19 Mayıs 2024 Pazar

Vahdet-i Vücûd ve Materyâlizm

 

“De ki: O Allah, birdir. Allah, Samed’dir (her-şey O’na muhtâçtır, dâimdir, hiç-bir şeye ihtiyâcı olmayandır). O, doğurmamıştır ve doğurulmamıştır. Ve hiç-bir şey O’nun dengi değildir” (İhlâs Sûresi)..

 

Vahdet-i Vücûd: “Yaratan ile yaratılanı -mutlak anlamda- eşitlemek ve bir saymak” demektir. “Varlık içinde her-şey Allah’tır” düşüncesidir. Bu düşünceye göre; “bütün varlıklar Allah’ın bir parçası olarak” bizzat O’dur. Yaratan da yaratılan da birdir ve hepsi -mutlak anlamda- O’dur. Vahdet-i Vücûd denilen sapık düşünceye göre varlık içinde Allah olmayan hiç-bir şey yoktur.

 

Materyâlizm:Dünyâ’da, yalnızca maddenin varlığını kabûl eden, Tanrı, rûh, din gibi mânevî kavramları ret ve inkâr eden felsefî görüş”.

 

Maddeciliközdekçilik veyâ materyâlizm, her-şeyin maddeden oluştuğunu ve bilinç de dâhil olmak üzere bütün görüngülerin maddî etkileşimler sonucu oluştuğunu öne süren, a-priori (deney-dışı) olan hiç-bir metafiziksel kavramı kabûl etmeyen felsefe kuramıdır. Bir diğer deyişle madde, vâr olan tek tözdür. Maddecilik, “fiziksel maddenin tek veyâ esas gerçeklik olduğu” yönündeki kuramdır.

 

Descartes madde ile mânâyı arasına derin uçurumlar koyarak ayırdı. Modern insana göre madde başka bir şey, mânâ ise bambaşka bir şey oldu. Böyle olunca hem madde hem de mânâ anlamsızlaştı. Anlamsız kalan insan maddeyi öne çıkardı ve merkeze maddeyi aldı. Anlamsız kalan bir şey Allahsızlaşacağı için madde bizzat Allah’ın yerine kondu ve “maddeden başka bir şey yoktur” düşüncesi gelişti ve yayıldı. Materyâlistler, “maddeden başka bir şey de yoktur, madde-ötesi diye bir şey de yoktur” diyerek maddeyi merkeze aldılar. Vahdet-i vücud düşüncesini savunan panteistler, tasavvufçular ve bâtınîler ise “Allah’tan başka bir şey yoktur” düşüncesiyle, ortada olan tek şey madde olduğu için, tüm varlığı ilahlaştırdılar ve Allah olarak kabûl ettiler. Yâni materyâlistlere göre madde, “herhangi bir içerikten ve anlam taşımayan ezelî ve ebedi varlık” iken, tasavvufçulara göre ise madde, “Allah olarak ezelî ve ebedîdir. İkisini bir noktada birleştiren şey ise, “maddeden başka bir şeyin olmadığı”nı söylemeleridir. Materyâlistler maddeyi Allahsızlaştırırken, tasavvufçular ise hem maddeyi ilahlaştırmışlar hem de Allah’ı maddîleştirmişlerdir. İki kesimin farkı ise, materyâlistlerin maddenin anlamsız olduğunu söylemeleri, tasavvufçuların ise, maddenin anlam ile dopdolu olduğunu söylemeleridir.

 

Madde ile mânâyı ayırdığınızda madde aşırı öne çıkar ve mânâ kaybolur. Zîrâ mânâ, madde karşısında kendi saflığına döndüğünde -mânâ saf hâldeyken görünemeyeceği ve idrâk edilemeyeceği için- her-şey mânâsız kalır. Maddesiz kalan mânâ görünmez olurken ve etkisizleşirken, mânâsız kalan madde de anlamsızlaşır. Bir ağaca baktığınızda eğer “odun” görüyorsanız maddeyi, baktığınızda eğer “hârika bir sanat” görüyorsanız mânâyı görmüş olursunuz. İşte modern insan madde ile mânâyı ayırınca bu bakış-açısını kaybetmiş oldu. Tasavvufçular ise her-şeyin mânâ ve anlam yâni Allah olduğunu söyleyerek kötülüğü, çirkinliği ve yanlışı iptâl ettiler. Çünkü her-şey Allah ise, kötü, çirkin, yanlış diye bir şey olamaz. 

 

Şurasını söylememiz gerekir ki mânâ dediğimiz şey, mistiklerin, bâtınîlerin ve tasavvufçuların zannettiği gibi -hâşâ- Allah değildir. Mânâ ve anlam, maddenin içinde mündemiç olarak başka bir şeydir. Mânâ, Allah’ın yarattığı “varlığın içinde mündemiç olan anlam”dır. Allah bir şeyi yarattığında o şey anlamlı olur. Anlam oradan gelir. Çünkü yaratan, en büyük sanatkâr olan Allah’tır ve yarattığı her-şeye anlam ve rûh katar. Bir sanat-eserinin anlamlı olması gibi.

 

Materyâlizm “her-şeyi madde ile düşünmek” demektir. Fakat madde sınırlı bir şey olduğundan, madde-merkezli düşünce de sınırlı oluyor. Modern düşünce madde-merkezli ve anlamsız olduğu için mecbûren sınırlı bir düşüncedir. Bu nedenle de “hârika eserler” koyamıyor ortaya. Çünkü anlamı ve mânâyı hesâba katmıyor, işe dâhil etmiyor.

 

Panteizm yada vahdet-i vücûd öğretisi, “mutlak materyâlizm”dir. Mutlak olunca, madde “sâdece madde” olmaktan çıkar ve Allah olur. Materyâlizmde madde “sâdece madde” iken tasavvufta ve vahdet-i vücud düşüncesinde madde “mutlak varlık”tır ve dolayısıyla Allah’tır. Bu nedenle de vahdet-i vücûd sapkınlığına göre “her-şey maddedir” demekle “her-şey Allah’tır” demek arasında fark yoktur. 

 

Materyâlistler madde-merkezlidirler ve ondan ötesini görmezler ama materyâlizmde madde kutsal bir şey değildir yâni mânevî ve doğa-ötesi bir özelliği yoktur. Vahdet-i vücudta ise hem maddeden başka bir şey yoktur ve madde sonsuzdur ve hem de madde mutlak varlıktır ve -hâşâ- Allah’tır. Hangi maddeye baksanız ve hangi maddeyi elleseniz bizzat mutlak varlık olan Allah’a bakmış ve O’nu ellemiş olursunuz.

 

Vahdet-i vücûd düşüncesinde madde-ötesi ve âhiret, cennet, cehennem, sorgu, suâl, hesap-kitap vs. yoktur. Çünkü maddî âlemin sonu ve dışı diye bire yer yoktur. Bu nedenle vahyin söyledikleri yorumlanmak zorundadır ki tasavvuf işte bu nedenle vahyi indiği hâliyle ve “olduğu gibi” kabûl edemez de yorumladıkça-yorumlar ve sapık düşünce ve inancına uygun hâle getirmeye çalışır.

 

Madde yâni Allah içinde en özel madde yâni Allah ise “insan”dır. İnsanın Allah olduğunu söylemek, materyâlizmi zirveye çıkarmak anlamına gelir. İnsan, en biçimsiz ve anlamsız maddeden, en güzel ve anlamlı hâle gelmiştir. Tabi bunu sâdece seyr-i süluktan yâni tasavvuf eğitiminden geçmiş olanlar idrâk edebilirler ve görebilirler. Bizim gibi avam olanlar ise maddenin posasıyla ve kabuğuyla uğraşır dururlar boşuna. Hâlbuki maddenin içine girseler ve onun Allah olduğunu görseler kendilerinin Allah olduklarını anlayacaklar, sonunda da mutluluğa ve huzûra kavuşacaklardır, yâni cennete girmiş olacaklardır. Tasavvufta en yüce amacın “mutlu olmak” olmasının ve sürekli olarak “mutluluk ve sevgi” deyip durmalarının nedeni budur. Fakat baktığınızda en huzursuz, mutsuz ve sorunlu insanların da tasavvufçular, bâtınîler ve mistikler olduğu görülür. Bu, “Allah’ı hakkıyla takdir edememe”nin bir cezâsı olarak böyledir.  

 

Materyâlistler, Allahsız oldukları için Dünyâ’da anlamsızlıkla, âhirette ise pişmanlıkla cezâlandırılacaklarken; sınırsız bir şirk olan vahdet-i vücûd düşüncesini bayraklaştırmış olan tasavvufçular ise Dünyâ’da hakîkatten kopmakla, âhirette ise büyük pişmanlıklarla cezâlandırılacaklardır. Zîrâ, Samed yâni hiç-bir şeye ihtiyâcı olmayan ve her-şeyin O’na muhtâç olduğu Allah’ı “maddeden başkası yok           “ diyerek yok sayanlarla, “Allah maddedir ve madde de Allah’tır” diyerek yok sayanların cezâsı aynı ve benzer olacaktır. Maddeyi Allahsızlaştırmanın da ilahlaştırmanın da cezâsı birdir.   

 

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

 

Hârûn Görmüş

Mayıs 2024

 

 

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder