12 Mayıs 2024 Pazar

Modernizme Mâruz Kalmak

 

“İnsanların kendi ellerinin kazandığı dolayısıyla, karada ve denizde fesad ortaya çıktı. Umulur ki, dönerler diye (Allah) onlara yaptıklarının bir kısmını kendilerine tattırmaktadır” (Rûm 41).

 

Modernite, insanoğlunun târih boyunca gördüğü-göreceği ve mâruz kaldığı en ağır “kanser”dir. Modernite insanın “mâruz kaldığı” şeydir. Eskiden insanlar doğayla ve doğal olan ile karşılıklı bir etkileşim içindeyken, şimdi ise sürekli olarak modern sûnî ve yapay şeylere mâruz kalmaktadır. Sûnî ve yapay olanın bâriz özelliğidir bu, insanı mâruz bırakır, yönetin ve yönlendirir.

 

İnsan, mâruz kaldığı şey karşısında pasiftir, etkisizdir ve edilgendir. Bu durum, onun, onu mâruz bırakan şeye daha çok mâruz kalmasına neden olur. İşte modernizm denilen melânet, insanları her yönden kuşatan, baskı altına alan ve modernizmin her-şeyine mâruz bırakan şeytânî bir sistemdir ki insanları pasifleştirerek mâruz bırakır, mâruz bırakarak pasifleştirir. Fakat bu mâruz bırakmayı şeytan, nefs ve tâğut-merkezli yaptığı için ve bu nedenle de sürekli olarak nefse, hazza, zevke, neşeye, eğlenceye, çıkara, bireyselliğe, sorumsuzluğa ve bencilliğe oynadığı için insanlar bunu  hoş görmekte ve modernizme mâruz kaldıkça eğlendikleri için kendilerini mutlu-mesut hissetmekte ve ne hâlde olduklarını hem görememekte hem de önemsememektedirler. Zîrâ modernizm insanları çeşitli, modern şeylere mâruz bırakarak kişiliksizleştirmektedir.   

 

Bu-bağlamda uydurma bir hikâye anlatılır. Sakallı-sarıklı ve cübbeli bir adam bir yere gitmek için dolmuşa biner. Arabada teypten yüksek derece müzik sesi gelmektedir. Adam dayanamaz ve “kapat şu gevur îcâdını” der, şoför arabayı sağa çekip durdurur ve, “bu arabada gevur îcâdı, in hemen gevur îcâdından” der. Lâik-seküler kesim bu hikâyeyi pek sever.

 

Peki insanlar gevur îcatlarının hepsine birden mâruz kalmak zorunda mıdırlar?. Gevur îcâdının birini kullanıyorum yada kullanmak zorunda bırakılarak maruz kalıyorum diye diğerine de mâruz kalmak zorunda mıyım?. Böyle bir sorunluluk mu var?. Resmî olarak yok ama gayrı-resmî olarak var tabi. Modernizmin içinde yaşıyorsanız yada onu benimsediyseniz ve hele modernizmi dînin yerine koyduysanız, artık modernizmin her düşüncesini, fikrini, ideolojisini ve üretimini de baş-tâcı yaparsınız. Modernizm insanlardan böyle bir şey ister ve bekler. Çünkü modernizm kendisine şirk koşulmasını ve kendisine sırt dönülmesini zinhar istemediği için ona ucundan-kıyısından bağlanılmasına izin vermez de böyle yapanları cezâlandırır. Bu nedenle de insanları, modernizmin her-şeyine mâruz bırakmak için elinden geleni yapar. Zîrâ modernizm hayâtiyetini bundan alır.

 

Dîne ucundan-kıyısından bağlı olanlar modernizme göbeğinden bağlanabilmektedirler ve hayatlarının her alanında ve durumunda modernizme mâruz kalmayı seve-isteye kabûl edebilmektedirler. Peki İslâm’a mâruz kalmayı neden istemiyor da modernizme mâruz kalmaktan bu kadar hoşnut olabiliyor?. Çünkü modernizm tümüyle nefse nişan alır ve nefse oynar. Hazza, zevke, neşeye, eğlenceye ve kendinden geçercesine yaşamaya yöneliktir. Modernizme mâruz kalmanın çok da bir bedeli yoktur.

 

Dîne ve mânevî olana mâruz kalmayı kıyasıya eleştirenler ve buna îtirâz edenler, hattâ bu yüzden isyan  çıkaranlar, modernizmin her-şeyine mâruz kalmaya hiç ses etmiyorlar. Hattâ modern ideolojileri, sosyâl hayâtı vs. eleştiren ve îtirâz eden müslümanların çoğu bile, modern ekonomi, modern-bilim ve teknolojiye mâruz kalıyor olmayı umursamıyorlar ve hiç söz-konusu etmiyorlar. Oysa modernizm özellikle ekonomi, modern-bilim ve teknoloji, insanları tam bir kuşatma ile kuşatmış ve baskı altına almıştır ve bu-bağlamda her türlü modern etkilere mâruz bırakmaktadır. Çok ilginçtir ki insanlık-târihinin en büyük isyânı modernizme yapılması gerekirken, kitlesel bir büyülenmişlik ve ahmaklıkla, insanlar kendilerini ahtapot gibi sarıp kuşatmış olan modernizmin her türlü modern etkilerine mâruz kalmaktan hoşnut ve râzı oluyorlar  ve de ona sâhip çıkıyorlar.

 

Böyle bir algı var. Eğer modernizmi seviyorsanız onun her-şeyini sevmeye mecbursunuz. Bu nedenle de her-şeyini hiç îtirâz etmeden kullanacaksınız ve onu baş-tâcı edeceksiniz. Onun bir şeyini kullanırken ve bir-kaç şeyine mâruz kalırken, -kötü ve zararlı bile olsa- diğer şeylerine mâruz kalmak istememezlik yapamazsınız. Modernizmi eleştiremezsiniz ve ona îtirâz edemezsiniz, hele modernizme isyân etmek zinhar düşülemeyecek olan bir şeydir. Böyle bir şey söz-konusu bile olamaz. Çünkü modernizm, “insanlığın ulaştığı ve geldiği en ileri nokta ve son sınır”dır(!).

 

Peki kudreti sonsuz olan âlemlerin Rabbinin emir ve yasaklarını ortaya koyan İslâm Dîni’ne niçin modernizm kadar bağlanmıyorsunuz ve mâruz kalmayı kabûl edemiyorsunuz?. Meselâ oruç tutuyorsunuz ama namaz kılmıyorsunuz?. Diğer ibâdetleri yapmıyorsunuz, meselâ Kur’ân okumuyorsunuz ve hayâtınızı ona göre düzenlemiyorsunuz. Gevur îcâdı olan arabaya bindiğimiz için yine bir gevur îcâdı olan teybin yüksek sesine de katlanacaksak, peki inçin “inanıyorum ve müslümanım” demenize rağmen Allah’ın emir ve yasaklarını yerine getirmiyorsunuz ve bu-bağlamda meselâ niçin oruç tutarken namaz da kılmıyorsunuz?. Oruç tutuyorsanız namaz da kılmanız gerekir. Modernizme göre, eğer arabaya biniyorsak teypten çalan müziği de dinlemek zorunda isek, İslâm’a göre de, oruç tutuyorsanız namaz da kılmanız gerekir. “Namaz kılmıyorsanız oruç da tutmayın” dense ne dersiniz?.

 

Modernizmin her-şeyine mâruz kalmayı kabûl ederken İslâm’ın gereklerini yerine getirmiyorsunuz da ucundan-kıyısından bir bağlılık içinde bulunuyorsunuz. Hem müslümanım diyorsunuz hem de müslümanlığın gereklerini yerine getirmiyorsunuz. Peki “ben modernim” deyip de modernitenin gereklerini yerine getirmediğiniz de oluyor mu?.

 

İslâm’a göre, eğer insanın açlıktan ölme gibi bir durumu varsa, yenmesi haram olan domuzdan ölmeyecek kadar yiyebilir, gerçek bir zorluk durumu belli bir ölçüde ama geçici olarak hükmün askıya alınmasına neden olur. Yâni ölüm, zulüm ve zor koşullar altında günaha, harama ve suça mâruz kalınabilir ama bu hayat-tarzı olamaz. Lâkin modernizm öyle değil. Onun bir şeyine mâruz kalıyorsanız diğer şeylerine mâruz kalmanız istenir ve beklenir. Zâten modern sistem sizi buna zorlar.

 

Gevur îcatlarının hepsini birden baş-tâcı yapmak modernizmin âmentüsüdür. Sanki bu mecburmuş gibi düşünülmektedir. Fakat -zorunlu olarak- modernizmin bâzı şeylerine mâruz kaldığınız için diğer şeylerine de mâruz kalmak zorunda değiliz. Meselâ birisi maaşını bir gevur îcâdı olan bankamatikten çekiyor diye, bankadan fâiz ile borç almak yada parasını fâiz karşılığı bankaya yatırarak, haram, günah, suç ve ayıp olan fâize bulaşmak da zorunda değildir. Maaşımı bankamatikten çekiyorum diye niye fâize de bulaşayım ki!.

 

Bir markete gidip yağ, makarna, pirinç, sabun, ekmek vs. alıyorum diye, orada satılan sigarayı da alıp sigara kullanmaya mı başlamam gerekiyor?. İnternet kullanıyorum diye bahis sitelerine girip kumar da mı oynamam gerekiyor?. Devlet üretiyor yada ondan vergi alıyor, bunun devlete faydası oluyor” diye içki içmem, piyango-kumar işine girmem, genel-evlerde zinâ yapmam, fâize bulaşmam, modern tekstil sektörü ve moda nedeniyle İslâm’a uygun olmayan şekilde düşünmem, konuşmam, yazmam, giyinmem, yemem, içmem, gezmem, konuşmam ve davranmam yâni modernizmin her-şeyine mâruz kalmam mı gerekiyor?.

 

Seküler-modern sistem; Allah-âhiret-cehennem korkusunu ve “cenneti hak etmek” inancını blôke ettiğinden dolayı, insanlığın, çirkefliğin her türlüsüne mâruz kalması kaçınılmaz oluyor.

 

Zâten alttan-alta da modernizme iyiden-iyiye mâruz kalmadığınızda size açık yada üstü-kapalı bir şekilde baskı kuruluyor, alanınız daraltılıyor ve yolunuza taş koyuluyor. Modernizm dînine girmedikçe, onu benimsemedikçe ve modernizm dîninin kurallarını yâni ibâdetlerini yerine getirmedikçe, dolayısıyla modernizme tam anlamıyla teslim olup da ona bol-bol mâruz kalmadıkça önünüz açılmıyor. Zâten siz de kendinizi ona açmıyorsunuz. Modernizme uymadığınızda “ikinci sınıf insan” oluyorsunuz:

 

“Sen onların dinlerine uymadıkça, yahudi ve hristiyanlar senden kesinlikle hoşnut olmazlar. De ki: ‘Şüphesiz doğru yol, Allah’ın (gösterdiği) yoludur’. Eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların hevâ (istek ve arzu)larına uyacak olursan, senin için Allah’tan ne bir dost vardır, ne de bir yardımcı” (Bakara 120).

 

Modernizm sizi çoğunluğa uymaya ve böylece modernizme mâruz kalmaya yönlendiriyor. Oysa Allah çoğunluğun her zaman zan ile hareket ettiğinden dolayı şaşırıp sapacağını söyler:

 

“Yer-yüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allah’ın yolundan şaşırtıp-saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar ancak zan ve tahminle yalan söylerler” (En-âm 116).

 

Mecbûren modernizmin bâzı şeylerine mâruz kaldığınızda yada modern olan ama zararı olmayıp da faydası olan çok az şeylerden birini kullanıyorsunuz diye, modernizmin pisliklerine de mâruz kalmak zorunda değiliz. Gevur îcâdı olan arabaya biniyoruz diye, modern-teknolojik müzik araçlarıyla ve aşırı bir sesle kulaklarımızı tırmalayan seslere mâruz kalmak zorunda değiliz. Buna mâruz kalmak istemediğimiz için de mecbûren kullanmamız gereken şeyi kullanmaktan mahrûm bırakılmayı kabûl edemeyiz.

 

Modern, seküler, lâik, demokratik bir ülkede ve dünyâda yaşıyoruz diye, bu şeytânî-beşerî sistemlerin âyinlerine ve ibâdetlerine mâruz kalmak zorunda değiliz. Nasıl ki Allah’ın emir ve yasaklarına bile mâruz kalmak istemeyenler varsa, yada “oruç tutarım ama namaz kılmam, kimse karışamaz” diyenler varsa, biz de; şeytânî, nefsî, beşerî tasavvur, düşünce, konuşma, yazı, söz ve modern-bilim ve teknolojik ürünlerin kendilerinin ve sonuçlarının tamâmına birden mâruz kalmak istemiyoruz. Başka pratik bir seçenek olmadığı için mecbûren bâzı gevur îcatlarına mâruz kaldığımız için diğer gevur îcatlarına da mâruz kalmak zorunda değiliz.  

 

Dünyâ’da, üçüncü bir seçenek olmadığı için iki seçenekten birine mâruz kalmaktan başka yol yoktur. Bu nedenle de ya Allah’ın dînine mâruz kalarak O’nun emir ve yasaklarına uyulacak ve İslâm’a göre yaşanacaktır; yada şeytan, nefs ve tâğut-merkezli modernizme mâruz kalınarak, modernizm dîninin emir ve yasaklarına göre yaşanacaktır. Allah’ın dînine uymaktan uzaklaşmak pahasına ve şuursuz bir şekilde modernizme mâruz kalmayı kabûl edenler, Dünyâ’da Allah’ın hükümleriyle hükmetmeyenler ve Allah’ın hükümleriyle hükmedilmek istemeyenler, kaçınılmaz bir sonuç olarak âhirette mecbûren Allah’ın ağır hükümlerine mâruz kalacaklardır.

 

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

 

Hârûn Görmüş

Mayıs 2024

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder