4 Nisan 2024 Perşembe

Hakka Hak Yoldan Gitmek

 

“Onlar, yalnızca zanna uymaktadırlar. Oysa gerçekte zan, haktan (ve hakîkatten) yana hiç-bir yarar sağlamaz” (Necm 28).

 

İslâm “tek hak din” olduğu gibi, İslâm’ın “tek hak yolu” vardır. İslâm’ın başka-başka yolları yoktur. İslâm’ın tek bir yolu vardır, o da; Kur’ân ve Sünnet yoludur. Kur’ân ve Sünnet yolunun dışındaki yollar, “İslâmî yaşamdan nasıl kurtulabilirim çabası”ndan başkası değildir. İslâm’ı yolu, “Allah’ın göklerde tek ve mutlak ilah olması gibi, yeryüzünde de tek ve mutlak ilah olduğunun bilinci ve hâkimiyeti yolunda olmak”tır. Tevhid budur ve İslâm’ın yolu “tevhid yolu”dur.

 

Modern batı uygarlığının geçtiği yoldan müslümanların da geçmesi gerektiği, yâni müslüman muhayyilenin modern paradigmayı taklit etmesi (oksidentalizm) gerektiği söylemleri var. Eğer müslümanlar böyle yaparlarsa, bir zaman sonra; batı’nın birilerini sömürdüğü gibi müslümanlar da birilerini sömürmeye başlarlar. Bu sömürme “öldürerek sömürme” şeklinde de olacaktır. Bu durumun İslâm’ın özüyle uyuşması söz-konusu bile olamaz. Batı’nın kalkındığı şartlarda kalkınmak şerefsizlik olduğu için, batı’nın  gittiği yoldan gitmek de şerefsizliktir.

 

Modern yollar müslümanlara uygun değildir, çünkü İslâm’a uygun değildir. Fakat modern müslümanlar batı’nın ve modernitenin kötü yoluna düştükleri için, müslümanlar seküler-modern yollarda patinaj yaparak “geri” kalıyorlar. Allah’ın fıtrata en uygun olan yolunu izlemedikleri için kuşatıcılar tarafından kuşatıldıkça kuşatılmakta, bu yüzden de doğru yolu bulamaktadırlar. Üstelik gün geçtikçe doğru ve hak yoldan da uzaklaşmaktadırlar.

 

Hakka giden yol da hak olmalıdır. Hakka bâtıl yoldan gidilemez ve ulaşılamaz. Çünkü ikisi çok farklı yollardır ve iki yolun yan-yana olması bile mümkün değildir. Bâtıl yollar kötü yollardır ve daha iyi bir şeye, daha kötü bir yoldan ulaşılamaz.

 

Müslümanlar, “sâdece Allah’a tapıyorum” demelerine rağmen, beşerin “gösterdiği yolda” gidiyorlar ve beşerin izini tâkip ediyorlar. Şirk işte budur. Hak yola girmemenin yada hak yoldan çıkmanın Dünyâ’daki cezâsı, “bâtıl yolu hak zannetmek”tir. Sapık bir yolda giden kişi, cehenneme girene kadar, gittiği yolun doğru olduğunu zanneder. Sonu cehenneme çıkan yollar elbette bâtıl yollardır. Bâtıl yoldan ancak cehenneme varılır. Zîrâ cennete gayr-ı meşrû ve bâtıl bir yoldan gidilemez ve girilemez.

 

Doğru yolda gidildiğinin delîli, peygamberlere yapılan suçlamaların benzerinin size de yapılmasıdır. Bir-araya gelmiş bir toplumun “hak” yolda olduğunun göstergesi; o toplumun birileri tarafından rahatsız edilmesi ve haksızlığa uğratılmasıdır. Çünkü şeytan, nefs ve tâğutlar hak yolda gidilmesini istemezler. Zîrâ onlar bâtıl yollar sâyesinde ayakta kalmakta ve hayâtiyetlerini bu yollardan sağlamaktadırlar.

 

Ehl-i sünnet ve’l cemaat yolu, kendisinin “sıfır” yanlışı olduğunu iddiâ eden yoldur. Fakat ey cemaatler-vakıflar-dernekler!; lâik-seküler “sistem” tarafından rahatsız edilmediğiniz ve onlarla birlik olduğunuz müddetçe, -İslâm’a göre- yanlış yoldasınız demektir.

 

İnsanların savunduğu ve izinde gittiği yollar, “yaşadıkları hayâta uygun olan” yollardır. İnsanların çoğu İslâm’ın yolunda gitmediği için hak yolda değildir. Çünkü İslâm’a uygun olmayan yollar “yol” değildir.

 

Hakkın yolu birdir. Tüm peygamberler o yolu tâkip etmiştir. Kur’ân ve “vahyi pratiğe dökmek” demek olan Sünnet (güzel örneklik) yolunun dışındaki tüm yollar, “dîne karşı din”dir. Hakka Allah’ın gösterdiği yoldan gidilir ki o İslâm’ın yoludur. Tek hak din olan İslâm’ın yolu tek hak yoldur. Kişiyi hakka ve hakîkate götürecek başka bir yol yoktur. Allah’ın dışındaki tüm yollar bâtıl yollardır ve sonu cehenneme çıkar. 

 

Bir din, inanç, düşünüş ve felsefe “basit ve uygulanabilir” değilse, “hak” değildir, “Hak’tan” gelmemiştir, Hak’ka da götürmez. İnsanı yarı-yolda bırakır. Bir düşüncenin sağlamasının doğru olarak yapabilmesinin tek yolu, o düşüncenin amel-eylemde nasıl tezâhür ettiğine-edeceğine göre olabilir ancak. Yoksa bir düşüncenin başka bir düşünceyle doğru olarak sınanması zordur. Zîrâ o düşüncenin de sınanmaya ihtiyâcı vardır. O-hâlde amel ve eylemle sınanmamış düşüncelerin “kesin doğruluğuna” güvenilemez. Hak yolun kıymeti de, bâtıl yol ile kıyaslanarak bilinir. Bâtıl yola bakıldığında hak yol net olarak görülecektir. 

 

Hak yol, uğruna ölünebilecek bir yol olmalıdır. Çünkü hak yolda yan yattı çamura battı” mâzeretleri yoktur. O yoldan çıkmak bâtıl yola sapmak demektir. Hak yoldan çıkarak hakka ulaşmak mümkün değildir. Gittiğiniz yol, uğruna ölebilecek değerde değilse, çıkın o yoldan gitsin. Çünkü zâten bu şekilde o yolda sonuna kadar gidemezsiniz. Çıkın da hiç olmazsa yolu işgâl ve meşgûl etmeyin.

 

İslâm’ın yolu Allah’ın gösterdiği ve peygamberlerin gittiği yoldur. Hal yolda ancak Allah’ın aydınlatmasıyla yol alabilirsiniz. Aklî, beşerî ve maddî zihniyet ile hak yolu bulamazsınız ve o yolda olmaya katlanamazsınız. Bu Allah’ı hesâba katmayan ve sâdece aklı rehber edinen felsefe, bilim, teknoloji, beşerî düşünce, fikir ve ideolojilerle, şeytanın, nefsin ve tâğutların ayartmasıyla hak yol bulunamaz, o yola girilemez ve hak yolda gidilemez.

 

İslâm’ın hâkimiyeti “meşrû” yoldan olmalıdır, zîrâ “yasal” yoldan olmaz.

 

Gerçek anlamda “bir arpa boyu” bile yol almamış olanlar, “uzun ince bir yoldayım” türküsü söyleyip dururlar.

 

Modern sorun çözme(!) yol ve yöntemleri, doğal çözüm yollarını baltalıyor.

 

Kimin yolundan gidiyorsanız, onun sünnetine uyuyorsunuz demektir.

 

Dünyevî yüklerimizden kurtulmadan hak yolu bulamayız, o yola giremeyiz ve o yolda sırât-ı müstakîm üzere yol alamayız.

 

İmtihanınızı kendiniz seçersiniz. Eğer “Allah’ın sözünü Dünyâ’ya hâkim kılma” yolunda olursanız tüm dünyevî imtihanlarınız önemsizleşir. Fakat bu yolda olmazsanız, önemli-önemsiz bir-çok dünyevî imtihanlarla boğuşur durursunuz.

 

Maalesef Allah’ın, cennetin, hakkın, hakîkatin, sünnetullahın, Kur’ân’, Sünnet’in, Peygamberimiz’in yâni İslâm’ın yolu ve yönü başka, müslümanların yolu ve yönü ise bambaşkadır. Müslümanlar “sırât-ı müstakîm” olan sünnetullah yoluna girene kadar “değişen” bir şey olmayacaktır.

 

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

 

Hârûn Görmüş

Nîsan 2024

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder