30 Nisan 2024 Salı

Sigaranın Zararları ve Haramlığı Üzerine


“Onlar ki, yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de (geleceği) yazılı bulacakları ümmi haber getirici (Nebî) olan elçiye (Resûl) uyarlar; o, onlara mârufu (iyiliği) emrediyor, münkeri (kötülüğü) yasaklıyor, temiz şeyleri helâl, murdar şeyleri haram kılıyor ve onların ağır yüklerini, üzerlerindeki zincirleri indiriyor. Ona inananlar, destek olup savunanlar, yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nûru izleyenler; işte kurtuluşa erenler bunlardır” (A’raf 157).

 

Sigara: “İnce bir kâğıda, kıyılmış tütün sarılarak hazırlanan, genellikle yuvarlak, bir ucu yakılarak öteki ucu ağza alınıp dumanı çekilen nesne”.

 

Sigara Türkçe’ye Fransızca “cigare” sözcüğünden geçmiş, Anlamı “bükülmüş tütün çubuğu, puro”dur. Sigara kelimesinin ilk defâ 1688’de kullanıldığını görüyoruz.

 

Tütündeki psikotrop madde olan nikotin, sigarayı oldukça bağımlılık yapıcı kılar. Günümüzde çok yaygın olarak kullanılan bu ürünün, 18. yüzyılda Avrupa’ya İspanyol denizciler tarafından Amerika’dan getirildiği düşünülmektedir.

 

Sigara içmenin târihi, M.Ö. 3000’li yıllara dayanır. Eldeki veriler, o târihlerde Mısırlılar ve Güney Amerika’daki Maya Hintlileri arasında dînî ve resmî törenlerde, büyü ve sihir olarak kurutulmuş bitkilerin yakıldığını ve tütsü olarak kullanıldığını göstermektedir. Tütünü ilk kez tüttürerek içenler Kızılderililerdir. İlk yıllarda tütün yaprağına daha sonra da ince kâğıda sarılarak içilmeye başlanmıştır. 1881 yılında ABD’de, James Albert Bonsack ilk sigara yapan makinenin patentini almıştır.

 

Tütün Osmanlı İmparatorluğu’na 1570’lerde girmiştir. Denizciler tütünü bir-takım hastalıkların tedâvisinde kullanılan ve keyif verici bir ilaç olarak tanıtmıştır. Ege kıyısında ekimine başlanmıştır. Bu, Amerika kıtasından sonra tütünün ticârî bir madde olarak ilk defâ Osmanlı İmparatorluğu topraklarında yapıldığı anlamına gelmektedir. 17. yüzyılın başından îtibâren tütünün tüketimi, üretimi ve ticâreti yayılmaya başlamış, İstanbul pazarlarında yerini almıştır. 1609’dan 1649’a kadar Osmanlı İmparatorluğunda tütün yasaklanmıştır.

 

İngilizler, sigarayla ilk kez Kırım Savaşı’nda (1853-1856) Osmanlı askerlerinden görerek tanışmıştır. Osmanlı Devleti, devlet gelirlerini artırmak için sigarayı devlet tekeline alınca sigara üretimiyle uğraşan Rum tüccarlar o zamanlar İngiliz himâyesinde olan Mısır’a göç etmiş ve Mısır’da 1880-1915 yılları arasında dev bir sigara endüstrisi oluşmuştur.

 

Avrupa ve Amerika’da I. ve II. Dünyâ Savaşı yıllarında sigara askerlere genel ihtiyaç olarak dağıtılmış, 1965 yılına kadar sigara tüketimi yükseliş eğilimi göstermiş ama zararları hakkında bilinçlenme yayıldıkça tüketim azalmıştır. Dünyâ Sağlık Örgütü 1982’de 31 Mayıs’ı “Dünyâ Tütüne Hayır Günü” îlân etmiştir.

 

İçinde nikotin haricinde 6 binden fazla vücuda zararlı madde bulunan, 24’ten fazla hastalığa neden olan sigara, tam 4 bin yıldır insanlığın başına musallat olmaktadır. Bir Maya yerlisi tarafından tesâdüfen keşfedilen, bir dönem zenginliğin göstergesi olan, sonrasında serî üretimle halka inen sigara, üretim kaybının, önüne geçilebilir hastalıkların, mâlûliyetin ve erken ölümlerin ana-nedenidir.

 

Günümüzden 4 bin yıl kadar önce, köyünün çevresini dolaşmaya çıkmış bir Maya yerlisi, büyük sarı yapraklardan oluşan hoş kokulu bir bitki keşfeder. Bu koca yaprakların ne işe yarayacağını tam kestiremez ama “bizim hanım bir işte kullanır” diyerek evine getirir. Ne yazık ki hanım, yapraklara pek yüz vermez ve o sırada yanmakta olan ateşe atıverir. Ondan sonra ev ahâlisi hayli neşeli olur ve rahatlar. Böylece Orta Amerika’da tütün kullanımı keşfedilmiş olur.

 

Sigara başlangıçta bir prestij göstergesi olarak tüketiliyordu. İlk dönemlerde az miktarda bulunabildiğinden pahalıydı ve elde tutması, çakmakla yakması, kısaca karizması sâyesinde toplumda bir zenginlik ve ayrıcalık göstergesi hâline gelmişti. Ancak 1880’lerden sonra fabrikaların yaptığı serî üretimle birlikte sigaranın tüketimi arttı. Birinci Dünya Savaşı’nda cephedeki askerlere tütün yollama kampanyaları düzenlendi. 1920’li yıllarda tüm Dünyâ’da sigara kullanımı doruğa ulaştı.

 

Kızılderililerde “barış çubuğu” olarak karşımıza çıkan, Red Kit’in ağzından düşmeyen, İkinci Dünyâ Savaşı sırasında kampanyalar düzenlenerek kolilerle efkâr dağıtmaları için askerlere gönderilen sigara kesin şekilde bir-çok alanda zararlı bir şeydir.

 

Sigara ebette en başta sağlığa zararlıdır ve bir-çok hastalığın da nedenidir. Yeşilay sigaranın zararları hakkında şunları söyler:

 

“Sigara ve tütün ürünlerinin kullanımı tüm Dünyâ’da maalesef oldukça yaygın. Yılda 8 milyon kişinin hayâtını kaybetmesine neden olan tütün bağımlılığı, engellenebilir halk sağlığı sorunlarının başında geliyor. Sosyâl davranış olarak toplumlarda kabûl görmüş tütün ürünlerinin kullanımının temelinde nikotin bağımlılığı yer alır. Nikotine ek olarak yanmış tütünün dumanı içinde 7 bin 500’ü aşkın zararlı madde, bileşik ve element bulunur. Bu duman, kâlp ve akciğer hastalıklarının yanı-sıra çeşitli kanser türlerine yol açtığı kanıtlanmış olan katran, karbon-monoksit, siyanür gibi 50’den fazla kanserojenlerin solunmasına neden olur.

 

Fiziksel olarak sigara içmek astım, akciğer hasarı ve akciğer kanserine neden olur. Ayrıca damarların sertleşmesine, kâlpte strese ve sonunda kâlp-krizlerine ve kan-damarlarının tıkanmasına neden olur. Sigara dumanı içindeki nikotin akciğerlerden beyne 8-10 sâniyede ulaşır. İlk kullanıldığında haz duygusu uyandırır ama zamanla kullanıcıların sâdece normâl hissetmek için nikotini artan doz ve sıklıkta kullanması gerekir. Zihinsel olarak sigara içen bir kişinin beyni, sigara içmenin verdiği zevki veyâ ödülü hissetmeye o kadar alışır ki, kişi bu olumlu duyguları nikotin olmadan yaşayamaz hâle gelir ve bu durum bağımlı bireyin tanımıdır. Tütün ve nikotin bağımlılığı önlenmesi ve tedâvi edilmesi gereken; topluma sağlık, ekonomik, sosyâl ve çevre kirliliği gibi çok yönlü zarar veren globâl bir sorundur.

 

Nikotinin bağımlılık yapıcı etkisinin yanında bir-çok zararı var. Nikotin zehirli bir maddedir. Kan-basıncını ve âcil durum hormonlarından adrenalini yükseltir, kullanıcılardaki kâlp atış hızını ve kâlp-krizi geçirme olasılığını artırır. Solunum, gastrointestinâl hastalık riskinde artışa yol açar. Bağışıklık sistemi üzerinde fonksiyon azalmasına neden olur, üreme sağlığı üzerinde de olumsuz etkiler oluşturur. Kansere yol açan çeşitli mekanizmalarla hücre bölünmesi, oksidatif stres, apoptozu (programlı hücre ölümü), DNA mutasyonunu etkiler. Ayrıca tümör proliferasyonunu artırır ve metastazını etkiler; kemo ve radyoterapi ajanlarına direnç oluşturur; kanser hastalarında tedâvi başarısını düşürür.

 

Beyin yaklaşık 25 yaşına kadar gelişimini sürdürür. Nikotin gelişmekte olan ergen beynine zarar verebilir. Ergenlikte nikotin kullanmak beynin dikkat, öğrenme, ruh-hâli ve dürtü kontrôlünü yöneten kısımlarına zarar verebilir. Yeni bir beceri öğrenildiğinde, beyin hücreleri arasında daha güçlü bağlantılar veya sinapslar inşâ edilir. Gençlerin beyinleri yetişkin beyinlerinden daha hızlı sinapslar oluşturur. Nikotin, bu sinapsların oluşma şeklini değiştirir. Ergenlikte nikotin kullanmak, ileride başka bağımlılık yapıcı madde kullanım riskini de artırabilir”.

 

Sigaranın zararlarının tümü sayılmaya kalkışılsa, yazılanlar kalın bir kitap hacminde tutardı. Zîrâ sigara tam bir sağlık düşmanıdır.  

 

Sigaranın maddî-ekonomik zararları da çok fazladır. Tabi bu zarar sigarayı üreten ve satanlara değil, içenleredir. Sigaraya Türkiye’de yılda 15 milyar dolar, Dünyâ’da ise 400 milyar dolar para harcandığı söylenir ki herhâlde bu rakamlar Dünyâ’da açlık ve susuzluğu hattâ evsizliği bitirebilecek oranda büyük rakamlardır. Tanıdığım 4 kişilik nüfûsa sâhip bir âilede karı-koca ve oğlan-kız âilenin tamâmı sigara kullanıyor ve kız ile annesi birer-buçuk, oğlan ile babası ise ikişer paket sigara kullanıyor ve toplamda günde yedi paket sigara içiyorlar ki bu 2024 rakamlarıyla ortalama 500 TL civârındadır ve ayda 15 bin TL, yılda da yaklaşık 180 bin TL tutmaktadır. Üstelik bu âile kirâda oturmaktadır. Sigara için yapılan fedâkârlığa bakar mısınız!. Böyle bir fedâkârlık çok az şey için yapılabilir.

 

Sigaranın çevreye olan zararı da çok bârizdir. Yılda trilyonlarca adet sigara tüketilmektedir ve içilen sigaraların izmaritlerinin en az yarısı yere atılmaktadır. Asfalt yolların kenarları izmaritten geçilmemektedir. Ekmeklerin içinden bile izmarit çıkmaktadır. Bu izmaritler elbette hem çok pis bir koku hem de zararlı kimyâsallar salmaktadırlar ve çevreye zarar vermektedir. Üstelik ortaya çıkan duman, sâdece sigara içenlere değil, içmeyenlere hattâ hayvan ve bitkilere de zarar vermektedir. Her yıl dünyâ-çapında 6 trilyon sigara tüketimi nedeniyle 7 bin 800 ton zararlı kimyâsal çevreye salınıyor ve 5,6 trilyon izmarit atılıyor.

 

Sigaranın sağlık, çevre, maddî-mânevî ve ekonomik zararlarından başka aslında en çok da sosyâl zararlı vardır. Çünkü sigara içenler içmeyenlere kul-hakkını aşacak oranda zarar vermekte ve onları rahatsız etmektedir. Sigara içenler kul-hakkına girmektedirler. Zîrâ sigara içenler her yerde sigara içme hakkını kendilerinde görmektedirler. Çünkü devlet de sigaradan topladığı vergilerden büyük kazançlar elde ettiğinden dolayı kesin ve net kânunlar çıkarmadığı için insanlar her yerde sigara içmekte, dumanını istedikleri yere üflemektedirler. Üstelik izmaritleri de, nereye gittiğini hiç düşünmeden atıvermektedirler. Bu lânet şeyin öyle bir iğrenç kokusu vardır ki, üstelik dumanı ve kokusu, “ulaşmaz” zannedilen yerlere kadar ulaşmakta, insanları çok rahatsız etmektedir. Apartman denilen kümeslerde özellikle bitişik nizamdaki dâirlerde, yan balkonda yada alt-üst katlarda sigara içen yavşaklar yüzünden insanlar evlerinin pencerelerini bile açamamaktadırlar. Üstelik bu sigara tiryâkilerinin sigara içme zamanları da belli değildir. Sabahın köründen gecenin yarısına kadar sigara içip her yere duman ve koku salabilmektedirler. Peki bu hakkı nereden alıyorlar?. İnsanlar sizin sigaranızın dumanını ve kokusunu çekmek zorunda mı?.

 

Şu da var ki sigara içenler, sigara yüzünden özellikle sabahları boğulurcasına öksürmelerine rağmen yine de o boku içmeye devâm ediyorlar. Keşke bir-an önce akciğer kanseri olsalar da geberip gitseler. Fakat işte kentte yaşıyorsanız siz de etkileniyorsunuz ve sürekli olarak dumana ve kokuya mâruz kaldığınızda siz de etkileniyor ve hattâ tüberküloz ve kanser olabiliyorsunuz.

 

Sigaranın müptelâsı olmuş olanlar, sigaranın ellerine, yüzlerine, derilerine, vücutlarına, ağızlarına, dillerine, dişlerine ve elbiselerine verdiği zararları ve pis kokuyu bile göze alabiliyorlar. Oysa sigaranın tiryâkisi ve meftunu olmuş olanların elleri, derileri ve vücutları -artık sigaraya kestiği için- tüm vücutlarından sigara kokusu tütmektedirler. Bu yüzden yanlarına bile yaklaşılmamaktadır. İğrenç bir koku salmaktadırlar etraflarına. Hattâ evdeki çocukların bile saçlarına, tenlerine ve elbiselerine sigara dumanı sirâyet ediyor ve siniyor.

 

Kızların ve kadınların bu pis kokuyu umursamaması çok ilginçtir. Makyaj, parfüm ve güzellik için onlarca para harcayan kızlar-kadınlar, sigara nedeniyle kirlenen ve pis kokan vücutlarının farkında değiller herhâlde. Bir keresinde sigara içen bir kıza “senin yüzünde nikotin sarısı birikmiş, sen göremiyorsun” demiştim de bana inanmamıştı. Yüzünü kolonyalı peçete ile silince sapsarı bir leke çıkmıştı ortaya. Kendisi de iğrendi ama işte o sigaraya alışanların aldığı, özellikle yemeklerden sonraki keyif yüzünden yine de sigaran vazgeçemiyorlar.

 

Sigara, boş ve boşlukta olanların sığındığı bir gereksizliktir. Sigarayı bırakmayı ve içmemeyi her düşündüğünde ve hayâtın onun için anlamsız hâle geleceğini düşünür. Böylelerinin sigarayı bırakabilmesi pek mümkün değildir. Çünkü sigaraya alışmış olanların hayatlarına anlam katan başka bir şey yoksa, sigarayı bırakma düşüncesi bile onları dehşete düşürmeye yeter. Bu kişiler sigarayı bırakma düşüncesinden nefret ederler. “Bırak şu mereti” diyenlere de içten-içe gıcık olurlar. Çünkü sigara içmeme düşüncesi bile onları ürpertmeye ve telâşa düşürmeye yeter. Çünkü “sigarayı bırakınca ne yağacağım ki” düşüncesi hemen kuşatır onları. Yâni sigarayı bırakınca hayâtın anlamının biteceğini, boşluğa düşeceğini sanmaktadırlar. Kanımca bu, tüm kötü alışkanlıklar için geçerlidir.  

 

Peki sigara içmeye din ne der?. Bu soruya karşı hemen; “sigara haram değildir, mekruhtur” derler. Eğer İslâm’ın ortaya çıktığı zamanlarda sigara çok yaygın olarak kullanılıyor olsaydı ve meselâ Mekke ve Medîne’de de yaygın şekilde kullanılıyor olsaydı her türlü zarârı ve verdiği her türlü rahatsızlık nedeniyle “açıkça” haram kılınırdı. Böyle olmadığı için, pis, zararlı, haram, günah, ayıp ve suç” olarak “genel yasak” kapsamına alınmıştır.

 

“Günah ve haram değildir, sâdece mekruhtur” demek boş bir laftır. İslâm’da mekruh olan her-şey haramdır, günahtır, ayıptır, suçtur ve yasaktır. Mekruh; “iğrenti verici, tiksindirici, iğrenç olan şey” demektir. Kerih görülen, iğrenç, tiksinti verici ve pis olan bir şey elbette haramdır, kullanması günahtır, ayıptır, suçtur ve yasaktır. Kur’ân “kendinizi tehlikeye atmayın” der. O-hâlde insanın kendini düşüreceği her tehlikeli durum haramdır ve günahtır, yapılması da yasaktır.  

 

Sigaranın haram olduğunu, Kur’ân’da apaçık şekilde göremeyen Kur’ân’cılar, devlete ve sisteme göbeğinden bağlı olan ve oradan beslenen gelenekselciler, akademisyenler ve kendileri de sigara kullanan câhiller söyleyemezler. Çünkü zâten bunlar hiç-bir şeyin haram, günah, ayıp, suç ve yasak olduğunu söyleyemiyorlar ki!. Ne yâni, sigaraya haram diyemeyenler, Kur’ân’da haramlığı ve suç oluşu apaçık olan ve açıkça çokça yerde söylenen, fakat devletin üzerinden vergi topladığı içki, kumar, zinâ ve fâizin haram ve günah olduğunu apaçık şekilde söylüyorlar mı sanki!. Fâiz işletenlerin Allah’a ve Peygamber’e savaş açtığını ve Allah ve Peygamber’in da fâizcilere savaş açtıklarını (Bakara 279), bu nedenle de fâizi serbest bırakan ve fâizden vergi ve gelir elde eden devletin, Allah’a ve Peygamber’e savaş açmış olan kâfir ve günahkâr bir devlet olduğunu apaçık şekilde söyleyen birini mi duydunuz?. Eee, öyleyse bunlar devlete büyük bir gelir sağlayan sigaraya nasıl haram, günah, ayıp, suç ve yasak diyebilecekler?. Tabi bunu söyleyebilen az sayıda kişiler de vardır. Ali Erbaş, sigaranın haram olduğunu söyleyerek, “alkôl ve uyuşturucu neyse, sigara da odur” demiştir.

 

İslâm’da haram ve yasak ayrımı yoktur. Bir şey yasaksa haram, haramsa yasaktır. Yine, bir şey pis ise mekruh, mekruh ise pistir, bir şey haramsa mekruh, mekruhsa haramdır. Üstelik “tahrîmen” falan da değil, direkt olarak mekruhtur. O-hâlde bir şey pis ise ve pislik üretiyorsa o şey mekruh ve dolayısı ile haramdır.

 

Allah’ın emir ve nehiylerinden oluşan bir dizi âyet verelim ve sonra da kısa bir yorum yapalım:

 

“Allah ile berâber başka ilahlar edinme, yoksa kınanmış ve kendi başına (yapayalnız ve yardımcısız) bırakılmış olursun.

 

Rabbin, O’ndan başkasına kulluk etmemenizi ve anne-babaya iyilikle-davranmayı emretti. Şâyet onlardan biri veyâ ikisi yanında yaşlılığa ulaşırsa, onlara ‘öf’ bile deme ve onları azarlama; onlara güzel söz söyle. Onlara acıyarak alçak-gönüllülük kanadını ger ve de ki: Rabbim, onlar beni küçükken nasıl terbiye ettilerse Sen de onları esirge.

 

Rabbiniz, içinizdekini daha iyi bilir. Eğer sâlih olursanız, şüphesiz O da, (kendisine) yönelip dönenleri bağışlayıcıdır.

 

Akrabâya hakkını ver, yoksula ve yolda kalmışa da. İsrâf ederek saçıp-savurma. Çünkü saçıp-savuranlar, şeytanın kardeşleri olmuşlardır; şeytan ise Rabbine karşı nankördür.

 

Eğer Rabbinden ummakta olduğun bir rahmeti beklerken (darlıkta olduğundan) onlara sırt çevirecek olursan, bu durumda onlara yumuşak söz söyle.

 

Elini boynunda bağlanmış olarak kılma, büsbütün de açık tutma. Sonra kınanır, hasret (pişmanlık) içinde kalakalırsın.

 

Şüphesiz senin Rabbin, rızkı dilediğine -genişletir- yayar ve daraltır. Gerçekten O, kullarından haberi olandır, görendir.

 

Yoksulluk endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin; onlara ve size biz rızık veririz. Şüphesiz, onları öldürmek büyük bir hâtâ (suç ve günah)dır.

 

Zinâya yaklaşmayın, gerçekten o, ‘çirkin bir hayâsızlık’ ve kötü bir yoldur.

 

Haklı bir sebep olmaksızın Allah’ın haram kıldığı bir kimseyi öldürmeyin. Kim mazlum olarak öldürülürse onun velîsine yetki vermişizdir; o da öldürmede ölçüyü aşmasın. Çünkü o, gerçekten yardım görmüştür.

 

Erginlik çağına erişinceye kadar, -o da en güzel bir tarz olması- dışında yetimin malına yaklaşmayın. Ahde vefâ gösterin. Çünkü ahid bir sorumluluktur.

 

Ölçtüğünüz zaman ölçüyü tam tutun ve dosdoğru bir tartıyla tartın; bu, daha hayırlıdır ve sonuç bakımından daha güzeldir.

 

Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme; çünkü kulak, göz ve kâlp, bunların hepsi ondan sorumludur.

 

Yeryüzünde böbürlenerek yürüme; çünkü sen ne yeri yarabilirsin, ne dağlara boyca erişebilirsin.

 

Bütün bunlar, kötülüğü olan, Rabbinin katında da hoş olmayanlardır (mekrûhen).

 

Bunlar, Rabbinin sana hikmet olarak vahyettiği şeylerdir. Rabbin ile berâber başka ilahlar kılma, yoksa yerilmiş, kovulmuş olarak cehenneme bırakılırsın” (İsrâ 22-39).

 

Bu âyetlerde verilen emirler ve nehiyler, “Rabbin katında mekruh olan şeylerdir” deniliyor. Şimdi orijinâl metinde “mekruh” diye geçen bu âyetlerdeki emir ve nehiylere helâl-haram kelimesi değil de “mekruh” kelimesi kullanıldığı için, “bunlar kötü görülen mekruh şeylerdir ama haram değildir, bu nedenle aksi yapılsa da sorun olmaz” diyebilir miyiz?. Elbette hayır!. Çünkü Allah’ın haram kıldıkları çirkin yâni mekruh görülenlerdir. Bu yüzden mekruh olan şeyler de aynen yukarıdaki âyetlerde yasaklananlarda olduğu gibi haramdır.  

 

Kur’ân boyunca mekruh kelimesine; “hoşa gitmeyen, hoşlanılmayan, hoş görülmeyen, zorlayarak ve istemeyerek, istenilmeyen, gönülsüz, çirkin, pis, iğrenç” gibi anlamlar verilmiştir. Mekruh kelimesi için tek bir olumlu bir ifâde kullanılmaz. 

 

İslâm’da israf çok büyük bir haram ve günahtır: Ey Âdemoğulları, her mescid yanında ziynetlerinizi takının. Yiyin, için ve isrâf etmeyin. Çünkü O, isrâf edenleri sevmez” (A’raf 31). İsraf, gereksiz şeyleri tüketmek ve kullanmak konusunda olduğu için ve sigara içmek temel bir ihtiyaç olmayan gereksiz bir şey olduğu olduğundan dolayı, sigara içmek de isrâftır ve haram ve günahtır.

 

Ali Erbaş; günümüz dünyâsında insanlığı kuşatan zararlı alışkanlıkların başında sigaranın geldiğini, uyuşturucu maddelere giden yolun sigara ile başladığını, içinde bir-çok zararlı maddeyi barındıran sigaranın, vücûdu yavaş-yavaş imhâ ettiğini, sigara kullanan kişilerin aslında kendi elleriyle sonlarını hazırladıklarını ve soluduğumuz havayı zehirleyerek başta kendisi ve âilesi olmak üzere etrâfındakilerin sağlığını tehlikeye attıklarını söyler. Yine; A’raf Sûresi 157. âyette “Peygamber onlara temiz şeyleri helâl, pis şeyleri ise haram kılar” âyetini hatırlatarak; “sigaranın pis ve kötü bir şey olduğu neredeyse tüm insanların ittifâkıyla icmâ oluşturmaktadır” der. Yine; “kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın” âyetinin, insanın kendi eliyle kendine zarar vermesinin yasaklandığını ifâde eder.

 

Ali Erbaş; sigaranın, İslâm Dîni’nde, kişinin kendisine, başkalarına ve çevreye verdiği zarârı îtibârıyla "habais" olarak adlandırılan çirkin ve hoş görülmeyen şeyler zümresinden olduğunu söyleyerek, “sigara, habis olduğu ve çok sayıda zarar içerdiği için haramdır” der.

 

Sigaranın özellikleri ve yol açtığı olumsuzluklar dikkate alındığında, haramlığının gerekçeleri arasında bid’at olması, pis, zararlı, uyuşturucu, “başlangıç aşamasında sarhoşluk verici”, yararsız bir oyun ve eğlence sayılması, isrâfa sebebiyet vermesi gibi nedenler ortaya konulur.

 

Sigara içmenin haramlığı şu âyetlere dayanır:

 

Pis şeylerin kullanımı (A’râf, 7/157).

 

İnsanların kendilerini tehlikeye atmaları (Bakara, 2/195).

 

İsrâf (A’râf, 7/31; İsrâ, 17/26-27).

 

Üstelik sosyâl açıdan kullanılmasının uygun olmadığı şu maddelerle açıktır:

 

Ağzı, elbiseyi, bedeni ve mekânı kokutması, dişleri çürütüp sarartması sebebiyle pis;

 

Bağımlılık yapması, bedeni gevşetip uyuşturması, insan sağlığına olumsuz etkileri ve kullanmayanları rahatsız etmesi yüzünden zararlı;

 

Dînî veyâ dünyevî bir faydasının görülmemesi sebebiyle isrâf;

 

Boş bir oyun ve eğlence olması, insanları Allah’ı zikirden ve namazdan alıkoyan, tiryâkilik yüzünden oruçtan soğutan bir özellik taşıması bakımından kötü bir bid’at.

 

Evet; açıkça görüldüğü gibi, sigara; isrâf, pis, tehlikeli, zararlı ve faydasız olduğu için içilmesi ve kullanılması haram, günah, ayıp, suç ve yasaktır.

 

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

 

Hârûn Görmüş

Nîsan 2024

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder