünyevîleşenler mecbûren Dünyâ’ya daha fazla sarılırlar, çünkü din düşüncesi ve inancı zayıflayınca yada iptâl olunca, tamâmen Dünyâ’ya yönelmek başlar. Fakat şu da var ki, Dünyâ geçici bir imtihan dünyâsıdır ve ölüm vardır. Dünyevîleşenler de bir gün öleceklerdir. İşte bu bir felâketin başlangıcı olacaktır.

 

Dünyevîleşme, dinden uzak insanların onulmaz hastalığıdır. İnsanları dünyevîleşmeden kurtaracak olan şey ya din’dir yada bir parça toprak:

 

Dünyevileşmenin bir göstergesi de, “yapma”yı bırakıp “bilme” peşinden koşmaya başlamaktır. Dünyevileşmek, dinden uzaklaşıp felsefeye ve bilime yaklaşmayla sonuçlanır. Fakat ilim (dînî olan) ile bilim (dünyevî olan) ayrıldığında, bilim vahşîleşir.

 

Dünyevîliğin bir göstergesi de “akla tapmak”tır. Allah “akıllarınızı kullanın” derken, dünyevîleşenler akla tapıyorlar. Modern insanlar ve de müslümanlar, akıllarını kullanarak(!) hurâfelerden kurtulacaklarını sanırlarken “din”den kurtuldular ve şeytanın, nefsin ve tâğutların kucağına düşerek dünyevileştiler.

 

İmtihanınızı kendiniz seçersiniz. Eğer “Allah’ın sözünü Dünyâ’ya hâkim kılma” yolunda olursanız tüm dünyevî imtihanlarınız önemsizleşir. Fakat bu yolda olmazsanız, önemli-önemsiz bir-çok dünyevî imtihanlarla boğuşur durursunuz.  Büyük dertleri olanlar, küçük maddî-dünyevî dertleri “dert” etmezler. İnsanların “büyük dertler”i olmadığında, küçük dertler büyür gider.

 

İslâm’da, dünyevî kavramların içi boşaltılarak içi İslâmî anlamlarla doldurulurken; sekülerizmde ise, İslâmî kavramların içi boşaltılarak içi dünyevî anlamlarla doldurulur.

 

Dünyevî yüklerimizden kurtulmadan sırât-ı müstakîm üzere yol alamayız.

 

Basit insanların ana hedefleri, mü’minlerin vazgeçtiği dünyevî hedeflerdir.

 

Post-modern zamanlarda dünyevîlik insanlara “damardan” verilmektedir. Bu nedenle hemen etki etmekte ve alışkanlık yapmaktadır.

 

Şeytana, nefisinize ve tâğutlara uyarsanız yâni sisteme ayak uydurursanız, Dünyâ’da -dünyevî anlamda- mis gibi yaşarsınız. Lâkin âhirette işiniz çok zor olur:

 

“Kim âhiret ekinini isterse, Biz ona kendi ekininde arttırmalar yaparız. Kim dünyâ-ekinini isterse, ona da ondan veririz; ancak onun âhirette bir nasibi yoktur” (Şûrâ 20).

 

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

 

Hârûn Görmüş

Mayıs 2024

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder