“Andolsun,
biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden
eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele” (Bakara 155).
Çiğliğin zıddı olgunluktur. Olgunluk,
“eğitimlilik”le değil, “çiğlikten kurtulmak”la alâkalıdır. Nice eğitimliler
vardır ki çiğdirler. Çünkü hayâtın gerçeklerini bilmemektedirler. Zîrâ “Dünyâ’yı
yakalamak” için hayâtı ıskalamışlardır ve ıskalamaktadırlar. Bu kişiler Dünyâ’nın
içinde olmalarına rağmen hayâtın içinde yada ortasında olmadıkları için “gerçekten
yaşama”nın ne demek olduğunu bilmemektedirler. İnsanların çoğu yâni modern
insan, “gerçekten” yaşamamakta, Dünyâ’da sâdece bulunmaktadır. Böyle olduğu
için insanlar da, “Dünyâ’da bulunma”nın konfor içinde olup-olmadığıyla
ilgilenmektedirler.
Bilmekten çok “kendini bilmek” önemlidir.
Kendini bilmek olgunlukla alâkalıdır. İnsanı olgunlaştıran şey ise hayâtın tam
ortasında ve her alanında gerçekten yaşamakla olur. Burada şuna da bir cümleyle
değinirsek, hayâtın tam ortasında ve her alanında yaşamak kadınlardan ziyâde
erkekler için uygundur. Kadınlar dışarıdan çok evin içinde ve evin her alanında
yâni annelik konusunda olgunlaşmalıdırlar.
Kendini bilen insanlar, bilgilerinden ziyâde,
olgun sözleriyle ve olgun davranışlarıyla açığa çıkarlar. Nice bilgililer
vardır ki iğrenç bir çiğlik içindedirler. Çünkü davranışa yansımayan bilgi,
kişiyi “çiğ”likten kurtaramaz ve kişi oldun davranmadıkça olgun olamaz.
Çiğlik,
“hayâtın tam ortasında gerçekten yaşamayı bırakıp Dünyâ’ya yönelmenin ve sarılmanın
sonucunda ortaya çıkar. Modernizm, insanları hayattan koparıp Dünyâ’ya
yöneltti. “Dünyâ’ya yönelmek” dediğimiz şey, “dünyevîleşmek”tir.
Dünyevîleşenler, Dünyâ’yı ıskalamamak için hayâtı ıskalayan ve çiğ kalmayı tercih
eden ve göze alanlardır. Çoğu kişi bunun bir sorun olduğunu bilmez yada bunu
bir sorun olarak görmez. Bu da yine çiğlikten kaynaklanır. Çiğ kalmayı sorun
olarak görmemek de yine bir çiğliktir.
Modern
insan, “Dünyâ’yı ıskalamamak uğruna
Dünyâ’yı yakabilecek” ve hayâtı ıskalayabilecek olan varlıktır. Modern insan,
Dünyâ’yı ıskalamamak için Allah’ı, âhireti, gaybı, vahyi, peygamberi, dîni,
îmânı, ibâdeti, iç-âlemi kısaca İslâm’ı ıskalayan kişidir. Kişiyi asıl
çiğleştiren şey işte budur: İslâm’ı ıskalamak. İslâm’ın kânun ve kurallarına
uymayanlar ve kuralları çiğneyenler çiğlikten kurtulamazlar ve çiğ kalırlar.
Îman zaafiyetinin en önemli göstergesi,
“Dünyâ’yı ıskalama korkusu”dur. Dünyevîleşememek korkusu insana hayâtı
ıskalatmaktadır. Bu da insanın çiğ olmasına ve çiğ kalmasına neden olmaktadır.
Dünyâ’ya mı yoksa âhirete mi daha bağlı
olduğunuz, hangisini riske atmaktan ve ıskalamaktan daha çok korktuğunuzun
sonucuna göre belli olur. Bu sonuç da insanın çiğliğinin yada olgunluğunun
belirlenmesi demektir.
Okul, başarı ve popüler işler.. İnsanın
hayâtı ıskalamasına ve dünyevîleştiği için olgunlaşamamasına ve çiğ kalmasın a neden
olan üç etkendir.
Kendini bilen insanlar, bilgileriyle değil,
olgun sözleriyle ve olgun davranışlarında açığa çıkar. Davranışa yansımayan
bilgi, kişiyi “çiğ”likten kurtaramaz.
Beklemek, olgunlaştırır. Modern insan “bekleyemeyen varlık”tır. Zîrâ modernizm “hemen
uygarlığı”dır. Fakat her-şeyi olduğu gibi insanı da olgunlaştıracak olan şey
“beklemek”tir. Bizim hayâtiyetimiz yemeye bağlıdır. Yenecek şeylerin
yenebilecek hâle gelmesi yâni olgunlaşabilmesi için belli bir süre beklemek
şarttır. Nasıl ki sebze ve meyvelerin olgun olanları makbûl ise ve ancak olgun
olanlar işe yarıyorsa, insanın da olgun olanı makbûldür ve olgun insanlar işe
yarardır.
İnsanı gerçekten olgunlaştırıp çiğlikten kurtarabilecek olan
şey İslâm’dır, Kur’ân’dır. Kur’ân’dan kopuk olduğu için çiğ kalan insanlar kendilerini
“iyi” zannede-dursun, Kur’ân, gerçekten iyi olan insanın târifini şu şekilde
yapar:
“Yüzlerinizi
doğuya ve batıya çevirmeniz ‘iyilik’ değildir. Ama iyilik, Allah’a, âhiret
gününe, meleklere, Kitab’a ve peygamberlere îman eden; mala olan sevgisine
rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene
ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve
ahidleştiklerinde ahidlerine vefâ gösterenler ile; zorda, hastalıkta ve savaşın
kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar,
doğru olanlardır ve müttakî (takvâ sâhibi) olanlar da bunlardır” (Bakara 177).
Dikkat edilirse Kur’ân “iyi insan” târifini,
“sorumluluk sâhibi olan insan” şeklinde yapar. İnsanı olgunlaştıran şey,
sorumluluklardır. Çiğ insanlar bir türlü sorumluluk alamadıkları için
sorumluluk sâhibi olup da olgunlaşamazlar ve çiğ kalırlar.
Dünyâ bir imtihan dünyâsıdır. Çünkü kişiyi
olgunlaştıracak, sorumluluk sâhibi yapacak ve takvâlı kılacak olan şey
imtihandır. İmtihan kaçan kişi çiğ kalır. Çiğ kalan insanın Dünyâ’da hayâtı
görece iyi olsa da âhirette çok zor olur:
“Yoksa sizden
önce gelip-geçenlerin hâli başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?.
Onlara öyle bir yoksulluk, öyle dayanılmaz bir zorluk çattı ve öylesine
sarsıldılar ki, sonunda elçi, berâberindeki mü’minlerle; ‘Allah’ın yardımı ne
zaman?’ diyordu. Dikkat edin. Şüphesiz Allah’ın yardımı pek yakındır” (Bakara 214).
Çiğ
bilgiler insanı çiğlikten kurtaramadığı gibi, tam-aksine çiğleştirir. İnsanı
çiğlikten kurtaracak olan bilgi “olgun bilgi”dir ki o da sâdece vahiy
bilgisidir. Çünkü çiğlik en çok ve yoğun şekilde şirk şeklinde görünür olur.
Çiğ insanlar mutlakâ bir konuda şirke düşerler. Çünkü olgun bilgiden
yoksundurlar ve çiğ bilgilerle yetinmektedirler:
“Andolsun, onlara (kendilerini şirkten ve
bozulmalardan) caydırıp vazgeçirtecek nice haberler geldi. (Ki
her biri) doruğunda-olgunlaşmış bir hikmettir. Fakat uyarmalar bir yarar
sağlamıyor” (Kamer 4-5).
Her-şeyi önünde hazır bulan insanlar çiğ
olurlar ve bir türlü olgunlaşamazlar. Allah bu nedenle insanın her istediğinin
olmasını iyi ve doğru görmez. Hattâ her-şeyi önünde hazır bulanların âhirette zor
durumda kalacaklarını söyler:
“Yoksa insana ‘her dileyip arzu ettiği’ şey
mi var?” (Necm
24).
“İnkâr edenler ateşe
sunulacakları gün, (onlara şöyle denir:) Siz Dünyâ hayâtınızda bütün
güzelliklerinizi ve zevklerinizi tüketip-yok ettiniz, onlarla yaşayıp-zevk
sürdünüz. İşte yeryüzünde haksız yere büyüklenmeniz (istikbârınız) ve
fâsıklıkta bulunmanızdan dolayı, bugün alçaltıcı bir azab ile
cezâlandırılacaksınız” (Ahkâf 20).
Peygamberlik
de insana belli bir olgunluğa erdiğinde verilir. Onu o olgunluğa ulaştıracak
olan şey ise hayâtın kendisidir. Hayâttan kaçmamak, sorumluluk, takvâ ve ahlâk
sâhibi olmak kişiyi olgunlaştırır ve vahyi sindirebilmeye ve taşıyabilmeye
yetecek bir olgunluk kazandırır. Çiğ olanlara hiç peygamberlik verilir mi?. Hz
Mûsâ’ya ve Peygamberimiz’e peygamberlik, olgunluğa eriştiklerinde verilmiştir:
“Erginlik
çağına ulaşıp olgunlaşınca, ona (Mûsâ’ya) bir ‘hüküm ve hikmet’ ve ilim verdik.
Biz iyilikte bulunanları işte böyle ödüllendiririz” (Kasas 14).
Kur’ân’da insanın olgunluk yaşı da
belirlenmiştir. Olgunluğa erişen insanın belirtisi, davranışlarının Allah’ın ve
ana-babanın râzı olacağı şekilde olmasıdır:
“Biz insana, anne ve babasına iyilikle
davranmasını tavsiye ettik. Annesi onu güçlükle taşıdı ve güçlükle doğurdu.
Onun (hâmilelikte) taşınması ve sütten kesilmesi, otuz aydır. Nihâyet güçlü
(erginlik) çağına erip kırk yıl (yaşın)a ulaşınca, dedi ki: Rabbim, bana, anne
ve babama verdiğin nîmete şükretmemi ve senin râzı olacağın sâlih bir amelde bulunmamı
bana ilhâm et; benim için soyumda salahı ver. Gerçekten ben tevbe edip Sana
yöneldim ve gerçekten ben müslümanlardanım” (Ahkâf 15).
İnsanlar sınanmak için yaratılmışlardır.
Sınanmak ise, olgunlaşıp-olgunlaşmamasıyla ve çiğlikle ilgilidir. Olgun olanlar
Dünyâ’da iyi ve hayırlı işler yapar, sâlih amel işlerler ve Allah’ı râzı ederek
cenneti kazanırlar. Olgunlaşamayıp çiğ kalanlar ise, olgunlaşmaları için ateşe
gireceklerdir. Fakat ne acıdır ki, akıları başlarına gelse bile, cehenneme
girenler için oradan çıkmak diye bir şey yoktur.
En doğrusunu sâdece Allah bilir.
Hârûn Görmüş
Mayıs 2024
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder