25 Mayıs 2024 Cumartesi

Tok Olanı Ağırlamak

 

“Andolsun, biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele” (Bakara 155).

 

Dünyâ’nın en zor şeyi “tok olanı ağırlamak”tır. Bu sâdece yeme-içmek noktasında değil, gezmek ve okumak noktasında da böyledir. İnsan aç değilse, yermek-içmek istemiyorsa, gezmeyi canı istemiyorsa yada okumaya niyeti yoksa ona ne yemek, ne yer-mekân ne da yazı-kitap beğendirebilirsiniz. Ne kadar mahâretle, îtinayla ve özenerek hazırlamış olsanız da, eğer kişi tok ise yine de yaranamazsınız ve beğendiremezsiniz. Bu özellikle ilme yönelik konularda böyledir. Konu ne kadar derin ve önemli, konuşma ve hitâbet ne kadar etkili, yazdığınız yazı, makâle ve kitap ne kadar çarpıcı olsa da, arayış içinde olan “aç” biri yoksa yaranamazsınız.

 

Modern insan “nefsi aç” olandır. Zîrâ modernizm bir “kışkırtma uygarlığıdır” ki en başta nefsi alabildiğine kışkırtır. Nefsi aç olanın gözü bir türlü doymaz. Çünkü ne istediğini bilmez. Nefsi beslendikçe açıklığı artan bir şey olduğu için onu doyurmak ve tatmin etmek mümkün değildir. Nefsi aç olan insanın gözünü bir avuç toprak doyurur ancak. Nefisler bu nedenle de bir türlü tatmin olamamakta, ne yaparsa-yapsın aşırı istek ve tutkulardan kurtulamamaktadır.

 

Nefis açlığının panzehiri “göz ve gönül tokluğu”dur. Peygaberimiz; “Gerçek zenginlik, mal çokluğu değil, gönül tokluğudur” (Buhârî, Rikak 15) der. Gönlü tok olanın gözü de tok olur. Gözü tok olanın nefsi de ister-istemez tok olur ve sâdece “gerektiği kadar” ile yetinir. Peki gönül tokluğu nasıl olur?. Bunu ne sağlayacak ve gönüller nasıl doyacak ve tok olacaktır. Gönüller ancak Allah’ın zikri yâni vahiy ile doyabilir ve tok olur:

 

Bunlar, îman edenler ve kâlpleri Allah’ın zikriyle mutmain olanlardır. Haberiniz olsun; kâlbler yalnızca Allah’ın zikriyle mutmain olur” (Ra’d 28

 

Demek ki aç nefisler ancak göz ve gönül tokluğu ile doyurulabilir ve gönül tokluğu ise ancak kâlplerin tatmini ile sağlanabilir. İşte böyle olunca soğan-ekmek bile insan lezzet verir, rüzgârda sallanan bir tek yaprak insanın gönlünü hoş eder ve ilmî konularda açlık ve ilgi başlar. İlmî konulara tok olduğu için ilgi göstermemek, nefsin açlığından dolayı oluyor. Nefisler doyurulunca kâlpler harekete geçiyor ve acıkıyor. Bu da kişiyi ilme yöneltiyor, yönlendiriyor. Artık her türlü ilmî konuya ilgi duyuyor ve lezzet alıyor.  

 

Şu da var ki tok olanlar “aç” olmak da istemiyor. Aç kalmamak ve aç olmamak için her-şeyi yapıyor. Bir açlık korkusu yaşıyor. Bu nedenle de Ramazan Ayı’nı hiç sevmiyor ve bir-an önce gelip-geçsin istiyor. Tok olanı Ramazan da ağırlayamıyor. Ramazan’da şeytanlar bağlanıyor ama sâdece oruçlu olanların şeytanları; Ramazan ile ağırlanmayanların yâni oruç tutmayanların şeytanları ise bağlanmamış olduğu için isyân çıkarıyorlar. Çünkü Ramazan yememe ve aç olma ayıdır, tıka-basa yeme ve tok olma ayı değil. Tok olanları bu ayda ağırlayamazsınız.

 

Eskiden “açlık içinde tokluk” vardı; şimdi ise “tokluk içinde açlık”. Lâkin tok adamı ağırlamak pek mümkün olmadığı için yaptığınız hazırlılar da çabalar da ile yaramıyor.

 

Tok adamı ağırlamak zor hattâ imkânsızdır. Bu nedenle tok olana sözünüzü dinletemezsiniz, hâlinizi anlatamazsınız.  Fakat tok adam sizin tâbiri câizse kaderinizi belirler. Halkın genelinin kaderini belirleyenler ”tok olanlar”dır.  Meselâ asgarî ücreti ve emekli maaşını belirleyenler “tok olanlar” olduğu için, herkesin tok olduğunu düşünerek çok az bir ilâveyle işi geçiştirirler. şeyle yetinilmesini isterler. Bu yüzden asgarî ücret, “toklar” tarafından açları “açlık sınırı”nda bırakmak, “yoksulluğu modernize etmek” ve “güncellemek” anlamına gelir.

 

Teknoloji geliştikçe(!) hem aşırı tokluk hem de açlık çoğalıyor. Hâlbuki tam tersi olması ve herkesin açlıktan ve aşırı tokluktan kurtulması gerekmiyor muydu?.

 

Modern insan sürekli olarak açlıkla korkutulmaktadır. Bu da gereksiz bir açlık korkusu ortaya çıkarmaktadır. Çünkü açlık korkusu açlıktan daha beterdir. “Açken sen, sen değilsin” gibi sözlerle insanlar açlıkla korkutulmaktadır. Oysa asıl korkulması gereken şey, tokluk yada aşırı tokluktur. Çünkü açlık dâhil tüm sorunları ortaya çıkaran şey tokluk yada aşırı tokluktur.

 

Bu Dünyâ’da bir türlü doymayan, açlık korkusu çeken, yada tok olmasına rağmen yine de aç gibi davrananlar âhirette çok korktukları açlığın tam ortasına düşeceklerdir. Üstelik onlara yemesi için verilecek olan şey onları doyurmayacağı gibi daha çok acıktıracaktır. Bu açlık onların Dünyâ’da tok yada aşırı tok olmalarına uygun bir karşılık ve cezâdır:

 

(Her yanı kuşatacak olan) kıyâmetin haberi sana geldi mi?. O gün, öyle yüzler vardır ki, zillet içinde aşağılanmıştır. Çalışmış, boşuna yorulmuştur. Kızgın bir ateşe yollanırlar. Kaynar bir kaynaktan içirilirler. Onlar için (zehirli olan) dari’ dikeninden başka bir yiyecek yoktur. Ne doyurup-semirtir, ne açlıktan korur”âşiye 1-7).

 

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

 

Hârûn Görmüş

Mayıs 2024

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder